Haberler

Öğrencilerin İfade Özgürlüğü"Ne, Sivil Toplum Temsilcilerinden Rapor

Abone Ol

Akademisyenler, adli tıp uzmanları, insan hakları dernekleri ve avukatlar tarafından hazırlanan "Üniversite Öğrencilerinin İfade Özgürlüğünün Toplu Kullanımı" başlıklı rapor kamuoyuyla paylaşıldı.

Akademisyenler, adli tıp uzmanları, insan hakları dernekleri ve avukatlar tarafından hazırlanan "Üniversite Öğrencilerinin İfade Özgürlüğünün Toplu Kullanımı" başlıklı rapor kamuoyuyla paylaşıldı.

Aralarında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Adli Tıp Uzmanları Derneği, öğretim üyeleri ve avukatların da yer aldığı bir grup, ifade özgürlüğü çerçevesinde öğrenci eylemlerinde polis ve öğrencilerin çatışmalarına ilişkin hazırladıkları raporu paylaştı.

"Üniversite Öğrencilerinin İfade Özgürlüğünün Toplu Kullanımı" başlıklı rapora ilişkin düzenlenen basın toplantısında söz alan Şebnem Korur Fincancı, son birkaç yıldır çok ciddi saldırılarla karşı karşıya olunduğunu söyleyerek, "İster istemez bunların sonuçlarını değerlendiren bizler de, yani Adli Tıp Uzmanları ya da bu anlamda çalışan insan hakları örgütleri olarak, hem bu durumu tasdik ediyoruz, hem de bunu belgelemek gibi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. 'İşkenceye sıfır tolerans'la başlamıştı, AKP iktidarı. İşkenceye sıfır toleransın nasıl olduğunu hep beraber izledik. 8 yıldır işkenceye sıfır toleransın aslında, işkencenin yerinin değişmesi, tipinin değişmesi dışında bir başka açıklaması olmadığını da gördük" diye konuştu.

ADLİ TIP HEP İKTİDARIN TARAFI OLMuşTUR

Birleşmiş Milletler'in (BM) işkenceye karşı sözleşmesindeki işkence tanımı kapsamında değerlendirdikleri bir takım kriterlerin olduğuna işaret eden Fincancı, şunları söyledi:

"Baktığımızda bütün bu toplu gösterilere ve ortaya çıkan sonuca, bunlar işkenceye karşı sözleşmedeki işkence tanımına neredeyse dört dörtlük uymaktadır. Çünkü bunun yerinin gözaltı merkezleri, cezaevleri gibi kapalı alanlar olması gerekmemektedir. Bunlar sokakta meydana gelmektedir. Ne yazık ki, bu sürece bizler de, yani sağlık alanında çalışanlar da bir biçimde ortak olmaktadır. Çünkü, bu olaylardan sonra bu insanlar, sağlık kuruluşlarına başvurmakta, tıbbi hizmet almaya çalışmakta, sadece tıbbi hizmet değil, bir yandan da bunun belgelenmesine ilişkin çaba göstermektedir."

Fincancı, olaylar sonrası sağlık kontrollerinin belgelenmesine ilişkin gösterilen özenin son derece yetersiz olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'de adli hekimlik uygulamaları zaten kendi başına çok sıkıntılıdır ve ne yazık ki, taraftır. Herhalde 1879'daki kuruluşundan beri de taraf olmuştur. Dünyanın eski adli tıp uygulamalarından birine sahiptir Türkiye, ama hep taraf olmuştur. Kimin tarafıdır? Tabi ki, iktidarın tarafıdır" diye konuştu.

KOLLUK GÜÇLERİ, ÖĞRENCİLERİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ALANINA MÜDAHALE EDİYOR

İbrahim Kaboğlu da, raporun, özellikle tıp ve hukukun karşılaşması sonucu ortaya çıkan bir rapor olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Geçen yıl Kasım-Aralık ayında bu raporu hazırlamaya karar verdiğimiz zaman Türkiye'nin genel görünümü ile bugünkü görünümü arasında birçok bakımdan paralellik yok değil. Bu aslında üniversite gençliği, üniversiteler, 1980'lerden bu yana tartıştığımız YÖK, üniversite özerkliği sorunlarının ötesinde Türkiye'de bir demokrasi ve insan hakları sorunsalı bağlamında yer alan gelişmeler dizisi, olaylar zinciri. İfade özgürlüğünün temelinde düşünce özgürlüğü var. Ötesinde ise onların açıklanma tarzları var. Üniversite gençliği aslında bu özgürlüğü kullanması bakımından en uygun mekan denebilir."

Kaboğlu, raporda, kolluk güçlerinin, öğrencilerin, ifade özgürlüğü alanına giren açıklamalarına müdahale ettiklerine yönelik verilerin bulunduğunu dile getirdi. - İstanbul

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Politika Güncel Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title