Ölüm Acısını Taziye Evlerinde Paylaşıyorlar
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yakınlarını kaybeden vatandaşlar, başsağlığı dileklerini taziye evlerinde üç gün boyunca yakınlarıyla paylaşıyor.
RAUF MALTAŞ - Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yakınlarını kaybeden vatandaşlar, başsağlığı dileklerini taziye evlerinde üç gün boyunca yakınlarıyla paylaşıyor.
Geniş aile yapıları dolayısıyla taziyelerin apartman dairelerinde gerçekleştirilmesinde yaşanan sorunu çözmek amacıyla başta belediyeler olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve hayırseverler tarafından yaptırılan taziye evleri, bölge halkının sıkça bir araya geldiği mekanların başında geliyor.
Yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileğinde bulunmak için buluşulan, erkek ve kadınlar için ayrı bölümlerin bulunduğu taziye evlerinde acıların paylaşımı üç gün devam ediyor.
İş yoğunluğu dolayısıyla cenazeye yetişemeyen yüzlerce kişi, söz konusu mekanlarda taziye boyunca buluşarak akrabalarına teselli veriyor.
Günün anısına acı kahve ikramı
Taziye evlerinde örf ve adetler de belli bir sıraya göre işliyor.
Yakınlarını kaybeden ailenin genç üyeleri, konuklarını taziye evinin kapısında karşılıyor. Oldukça kalabalık bir cemaatin bulunduğu salondan içeriye giren kişi, önce herkese selam veriyor.
Daha sonra tamamen yöresel kilim ve halı motiflerinin hakim olduğu şark odası şeklinde tasarlanan taziye evlerinde, yakınlarını kaybeden ailenin büyüklerinden başlayarak tamamına baş sağlığı dileniyor.
Taziyeye her gelene önce acı kahve (mırra) sonra da esans ikram ediliyor. Taziye evinde mümkün mertebe kısa süre oturulduktan sonra Kur'an-ı Kerim okumayı bilen katılımcılardan biri aşir okuyor.
Taziye evlerindeki günlük yemek ihtiyacı, hayatını kaybedenin yakınları ve komşuları tarafından 3 gün boyunca öğle ve akşam vakti karşılanıyor.
Taziye evinden ayrılırken ölü yakınlarına "Baki Allah", "Allah rahmet eylesin", "Allah sabır versin" denilip, acılar paylaşılarak mekandan ayrılıyor.
Taziye, hayatını kaybeden kişi için üçüncü günün ardından okunan mevlitle son buluyor.
Geçmişte sayısız örnekleri var
Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Abdullah Ekinci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ölümün, insanlık tarihi boyunca her zaman gündemde olduğunu hatırlattı.
Taziyede bulunma çabasının, insani bir duygu olduğunu vurgulayan Ekinci, "Taziye, sabra teşviktir. Dostların acıyı paylaştığı ve üzüntü duymalarının bir çabasıdır. Daha önceleri evlerde yapılan taziyeler, hayatın akışına uygun olarak taziye evi olarak hizmete açılan mekanlarda yapılmaya başlandı. Şanlıurfa, değerler dünyamıza ait duyguları derin yaşayan bir kenttir. Tarih boyunca garip gurebaya kucak açılan bu kentlerde, dostlarının matemlerine ve acılarına ortak olunur; geçmişte bunun sayısız örnekleri vardır. Taziye geleneği ve taziye evleri bu bölgede acıların kurumsal bir yapı şeklinde paylaşılmasını sağlamıştır. İlk olarak Şanlıurfa'da oluşan bu kültür, zamanla diğer bölge kentlerini de kapsamıştır." ifadelerini kullandı.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi de bölge kentleri açısından taziyelerin ayrı önem taşıdığını vurguladı.
Başta Şanlıurfa olmak üzere Diyarbakır ve Mardin gibi bölge kentlerinin tamamında taziye kültürünün yoğun yaşatıldığını belirten Çiftçi, şunları kaydetti:
"Şanlıurfa'nın tüm mahallerinde ve 13 ilçesinde taziye kültürü var. Aslında acının paylaşılmasıdır bu. O aile bir kayıp vermiş durumda ve acıyla karşı karşıyadır. Vefat eden bir mensubu var, diğer aile dostları tarafından da ziyaret ediliyor. Taziyeler ani gelişen bir durumdur. Hafta sonları bir gün tamamen bunlara gidiyor zaten. Hafta içi fırsat bulduğumuzda program aralarında taziye evi ziyaretlerimiz oluyor. Hemen hemen her gün muhakkak iki üç taziye evi ziyaretimiz oluyor."