Haberler

Ombudsmanlığın Dünü Bugünü ve Yarını" Çalıştayı - Zühtü Arslan (1)

Abone Ol

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), 2015 sonunda Güneydoğu'daki operasyonlara yönelik kararına ilişkin, "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun etkili bir yol olduğunu geçen hafta bir kez daha tescil etmiş oluyor.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), 2015 sonunda Güneydoğu'daki operasyonlara yönelik kararına ilişkin, "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun etkili bir yol olduğunu geçen hafta bir kez daha tescil etmiş oluyor." dedi.

TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın katılımıyla TBMM Tören Salonu'nda, "Kamu Denetçiliği Kurumunun 6. Yılında Ombudsmanlığın Dünü Bugünü ve Yarını" konulu çalıştayın açılışı gerçekleştirildi.

Çalıştayın açılışına, KKTC Başbakanı Tufan Erhürman, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, Meclis Başkanvekili Mustafa Şentop, eski Meclis Başkanlarından Bülent Arınç, Cemil Çiçek ve İsmail Kahraman, Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, milletvekilleri, Meclis ihtisas komisyonları başkanları, yüksek yargı üyeleri, akademisyenler ve çok sayıda davetli katıldı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, sözlerine, "Devlet niçin vardır?" sorusu ile başlamak istediğini belirterek bu soruya en iyi cevabı veren kişilerden birinin bu topraklardan çıkan, bu ülkenin yetiştirdiği en önemli hukukçulardan merhum Ali Fuat Başgil olduğunu söyledi.

Başgil'e göre devletin, "emniyet ve hürriyeti temin etmek suretiyle vatandaşların huzur içerisinde yaşamasını sağlamak için var olduğunu" aktaran Arslan, hak arama hürriyetinin de hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından olduğuna işaret etti.

Şikayet ve başvuru hakkının, Türkiye'nin devlet geleneği içerisinde kadim bir uygulama olduğunu dile getiren Arslan, bu konuda geçmişte başvurulan örnekleri aktardı.

KDK'nin, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru kurumuyla anayasal yaşıt olduğunu dile getiren Zühtü Arslan, 2010'daki Anayasa değişikliğiyle geçmişte örnekleri bulunan uygulamaların anayasal statü kazandığını belirtti. Arslan, bu iki kurumun temel amacının, bireylerin idare karşısındaki şikayetlerini dinlemek, ele almak, kamu otoritesi karşısında dile getirilen hak ihlali taleplerini sonuçlandırmak ve temel hak ve özgürlüklerin bu surette korunmasını sağlamak olduğunu söyledi.

Bu hak arama yolları etkili bir şekilde kullanıldıkça ülke için ne kadar büyük bir kazanım olduğunun çok daha iyi anlaşılacağını vurgulayan Arslan, "Hak arama yolları etkili olduğu müddetçe anlam kazanır. Aksi takdirde tamamen bir şekilden ibaret kalır." dedi.

"Tavsiye kararlarının yüzde 70'inin uygulanması güzel bir gelişme"

Hak arama yolunun etkili olabilmesi için şikayetlerin makul bir sürede sonuçlandırılması ve verilen kararların hayata geçirilmesi gerektiğine dikkati çeken Arslan, "Ombudsmanlığın tavsiye kararlarının yüzde 70'inin uygulandığını öğrendim. Bu gerçekten güzel bir gelişme. Umarım bu oran yüzde 90, yüzde 100'e ulaşır." diye konuştu.

Bireysel başvuruda özellikle verilen kararların yerine getirilmesinin, AİHM'nin de etkililik testinde en fazla dikkat ettiği hususlardan olduğunu belirten Arslan, şöyle devam etti:

"Geçen hafta AİHM, 2015 sonunda Güneydoğu'da bazı yerlerde ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve bu kapsamda yapılan operasyonlar dolayısıyla yapılan başvuruları 'kabul edilemezlik' kararı ile sonuçlandırdı. Gerekçesi ise şuydu; siz aynı zamanda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşsunuz. Anayasa Mahkemesine yaptığınız bireysel başvuru sonuçlanmadan buraya başvurduğunuz için iç hukuk yollarını tüketmediniz. Ben mahkeme olarak Anayasa Mahkemesini etkili bir yol olarak görüyorum. Çünkü Anayasa Mahkemesi her türlü güçlüğe rağmen makul bir sürede bireysel başvuruları sonuçlandırıyor. Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar da önemli ölçüde uygulanıyor. Bazı istisnalara yer vermekle birlikte bunların arızi bir durum olduğunu ifade ediyor. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun etkili bir yol olduğunu geçen hafta bir kez daha tescil etmiş oluyor."

Hak arama yollarının etkili olabilmesi için başta TBMM olmak üzere tüm kurumlara büyük görevler düştüğünü belirten Arslan, "İhlallerin bazıları kanundan kaynaklanıyor. Uygulamadan ziyade, kanunun yorumundan ziyade doğrudan kanundan kaynaklanıyor. Kanundan kaynaklanan ihlallerde Anayasa Mahkemesinin tazminata ya da yeniden yargılamaya hükmetmesi, giderim olarak bunları tespit etmesi, münferit olarak belki kısmi bir giderim sağlıyor başvurucu açısından ama yapısal problemi çözmüyor. Bu ihlalin tekrarını engellemek için mutlaka ihlale sebep olan kanun hükmünün ya kaldırılması ya da ihlali giderecek şekilde değiştirilmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.

"Dava sayısının azaltılması gerekmektedir"

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör de vatandaşların, idarenin işleyişiyle ilgili şikayetlerini hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönünden inceleyip idareye dostane çözüm önerileri sunmak için önemli bir görev üstlenen KDK'nin 6. yılını kutladı.

Devletin, yerine getirmekle yükümlü olduğu görevlerin giderek çoğalması ve kişi haklarıyla kamu menfaati arasındaki hassas dengenin korunmak zorunda olunması nedeniyle idarenin denetiminin etkin bir şekilde yerine getirilmesi gerektiğine işaret eden Güngör, bu anlamda idarenin hukuk kurallarına uymasını sağlayacak sistemin, "yargısal denetim" olduğunu vurguladı.

Türkiye'de uygulanan idari rejimin, hukuk devletiyle temel hak ve özgürlüklerin kökleşmesinde, idarenin hukukla sınırlandırılmasında, ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanmasında yadsınamaz katkıları olduğunu dile getiren Güngör, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesi bakımından idari faaliyetlerin hukuka uygunluk denetimine tabi tutulmasında asli görev, idari yargıya verilmiştir. İdari yargıda ve özellikle Danıştayda var olan iş yükü dikkate alındığında davaların makul sürede ve adil bir şekilde sonuçlandırılabilmesi için açılan dava sayısının azaltılması gerekmektedir. Yıllar içerisinde biriken dosyaların oluşturduğu iş yükü nedeniyle makul sürede yargılama yapılamaması, adil yargılanma hakkının, davaların sonuçlanma süresinin öngörülememesi de hukuki güvenlik ilkesi önünde ciddi bir engel olmuştur."

İstinaf kanun yolunun uygulanmaya başlamasıyla Danıştayın makul sürede yargılama idealine yaklaştığını görmenin memnuniyet verici olduğunu belirten Güngör, "Ancak idari yargıda açılan toplam dava sayısı dikkate alındığında dava açılmadan önce ya da dava açıldıktan sonra tarafların rızasıyla uyuşmazlığın çözülmesine yönelik alternatif yöntemlere duyulan ihtiyaç halen gündemdeki yerini korumaktadır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle taraflar arasındaki uyuşmazlığın çekişmeli hale dönüşmeden daha basit usuller izlenerek hızlı bir şekilde giderilmesi, kişilerin hukuk devletine olan güven duygusunun ve sadakat bağının güçlendirilmesi sağlanacaktır." değerlendirmesini yaptı.

Güngör, "Birey ve devlet arasında bir köprü olarak mevcut uyuşmazlıkları, verilen görev ve yetkiler çerçevesinde giderme misyonuna sahip olan KDK'nin, edindiği deneyimlerle uzun yıllar başarılı hizmetler vereceğine ve idare sistemimize önemli katkılar sunacağına inanıyorum." ifadesini kullandı.

Kaynak: AA / Güncel

Anayasa Mahkemesi Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title