"Orta Doğu'da Yeni Dengeler ve Barış Pınarı Harekatı" paneli (4)
Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Mutanoğlu, "Barış Pınarı Harekatı sırasında özellikle Batı medyası YPG/PKK'nın ön cephesi olarak Türkiye'nin karşısına dizildi.
Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Mutanoğlu, "Barış Pınarı Harekatı sırasında özellikle Batı medyası YPG/PKK'nın ön cephesi olarak Türkiye'nin karşısına dizildi. Hiçbir Batılı medya çalışanı bize gazetecilik öğretemez. Bütün değerlerini unutup tamamen Türkiye'yi karalama amaçlı bir medya faaliyeti yaptılar." dedi.
Medeniyet Derneğince Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu'nda " Orta Doğu'da Yeni Dengeler ve Barış Pınarı Harekatı" paneli düzenlendi.
Panel kapsamında başkanlığını Prof. Dr. Mehmet Şahin'in yaptığı, " Barış Pınarı Harekatı'nın Uluslararası Toplumda Uyandırdığı Yankı ve Dünya Medyasında Öne Çıkan Temalar" başlıklı oturum gerçekleştirildi.
Uluslararası medya kuruluşlarının Zeytin Dalı Harekatı ile başlayan süreçte Türkiye'ye nasıl tavır aldıklarına ve yaptıkları haberlere dair açıklamalarda bulunan Mutanoğlu, kurum olarak dış yayınları yakından takip ettiklerini söyledi.
Bu medya kuruluşlarının çukur eylemleri sırasındaki yayınlarını gördüklerini ve yine Zeytin Dalı Harekatı başladığında kara propaganda yapacaklarını öngördüklerini aktaran Metin Mutanoğlu, bu kapsamda bir ekip oluşturduklarını bildirdi.
Mutanoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu arkadaşlarımızın görevi bütün bu yalan haberleri takip etmek ve bunları gerçeği ile birlikte yayınlamak. Günde minimum 3-4 yalan haber çıkıyordu, çoğunlukla Esed rejiminin sivillere yönelik katliamlarının fotoğraflarını kullanarak yapıyorlardı. Bunu biz Zeytin Dalı Harekatı'nda görünce aynısını Barış Planı Harekatı'nda yapacaklarını tahmin ettik ve aynı ekibi yeniden oluşturduk. Bu ekibimiz de yine aynı çalışmaları yaparak birçok yalan ortaya çıkardı.
Batılı haber kaynaklarının iki temel hastalıkla düçar olduklarını görüyoruz. Bunlar ön yargı ve şartlanmışlık. Batı medyası Barış Pınarı Harekatı sürecinde ön yargı ve şartlanmışlıkla konuyu ele aldı."
Batı medyasında bu süreçte Türkiye'nin başarısı nedeniyle bir hayal kırıklığı yaşandığına da dikkati çeken Mutanoğlu, şöyle konuştu:
"Şartlanmışlığa baktığımızda da şunu görüyoruz, en temel mesleki etik kuralları hiçe sayarak ulaştığı veriyi test etme sorumluluğundan kaçmış, Türkiye ve özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik topyekun bir saldırıya geçmişlerdi. Barış Pınarı Harekatı sırasında özellikle Batı medyası YPG/PKK'nın ön cephesi olarak Türkiye'nin karşısına dizildi."
Bu yayınlar tarandığında 13-14 gün süren operasyon boyunca akılda kalan kavramların, "saldırı", "işgal", "katliam", "etnik temizlik", "satılmak" olduğunu aktaran Mutanoğlu, bu kelimelerin bolca kullanıldığını söyledi.
Batı medyasının Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'nı başlatmadan önce açıkladığı gerekçelere hiçbir zaman yer vermediğini ifade eden Mutanoğlu, "Bu da bu medyanın nasıl bir şok içerisinde olduğunu, hangi şok içerisindeyken kendi değerlerini unuttuğunu gösteriyor. Bütün değerlerini unutup tamamen Türkiye'yi karalama amaçlı bir medya faaliyeti yaptılar." ifadesini kullandı.
Marie Claire'in kapağında kadın teröristler
BBC'nin farklı dillerdeki yayınlarından örnekler de gösteren Metin Mutanoğlu, bu yayınlarda da sürekli Türkiye'nin Suriye'yi işgal ettiğinin söylendiğini belirtti.
Bir moda dergisi olan Marie Claire'e ait bir sayıyı gösteren Mutanoğlu, derginin bu sayısında kapağını YPG'li kadın teröristlere ayırdığını söyledi.
Bir moda dergisinde böyle bir yayın yapılmasının iyi değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Metin Mutanoğlu, söz konusu derginin "Kürt kadın savaşçılar en ön safta" şeklinde bir yayınla teröristlere karşı sempati oluşturmanın farklı bir yöntemini kullandığını anlattı.
Barış Pınarı Harekatı'nda oldukça fazla yayılan, bir çocuğun TSK'nın kullandığı iddia edilen fosfor bombasıyla yaralandığı haberlerini de hatırlatan Mutanoğlu, haberi bilimsel olarak nasıl yalanladıklarını aktardı. Mutanoğlu, tüm girişimlerine rağmen çocuğa ulaşmalarının da engellendiğini bildirdi.
Erzurum'da 1983 yılında meydana gelen depremde yaşamını yitiren çocukların başında ağlayan bir kadının fotoğrafının, ABD'li bir köşe yazarı tarafından, "Türkiye, Suriye'de sivil katliam yapıyor" şeklinde kullanıldığını belirten Mutanoğlu, bunun yalan olduğunun kendine belgesiyle iletilmesine rağmen yazarın söz konusu yayınını düzeltmediğini söyledi.
AA'nın çalışmaları hakkında da bilgi veren Mutanoğlu, bir soru üzerine Anadolu Ajansının 13 farklı dilde yayınları olduğunu, Erbil'de de Soranice lehçesinde yayınları bulunduğunu aktardı.
Barış Pınarı Harekatı sürecinde AA'nın "Yalan/Gerçek" başlığında 13 dilde yayın yaptığını anlatan Mutanoğlu, "Biz en azından AA olarak üzerimize düşeni yaptık. Bu, daha da geliştirilmeli. 'Arapça gazete çıkarma zamanı gelmedi mi?' diye soru var. Bence zamanı geldi de geçiyor bile. Arapça, İngilizce televizyonumuz var ama Arap dünyasına hitap eden güçlü bir gazetemiz olsa iyi olur." diye konuştu.
"Terör tanımı yapılamıyor"
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç da terörle mücadelede uluslararı aktörlerin tutumunun hiç bu kadar pervasız olmadığına işaret etti.
Batılı devletlerin bu tutumlarının en az terör kadar Türkiye'nin toprak bütünlüğüne tehdit teşkil ettiğini belirten Oruç, "Uluslararası aktörler neye karar verirse uluslararası medya da buna destek veriyor. 20 yıl önce Batılı medya için terör örgütü olan PKK, bugün Kürtler kavramına dönüşmüşse bu iyi değerlendirilmeli. Bakıyorsunuz terör tanımı yapılamıyor. Uzaya çıkmayı başarmış, terörü mü tanımlayamıyor?" ifadesine yer verdi.
YPG/PKK'ya en büyük desteğin Batılı ülkelerden geldiğine dikkati çeken Oruç, uluslararası medyanın terörle mücadelede kötü bir karnesi olduğuna vurgu yaptı.
Saadet Oruç, Fransa'daki emeklilik reformu protestolarında Fransız polisinin attığı gaz kapsülünün gözüne isabet etmesi sonucu yaralanan Anadolu Ajansı Foto Muhabiri Mustafa Yalçın'a da geçmiş olsun dileklerini iletti.
"Bu coğrafyaya gazete propaganda amaçlı girdi"
Türk Arap Gazeteciler Derneği Başkanı Turan Kışlakçı da Arap medyasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu coğrafyada bölgesel güç olarak Türkiye ve İsrail'in bulunduğunu belirten Kışlakçı, İsrail'in, Suudi Arabistan, Mısır, ve Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden bölgeye operasyonda bulunduğunu anlattı.
"Bu coğrafyaya gazete propaganda amaçlı girdi" ifadesini kullanan Kışlakçı, Napolyon'un Mısır'ı işgali sırasında bıraktığı zihniyetin halen devam ettiğini söyledi. Kışlakçı, "Bu coğrafyanın bu müstemleke ruhundan kurtulması gerekiyor." dedi.
Arap medyasının bu dönemde, "sivillerin öldürüldüğü", "DEAŞ üyelerinin kaçtığı", "130 bin Suriyeli Kürt'ün o bölgeyi bıraktığı" yönünde haberler yaptıklarını aktaran Kışlakçı, şunları belirtti:
"Arap medyası YPG/PKK'nın ne kadar yalan fotoğrafı varsa hepsini yayınladı. İsrail medyası da aynı şeyi yaptı. Esed'in varil bombası ile yaptığı katliamları Türkiye yapıyor gibi yayınladılar. Haberleri çarpıttılar. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan 'PYD'nin kökünü kazıyacağız.' diyor, Arap medyası 'Erdoğan, Kürtlerin kökünü kazıyacağım dedi.' diye haberi veriyor. Bunların önüne geçmek için Orta Doğu'ya yönelik ciddi yayınlar yapmamız gerekiyor."
"Tipine değil, çipine bakmak lazım"
Oturum Başkanı Prof. Dr. Mehmet Şahin de konuşulanlar ışığında kısa bir değerlendirmede bulundu.
Geçmişten örnekler veren Şahin, "Bu coğrafyaya girerken herkes Müslüman kılığında giriyor. Tipine değil, çipine bakmak lazım." dedi.
"Niye Arap dünyası bu şekilde davranıyor?" sorusunu gündeme getiren Şahin, "Arap dünyasını yönetenlere sorun ve onların meşruiyet kaynağına bakın. 'Nasıl iktidarımı devam ettiririm'4 Kudüs'ü bile rejimi ayakta tutma pazarlığına alet ettiler" diye konuştu.
Bu ülkelerin İsrail ile ortaklıklarını sürdüreceklerini dile getiren Şahin, "BAE Orta Doğu'nun FETÖ'süne benziyor." ifadesini kullandı.
Program sonunda konuşmacılara plaket ve birer tablo takdim edildi.