Haberler

Osmanlı'nın 'Gizli' Misyoner Raporu

Güncelleme:
Abone Ol

İslam dünyasında 13. yüzyıldan beri yürütülen misyonerlik faaliyetleri Başbakanlık Osmanlı Arşivleri vesikaları ışığında ilk kez günyüzüne çıkartıldı.

Misyonerler, özellikle Maraş ve İstanbul'da gençleri Hıristiyanlaştırmayı başarmışlar. Hatta Tevfik Fikret'in oğlu ve Ahmed Cevdet Paşa'nın torunu papaz ve rahibe oldu.

Tarihçi yazar Dr. Ahmet Uçar tarafından "İslam Dünyasında Misyoner Orduları" ismiyle hazırlana ve Çamlıca Basım Yayın tarafından yayınlanan kaynak kitapta, İslam dünyasında misyonerlerce yürütülen, özellikle de kadınlara, gençlere ve yardıma muhtaç çeşitli sosyal kesimlere yönelik faaliyetleri belge ve hatıralara dayalı olarak ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.

Kaynak kitapta, Osmanlı Devleti Dışişleri Bakanlığı'na 23 Ekim 1917'de arz edilen ayrıntılı bir misyoner raporu yer alıyor. O raporda Protestan misyonerlerin dünyadaki gücü şöyle anlatılıyor:

"Çok büyük miktarda para harcayan söz konusu misyoner cemiyetleri bu devirde yarısı İslam topraklarında olmak üzere dünyada 124 bin 373 misyoner tarafından idare edilen, 3 bin 838'i ana ve 34 bin 719'u yardımcı merkez olmak üzere 38 bin 557 misyonerlik merkezine sahiplerdir. Misyonerlere bağlı olarak dünya üzerinde 86 üniversite ve kolej, 522 öğretmen ve ruhban mektebi, bin 714 yüksekokul, 30 bin 185 ilkokul ve 28 bin 952 pazar günlerine mahsus olmak üzere pazar okulu bulunmaktadır. Bu okullar 412 bin 44 profesör, öğretmen ve yardımcı öğretmen tarafından idare olunmakta ve buralara bir milyon 478 bin 193 talebe devam etmektedir. Bunların dışında misyoner cemiyetleri 576 hastane, bin 77 klinik, 3 yardım müessesesi ve hastabakıcı kadınlar yetiştirmek üzere 98 mektebe sahiptir."

MÜSLÜMANLARI İSLAMİYET'TEN VAZGEÇİRMENİN YOLU

Misyonerlere göre bir Müslümanı Hıristiyan yapmak zordu. Onun için önce dinsizleştirmek, sonra da Hıristiyanlaştırmak gerekiyordu. Bunu yaparken dini öne çıkarmadan faaliyet göstermek; gençlik, kadın hakları, eğitim, sağlık, sosyal yardım, eğlence, spor vb. faaliyetler kullanılarak, hatta onlar istismar edilerek çalışmak gerekiyordu.

Protestan misyonerlerin lideri Yahudi asıllı Amerikalı Misyoner Samuel Zwemer kitapta misyonerlere şu taktiği veriyor:

"Müslümanlara İslamiyet'ten vazgeçmelerini söylersek bunu asla yapmazlar. Bunun yerine onlara İslamiyet'in çok büyük ve muhteşem bir din olduğunu, mücevher yüklü büyük bir gemiye benzediğini, ancak geminin yükün ağırlığı nedeni ile su almaya ve batmaya başladığını söylemeliyiz. Onlara geminin yükünü sahile çıkarabilmesi için önemli gözükmeyen bazı yüklerini denize atmaları gerektiğini telkin etmeliyiz. Mübah ve müstehab'dan başlamalı, sünnetle devam etmeli, sonra da vacip ve farz geminin tüm yüklerini attırmalıyız. Gemi karşıya geçse de boş geçmeli."

Osmanlı Hariciye Nezareti Şube-i Mahsusa Müdür-i Umumîsi Ahmet Muhtar Bey'e 23 Ekim 1917'de elden takdim edilen misyonerlik raporunda, Müslümanlar'ın nasıl Hıristiyanlaştırılacağı kitapta şu şekilde anlatılıyor: "Misyonerlerin bir kimseyi Hıristiyanlaştırma faaliyeti üç safhaya ayrılır. Birincisi sohbet, gazete, dergi, kitap ve risaleler yolu ile doğrudan doğruya İncil'in hükümlerini neşr ve telkin; ikinci olarak tıbbî misyoner cemiyetleri; üçüncü olarak da mektepler vasıtasıyla Hıristiyanlığın öğretilmesi ve Hıristiyanlık terbiyesinin verilmesidir…"

Raporda sakin ve yumuşak huylu olma üzerinde de özellikle duruluyor. Sadece hilm ve sukûn sayesinden bir misyonerin er ya da geç muvaffak olacağı belirtiliyor. Ayrıca misyonerlerin münakaşalardan uzak durmaları ve epeyce hazırlanmış bulunmadıkça münakaşalara ve tartışmalara girişmemeleri tembihleniyor.

DOKTORLUK MİSYONERLİK İÇİN İDEAL MESLEK

Kitapta misyoner doktorların, misyonerlerin asıl öncüsü olarak kabul edildiği vurgulanıyor. Çünkü bir tabip inançları açısından emniyet ve itimada uygun olup olmadığına bakılmaksızın her yere girer ve hatta bunun neticesinde insanlar üzerinde büyük bir kuvvet ve nüfuz da kurabilir.

Misyonerler, bir misyonerin ifadesi ile "insanın olduğu yerde acı, acının olduğu yerde doktora ihtiyaç, doktora ihtiyacın olduğu yerde de misyonerlik için bir fırsat vardır" diyerek, her şeyi istismar ederek faaliyet göstermişlerdir. Ayrıca misyonerlere göre, Hazreti İsa'nın bizzat kendisi, mucizelerinin bir kısmını hastaları iyileştirmekte kullandığına göre, tıbbî yardım ve bakımın misyoner faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olması gayet tabiidir.

GENÇLERİ ETKİLEMEK İÇİN…

Osmanlıda faaliyet gösteren Hıristiyan Gençler Cemiyeti (Young Men's Christian Association) amacını Osmanlıca nizamnamesinde, "Gençleri çağın şartlarına göre yetiştirmek için onlara musiki, dil ve spor dersleri vermek olarak" belirtiyordu. Ancak İngilizce nizamnamede amacın, "Gençler arasında Hz. İsa'nın ideallerini ve Hıristiyanlığı yaymak" olduğu açıklanıyordu.

Misyoner Anna A. Millige'nin deyimi ile "Önemli makamlardakileri etkilemek ve etkilediklerini önemli makamlara getirmek" için çalışan teşkilat, "Türkiye'de Hıristiyan azınlıklarda millî şuur ve Amerikan sevgisini kuvvetlendirmek, Müslümanları, her türlü yöntemi kullanarak Hıristiyanlaştırmak" olmak üzere iki türlü faaliyet yürüttü.

Bunun için sportif faaliyetler, konferanslar ve ilmi toplantılar, eğitim ve öğretim faaliyetleri, maddi yardımlar, sinema ve tiyatro gösterileri ve telkin çalışmaları misyonerlerin en önemli silahlarıydı. Ayrıca Ermeni ve Rum gençleri ile Müslüman Türk gençlerinin kaynaşması için birlikte piknik ve kamplara götürülmekte, burada istenmeyen ve toplumsal tepkilere neden olan bazı hadiseler bile cereyan etmekteydi.

KUTUPLARDA ORUÇ, ÇOK EVLİLİK

Kitapta dikkat çeken konulardan biri de gençlerin bazı sorularla kafalarının karıştırılmasıydı. Misyonerler, kendilerince İslamiyet'in temeli olarak gördükleri bazı yanlış düşünceleri, sanki İslam akaidinin vazgeçilmez temeli gibi göstererek gençleri ikna etmeye ve onların inançlarını bozmaya çalışıyorlardı. Mensup olduğu dinin kaidelerine vakıf olmayan gençler de onlardan etkileniyordu. Kutuplarda oruç, çok evlilik, din değiştirme gibi birçok konuda insanların kafasında soru işaretleri oluşturuluyordu.

Abdullah Cevdet, Selim Sırrı (Tarcan), Cenab Şahabeddin, gazeteci Baha Bey vb. daha çok materyalist ya da materyalizme yatkın Türk aydınlarına konferanslar verdiriliyor, özellikle İslamiyet'le ilgili Müslüman gençlerin kafasında birçok cevapsız meselenin meydana gelmesine sebep oluyorlardı. Konferansta anlatılanlarla ilgili soru ve tartışmalar, konferansın sona erdiği gerekçesi ile kesiliyordu.

TEVFİK FİKRET'İN OĞLU VE AHMED CEVDET PAŞA'NIN TORUNU PAPAZ VE RAHİBE OLDU

Kitapta yer alan bilgilere göre, gençler üzerinde çok etkili olan misyonerler, faaliyetleriyle özellikle, Maraş ve İstanbul'da birçok genci Hıristiyanlaştırdı. Maraş'ta Hüsnü oğlu Mustafa, Tapucu Remzi, Ali Avni, Mustafa oğlu Davud, kardeşi Nuh ve Ali oğlu Mehmet Hulusi başta olmak üzere ondan fazla Türk din değiştirerek Hıristiyan olmuştu. İstanbul Hıristiyan Gençler Cemiyeti üyelerinden Harputlu Mehmed Şerif, Çarşıkapı Amerikan Hastahanesi müstahdemi Talat, aynı hastanenin kapıcısı Şevket, Evkaf Müsteşarının kızı, Şeyh Nâbi Efendi'nin kızı da Hıristiyanlaşanlar arasındaydı. Ayrıca meşhur şâir Tevfik Fikret'in oğlu Haluk ve Ahmed Cevdet Paşa'nın torunu İsmet, Hıristiyan olmakla kalmamış; biri papaz, diğeri de rahibe olarak Hıristiyanlığın hizmetine girmişlerdi.

Tarihçi Yazar Dr. Ahmet Uçar'a göre misyonerler, iki yüzyıldır uyguladıkları yöntemleri bugün de başarıyla uyguluyor.

Kaynak: Bültenler / Güncel

Abdullah Cevdet Tevfik Fikret İstanbul Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title