Haberler

Özcan Yeniçeri, TBMM'de Basın Toplantısı Düzenledi

Abone Ol

Mhp Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, TBMM'de basın toplantısı düzenledi.

Mhp Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Yeniçeri, "Şiddetin, bir anlamda terörün TBMM'ye kadar nasıl girebildiğinin üzerinde durulması gerekir. Bu bağlamda saldırganın elini kolunu sallayarak TBMM'ye nasıl girebildiğinin sorgulanması, TBMM'nin güvenlikle ilgili tedbirlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle AKP grup toplantılarının mitinge dönüştürülmesi ve TBMM'deki toplantılarının Goebbels tipi propaganda araçlarına çevrilmesinin bu saldırı üzerinde etkili olup olmadığının da ayrıca araştırılması gerekiyor. Diğer yandan Tayyip Erdoğan'ın kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve nefret söylemlerinin bu saldırı üzerindeki etkisinin de ortaya çıkarılması hayati öneme haizdir" diye konuştu.

KILIÇDAROĞLU'NA YAPILAN SALDIRI

Özcan Yeniçeri, "TBMM'nin kalbinde Ana Muhalefet Liderine daha doğrusu demokrasiye yapılmış saldırıyı nefretle kınıyorum. Bu saldırıdan alınacak dersler olduğunun da altını çizmek istiyorum. Şiddetin, bir anlamda terörün TBMM'ye kadar nasıl girebildiğinin üzerinde durulması gerekir. Bu bağlamda saldırganın elini kolunu sallayarak TBMM'ye nasıl girebildiğinin sorgulanması, TBMM'nin güvenlikle ilgili tedbirlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle AKP grup toplantılarının mitinge dönüştürülmesi ve TBMM'deki toplantılarının Goebbels tipi propaganda araçlarına çevrilmesinin bu saldırı üzerinde etkili olup olmadığının da ayrıca araştırılması gerekiyor. Diğer yandan Tayyip Erdoğan'ın kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve nefret söylemlerinin bu saldırı üzerindeki etkisinin de ortaya çıkarılması hayati öneme haizdir. Tayyip Erdoğan'ın 'istiklal savaşı verdiğinden' söz etmesinin siyasi rakiplerinin AKP'li fanatikler tarafından 'düşman' ve 'vatan haini' olarak görülmesine neden olup olmadığı üzerinde de durulması gerekmektedir. Tayyip Erdoğan, toplumu yay gibi germektedir. Muhalefet partilerini AKP mensuplarına 'Onlar sizin düşmanınızdır' anlayışıyla donatmaktadır. Toplumu bir arada tutan bağları birer birer kopartmaktadır. Saldırı bu yönüyle de enikonu irdelenmelidir" dedi.

'YAVRU MUHALEFET' YA DA 'ZÜRAFA İKTİDAR'

Özcan Yeniçeri, "Kibir sendromuna yakalanmış olan Erdoğan'ın MHP'yi 'yavru muhalefet' diyerek küçümsüyor, genel başkanına da 'yavru muhalefetin başındaki zat' diyerek adeta aşağılıyor. MHP liderini için 'ağzından salyalar akarak' ifadesini kullanacak kadar kendinden geçebilmektedir. Ana Muhalefet liderine ise küçümser bir eda ile 'genel müdür' diye hitap etmektedir. Tayyip Erdoğan 'Yüce Dağları ben yarattım' edasıyla konuşmakta ve davranmaktadır. Bütün bunlara karşın MHP'den hiç kimse AKP'ye 'Zürafa İktidarı' dememektedir. AKP'nin başındaki zatın ağzından ne aktığından ise kimse söz etmemektedir. Zira MHP'liler 'üslubu beyan aynıyla insan' kültürüne sahiptir. Tayyip Erdoğan seçim sürecinde ısrarla takip ettiği gerici, kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı üslubuna aynen devam etmektedir. Özellikle Erdoğan'ın MHP'ye ve Genel Başkanına karşı sarf ettiği sözler kabul edilemez niteliktedir. Bu sözleri Sayın Erdoğan'a aynıyla iade ediyoruz. Zira kötü ve kem söz onu söyleyene aittir. Bu tür etik ve estetikten yoksun sözleri eden kişi Türkiye'de başbakan olamaz. Onun için bundan böyle mümkün olduğunca Tayyip Erdoğan'a 'Sayın Başbakan' demeyeceğiz. Yerel seçim sonuçları AKP'nin birinci parti olmasına karşın bir düşme, MHP'nin ise bir yükselme trendine girmesi Tayyip Erdoğan'ın kimyasını bozmuş durumdadır. Tayyip Erdoğan giderek Cumhurbaşkanlğı yolunun kendisine kapandığının farkındadır. Üslubunu bozmasının nedeni bu olsa gerek" diye konuştu.

ÖFKELENMESİNİN NEDENİ CUMHURBAŞKANI OLAMAMA KORKUSUDUR

Özcan Yeniçeri, "Başbakan ısrarla MHP'yi ve muhalefeti çatışma ve şiddet ortamına çekmeye çalışmaktadır. Ortamı germekte, toplumu kutuplaştırmakta ve rakiplerini şeytanlaştırmaktadır. Tayyip Erdoğan'ın bu denli öfkelenmesinin nedeni Cumhurbaşkanı olamama korkusudur. Tayyip Erdoğan öfkeyi hitabet sanatı, toplumu germeyi siyasi strateji, insanları kutuplaştırmayı ise AKP'yi bir arada tutmanın aracı olarak kullanmaktadır. Bu tavır ne AKP'yi ne de kendisini yuvarlandığı mukadder akıbetten kurtaramayacaktır" diye konuştu.

SANDIK RÜŞVET VE YOLSUZLUKLARI TEMİZLEMİŞ DEĞİLDİR

Özcan Yeniçeri, "AKP, demagoji, mağdur ve mazlum söylemi üzerinden rüşvet ve yolsuzlukla ilgili iddiaları sandıkla ilgilendirmişti. AKP'nin 2014 yerel seçimlerinde 2011 genel seçimlerine göre 2.200.000 civarında oy kaybetmesine karşın birinci parti çıkması AKP'nin yolsuzluk iddialarından kurtulduğu imajı yaymaya çalışmaktadır. Diğer yandan seçimlerde AKP'nin bütün devlet imkanlarını, belediye unsurlarını, medyayı, sermayeyi ve dinsel aktörleri devreye soktuğu herkes tarafından biliniyor. Seçimlere AKP ile muhalefet eşit şartlarda girmemiştir. Türkiye asimetrik siyaset hileli seçim denilen bir süreçle seçimlere gitmiştir. Bu şartların ürettiği seçim sonuçlar da her türlü tartışmaya açıktır. Bütün bu gerçekler bir yana siyasetin erdem, yolsuzluk ve rüşvetin ise suç işleme sanatı olduğu açıktır. Birbirinden çok farklı olan bu iki sürecin birbiriyle ilişkilendirilmesi kafa karışıklığı yapmaya yöneliktir. Bu yüzden Türk İslam kültüründe rüşvet ve yolsuzluğun ne olduğu ve nasıl algılandığına kısaca değinmek bir zorunluluk olmuştur. Öncelikle belirmeliyiz ki, tarihin hiçbir döneminde zina yapmak, öldürmek, rüşvet almak ya da çalmak insanlık tarafından meşru görülmemiştir. Çok açıktır ki yolsuzluk ve rüşvet gibi olgular Hamurabi Kanunlarından bu yana tüm dini, ahlaki ve felsefi metinlerde kötü olarak nitelendirilmiş ve yasalarda da suç olarak görülmüştür. Yolsuzluk ve rüşvetin artması toplumda bozulma, devlette çürüme ve yönetimlerde yozlaşma emareleri olarak değerlendirilmiştir. Koçibey ünlü risalesinde rüşvet ve zulüm ile ilgili olarak şunları söyler: 'Zulüm ve rüşvet herhangi bir devlette meydana çıkar aşikar olursa o devlet harap olup yıkılır ve talihi tersine döner. Bu tür hallerin hepsi, tarih kitaplarında bu şekilde araştırılmış ve bayan olmuştur. Doğrusu zulüm ve rüşvet korkulacak ve çekinilecek, evleri barkları harap edici ve melun şeylerdir.' Şair Fuzuli, Şikayetname adlı ünlü eserinde rüşvetten şöyle yakınır; "Selam verdim rüşvet değildir deyu almadılarö. Rüşvet almakta mahir olanların selamı ağırdan aldıklarını o dönemin şairi söylüyor. Fuzuli, rüşvetin yaygınlığını, bürokrasi ve siyasetin yozlaşmasının kanıtı olarak görüyor. Ziya Paşa ise rüşvet ve yolsuzluğu bir başka boyutuyla meşhur 'Terkib-i Bend'inde ele alıyor. O da şunları söylüyor: 'Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz… Birkaç kuruşu mürtekibin cay-ı kürektir.' Bugünkü sözcüklerle beyitlerin anlamı şöyledir: Milyonla çalan eller üzerinde tutulup yüceltilir; Birkaç kuruş çalan ise küreğe mahküm edilir. Ziya Paşa bir yönüyle çalmanın değil çalmanın boyutuyla olanı biteni ilişkilendiriyor. Ziya Paşa'nın bu açıklaması Türkiye'nin gündemine oturan rüşvet ve yolsuzluk illetine gösterilen hoşgörüyü de açıklamış oluyor. Bu anlamda yolsuzluk ve rüşvet büyüdükçe gösterilen tepki de küçülüyor. Milyar dolarlar boyutundaki yolsuzluğun yüceltilmesinin nedeni bu olsa gerek. Hukuku 'küçük sineklerin takılıp kaldığı büyüklerin ise delip geçtiği bir örümcek ağı gibidir' şeklinde tarif edenler de özünde aynı şeyi söylemektedirler. Koçibey ünlü risalesinde 'İslam şeriatı mansıplarının rüşvet ile satılması, Allah korusun, dinin satılması anlamına geldiğini' yazmaktadır. Mesnevi'de Mevlana ise rüşvet ile ilgili olarak şunları yazar: 'Rüşvet alan para pul padişahı değiliz… Paramparça olmuş gönül hırkalarını diker, yamarız biz.Fuzuli, Koçibey, Ziya Paşa ve Mevlana hiçbir zaman rüşvet ve yolsuzluğu iktidar olabilme kapasitesiyle ilişkilendirmemiştir. Sandıkla rüşvet arasında bir paralellik kurmamışlardır" dedi.

RÜŞVET İLE İLGİLİ SAHNENİN PERDELERİ YENİ AÇILIYOR

Özcan Yeniçeri, "Tayyip Erdoğan ise binlerce yıldan beri üzerinde mutabakat olan rüşveti kendisine göre tanımlayarak ondan kurtulmaya çalışmaktadır. Türkiye tarihinde bu tür manevra ilk kez yaşanıyor. Erdoğan'ın ibretlik rüşvet tanımı şöyledir: 'Rüşvet nedir biliyor musunuz? Bir memurla sivilin iş tutması demektir. Onların arasındaki muamelenin adıdır.' Erdoğan tıpkı rüşvet tanımı gibi bir de şöyle bir yolsuzluk tanımı yaptı: 'Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu?... Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen olaylar, Halk Bankası'ndan soyulan veya alınan ya da soyulan para değildir.' Bu tanımlamaların asrın yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ardından gelmesi ilginçtir. Dahası birbiriyle iç içe girmiş rüşvet, yolsuzluk ve yozluk iddiaları arasında yerel seçimlere gidilmesiydi. Bu seçimlerde bütün bu rüşvet, yolsuzluk ve yozlaşma iddialarına rağmen AKP'nin aldığı -başarılı- sonuç yeni tartışmalara neden oldu. Gelişmeleri izleyenlerin kafasını bugünlerde iki soru meşgul etmektedir. Bunlardan birincisi onca yolsuzluk ile rüşvet iddia ve görüntülerine rağmen AKP'nin aldığı sonuçlar normal midir? İkincisi de acaba Müslüman Türk toplumunun geleneksel rüşvet ve yolsuzlukla ilgili algısı değişti mi? AKP'nin sandıktan birinci parti çıkması rüşvet ve yolsuzluk iddialarını temizlemiş mi olmaktadır? Bu sorulara herkesin bir başka cevabı olabilir. Herkes meşrebine, mizacına ve çıkarına göre bu sorulara farklı cevaplar verebilir. Ancak insanlığın var oluşuyla birlikte lanetlenen rüşvet ve yolsuzluğu temize çıkarmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Rüşvet ve Yolsuzluğun hesabını er ya da geç iktidar bir bütün olarak vermek zorunda kalacaktır. Rüşvet ile ilgili sahnenin perdeleri yeni açılıyor" dedi.

SEÇİM SONRASI ARTAN TERÖR OLAYLARI

Özcan Yeniçeri, sözlerini şöyle tamamladı, "Bölücülük ve terör eylemlerindeki gelişmeler seçim sürecinin gölgesinde kalmıştır. Bu yüzden bölücülük, yıkıcılık ve terörist eylemlerle ilgili gelişmelere kısaca değinmek gerekiyor. Bilindiği gibi mahküm terörist başı Öcalan'ın 21 Mart'ta ikinci kez Diyarbakır Meydanından mektubu okundu. Erdoğan'ın çözüm ortağı Öcalan yeni mektubunda yeni bir şey de söylemedi. Öcalan'ın geleneksel hale getirilen Nevroz konuşması, -AKP yönünden- geçen yılki konuşmasından çok daha geriydi. PKK'ya yönelik olarak dil ucuyla da olsa silahları bırakması, yarım kalan çekilmenin tamamlanması yönünde bir çağırı da terörist başı Öcalan tarafından yapılmadı. PKK'nın gövde gösterisi şeklinde gerçekleşen ikinci nevruz toplantısı bir ilke daha sahne oldu. Eli kanlı terörist başlarından Cemil Bayık, Kandil'den gönderdiği mesaj Diyarbakır Meydanında halka okundu. Böylece 21 Mart, İmralı/Kandil ikilisinin ortak provokasyon alanı haline getirilmiş oldu. Bayık mesajında, 'Türkiye, sorunların çözümünü istiyorsa, bunun yolu Önder Apo'nun özgürlüğünden geçer. Bunun zamanı gelmiştir… Bu yapılmazsa mücadele daha da büyüyecek ve bu durum Türkiye'nin parçalanmasına yol açacaktır' diyerek Türkiye'yi tehdit etmiştir. Saf ya da iktidara göbekten bağlı medya 'PKK silah bırakacak' diyor ama gerçekte PKK tam tersini yapıyor ve halka hala silah dağıtıyor. Diğer yandan İmralı/Kandil/BDP üçlüsüyle AKP'nin ne yapmaya çalıştıkları seçim öncesi internette yayınlanan ses kayıtlarıyla ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu ses kayıtlarında Aysel Tuğluk hükümetten özerklik sözü aldığını, bunu, Bülent Arınç'ın da teyit ettiği iddia ediliyor. Öcalan'ın ses kaydında ise daha ileri şeylerin konuşulduğu görülüyor: "Her şeyi geniş bir şekilde ele alıyoruz. Mesela bir MİT müsteşar yardımcısı Kürt Hareketinden (PKK) olabilir mi? Seçimle işbaşına gelen bir köy güvenlik birimi mesela? Belediyelere bağlı trafik polisi, zabıta, bekçi gibi. TSK bünyesinde bir Kürt birimi niye olmasın. Devletle bütün bunları tartıştım. Belli bir uzlaşma düzeyi yakalanmış durumda. Ancak buna toplumun hazırlanması gerekiyor. ...Pratik ilerlemenin olması gereken dönemdeyiz. Gerekirse 50 yasa çıkarılacak. PKK yasadan yararlanıp meşrulaşacak. Amacımız bu yasadışılığı bitirmek. Basına yanlış şeyler yansıyor. Öcalan bağımsızlıktan, federasyondan, özerklikten vazgeçti dediler. Ben hiçbir şeyden vazgeçmedim. ...Bağımsızlığı pratiğe geçirecek en uygun konumdayız" dedi.

Özcan Yeniçeri, "Hatta Öcalan ile AKP ittifakından bile bahsediliyor. AKP'nin kazanması durumunda İstanbul Belediyesi'nden on bin kadro istemeye kadar işi götürmüşler. Öcalan şöyle diyor: 'Seçim ittifak olabilir. AKP ile anlaşırsak onla da olabilir… Metropollerde biz kime oy versek o kazanır. Çok yönlü pazarlıklar olabilir. AKP İstanbul Belediyesi'nde bize on bin kadro versin mesela.' İş o hale gelmiştir ki 'İmralı görüşmelerinin yasal çerçeveye oturtulmasının yanlış' olacağını söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan'ı KCK tehdit edebilmektedir. KCK Yürütme Konseyi, tehditlerini şöyle sıralamıştır: 'Bu durumda halkımızın demokratik özerkliğini kendi iradesiyle inşa etmekten başka seçeneği kalmamıştır. ya önderliğimizle yasallığa dayalı müzakere sürecine girilecektir ya da kimsenin arzulamadığı yeni bir süreç başlayacak.' BDP'nin de seçim sonuçlarına dayanarak Güneydoğu'da özerklik ilan edeceği sürekli iddia ediliyor. BDP cephesi ise bu iddiaları yalanlamıyor yerelde özerklik inşa sürecine girişeceklerini gizlemiyor. Aslında BDP adını koymadan özerkliği fiilen inşa etme amacındadır. İlk önce özerk kantonlar ve federasyon, zamanı gelince de bağımsız Kürdistan ilan edilecektir. Yerel seçim sürecinde AKP'ye destek amacıyla terörist faaliyeti durduran PKK 1 Nisan'dan itibaren terörist faaliyetlere kaldığı yerden devam etmektedir. Şemdinli'de önceki gün askerlere taciz ateşi açan teröristler akşam da Şırnak'ta 3 kişiyi kaçırdı. Önceki gün Diyarbakır - Bingöl Karayolu'nda, Abalı Jandarma Karakolu ile Tapan Tepe Üs Bölgesi arasında iki kamyon ateşe verildi. Mardin ili Kısmetli köyünde sivil bir petrol arama şirketini basan 5 PKK'lı orada görevli 5 bekçi ile 25 işçinin cep telefonlarını topladılar, etkisiz hale getirdiler ve bir sabit yakıt tankı ile bir kamyon ve üç kamyoneti yaktılar. Genelkurmay'ın konuyla ilgili açıklamasında pes dedirtecek şu satırlar yer almaktadır: 'Bölücü terör örgütü mensupları, araç yakma eylemini müteakip, yaya olarak bölgeden uzaklaşmıştır.' TSK'nın görevi teröristlerin araç yakmalarını ve insan kaçırmalarını seyretmek midir? Daha öncede Genelkurmay yaptığı bir açıklamada askerlere ateş açan teröristlere karşı 'meşru müdafaa' kabilinden karşılık verildiği ifade edilmişti.  Son gelişmeler bölgenin, PKK ve İmralı canisi ile yapılan görüşmelerin ne anlama geldiğini hiçbir yoruma gerek bırakmadan ortaya koymuş bulunmaktadır" dedi. - Ankara

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Milliyetçi Hareket Partisi Recep Tayyip Erdoğan Özcan Yeniçeri Türkiye Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title