İşte Kaygının Fotoğrafı
Son günlerde yapılan operasyonlar ve terör saldırıları vatandaşları kaygılandırdı.
Son günlerde yapılan operasyonlar ve terör saldırıları vatandaşları kaygılandırdı. Çözüm süreci sayesinde yaklaşık 3 yıldır huzurun hakim olduğu bölgede yaşayan vatandaşlar, "süreçten önceki günlere geri mi dönülüyor?" endişesi yaşamaya başladı. Bölgede turizm rezervasyonları iptal, yatırımlar ise ertelenmeye başladı.
Yaklaşık 3 yıldır sürdürülen çözüm süreci sayesinde huzurun hakim olduğu, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yaşandığı Güneydoğu'da, 5 Haziran'da HDP'nin Diyarbakır İstasyon Meydanı'ndaki mitingine yapılan bombalı saldırıyla olaylar silsilesi başladı. Bu saldırıyı, hemen seçimin ardından İHYA-DER Başkanı Aytaç Baran'a yapılan suikast ve 3 HDP'linin öldürüldüğü olay takip etti. Suruç'ta basın açıklaması yapan gençlere yönelik bombalı saldırı, polis ve askerlere yönelik saldırılar ile hem PKK ve IŞİD'e yönelik hava operasyonları hem de ev baskınları da bunların üzerine eklenince, vatandaşlarda "Süreç bitti mi, 90'lı yıllara geri mi dönüyoruz?" kaygısı oluşmaya başladı. Yaşananlar, bölgede 7'den 70'e herkesi ve her kesimi etkiledi. Bölgede yine turizm turları iptal edildi, rezervasyonlar ve yatırımlar ertelendi. İHA, sivil toplum kuruluşları, iş insanları, gazeteciler, turizmciler ve vatandaşlarla görüşerek, yaşanan kaygının fotoğrafını çekti.
"EKONOMİ CİDDİ BİR ŞEKİLDE ETKİLENDİ"
Güneydoğu Genç İşadamları Derneği (GÜNGİAD) Başkanı Hakan Akbal, zaten bir şeyler yolunda gitmezken, doların çılgınca yükselişi karşısında Türk lirasının değer kaybettiğini, ekonomide iyi şeyler olmadığını ve üstüne üstlük bölgede siyasi belirsizlik yaşandığını vurguladı. Tüm bunların ekonomiyi ciddi bir şekilde etkilediğine dikkat çeken Akbal, bu durumun bölgeyi çok ciddi bir şekilde etkileyeceğini ancak Türkiye'nin tamamına yansıyacağını dile getirdi. Türkiye bir kere sıkıntı yaşıyorsa bölgede iki kere sıkıntı yaşandığını kaydeden Akbal,
"Çünkü çok geri kalmış bir bölgeyiz. Maalesef sanayimizde çok ciddi yatırımlarımız olmadığından ötürü bizim toparlanmamızın çok fazla gecikeceği manasına gelir" dedi.
"GELİŞMELER İŞ İNSANLARINI YARALADI"
Son süreçte yaşanan gelişmelerin bölgedeki ekonomiden sorumlu insanları ve işadamlarını ciddi şekilde yaraladığına işaret eden Akbal, "Biz çözüm sürecinin bu kadar dillendirildiği bu günlerde, atılması gereken yeni adımları beklerken maalesef böyle bir olumsuz tablo ile karşı karşıya kaldık. Yakın zamana kadar devam eden çözüm süreci yeni bir ivme kazandırmıştı. Çözüm sürecinin konforu sayesinde yeni yatırımlar gelmeye başlamıştı. Şimdi şuanda sabitte içerisine bulunduğumuz ortam itibari ile çok büyük yatırımların hemen iptal kararını aldığını söylersem doğru bir yorum yapmamış oluruz. Eğer ki bu süreç başladığı hızla bu şekilde devam ederse inanın yakındır bölgedeki yatırımcı asla buraya gelmez. Çünkü bir şeyleri bozmak kolaydır, tamir etmek zordur. Bölgede bu güne kadar bu çatışma olduğundan ötürü bölgenin imajı ciddi şekilde bozulmuştur. Bu son iki yıllık süreçte bölgenin imajını düzeltmek için bizler bu kadar çabalarken yine kısmen de olsa bir ivme kazandırdık dediğimiz noktada tekrar başa dönmemiz ekonomik olarak bizi tam bir felakete götürüyor demek oluyor. Aslında hiçbir zaman için, hiçbir çağrı için geç değildir. Yani bugün burada yine taraflara çağrıda bulunmak istiyorum. Yolun başındayken müzakerenin yolu açılmalı" diye konuştu.
"İŞ ADAMLARI İFLASLAR BEKLİYOR"
Güneydoğu'daki iş adamlarından birçoğunu artık iflasların beklediğine vurgu yapan Akbal, "Bunu çok net ifade edebilirim. Bu süreçten sonra göreceksiniz konjektör itibari ile ticaretin durması ekonominin durması itibari ile yakın zamanda iflasa gideceğiz. Bir de erken seçimden bahsediyoruz. Bir seçimin Türkiye'ye maliyeti nedir insanlar ya bilmiyor ya da dikkate almıyor. Bir seçimin çok ciddi, korkunç bir derecede maliyeti var. Daha bakın seçime kadar süreçteki ekonomik ve siyasi belirsizliğin yaratmış olduğu travmalardan bahsetmiyorum bile. Sadece maddi açıdan bakıyorum ki onda da çok büyük bir sorun var" dedi.
"YAVAŞ YAVAŞ İPTALLER BAŞLADI"
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) BYK Genel Sekreteri Doğan Şen, yaklaşık iki hafta önce Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri'nin UNESCO'ya adım attığını belirterek, bununla ciddi bir enerji yaşadıklarını ancak akabinde bu enerjinin yerini gergin bir ortama bıraktığını vurguladı. Bunun da en çok turizmi etkilediğine dikkat çeken Şen, "Yurt dışından gelen münferit ve gruplar halinde gelen insanlarımız var. Otellerle görüşmeler yaptık, çeşitli acentelerden arkadaşlarla görüştük yavaş yavaş iptaller başladı hatta şuana kadar 4 grup iptali var ve yurt dışından özellikle internet ortamında rezervasyon yapan insanların yüzde 70'i şuanda iptallerini yapıyorlar" diye konuştu.
"300 KİŞİLİK TOPLANTI İPTAL OLDU"
Mitannia Otel Genel Müdürü Füsun Sola, yaşanan olaylar sonrası toplu rezervasyonların birçoğunun iptal olmasıyla karşılaştıklarını söyledi. Sola, "Bireysel rezervasyonda karşılaşmadık. Valilik ile beraber yaptığımız bir çalışma vardı. Acentelerin Diyarbakır'da 300 kişilik bir toplantısı olacaktı. Son olaylar sonrası iptal oldu. Kimseyi de davet edemedik. 2 hafta önceye kadar sessizliğimiz ile sessiz gidiyoruz. Çok uçuk bir rakamla gitmiyoruz. Herhalde bu tüm otellerde aynı olmaktadır. onun dışında daha kötü veya iyimi olur bilemiyoruz" dedi.
"BU SÜREÇ İLE YÜZDE 50 DÜŞÜŞ YAŞANDI"
Miroğlu Otel Müdürü Sevilay Yaman, olaylar neticesinde sadece turizmin etkilenmediğini ifade etti. Yaman, "Yeni açılan alışveriş merkezleri, iş yerleri ve yatırımlar etkilendi. Otelimiz yüzde 50 düşüş yaşanmıştır. Bu tabi ki az bir düşüş değildir. Şuan mevcut rezervasyonlarda son yaşanan olaylar sonrası bizi tedirgin ediyorsa da herhalde onlar daha fazla tedirgindir. İptal sebeplerinin başında bunlar gelmektedir. Maalesef şuan durum böyledir" diye konuştu.
Batman Grand Hasankeyf Otel Müdürü Mustafa Altun, bölgedeki otelciler olarak çözüm sürecinden büyük beklentilerinin olduğunu ancak son günlerde yaşanan olaylar tüm sektörlerde olduğu gibi otelcileri de etkilediğini ifade etti. Her tarafın olumlu adımlar atmasını umduklarını söyleyen Altun, rezervasyonlarında ciddi düşüşler olduğunu dile getirdi.
"PİYASALAR İÇİN GÜVEN ORTAMI ŞART"
Mardin Sanayici İş Adamları Derneği Başkanı Abdulnasır Duyan, çatışma ortamının bir an önce sonlandırılmasını arzuladıklarını belirtti.
Ülkede huzur ve güven ortamının tekrar inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Duyan, şunları söyledi:
"Güven ortamının sarsılması piyasaları olumsuz etkiliyor. Yatırımlar nispeten de olsa devam ediyor ancak iş dünyası son dönemde yaşananlar nedeni ile tedirgin ve bekleyiş içerisinde. Piyasalar için güven ortamı şarttır. Ülkeyi tehdit Barış süreci bölge ekonomisini canlandırmıştır. Ülkeyi tehdit eden tüm unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. Hem iş dünyası olarak hem de normal vatandaş olarak en büyük isteğimiz ölümlerin son bulmasından yanadır. En kısa sürede tekrar normal hayata dönülmelidir."
Halkın HDP'ye destek vererek silah değil siyaset ile sorunların çözülmesi yönünde irade gösterdiğini söyleyen Duyan, şunları kaydetti:
"Sorun yıllarca silahlarla çözülmeye çalışıldı. Yıllardır silahlar konuştu. Bir şey elde edemedik. Sorunun silahlarla çözülmediğini, çözülemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Biz yıllarca bu tür savaşlarla bir şey elde edemedik. Bölge kaybetti, ülke kaybetti, millet kaybetti. İnşallah böyle bir sıkıntıyı bir daha yaşamayız. Son 3 yıldaki huzur tekrar inşa edilir. Seksenli, doksanlı yıllara dönmeyiz."
"YATIRIMLAR ASKIYA ALINDI"
Müstakil Sanayici İşadamları Derneği(MÜSİAD) Mardin Şube Başkanı Nurettin Kasap, son yapılan operasyonlar sonucunda halkta doksanlı yılların tekrar yaşanabileceği endişesinin oluştuğunu kaydetti. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde uzun zamandan beri yaşanan normalleşme sürecinin ekonomik gelişmeye sağladığı katkıya değinen Kasap, ekonomik gelişmenin devam etmesi için demokratikleşme sürecinin sekteye uğratılmadan tamamlanması gerektiğini vurguladı.
PKK'ya karşı yapılan operasyonların piyasalarda tedirginliğe neden olduğunu belirten Kasap, "Şuandaki süreçte iş adamlarımız pozisyonlarını koruma eğilimindeler. Borsanın bir nebze düşmesi, dövizin yükselmesi, faizin bir iki puan artması nedeni ile iş dünyası yatırım konusunu rafa kaldırdı. Yatırım yapmayı düşünenler askıya aldılar. Mevcutlar da pozisyonlarını korumaya çalışıyorlar" dedi.
"ABDULLAH ÖCALAN BU OLAYA MÜDAHİL OLACAK"
Son 3 yıldır Türkiye'nin çözüm süreci ve demokratikleşmede çok önemli kazanımlar elde ettiğini belirten Siirt Barış Meclisi Üyesi Ekrem Bilek, Kürt sorununu çözümü noktasında elde edilen kazanımların heba edilmemesi gerektiğini söyledi. Karşılıklı anlayış içerisinde bu süreci devam ettirme noktasında ortaya bir irade konulduğunu anlatan Bilek, "Bunun kazanımlar tüm halka yansımış, toplumda bir rahatlama meydana gelmişti. Fakat burada bence Türkiye'nin bir hatası oldu. O da AKP'nin Suriye politikasıydı. Dış politikayı bir türlü ayarlayamadılar. Kürt sorununun Ortadoğu ayağında birtakım sıkıntılar oluştu. Sayın başbakan bir dönem 'bedenimi de bu işin altına koymaya hazırım' söylemi topluma güven vermişti. AKP kendi inisiyatifine bırakılırsa belki risk alabilirdi. Bu arada HDP'nin de barajı aşma gibi kuşkusundan dolayı seçim sürecinde çok farklı şeyleri söyledi. İyi bir intiba oldu, Türkiye halkları tarafından kabul gördü. Fakat seçimi aştıktan sonra HDP'nin sorumluluk alması icap ediliyordu. Seçim sürecindeki sloganlar farklıdır, parlamentoya gidildikten sonra yapacağı tavır daha ılımlı, Kürt sorununu parlamenter sorun içinde daha fazla inisiyatif alması gerekirdi. ve bundan dolayı da koalisyon da kurulamıyor. AKP ve CHP koalisyonu kurulamıyorsa, AKP ve HDP koalisyonu kurulmalıdır. Temel nedeni de her iki partinin ortaya koyduğu Kürt sorununun çözümündeki iradenin devam etmesidir. Türkiye barış meclisi olarak Abdullah Öcalan'ın bu olaya müdahil olarak, sürecin yine rayında gitmesi sağlayacak, ağırlığını ortaya koyacaktır" şeklinde konuştu.
"HDP SİYASİ KARARLILIĞINI ORTAYA KOYMALI"
İnsan Hakları Derneği (İHD) Siirt Şubesi üyesi İsmet Ertaş, barışa çok yaklaşılan bir dönemde sürecin elin tersiyle itilmemesi gerektiğini söyledi. Ertaş, "Demokratik hukuk çerçevesinde çözüm maddeleri hayata getirmelidir. Barışa bu kadar yakınken bu işi HDP'nin bozan taraf olduğu algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu bizi sorunun çözümüne götüremez. Diyalog kanalları her zaman açık olması gerekir. HDP'de siyasi kararlılığı ortaya koyması gerekir" dedi.
HDP'nin seçim öncesi Kürt sorununu önüne alarak kendi siyasi propaganda malzemesi haline getirip ciddi bir oy aldığını aktaran Siirt Gönüllüleri Platformu Başkanı Ayaz Akkoyun ise, söylemlerin eylemin önüne geçmediğini söyledi. Akkoyun, "Aslında HDP ve diğer uzantılarından, çözüm sürecine iyi niyetli ve kararlılık gösteren hükümete yardımcı olması, barış dilini kullanması bekleniyordu. Aksine kışkırtıcı ve savaş dili kullanıldı. Halkımızın beklentisi şudur, Türkiye'de meşru ve illegal güç devlettir. Devletin dışında hiçbir kimsede silahın bulunmaması konusunda ısrarlıdır ve hangi amaçla olursa olsun silahların bırakılması ve silahlı güçlerin ülke dışına çıkarılması taraftarıdır" diye konuştu.
"SÜREÇ BİR AN ÖNCE DEVAM ETTİRİLMELİ"
Mezopotamya Gazeteciler ve Yayımcılar Cemiyeti Başkanı Uğur Kapuci de yaşanan çatışmaları ortamın yumuşaması için siyasi parti temsilcilerinin söylemlerine dikkat etmesi gerektiğini belirterek, bu sert söylemlerin hem bölgede hem de vatandaşlarda büyük bir tedirginliğe neden olduğunu söyledi. Kapuci, "7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan seçim sonuçlarına göre mecliste 4 parti temsiliyeti var. Bu 4 parti çatışmalı ortamın sona ermesi için biran önce mecliste toplanıp vatandaşlarımız için ve devletimiz için gerekli kararları almaları gerekiyor. Bu konuda kimsenin net bir kırmızı çizgisi ve kuralı olmaması gerekiyor. Bu istikrarsız ortamdan dolayı Suruç'ta meydana gelen ve 32 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi ve bunun faillerinin halen ortaya çıkarılmaması ve yanı başımızda tehdit olarak IŞİD'in varlığı da halen kendi yerini koruyor. Bu ortamın yumuşatılması ve siyasilerin söylemlerine dikkat etmesi gerekiyor. Aksi taktirde bu sert söylemlerin hem bölgemizde hem de vatandaşlarımıza büyük bir tedirginliğe neden olacak ve şuan da bile bu tedirginliği hepimiz yaşamaktayız. AK Parti'nin HDP ile yürüttüğü bir çözüm süreci vardı ama görünüyor ki bu çözüm süreci rafa kaldırıldı. Kuzey Irak ve Suriye'ye yapılan operasyonlar dan dolayı insanların belleklerinde oluşan 90'lı yıllara geri dönüyor muyuz endişesi yarattı. Bunun için çözüm sürecinin biran önce devam ettirilmesi lazım" ifadelerini kullandı.
"CUDİ'DE KAN DEĞİL NUH KONUŞULUYORDU"
Şırnak Kültür, Turizm ve Kalkınma Derneği Başkanı Cihan Birlik, özellikle Suruç'taki katliam ve ardından TSK'nın PKK kamplarına hava saldırısına başlamasıyla birlikte bölgede tedirginliğin arttığına dikkat çekti. Bölgede huzur ortamının süreçle birlikte yaşandığını anlatan Birlik, şunları kaydetti:
"Turistlerin bölgemize akın ettiği bir sürece girmişken, Cudi'de akan kanı değil, Nuh tufanını konuşmuşken, Hz. Nuh'un gemisini konuşmuşken, turistlik faaliyetleri konuşmuşken, ekonomik istihdamı konuşmuşken, fabrikaları konuşmuşken ve bu gün bu olayların tekrar tavan yapması, olayları tekrar bölgede yer bulması bölge halkı tarafından ciddi bir tedirginlik oluşturdu. Bölge halkı artık bu bölgede yaşamama kararı bile almış duruma gelmiştir. Halk göç durumuna geldi."
"SÜREÇ BÖLGENİN CAN DAMARI"
Bingöl Muhtarlar Derneği Başkanı Abdullah Butaku, çözüm sürecinin bölge için can damarı olduğunu söyledi. Butaku, "Bundan sonra biz bu bölgede kanla, gözyaşıyla yaşamak istemiyoruz. Huzur içerisinde yaşamak istiyoruz bunun için biz halen çözüm sürecinden umutluyuz. İnşallah herkes aklıselim düşünerek, çözüm sürecinden yana tavır takınır ve bu meselede konuşularak halledilir. Bölgedeki son gelişmelerde karanlık ellerin devreye girdiğini düşünüyoruz. Bölgenin huzurunu bozmaya yönelik baskınlar, gözaltılar ve çeşitli eylemler halkın yararına değil zararınadır. Böyle eylemlerden biran önce acilen vazgeçilmesi gerekiyor" dedi.
"KARA BULUTLAR YAKLAŞIYOR"
Bingöl Ticaret ve Sanayi Odası ( Bingöl TSO) Başkanı Erkan Çalbay, "Bu süreçten sonra yaklaşık üç yıldır devam eden barış ve huzur ortamında olumlu gelişmeler oldu, huzur ortamı arttı. Huzurla birlikte ticari faaliyetler arttı, ekonomimiz güçlenmeye başladı. 30 yıldır göremediğimiz doğa güzelliklerini keşfettik. Artık yol kesmeler, faili meçhul cinayetler, çatışma ve silah sesleri, adam kaçırmalar ve bunun gibi daha bir çok benzer korku ve kaos ortamını oluşturan şeylerden çok uzaktık. Devlet teşvikleriyle yerli ve yabancı yatırımcılar bölgede yatırımı düşünmeye başlamışlardı ve Geleceğe umutla bakmaya başlamıştık. Maalesef kara bulutlar yaklaşıyor ve yaklaşan fırtınalar için en çok ihtiyacımız olan birlik ve beraberlik olmalıdır. Yakıp yıkmak kanı kanla temizlemek hiçbir şeyi çözmez. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara izin vermeyelim bu ülke hepimize yeter gözlerin rengi, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi hep aynıdır. İnsanlarımız ölmesin artık Analarımız ağlamasın ve Allah birliğimizi beraberliğimizi bozanlara savaş çığırtkanlığı yapanlara masum insanların ölümüne sebep olanlara fırsat vermesin" diye konuştu.
"EN FAZLA BEDELİ YİNE HALK ÖDEYECEK"
Bingöl Tavz Kültür Sanat ve Kalkınma Derneği Başkanı Murat Soysal, karanlık dönemleri bizzat yaşadıklarını ancak bu dönemlerin son yıllarda bertaraf edildiğini anlatarak, şu ifadelerde bulundu:
"Fakat, son günlerde yaşanılan olaylar, bizlere 90'lı yılları anımsatıyor. 'Türkiye geçmişe geri mi dönüyor, bulutlu günler geri mi geliyor' endişesi yaşıyoruz. Geçmiş yıllara dönersek, bedeli en fazla yine halk ödeyecek, en büyük zararı yine bizler göreceğiz. Biz bu sürecin sona erdirilmesini kesinlikle tasvip etmiyoruz, bu sürecini sona erdirmeye çalışanların da halkın iradesiyle hesap sorulacağının bilinmesini istiyoruz."
"SÜREÇ SANCILI DÖNEMLER GEÇİRİYOR"
30 yıllık çatışmalı sürecin ardından 2013 yılında fiilen başlatılan çözüm sürecinin, son günlerde sancılı dönem geçirdiğini belirten Bingöl Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ömer Şanlı, "Seçimden önce siyasi partilerin seçim bürolarına, mitinglerine yapılan saldırılarla tırmanan şiddet olayları, seçimden sonra farklı bir boyut kazanarak çatışmalı sürece kadar geldi. Bu çatışmalı sürecin zararını tüm Türkiye görüyor. Geçmişte bunun acılarını tüm Türkiye yaşadı. 30 yılı aşkın bir süre boyunca devam eden çatışmalı süreçte 10 binlerce eve ateş düştü. Bu ateşin söndürülmesi için başlatılan çözüm süreci ile barış umutları yeşerirken, son günlerde yaşanan olaylarla bu umutlar azalmaya başladı. Bunun için ülkenin huzuru ve barışı için çatışmalı süreç derhal sona erdirilmeli, çözüm için diyalog kanalları geliştirilmelidir. Hesaplar ölüm üzerine değil, çözüm üzerine yapılmalıdır" dedi.
"ARTIK KARINCALAR BİLE ÖLMESİN"
Vatandaşlar da kaygılarını dile getirdi. Ali Rıza Engin, yıllardır barışa hasret yaşadıklarını anlatarak, "Artık Türkiye'de savaş olmasın, ölüm olmasın. Ölüm kimseye bir şey kazandırmıyor. Büyüklerimizden bunu istiyoruz. Suruç'taki saldırıyı kınıyorum. O insanların ölümüne sevinilmemeli. Barış istiyoruz" diye konuştu.
Remzi Subaşı, karıncaların bile ölmesini istemediklerine dikkat çekerek, "Çözüm sürecinin bitmesini istemiyoruz. Barış istiyoruz, savaş istemiyoruz. Çözüm sürecinin barış sürecinin bitmesini istemiyoruz. Gençlerimize yazık. Bütün gençler bizim, askerler de bizim polis de bizim. Biz kimsenin ölmesini istemiyoruz, bırakın insanları karıncalar bile ölmesin. İnsanların ölmesi kimseye fayda getirmez. Ölen herkes bizim çocuklarımız bizim evlatlarımız" ifadelerinde bulundu.
Karadenizli Muzaffer Enön, süreci istediğini ama bu şartlar altında devam etmesinin zor olduğunu aktardı. Enön, insanların özgürce yaşadığı, kimsenin ölmediği bir ülke istediklerini belirterek, Suruç'ta hayatını kaybedenlerin çantalarında oyuncak taşıdığına dikkat çekti. Enön, savaşarak ileri demokrasi olmayacağını, demokrasiye giden yolun müzakereden geçtiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bu ülkeyi savaşa sokmak istemiyoruz kesinlikle karşıyım evet çözüm ve barış sürecinden yanayım ama bu şartlarda devam edeceğinden çok da ümitli değilim. Bu zihniyetle çözüm süreci ileri oturmayacak, sadece oynamaktan başka işe yaramayacak. Bizim istediğimiz bu ülkede insan ölmesin. Ne dağdaki çocuklar ölsün, ne polis ölsün ne asker ölsün. Bunlar için biz kesinlikle savaşa karşıyız diyoruz. Bu ülkeyi bazı insanların hırsları uğruna cehenneme götürmek istemiyoruz. Şuradaki insanların hepsine sorun hepsi barış istiyor ama bu şekilde kesinlikle kabul etmiyorum. Demokrasinin D'sinin olmadığı ülkede insanlar tedirgin. Ben İstanbul'da yaşıyorum burada tedirginim. İnsanların ruh haline bakacaksınız. Kesinlikle savaşa karşıyım. Çözüm sürecini destekliyorum. Savaşarak bir adım ileri gitmemişlerdir. Savaş hiçbir şey kazandırmamıştır."
"KARDEŞ KARDEŞİ VURUYOR"
Oğlunun asker olduğuna dikkat çeken Tahsin Özel, dağa çıkanların da yine kendi çocukları olduğunu vurguladı. Yıllarca kardeş kavgası yaşandığını dile getiren Özel, "Üç senedir ateşkes olmuştu, cenaze yoktu. Şimdi yine cenazeler gelmeye başladı. Bu cenazelerin hesabını kim verecek" dedi. - DİYARBAKIR