Özel Hava Alay Komutanlığı Personeline Yönelik Darbe Girişimi Davası (2)
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Etimesgut'taki Özel Hava Alay Komutanlığı personeli hakkında açılan davada ifade veren sanıklardan Kalite Kontrol Teknisyeni Fikret Girgin, çağrılması üzerine eşi ve çocuklarını arkadaşında bırakarak alaya...
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Etimesgut'taki Özel Hava Alay Komutanlığı personeli hakkında açılan davada ifade veren sanıklardan Kalite Kontrol Teknisyeni Fikret Girgin, çağrılması üzerine eşi ve çocuklarını arkadaşında bırakarak alaya gittiğini belirterek, "O an Suriye'ye girdik diye düşündüm. Darbe teşebbüsünden haberim olmadı." dedi.
Darbe girişimi sırasında Etimesgut'daki Özel Hava Alay Komutanlığı'nda yaşanan olaylara ilişkin 27 sanıklı davanın ikinci celsesi tamamlandı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık savunmalarının alınmasına devam edildi.
Darbe girişimi gecesi alayın nizamiyesinde görev yapan tutuksuz sanık eski astsubay Veli Tüven, aslında o gece nöbetinin olmadığını, bir arkadaşının ricasıyla nöbeti devraldığını, nöbetçi subayın telefonuyla birliğe gelip nizamiyede mesaiye başladığını söyledi.
Nöbetçi astsubayın nizamiyeyi arayarak, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan ve Komutan Yardımcısı Albay Ahmet Balaban'ın aracının hazırlanması için talimat verdiğini ifade eden Tüven, araçların hazırlanması için ilgili kişileri telefonla aradıklarını bildirdi.
Daha sonra Alay Komutanı Tatan'ın telefonla nizamiyeyi aradığını aktaran Tüven, komutanın araçların hazırlanması emrini kimin verdiğini sorduğunu, emri nöbetçi subaydan aldıkları bilgisini komutana ilettiklerini belirtti.
Bunun üzerine Albay Tatan'ın nöbetçi subayın kendisini aramasını istediğini dile getiren Tüven, emri telefonla nöbetçi subaya ilettiğini söyledi. Ümit Tatan'ın bir süre sonra kendisini arayıp, "Nöbetçi subaya ulaşamıyorum. Neden telefonlara bakmıyor?" dediğini bildiren Tüven, Tatan'ın, nöbetçi subaya ulaşıp telefonla kendisini araması emri verdiğini aktardı.
Komutanın emrini nöbetçi subaya bizzat aktardığını söyleyen Tüven, komutanları Dursun Varol, Mehmet Sağlam ve Emre Demir'den farklı saatlerde alaya giriş çıkış olmayacağı yönünde emirler aldığını öne sürdü.
Alay Komutanının gece makam aracıyla alaya gelip nizamiye önünde durduğunu anlatan Tüven, bir grup komutanın Alay Komutanını karşıladığını, gruptakilerin koluna girdiği komutanı helikopter pistine doğru götürdüğünü gördüğünü söyledi. Tüven, "Onun, 'Bırakın beni. Yardım edin' tarzında sesleri geliyordu. Ama ne yapacağımı bilemedim" ifadesini kullandı.
Bir yandan da haberleri takip etmeye çalıştığını aktaran Veli Tüven, "darbeyi öğrenmesine rağmen birliğinde kalmakla" suçlanmasıyla ilgili, alaydan ayrılmayı düşündüğünü, ancak nöbeti terk edip gidemediğini söyledi.
Tüven, gece Alay Komutanı Tatan'ın eşinin telefonla nizamiyeyi arayarak, komutanın nerede olduğunu sorduğunu belirterek, "Üzülmemesi için 'Toplantıdadır' dedim. Ancak gündüz Akıncı Üssünden döndükten sonra durumu komutana bildirdim. Hatta nizamiyeyi aradığı numaradan geri arayıp komutanı eşiyle görüştürdüm" diye konuştu.
Tüven, darbecilerle birlikte hareket etmediğini söyledi. Tüven'in avukatı ise müvekkili hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını istedi.
Sanık Umut Taşçı da hangar nöbetçi astsubayı olarak görev yaptığı 15 Temmuz'da Kışla Nöbetçi Astsubayı Fatih Ceylan'ın acil durum olduğunu belirterek, bir helikopteri hangardan çıkarması yönünde talimat verdiğini söyledi. Helikopteri çıkardıklarını, ardından uçuş teknisyenlerinin uçuşa hazırlamak için helikopterin başına geçtiğini söyleyen Taşçı, teknisyenlerin talebi üzerine diğer helikopteri de hangardan çıkardıklarını bildirdi.
Helikopterler uçuşa hazırlanırken Alay Komutanının "Hayır, hayır" diye bağırdığını duyduğunu söyleyen Taşçı, komutanın personele kızdığını düşündüğünü dile getirdi. İlk helikopterin Akıncı Üssü'ne gidip tekrar alaya döndüğünü ifade eden Taşçı, helikopterdeki personelden Ramazan Gürkaynak, komutanı üsse bıraktıklarını söylediğini, komutanın "Sen de mi Ramazan?" dediğini, onun da "Komutanım benim bilgim yok. Emrettiler geldim" dediğini anlattığını söyledi.
Bu sırada Diyarbakır'dan timi taşıyan CASA uçağının geldiğini ifade eden Taşçı, komutanı götüren helikoptere yakıt ikmali yapmaya çalışırken, uçuş ekibinin gelip ikmali kesmeleri ve helikopteri uçuşa hazırlamalarını istediğini, 2 helikopterle birlikte Diyarbakır'dan gelen timin Oğulbey'deki Özel Kuvvetler Komutanlığına götürüldüğünü, helikopterlerin birinin döndüğünü, diğerinin ise alaya yaklaştığı sırada sıhhi tahliye için geri gittiğini söyledi.
Semih Terzi ve beraberindekileri Özel Kuvvetlere götüren helikopterlerden biri piste indiği sırada yine Diyarbakır'dan gelen timin komutanının "Tüm uçuşlar iptal. Emir komuta bende" talimatı verdiğini, ardından Semih Terzi'yi GATA'ya götüren helikopterin piste indiğini, kurşun isabet eden bu helikopteri hangar çekip yakıt sızıntısı olup olmadığını kontrol ettiklerini, tim komutanının talimatının ardından hangar bölgesinden hiç ayrılmadığını söyledi.
Taşçı, olay günü nöbetçi olduğunu, emirler doğrultusunda hareket ettiğini, darbecilerle birlikte olmadığını, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığını öne sürdü.
"Askeri duygularla hareket ettim"
Bakım Bölüğünde görevli Astsubay Çavuş Mustafa Güngör de darbe girişimi gecesi Sincan'da bir yakınının kına gecesine katıldığını, Keçiören'deki evine dönmek için dayısıyla yola çıktığı sırada hareketlilik olduğunu öğrenmesi ve yoğun trafik nedeniyle dayısından kendisini birliğine bırakmasını istediğini söyledi.
Çağrılmamasına rağmen birliğine gittiğini aktaran Güngör, olayın darbe girişimi olduğuna dair bilgisinin bulunmadığını, hareketliliği büyük bir terör saldırısı olarak değerlendirdiğini ve tamamen askeri duygularla hareket ettiğini ileri sürdü.
Nizamiyede görevli Veli Tüven'in "Kesin emir var. Kusura bakmayın" diyerek kendisini birliğe almadığını aktaran Güngör, daha önceden de tanıdığı Tüven'e ne olduğunu sorup bilgi almaya çalıştığını, ancak Tüven'in de yaşananlardan bilgisinin olmadığını söyledi.
Bu sırada Süleyman Ektaş'ın alaya geldiğini, Tüven'in onu da içeri almadığını söyleyen Güngör, bir komutanın izin vermesiyle 00.35'te alaya girdiğini ve görevli bulunduğu yere gittiğini söyledi.
Darbe girişiminden Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın televizyona yaptığı açıklamayla haberdar olduğunu söyleyen Güngör, o andan sonra odasına çıkıp beklemeye başladığını söyledi.
Mesleğine bağlı bir asker olduğunu, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının bulunmadığını anlatan Güngör, terör saldırısı olduğunu düşündüğünü, o anda birliğe katılma düşüncesinin kendisine daha mantıklı geldiğini söyledi.
"Suriye'ye girdik diye düşündüm"
Sanıklardan Kalite Kontrol Teknisyeni Fikret Girgin de ifadesinde olay günü ailece görüştüğü Kara Havacılık Okulundan bir arkadaşının eşinin doğum gününü kutlamak için ailesiyle birlikte arkadaşının evine gittiğini söyledi.
Alay personelinden Murat Yeşilyurt'un 22.30 sularında kendisini aradığını aktaran Girgin, acil çağrı üzerine eşi ve çocuklarını arkadaşının evinde bırakarak alaya geçtiğini bildirdi.
"O an Suriye'ye girdiğimizi düşündüm. Darbe teşebbüsünden haberim olmadı" diyen Girgin, alarm çağrısını alan personelin birliğine gitmemesi gibi bir durumun söz konusu olamayacağını belirtti.
Fikret Girgin, şöyle devam etti:
"Geldiğimde Umut Taşçı ve Fatih Ceylan helikopteri dışarı çıkartmışlardı. İkinci helikopter için silahçı bir kişinin daha lazım olduğunu söylemeleri üzerine Fatih Ceylan 'Silahçının telefon numarası bende yok. Arayabilir misin?' dedi. Kenan Karaçelik'i numarası olduğu için ben aradım. O da Oran lojmanlarında olduğunu söyledi. Helikopteri çeken traktörün çıkardığı gürültüden dolayı güçlükle konuştuk. Benim kendisini çağırdığımı öne sürmüş. Ben onu mesaiye çağırmadım. Durumdan haberdar ettim. Bana telefonla kızıp, bağırdığını söylemiş. Aramızda kızıp bağırılacak bir konuşma olmadı. Beraber görev yaptık. Neden beni suçlu duruma düşürdüğünü anlamıyorum. Ben kimseyi çağırmadım. Kaldı ki gelmesini istesem ben aramam, üstlerine aratırım."
Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyondaki açıklamalarının ardından darbeden haberdar olduğunu aktaran Girgin, bundan sonra herhangi bir olaya karışmadığını, Semih Terzi'yi GATA'ya götüren helikopteri hangara çektiklerini, kurşun isabet eden helikopterde yakıt sızıntısı olup olmadığına baktıklarını, kan izlerini görünce şok olduğunu söyledi.
Girgin, 15 Temmuz'dan sonra görevine devam ettiğini, hakkındaki idari soruşturmanın ardından açığa alındığını ve daha sonra göreve iade edildiğini anlattı.
Başka bir birliğe atandıktan sonra, memleketindeyken ağustos sonunda polislerce ifadeye çağrıldığını belirten Girgin, avukatıyla görüştükten sonra eylül başında ifade verdiğini ve tutuklandığını aktardı.
"Bizi içeri almadılar"
Duruşmada daha sonra, Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığının kontrolünü ele geçirmek için gelen Semih Terzi ve beraberindeki askerlerin helikopterle götürülememesi ihtimaline karşın hazır edilen otobüsün "araç komutanı" Harun Yıldız savunmasını yaptı.
Suç tarihinde Özel Kuvvetler 2. Tugay Lojistik Şube İkmal Astsubayı olarak görev yapan tutuklu sanık Yıldız da 12 Temmuz'da amirleriyle konuşarak, 15 Temmuz'dan itibaren izne ayrılacağını, ağustosta da emekliye ayrılacağını bildirdiğini, ancak amirlerinin, doğuya sevk edilecek birlikler olduğu için kendisinden 20 Temmuz'a kadar yardım için beklemesini istediğini anlattı.
Darbe girişimi sabahı, Kurmay Başkanı Yarbay Halit Kazancı'nın kendisini çağırdığını, tatbikat olacağından bazı silahların hazır edilmesini istediğini, ayrıca doğudan gelen birliklerin alınması için araç komutanı olarak görevlendirdiğini belirten Yıldız, akşam 21.30'da kendisi ve şoförün, sivil kıyafetle askeriyeye ait olan sivil görünümlü otobüsü alarak, Etimesgut'taki 11. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığına (askeri hava alanı) gittiklerini belirtti.
Nöbetçilerin nizamiyede kendilerini durdurduğunu söyleyen Yıldız, nöbetçilerin, "sıkıyönetim ilan edildiğini" söyleyerek, kendilerini içeri almadığını ifade etti. Bunun üzerine kendi birliğinin nöbetçi amirliğini aradığını ve "Volkan Yüzbaşı" ile konuştuğunu söyleyen Yıldız, "Volkan Yüzbaşı"nın, kendisine bu defa Özel Hava Alayına gitmesini emrettiğini ileri sürdü.
Buranın nizamiyesinde, "giriş-çıkışlar yasak" diyerek bir kez daha içeri alınmadıklarını bildiren Yıldız, bu sırada sivil kıyafetli olması nedeniyle ellerini havaya kaldırdığını ve görev kağıdını gösterdiğini ve kendini tanıttığını anlattı.
Yıldız, şunları kaydetti:
"Niçin geldiğimizi sordular. Gelecek tabur personelini Oğulbey'e götüreceğimizi söyledim. Telaşlı halleri vardı ve silah doğrultmuşlardı. 'Aracın içinde bekleyin' dediler. Burada beklerken, alay dışından silah sesleri geldi. Tehlikeli olur diye tekrar nizamiyeye gittik, içeride beklemek istedik. Nizamiye'de beklerken, 02.00 sıralarında uçak geldi. 2 helikopter, gelenlerden bazılarını aldı, gitti. Kimse otobüse binmeye gelmedi. Nöbetçi amiri aradım, 'Bekleyin' dedi. Öğlen 12.30 veya 13.00'te gözaltına alındım."
Hiçbir terör örgütüne üye olmadığını ve tutuklanmasına anlam veremediğini söyleyen Yıldız, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın sorusu üzerine, nizamiyede kendisini içeri almayanlardan birinin sanıklardan Mehmet Sağlam olduğunu, birkaç tane de asker bulunduğunu bildirdi.
"Sağlam'a, kurye uçağıyla gelecek personeli almaya geldiğimi söyledim. Bana, 'Git kardeşim' dedi" ifadesini kullanan Yıldız, soru üzerine nizamiyede bulunduğu sırada görevli askerlerin zaman zaman televizyonu açtığını bildirdi ve "Kalkışma olduğu söyleniyordu" dedi.
Duruşmaya yarın 09.00'da devam edilecek.