Kobanili Sığınmacıların İlkel Çağları Aratmayan Dramı
Kobani'den Şanlıurfa'ya gelen sığınmacılar, dağlardaki mağaralarda hayvanlarla birlikte yaşam mücadelesi veriyor.
1 yaşındaki Miraç beşiğindeki annesinin ninnisiyle avutuluyor, 12 yaşındaki Meryem bombalanan okul sıralarında kurduğu hayalleri hatırlayarak gülümsüyor. Onlar taş üstünde taş kalmayan, kanın durmadığı Suriye'nin Kobanili yüzleri.
Sığındıkları Şanlıurfa'da ne kiraladıkları evlerde ne de kalabalık olarak akrabalarının bir göz odalarında kalıyor. Sokakların ise şehir merkezinden uzakta bir yer olduğunu bilen sığınmacılar duvarlarla çevrili binalar yerine dağlardaki mağaralarda hayvanlarla birlikte bir yaşam sürdürüyor. Sığınmacılar uzay çağı yaşanan dünyada tarih öncesi ilkel çağları aratmayan dramlarını gözyaşları içinde anlattılar.
Çatışmalarda yaralananlar, çadırkentlerde ilginç hayat hikayeleriyle birlikte gözyaşı dökülen yürekler ve hayata tutunma çabaları. Suriye'de gün geçtikçe artan iç savaş mağdurlarının kaçış sonrasındaki sığınma arayışının kareleri insanlığın medeniyetle olan bağını da gözler önüne serdi Özellikle IŞİD ve YPG güçleri arasındaki devam eden bombardımandan kaçarak Şanlıurfa'ya gelen Kobanili sığınmacılardan bazılarının mağaralardaki zorlu yaşam koşulları yaşadıkları dramı ikiye katladı. Kent merkezine yaklaşık 3 km. uzaklıkta bulunan ve sayıları 100'ü aşkın mağaralarda besiciliğin yapıldığı 'ahır mağaralar' olarak bilinen mağaralar, şimdilerde sığınmacıların yeni adresleri oldu.
"BİZE HERKES KIYDI"
Bölge halkına ait olan mağaralardaki hayvanların hem bakımlarını üstlenen hem de kendilerine adres edinen sığınmacıların en az dört çocuğu var. Yaklaşık 2,5 metre yükseklikte ve 20 metrekarelik genişlikte herhangi bir ısıtıcı olmadan, seyyar çekilen elektrikler ve vatandaşlar tarafından temin edilen sularla yaşayan ailelerde beşikte sallanan bebeklerin yanı sıra hamile olan kadınlar da var. Kobanili ailelerden 6 çocuk sahibi olan ve yedincisine hamile olan Üveys El Hacı Hasan IŞİD zulmünden korktukları için kaçtıklarını söyleyerek; " Kobani harap oldu ve yıkıldı. Biz hepimiz oralı terk ettik ve geldik. İşimiz olmadığı için burada hayvanlara bakıyoruz. Bize herkes kıymış Bizim köyümüzü bombaladılar ve evimiz harap oldu. Burada da zor yaşıyoruz" dedi.
"ÖĞRETMEN OLACAKTIM AMA BOMBALARI GÖRDÜM"
Halep'ten gelen ve 6 kardeşin en büyüğü olan 12 yaşındaki Meryem El Casim de kendinden küçük kardeşlerini hayvanlar arasında oynadıkları oyunlarla avutmaya çalışıyor. En büyük hayali öğretmen olmak olduğunu anlatan küçük kız hayallerinin yaşanan savaşla beraber yıkıldığını söyleyerek; " Eğer şimdi savaş olmasaydı ve ülkemde olsaydık ben okulda olacaktı. Çünkü ben büyüyünce öğretmen olmak istiyorum. Ama şimdi mağarada sinekler ve kokunun arasında yaşıyoruz. Bize yardım edilsin" diye konuştu.
Yaşları 4 ile 7 arasında değişen üç çocuk sahibi Ali ve Feride Muhammet Mustafa da sıkıntı yaşayan diğer sığınmacılardan bir aile. Boynunda yaşadığı rahatsızlık nedeniyle ameliyat geçiren baba Ali hergün sarıldığı kürekle ahır mağaraların temizliğini gerçekleştiriyor. Bir zamanlar evinde en leziz yemekler pişirdiğini belirten anne Feride de yaşadıkları sıkıntıları şu sözler ile anlattı: "Kobani'den geldik. Eşim ve çocuklarımla burada mağarada zor yaşıyoruz. Para yok, iş yok ve korkuyoruz. Allah Türk hükümetinden razı olsun."
TUVALET VE BANYO YOK
5 aylık hamile olan Jiyan da 1 yaşındaki Miraç ve3 yaşındaki Muhammed isimli çocuklarıyla birlikte ahır mağaralardan birinde kalıyor. Hamileliği süresince hiç doktor kontrolü geçirmediğini ve sancılarının zaman zaman arttığını anlatan genç kadın geçimlerini hayvanlara bakarak sağladıklarını söyleyerek ekledi: " Tuvalet ve banyodan mahrumuz. Beş aylık hamileyim ama imkansızlıktan doktor yüzü görmedim. Sancılandığımda dua ediyorum."
Bölgede uzun yıllardır yaşayan Yusuf Aras isimli Şanlıurfalı vatandaş da mağaraların tarihinin uzun yıllar öncesine dayandığını hatırlatarak sığınmacıların çaresiz oldukları ve geçimlerini hayvanlara bakarak kazandıkları az paralarla sağlayabildiklerini belirtti.