Özgecan Cinayetine Yardım Eden Babanın İfadesi
Özgecan Arslan cinayetinde katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken'in babası Necmettin Altındöken'in ifadesi cinayetin korkunçluğunu bir kez daha gösterdi.
Mersin'in Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Arslan'ın bıçaklanarak öldürülmesi ve ardından cesedinin yakılması olayına karışan Necmettin Altındöken'in, jandarmadaki ifadesinde, oğlu Suphi Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe'nin cinayetteki paylarını soğukkanlılıkla anlattığı görüldü.
Katil zanlısı Ahmet Suphi'nin de babası olan Necmetin Altındöken, Özgecan Arslan henüz hayattayken bileklerinin kesildiğini ve araçtan hırıltılar geldiğini söyledi. Altındöken, ifadesinde, "Suphi'nin önce bileklerini mi, yoksa boğazını mı kestiğini hatırlamıyorum. Muhtemelen önce bileklerini kesmiş olması lazımdır" dedi. Bu arada, Necmettin Altındöken'in evinde yapılan aramada, kullanılmayan bir klozette, üzerine moloz dökülmüş halde Özgecan'ın bilekleri bulundu.
Necmettin Altindöken'in 15 Şubat'ta jandarmada alınan ifadesinden bazı bölümler şöyle:
"ÇUVAL İSTEDİ, GETİRDİM"
Saat 21.20 sıralarında oğlum Ahmet Suphi arayarak, 'Kavga ettik. Hemen yanıma gel, köşeye çık' dedi. Üzerimi değiştirmeden oğlumun istediği sokak başına çıktım. Camını açarak, "Kavga ettik, yolcuyu indirdim' dedi. Bana "Fatih gelecek, hazırlan, Fatih'in köydeki evine gideceğiz" dedi. Sonra eve gittim, TV izlerken, Suphi aradı. "Aşağıya gel" dedi. Aşağıya geldiğimde Suphi şoför koltuğunda oturuyordu. Yüzündeki çizikleri fark ettim. Çizikleri sorduğumda 'Kavga esnasında kız çırmaladı' dedi. "Daha Fatih'ten mazot alacağım. İçeriden mazot bidonunu getir' dedi. Beyaz renkli boş bidonu getirdim ve minibüsün önüne koydum. Daha sonra oğlumun arkadaşı Fatih Gökçe geldi. Fatih geldiğinde aracın ön tarafından ayakta bekliyordum. Suphi minibüsün arka tarafına, yolcu bölümüne biniyordu. İçeriden yastık kılıflarını söktükten sonra bana 'Bunları al, geline ver, yıkasın' dedi. Ben de kılıfları aldım. Koltukta kitapları gördüm. Kılıfları alıp kenara attım. Nereye koydum bilmiyorum. Bu sırada Suphi benden çuval istedi. Ben de avlunun içinden iki çuvalı kapının önüne getirdim, Suphi benden aldı.
"YAKTINIZ BENİ OĞLUM"
Fatih, Suphi'ye hitaben, "Boğazını kestin mi, kesmediysen kes" diyordu. Ben bu şekilde minibüsün arkasında birisinin yattığını öğrendim. Suphi'ye de "Kim bu oğlum" dedim. O da "Kavga ettiğim yolcu bana çok hakaret etti" dedi. Ben de kendisine "Yaktınız beni oğlum" dedi. Fatih ve Suphi bana "Sana bir şey olmaz, sen ne yaptın ki" dedi. Sonra Fatih, Suphi'ye "Bileğini kestin mi" diye sordu. Suphi arabanın içindeydi, cevap vermedi. Fatih aracın kapısının önündeydi. Ben Suphi'nin önce bileklerini mi , yoksa boğazını mı kestiğini tam hatırlamıyorum. Ama muhtemelen öncelikle bileklerini kesmiş olması lazımdır.Gözümle görmedim. Bu sırada Suphi benden poşet istedi. Ben de evin avlusundan poşet getirdim, Suphi'ye verdim. Suphi'nin poşete ne koyduğunu görmedim. Ancak poşetle evin avlusuna girdiğini gördüm. Bu sırada minibüsün ön tarafından kitap, bluz ve çantanın askılığı şeklinde siyah renkli bir kemeri aldım. Avluda merdivenin üzerine bıraktım. Daha sonra geri gelerek, Suphi'yle arabaya bindik.
"AYAKLARINI ÇEKEREK..."
Bu sırada Fatih ile Suphi 'Alibeyli köyüne gidelim' diye anlaştı. Fatih arabasıyla önden çıktı ve gitti. Bu sırada bende minibüse binerken, açık kapısından içeri baktığımda, çuvalları atılmış halde gördüm. Çuvalların altında yatanı görmedim. Daha sonra Suphi ve ben yola çıktık. Kleopatra Kapısı'nın ve jandarmanın önünden geçerek, üniversite kapısının önüne geldik. Yolda giderken iki defa tuvalete gitmek için durduk. İkinci tuvalete indiğimde Fatih beyaz renkli benzin bidonunu bana verdi. Ben de nereye koyduğumu hatırlamıyorum. Köy yollarından geçerek, Çamalan tarafına döndük. Fatih hep önümüzden gidiyordu. O bölgeyi iyi bildiği için önden gidiyordu. Fatih olay yerine geldiğinde sinyal verdi. Suphi birden döndü, Fatih bekledi. Fatih anayol ayrımında kalmıştı. Suphi araçtan inerek kapıyı açtı. Aşağıya inerken ön tarafta bulunan çakmağı aldı. Hava hem karlı... Ayağından çekerek aşağıya götürdü. Sonra geri geldi. Arka taraftan büyük benzin bidonunu ve ön tarafta bulunan diğer çakmağı aldı. Çakmaklardan bir tanesi benim, diğeri Suphi'nindir. Büyük bidonu götürürken 'Aman yakma oğlum' dedim. Bana 'Otur, geliyorum' dedi. Ben bu sırada araçtan hiç inmedim. Yanan alevleri görmedim. Orada 15 dakika kadar oyalandık. Daha sonra geri geldiğinde araca bindi. Ben 'Ne yaptın oğlum' diye sorduğumda hiç cevap vermedi. Bu bölgeye Fatih'in gelip gelmediğini görmedim. Daha sonra yola çıkarken, Fatih yol üzerinde farları yakmış vaziyette bekliyordu. Biz yola çıkınca arkamızdan gelmeye başladı. Yolda giderken Suphi'ye "Yaktınız beni" dedim. O da bana "Sana bir şey olmaz" dedi. Bundan başka birşey konuşmadık. Yolda jandarmalar bizi yakaladı.
ÖZGECAN'IN ELLERİ EVDE BULUNDU
Savcılıkta, "Arama neticesinde evinizin alt katında bulunan ve kullanılmayan klozetin içerisinde, üzerine moloz dökülerek gizlenen ve Özgecan Arslan'a ait olduğu değerlendirilen iki adet bileklerinden kesilmiş el bulunmuştur. Bu konu hakkında açıklamanızı yapınız" denildi. Baba Altundöken "Benim evimin kapısı yoktur. Ellerin oraya nasıl geldiğini bilmiyorum. Ancak Suphi koymuş olabilir" dedi. Ardından "Merdiven üzerine bıraktığınız kitap ve diğer malzemeleri ne yaptınız?" diye soruldu. Altundöken de "Jandarma karakolundan evime geldiğim sırada sabahleyin Suphi bana 'Bunları yak' dedi. Ben de avlu içerisinde kasanın dibinde bluz, fular ve çantanın kemerini yaktım. Sonra ablam beni çay içmeye çağırdı. Yukarı çıkarken kitapları da götürdüm ve sobanın içerisinde yaktım" dedi. Son olarak, "Ceset sizin evinize konulmak istendi mi?" diye soruldu. Altundöken de "Fatih ve Suphi evimizin önünde arabanın başında beklerken cesedi benim evime koymak istedi. Ben de 'Benim evime ceset mi koyacaksınız, s... gidin' dedim ve konu kapandı" diye konuştu.
(Kaynak: Radikal)