Pakistan Cumhurbaşkanı Arif Alvi AA'ya konuştu (1)
MEHMET ÖZTÜRK/BEHLÜL ÇETİNKAYA - Pakistan Başbakanı Arif Alvi, Hindistan'ın ülkedeki azınlıklara karşı baskı politikası yürüttüğüne dikkat çekerek, "(Hindistan Başbakanı Narendra) Modi hükümetinin, Hitler'in sahip olduğu etnik temizlik, azınlıkları kontrol etme ve baskı altında tutma...
MEHMET ÖZTÜRK/BEHLÜL ÇETİNKAYA - Pakistan Başbakanı Arif Alvi, Hindistan'ın ülkedeki azınlıklara karşı baskı politikası yürüttüğüne dikkat çekerek, "(Hindistan Başbakanı Narendra) Modi hükümetinin, Hitler'in sahip olduğu etnik temizlik, azınlıkları kontrol etme ve baskı altında tutma görüşüne benzer düşüncelere sahip olan Hindistan Gönüllüler Organizasyonu (RSS) felsefesine olan yakınlıkları bizi endişelendiriyor. Bugün Cammu Keşmir ve Assam'da 4 milyon Müslüman'ı vatansız hale getirmeye çalışıyor." diye konuştu.
Alvi, Keşmir sorunu, Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'in Pakistan-Malezya- Türkiye iş birliği önerisi ve Türkiye-Pakistan ikili ilişkilerine yönelik AA'ya değerlendirmelerde bulundu.
Hindistan'ın Cammu Keşmir'in özel statüsünü kaldırıp iki birlik toprağına bölmesinin arkasında yatan amaç nedir? Hindistan, uzun yıllardır süren bu sorunun çözümü için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını uygulamaya hazır değilse çözüm için ne gibi yöntemlere başvurulabilir?
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti hükümetine ve halkına, ihtiyaç duydukları her an Pakistan'ın yanında durdukları için ve BMGK kararlarını da dile getirerek Keşmir konusunda cesur davrandıkları için teşekkür ediyorum.
Hint Başbakanı (Cevahirlal Nehru) Keşmir sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler'e (BM) gitti ve Keşmir halkının kendi kaderini belirlemesini sağlayan plebisitin 1960'lı yıllara kadar yapılması konusunda söz verdi. Ancak daha sonra bu sözünden vazgeçti ve tüm uluslararası forumlarda bu tartışmaları reddetti.
Hindistan şu an Keşmirlilerin özgürlük hareketlerini terörist faaliyetler olarak nitelendiriyor. BM tarafından da tanınmış bu özgürlük mücadelesini Hindistan terör hareketi olarak ilan etmeye çalışıyor. Buna rağmen 1972'deki Simla Anlaşmasından bu yana Hindistan, Keşmir konusunda tek bir toplantı bile yapmadı ve bugün Keşmir'in Hindistan'ın ayrılmaz bir parçası olduğunu söylüyorlar.
Beni endişelendiren bir diğer konu ise (Hindistan Başbakanı Narendra) Modi hükümetinin Hitler'in sahip olduğu etnik temizlik, azınlıkları kontrol etme ve baskı altında tutma görüşüne benzer düşüncelere sahip olan Hindistan Gönüllüler Organisazyonu (RSS) felsefesine olan yakınlıkları. Bugün Cammu Keşmir ve Assam'da 4 milyon Müslüman'ı vatansız hale getirmeye çalışıyor. BM, hiç kimsenin vatansız bırakılamayacağını açıklasa da Modi, azınlıkları hedef almayı sürdüren tehlikeli bir yolda yürüyor.
Tekrar söylemeliyim ki Türk hükümetine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ediyorum. Erdoğan'a Pulvama saldırısının kriz doğurduğu ve Hindistan saldırısının gerçekleştiği günlerde beni arayarak Pakistan'ın duruşunu anladığını belirttiği için minnettarım.
71 yıl geçmiş olmasına rağmen neden BM ve büyük ülkeler Keşmir sorununu çözmekle ilgilenmiyor? Hindistan son aldığı karardan dönmezse Pakistan ve Hindistan'ın savaşabileceğini düşünüyor musunuz?
Keşmir sorunu son kez 1965'te BM'de tartışıldı. Modi'nin bu sorunu tüm dünya ülkelerinin tepki göstereceği bir seviyeye getirdiğini düşünüyorum. Bugün (Dün) Keşmir'in tüm sesinin kesildiği, kimsenin orada ne olduğunu bilmediği ve tüm bölgede uygulanan tecritin 45. günü. İnsanlar böyle bir ortamda nasıl yaşayabilir hayal edebiliyor musunuz? 8 milyon insan sokağa çıkma yasağının konduğu bölgede bir hapis hayatı yaşıyor ve Hindistan, Keşmirlilere baskı kurabileceği gibi yanlış bir düşünceye kapılmış. Kimse Keşmirlilere baskı kuramaz. Filistin'e baktığımızda onlara kimsenin baskı kuramadığını görüyoruz. Er ya da geç Keşmir'de plebisitin düzenleneceğine inanıyorum,
Pakistan barış istiyor. Biliyorsunuz (Pakistan Başbakanı) İmran Han göreve geldiğinde birkaç kere Hindistan'la görüşme teklifi yaptı. Hindistan'ın bir adımına karşı iki adım atacağımızı söyledi. Her seferinde Hindistan bu teklifi reddetti ve bu durum bizde, Hindistan'ın bu tekliflerimizi zayıflık olarak algıladığı düşüncesinin oluşmasına sebep oldu. Zayıf olduğumuz için değil, Hindistan ve Pakistan arasındaki barış refah getireceği için barış istiyoruz. Hindistan çok büyük bir fakirlikle karşı karşıya. Barış olursa paralar halka harcanacak ancak Hindistan, Pakistan da dahil komşularına karşı hasmane tutum içinde. Bu üzücü bir durum.
Bir açıklamanızda "Müslümanlar savaş istemiyor ancak mecbur kalırsak savaşmaktan da geri durmayız" dediniz. Bu cümleyle Pakistan'ın Hindistan'la çıkacak bir savaşı başlatan taraf olmayacağını mı söylüyorsunuz?
Peygamberimizin de dediği gibi Müslümanlar savaş istemez ama zorunda kalırlarsa Allah'ın emri doğrultusunda savaşır ve bu cihattır. İlk olarak biz savaş istemiyoruz. İkincisi biz nükleer güce sahip ülkeleriz. Faşist Modi rejiminin parmağı nükleer bomba butonunun üzerinde ve çok gerginler. Şubat ayında Pakistan onların uçağını düşürdü, onlar ise yanlışlıkla kendi helikopterlerini vurdu. Bu da gösteriyor ki onların butonun üzerinde duran parmakları çok tehlikeli çünkü Hindistan sorumsuz davranan bir ülkedir. Ama diğer taraftan Pakistan da nükleer bir güç. Bu yüzden bölgede barış çok önemlidir. Ayrıca Pakistan sorumlu bir ülkedir. Onların düşürdüğümüz uçaklarındaki pilotunu yakaladıktan sonra ülkesine geri yolladık.
Biz barış istiyoruz ama eğer Hindistan bize saldırırsa karşılığını da veririz. İnançlı insanların kendi topraklarına yönelik saldırılara nasıl dayanabildiğini Hindistan'ın hayal dahi edebileceğini düşünmüyorum.
Geçen ay Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, Türkiye, Malezya ve Pakistan'ın Müslüman dünyasını birleştirmek için ortak girişim önerisinde bulundu. Pakistan cumhurbaşkanı olarak, bu önerinin gerçekleşmesi için nasıl bir rol üstlenebilirsiniz?
Bu çok önemliydi. Son görüşmemizden de önce, ben ve (Imran) Han, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la 2011 ve 2012'de görüşmüştük. Erdoğan bence vizyon sahibi bir lider. Başbakan Mahathir ve Başbakan Imran Han da vizyoner liderler. Bu üç ülke de büyük nüfuslu, büyük demokrasiler.
Bu üç ülkenin bir araya gelmesinin ekonomik konular açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye Orta Doğu'da olanlar karşısında önemli bir rol üstleniyor. Suriye sınırında barışı sağlamaya çalışıyor. Barış olduğunda Orta Doğu ve Afganistan'da büyük bir yeniden yapılanma olacak. Bu yüzden Türkiye, Pakistan ve Malezya'nın sadece barış için değil, aynı zamanda Müslüman dünyasındaki kalkınma için ortak girişimde büyük rol oynayabileceğini düşünüyorum. Bunlar ilkeli insanlar ve aralarındaki iş birliği Müslüman dünya için çok önemli.
Türkiye ve Pakistan'ın gelecekteki bağlarını nasıl görüyorsunuz? İkili ilişkilerin hangi alanlarda daha çok güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Pakistan ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin iki ülke de birbirinin çok yakın dostu olduğu için örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. Dostluğumuz ve yakın ilişkilerimiz yalnızca Pakistan'ın kuruluşundan bu yana değil, Hilafet Hareketi'nden beri var. 1980'lerde vefat eden babamın Hilafet Hareketi'nden tutkuyla bahsettiğini hatırlıyorum. Kendisi de bu harekette rol oynadı. Dünyada eşi olmayan dostluğumuzun asıl bağının buradan başladığını düşünüyorum. Bu, hükümetlerin dostluğu ötesinde insanların arasındaki bir dostluk. Bence, daha da gelişen bu bağların geçmişi genç nesillere de hatırlatılmalı.
Gelecekte Türkiye ve Pakistan arasında iyi bir ekonomik girişim, iki ülke insanları arasında kültür alışverişleri olabilir. Pakistan ve Türkiye arasında iyi bir savunma sanayi iş birliği olabilir. Uçak yapımında ve altyapıda iş birliği yapabiliriz. Birkaç ay önce açılışını yaptım, Türkiye'nin yardımıyla bir tanker inşa ettik. Bunun iki kardeş ülke arasında muazzam bir iş birliği olduğunu düşünüyorum. Birlikte yaşamalıyız, birlikte düşünmeliyiz ve birlikte çalışmalıyız.
Türk halkı Pakistan'ın Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadeledeki desteğinden memnuniyet duyuyor. Bu bağlamda FETÖ tehlikesinin uluslararası camiada doğru şekilde fark edildiğini düşünüyor musunuz?
Bu meselenin uluslararası ölçekte iyi bir şekilde algılandığını düşünüyorum. Türkiye'nin yanında durduğumuzu düşünüyorum. Neler olduğunu gördüğümüz anda Pakistan derhal girişimlerde bulundu. Türkiye'yi İstanbul Havalimanı'nın açılışı için ziyaret ettiğimde Erdoğan tüm bu teröristlerin davalarının Pakistan'da hızlandırılması için özel talepte bulundu. Biz de devam ettik, dava süreçlerini hızlandırdık ve okulları Maarif Vakfı'na teslim ettik.
Bu meselenin Türkiye tarafından iyi ve akıllıca ele alındığını düşünüyorum. Türk halkının, hükümetinin arkasında durması da bizi mutlu ediyor. Bu, dünyaya eğer halkı arkanıza aldığınızda hiç kimsenin size dokunamayacağını gösteren güzel bir örnek oldu.