Prof. Dr. Bekir Karlığa, Mehmet Akif Ersoy'un mütefekkir yönünü anlattı (1)
İstanbul Uluslararası Medeniyet Araştırmaları Derneği (MEDAR) Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, "Akif, şairliğinin çok ötesinde, çok üstünde bir mütefekkirdir, düşünürdür ve onun düşüncesi de gerçek hayatı da Türk, İslam ve Osmanlı hayatını kelimesiyle temsil eder." dedi.
İstanbul Uluslararası Medeniyet Araştırmaları Derneği (MEDAR) Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, "Akif, şairliğinin çok ötesinde, çok üstünde bir mütefekkirdir, düşünürdür ve onun düşüncesi de gerçek hayatı da Türk, İslam ve Osmanlı hayatını kelimesiyle temsil eder." dedi.
Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi İstiklal Marşı'nı yazan Mehmet Akif Ersoy, "20-27 Aralık Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası" kapsamında düzenlenecek çeşitli etkinliklerle anılıyor.
Milli Mücadele'nin amacını ve ruhunu, milletin birlik ve beraberliği ile bağımsızlık istek ve azmini dile getiren İstiklal Marşı'nın kabul edildiği 12 Mart günü ile Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası etkinliklerine, kamu kurum ve kuruluşları ile yurt dışı temsilcilikleri ve sivil toplum kuruluşları farklı programlarla katılım sağlıyor.
"Mehmet Akif'in o ahlaki ve insani ve İslami yönünü genç nesillere anlatmamız, tanıtmamız çok önemlidir"
Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası kapsamında AA muhabirine açıklamada bulunan Prof. Dr. Bekir Karlığa, usta şairin mütefekkir yönünü anlattı.
Karlığa, Ersoy'a sadece şair denilemeyeceğini belirterek, "Mehmet Akif, Türkiye'nin yetiştirdiği, iman, ahlak abidesi, dürüstlüğüyle, bilgisiyle, faziletiyle, erdemiyle, vatan sevgisiyle, vatan hasretiyle gerçekten mümtaz bir şair. O aynı zamanda büyük bir mütefekkirdir de." diye konuştu.
Ersoy'un öncelikle İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu sorunlara çok köklü çözümler üreten bir düşünür olduğuna dikkati çeken Karlığa, şöyle devam etti:
"Bunu yaparken de insanların kolayca hafızalarında kalabilmesi için (çözümleri) mısralara dökerek şiir şeklinde ifade etmesi ona ayrı bir canlılık vermektedir. Bu çerçevede bildiği ve inandığı doğrulardan asla taviz vermemiştir. Hayatı boyunca kendisiyle çelişecek hiçbir davranışa da girmemiştir. Gerçekten bir ahlak abidesidir. Bizim, Mehmet Akif'in ahlaki, insani ve İslami yönünü genç nesillere anlatmamız, tanıtmamız çok önemlidir. Şüphesiz ki aradan 85 yıl geçtikten sonra biz hala bugün Akif'i canlı olarak aramızda hissediyorsak, şiirleriyle, mısralarıyla hemen hemen her büyük insanımızın siyasetçiler, bilim adamları dahil onun mısralarına başvurarak onu referans olarak gösteriyorsa bu onun hem şiirinin gücünü ifade eder hem de düşüncesinin güçlü tarafını."
"Akif'in modeli aslında hem Türkiye için hem İslam dünyası için çok önemli bir modeldi"
Prof. Dr. Bekir Karlığa, Mehmet Akif Ersoy'un yaşadığı dönemde Osmanlı toplumunda İslamcılık, Batıcılık ve milliyetçilik akımlarının var olduğunu aktararak, usta şairin bu akımlar içerisinde Batı'ya düşman olmayan, Batı'yla iç içe olmayı, kendi değerlerine de bağlı olarak kalkınmayı, ilerlemeyi ve gayreti öngören bir anlayışı temsil ettiğini söyledi.
Ersoy'un Safahat'ın son kitabı olan "Asım"da kaleme aldığı "Asım'ın Nesli"nden bahseden Karlığa, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu neslin ne yapması gerekiyordu? Doğu'nun ahlakını, adetini, bilimini, kültürünü, sanatını alıp Batı'nın bilimini, teknolojisiyle birleştirerek yeni bir senteze varmasını istiyordu. Ama Batı'nın ahlakını, adetlerini, örflerini almamız halinde yani Batı'yı bütünüyle taklit etmemiz halinde hiçbir başarı gösteremeyeceğimizi de öne sürüyordu. İşte Akif'in öncülüğünde Akif'in ve arkadaşlarının ortaya koydukları bu İslamcı anlayış, İslam dünyasında ve özellikle de İstanbul'da, Osmanlı'da önemli bir mesafe kat etti. Fakat Türkiye ne yazık ki Batıcı yöntemi benimseyerek Batı'nın her şeyini alarak kalkınma ve ilerleme arzusuna düştü. Böylece kendi kültürünü, medeniyetini, kendi birikimini görmezlikten gelmeye veya önemsememeye, bir kenara atmaya çalıştı. Bu da bize ne bir Batılı olma ne de Doğulu kalma imkanı sağladı. Halbuki Akif ne diyordu? 'Alınız ilmini garbın, alınız sanatını hem de veriniz mesainize son süratini.' Asım dediği o genç prototipi, onun ideal tipiydi. Onun yetişmesini anlatıyor ve onu Çanakkale Savaşı'nın sonunda Avrupa'ya gönderiyordu ve oradaki bilim pınarlarını kısa zamanda öğrenin gelin ve ülkemizi aydınlatın, yüceltin diyordu. Bu bakımdan Akif'in modeli aslında hem Türkiye için hem İslam dünyası için çok önemli bir modeldi."
Karlığa, Mehmet Akif Ersoy'un hayatı boyunca birçok kesim tarafından yanlış anlaşıldığına işaret ederek, "Akif'e karşı yazılan reddiyelere baktığımız zaman bunların hiçbirisi bugün değer ifade etmiyor ama zamanında Akif'e şair diyenlere bile gülenler vardı. 'Akif şair değildir, onun şiirlerinde sadece hikaye, vaaz var. O cami cemaatine hitap eden bir insan' diyorlardı. Halbuki Akif, bir yandan vaaz verecek kadar cami cemaatine hitap ediyor, bir yandan da entelektüel hayatı yakından tanıyordu. Fransızcasıyla, Fransız kültürüne aşina idi. Almanya'yı yakından tanıyordu ve Batı'nın gelişme tarzını iyi biliyordu." dedi.
"Akif, şairliğinin çok ötesinde, çok üstünde bir mütefekkirdir, düşünürdür"
Usta şairin, aynı zamanda İslam dünyasında son iki yüzyılda yetişen, Doğuyla Batıyı çok iyi tanıyan hukukçu, devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa ile Pakistan'ın milli şairi ve kurucusu Muhammed İkbal'in izinden gittiğini ifade eden Karlığa, "Akif, zamanla çok büyük ithamlara maruz kaldı. Yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Zorluklarla, acılarla, sıkıntılarla çekişti. Fakat taahhüt davasından, idealinden asla taviz vermedi. Açlığa, sefalete mahkum olmasına rağmen vatan, millet sevgisinden en küçük bir eksiklik göstermedi." şeklinde konuştu.
Bekir Karlığa, Mehmet Akif Ersoy'un bir sentezler şairi olduğunu da vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bana göre Akif, şairliğinin çok ötesinde, çok üstünde bir mütefekkirdir, düşünürdür ve onun düşüncesi de, gerçek hayatı da Türk, İslam ve Osmanlı hayatını kelimesiyle temsil eder. Yani o halkın arasına da karışabilen, sadece yüksek rütbeli Beyoğlu'nun yüksek sosyete muhitinde gezinen bir insan değildi. Fatih'te halkın arasında camilerde cemaatle beraber olan ve Anadolu'da İstiklal Savaşı'na bizzat katılarak mücadele eden bir insandı. Çanakkale Destanı'nı yazıyor ki o destan onunla abideleştirilmiştir. Akif'in Çanakkale Destanı kadar bu boyutta hiçbir destan yazılamamıştır. Çanakkale Destanı'nda da şehitlerin üzerine gök kubbeyi örtecek kadar edebi sanatın zirvesini kullanmış bir şairdir. Bunun yanı sıra Akif, özellikle milli mücadelenin başarısı için gittiği her yerde, camilerde vaaz ederek halka anlatarak milli mücadeleye katılımı sağlamıştır."
Türkiye'nin son 20, 30 yıldır Milli şairin "Asım'ın Nesli" idealinde nesiller yetiştirmek adına büyük bir mücadele içerisine girdiği yorumunu yapan Karlığa, "Bu konuda oldukça da ileri adımlar atılmıştır. Ama devir değişmiştir, şartlar değişmiştir. Bugünün şartlarında ona göre nasıl nesil yetiştirmemiz gerektiğini bugün bizim tasarlamamız, düşünmemiz ve öngörmemiz gerekir. Akif'in öngördüğü Asım'ın neslinin öncülerini, temsilcilerini görüyoruz, gördük. Bir zamanlar devlet adamları Akif'in adını bile ağızlarına almazlarken sayın Cumhurbaşkanı onun şiirlerini her fırsatta telaffuz ediyor, okuyor ve Akif'in fikirlerini anlatıyor. Akif, aramızda hala yaşıyor. Bugün hala Akif kadar canlı olan şairimiz yoktur. En çok satılan kitaplardan birisi de ilginçtir ki Akif'in Safahat'ıdır. Bu da milletimizin Akif'e verdiği kıymeti, manevi kıymeti çok açık olarak ortaya koyar." ifadelerini sözlerine ekledi.