Prof. Dr. Dilci Sosyal medyanın kısıtlanmasında hiçbir mahsur yoktur
Prof. Dr. Dilci: Sosyal medyanın kısıtlanmasında hiçbir mahsur yokturSİVAS Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi ve Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı Prof. Dr.
Prof. Dr. Dilci: Sosyal medyanın kısıtlanmasında hiçbir mahsur yoktur
SİVAS Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi ve Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, tartışmalara yol alan sosyal medya kullanımıyla ilgili olarak, "Sosyal mecralara, dışarıdaki şirketlerin üzerinden hukuki düzenlemeler Avrupa'daki örneklerde olduğu gibi ivedi yapılmalı. Sosyal medya ehliyetli insanların uğrak yeri olmalı. Kısıtlanmasında hiçbir mahsur yoktur. Sadece Türkiye'de değil, tüm dünya ülkeleri uygulamaktadır" dedi.
SCÜ Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi ve Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, son günlerde gündemde olan sosyal medya düzenlemesi yasa tasarısı ile ilgili Demirören Haber Ajansı'na (DHA) özel açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Dilci, sosyal medyanın nasıl kullanılması gerektiği ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.
'HUKUKİ DÜZENLEMELER YAPILMALI'
Dijital bağımlılıkla ilgili birçok kez farkındalık amaçlı açıklamalar yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Tuncay Dilci, "Sosyal medya, dijital mecralardan sadece bir tanesidir. Biz Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği olarak bununla ilgili farkındalık amaçlı birçok defa demeçte bulunduk. Çünkü sunucuların ülke dışarısında olması ve kontrolünün güç olması, geri dönüşünün veya hukuki anlamda sorgulamaların ve sonuçların gecikmesi veya hiç olmaması ciddi bir sıkıntıydı. Bu anlamda hükümetimizin, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğindeki uygulamalarını yürekten destekliyorum. Çünkü toplumsal yapı adına, ileride birtakım olumsuzlukların önüne geçmek adına önemli olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda Meclis'teki kanun teklifinin öncesinde de milletvekilleri ile bu konuda görüş alışverişinde bulunduk. Bunun için hukuki alt yapı önemlidir. Hukuki alt yapının daha çok toplumsal değerler silsilesi üzerine inşa edilmesi gerekir. Bu anlamda gerekli tüzük, yönetmelik ve yine buna bağlı kurumsal işleyişler düzenlenmelidir. Buna bağlı hukuki alt yapı ilerde bir etik ahlaki ilkeler setinden, değerler sistemine doğru evrilen bir düzenlemeye ivedi ihtiyaç vardır diyoruz. Dolayısıyla sosyal medya ile şu anda gerçekten fütursuz şekilde ailelere veya kişinin birikimlerine suikastler yapılabilmektedir. Aile varlığı, sağlığı gibi sosyal ilişkileri ve itibar suikastleri bunun en önde geleni diyebiliriz. Bunun için sosyal mecraların dışarıdaki şirketlerin üzerinden, bağlantılarına dönük hukuki düzenlemeler Avrupa'da, Almanya'da, Fransa'da örneklerin de olduğu gibi ivedi yapılmasında fayda var" dedi.
'SOSYAL MEDYA EHLİYETLİ İNSANLARIN UĞRAK YERİ OLMALI'
Sosyal medya kullanmak isteyenlerin belirli bir ehliyete tabi tutulmamaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Dilci, "Sosyal medya ehliyetli insanların uğrak yeri olmalı. Bu anlamda araba sürücüsü nasıl ehliyet alıyorsa sosyal medyayı da doğru ve sağlıklı kullanamayan kişiler hata yapabilirler. Dolayısıyla ileride buna dönük iletişim kazaları veya diğer sosyal anlamdaki suikastler bu sistem de kasıtlı olarak gerçekleşebilir. Zaten sosyal medya üzerinden yürütülen algı operasyonları, seçim propagandaları tamamen kişilik haklarına saldırıya dönüşebilmekte bunun önünde de maalesef hiçbir engel bulunmamaktadır. Bu anlamda oluşabilecek düzenlemeleri yürekten destekliyoruz. Dolayısıyla bu sosyal medya ile ilgili yine biz Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği olarak her zaman da ifade ettik, bir komisyon kurulması gerekir. Bu komisyon sosyopsikolojik, pedogojik açıdan içerikleri değerlendirmeli ve bu içeriklerin öne sürdüğü varsayımlardan hareketle bazı tedbirlerin alınmasına hatta sakıncalı söylemlerin, kavramların algoritmik bir sistem üzerinden teşhis edilerek gerekli önlemlerin alınması da önemli diye düşünüyoruz. Dolayısıyla sosyal medya üzerinden meydana gelen zihinsel işgal ve zihinsel işgale bağlı kimlik ve kişilik özelliklerini zedeleyici kültürel dinamikleri yok edici, zararlı ve gerçekten kültürel beka sorunu oluşturabilmesi de söz konusu olduğu için buna dönük bir denetim ve tespit komisyonun oluşturulması elzemdir ve ivedidir. Bu denetim ve tespit komisyonu gelecek adına dijital mecra alanları ile ilgili her türlü gelişmeleri takip edecek ve buna yönelik vizyon sunacak" dedi.
'YASAKLAMA YERİNE YÖNLENDİRİCİ, DÜZENLEYİCİ TEDBİRLER ALINMALI'
Bilgi paylaşımının günümüzde bir ihtiyaç olduğunu aktaran Prof. Dr. Dilci, "Dolayısıyla sosyal medyayı yasaklama yerine yönlendirici, düzenleyici bir takım kurumsal tedbirlerle beraber hukuki anlamda da devlet olarak da devlet kurumlarına Meclis'te kanun, yönetmelik temelli fakat alt tabanda kurumların alabileceği önlemler olabilir. Fakat yasaklamadan ziyade biçimlendirme ve düzenleme amaçlı yine devlet önderliğinde bir takım bilinçlendirme yani etkili ve nitelikli sağlıklı sosyal medya kullanım becerilerine bilinçlendirme, seminerler, bilinçlendirme konferansları verilebilir. Bizim bununla ilgili çalışmalarımız var. Dolayısıyla sosyal medya hesapları açarken de biz bunu daha önce de dile getirdik. Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ile beraber nüfus cüzdan örneğini ve güncel olacak şekilde onaylı, sisteme kaydedilerek hesap açılmasında fayda var. Aksi halde sistemin fason diyebileceğimiz farklı veya olmayan sanal kişilikler üzerinden gerçekleşmesi mümkündür. Bu anlamda şirketler gerekli tedbirleri almalı ancak orada bir sakınca var. Kimlik bilgilerinin farklı, yabancı ülkelerdeki sunucuların eline geçmesi yerine yerel yazılımcılar ve bu yönde güvenlik önlemleri, yerel olmak şartıyla bence bu durumu olumlu hale getirebilir. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; sosyal medya bir ihtiyaçtan doğar fakat kişinin sosyalleşmesi için değildir. Bizim yaptığımız araştırmalarda dijital mecralarda bulunmak insanı daha çok yalnızlaştırıyor. Fakat sosyal medya bir ihtiyaç gibi görünse de bilgi paylaşma, alma ihtiyacı, evet insana özgü bir gereksinimdir. Fakat bunun sağlıklı, güvenlikli ve başkalarının haklarını koruyacak düzenlemelere de ivedi ihtiyaç var. Bu yönde uygulamaları Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği olarak destekliyoruz" diye konuştu.
'KISITLANMASINDA HİÇBİR MAHSUR YOKTUR'
Sosyal medya ile ilgili devletin alacağı kararları desteklediğini belirten Prof. Dr. Dilci, "Çünkü aşırı fütursuzluk, hatta devletin varlığına, güncelliğine bile saldırısı söz konusudur. Onun için bizim yapmamız gereken bu uygulamalara karşı esnek davranmak, yapıcı davranmaktır. Yani birilerinin özgürlüğünün başladığı yerde başkasının özgürlüğü kısıtlanıyorsa o uygulama sağlıklı bir uygulama değildir. Dolayısıyla hayatta hiçbir şey sınırsız özgürlüğe sahip değildir. Belli bir düzen içinde yaşıyoruz. Sosyal ihtiyaçlarımızı elbette karşılayacağız ama kişilik hak ve özgürlüklerine dikkat ederek yapmamız gerekiyor. Bu anlamda yeni sosyal mecralara ilişkin etik ilkeler setinin gelişmesi gerekiyor. Bu etik ilkeler seti ileride değere dönüşerek toplumsal kabule ihtiyaç var ve toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilince de zaten o tür anormal dışı saldırılar veya bir toplumsal dışlanmaya maruz kalacağı, hukuki zeminde mevcut olacağı için cezai müeyyide şeklinde karşılığını bulacaktır. Dolayısıyla kısıtlanmasında hiçbir mahsur yoktur. Sadece Türkiye'de değil, tüm dünya ülkeleri uygulamaktadır" ifadelerini kullandı.