Haberler

Prostat Kanseri, 'Erkeklik' İçin Tehdit Değil

Güncelleme:
Abone Ol

Prostat Kanseri Derneği Başkanı Üroloji Uzmanı Dr. Hüseyin Lüleci, prostat kanserinin 'erkeklik' için tehdit olmadığını söyledi.

Prostat Kanseri Derneği Başkanı Üroloji Uzmanı Dr. Hüseyin Lüleci, prostat kanserinin 'erkeklik' için tehdit olmadığını söyledi.

Tüm kanser türleri hastalarda farklı farklı fiziksel sorunlarla ortaya çıkıyor. Hastalık kimi zaman belirti vererek farklı şikayetlerle doktora başvurmaya sebep olurken, kimi zamansa sürekli ötelenen sağlık sorunlarının sonunda geç evrede teşhis edilebiliyor. Uzmanlar, teşhis, tedavi ve sonrası sürecin hem fiziksel hem de ruhsal açıdan daha kolay yaşanabilmesi için, psikolojik desteğin hayati önem taşıdığını vurguluyor.

Kanserle birlikte görülen ruhsal sorunların tedavisinin hastaların yaşam süresini uzattığına dair veriler arttıkça, bu alandaki çalışmalar da artıyor. Prostat Kanseri Derneği Başkanı Üroloji Uzmanı Dr. Hüseyin Lüleci, "Yapılan çalışmalarda; kanser tanısı almak hastada korku, çökkünlük, ümitsizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk, terk edilme, yalnızlık ve ölüm duygusunu çağrıştırıyor. Bazı hastalarda kanseri veya tedaviyi reddetme hatta kanserle baş edemeyerek intihar etme gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşılabiliyor" dedi.

Lüleci, hastalığın ismindeki "kanser" kelimesinin "ölüm"ü çağrıştırdığını dolayısıyla insanların ölümden korktukları için kanserden de korktuklarını ve ayrıca erkeklerin cinsel bölgeleriyle ilgili hemen her hastalığı "erkeklik"lerine tehdit olarak algıladığını ve "erkeklik"lerini kaybetme korkusu yaşadığını söyledi.

Kanserle yüzleşme esnasında yaş, eğitim durumu, kişilik özellikleri, kanserin evresi, iş, evlilik, yaşam koşulları, sosyal güvenlik durumu ve çevresel desteğin varlığı ya da yokluğu gibi değişkenlerin tamamı kişinin ruhsal durumu üzerinde önemli etkilere neden olabiliyor. Kanser hastalığını fiziksel dengeye verdiği zarar giderek ruhsal dengeyi de etkiliyor. Ruhsal dengedeki bozulmalar sonucunda yas tepkisi, yalnızlık, uyum sorunları, öfke, inkar, suçluluk, çökkünlük, bağımlılık, kaygı ve saldırganlık gibi durumlar sıkça görülmeye başlıyor. Bu durum başta depresyon ve anksiyete bozukluğu olmak üzere bir çok ruhsal hastalığa neden olabiliyor.

Dr. Hüseyin Lüleci, "'Genel olarak, 40 yaşından sonra yapılması gereken rutin PSA kontrolü ve üroloji muayenesinin gerekliliği hakkında bilgi sahibi olunmamasından kaynaklanan, geç teşhis vakaları aynı zamanda üroloji muayenesinden çekinme olarak da karşımıza çıkabiliyor" dedi.

Yapılan bilimsel çalışmalara göre kanser sürecinde kadınların erkeklerden daha fazla etkilendiğini belirten Dr. Lüleci, "Kadınlar erkeklere göre daha fazla ruhsal sorun yaşıyor. Ayrıca kanser, fiziksel ve psikolojik açıdan kadınların yaşam kalitelerini daha fazla düşmektedir" dedi.

İnternet ortamında güvenilir olmayan bilgilerin hastaların kafalarını karıştırdığını belirten Lüleci, "Prostat kanseri olan hastalar özellikle tedaviye karar vermekte güçlük yaşayabiliyorlar. Günümüzde uygulanan farklı tedavi seçenekleri bir yandan kanserin öldürücü etkisini tedavi ederken diğer yandan da tedavi sonrasında yaşam kalitelerini düşürebiliyor. Ayrıca farklı ürologlardan alınan farklı görüşler ve internet ortamındaki güvenilir olmayan bilgiler de hastaların kafalarının iyice karışmasına sebep olabiliyor" dedi.

Lüleci, tedavi sonrasındaki yaşam kalitesiyle ilgili en önemli kaygı kaynağının cinsel hayat olduğunu dile getirerek, "Çünkü prostat kanseri teşhisi konulmuş hastalarda yaşlılıktan, kanserin kendisinden ve uygulanan tedavilerden ötürü sertleşme problemi görülebiliyor. Hastalar bu problemin devam edip etmeyeceği, edecekse ne zamana kadar devam edeceği ve bundan sonraki süreçte tekrar cinsel hayatı olup olamayacağı konusunda yoğun endişe yaşıyor. Sertleşme bozukluğu gelişen hastaların büyük çoğunluğunun depresyona girdiği görülüyor. Bu aşamada ürologların önerilerinin yanı sıra psikiyatrik destek ile anksiyete ve depresyonları tedavi ediliyor. Ayrıca uygulanacak cinsel terapi ile çifte cinselliği yaşamanın alternatif yolları öğretilebiliyor" dedi.

Erken teşhisin önemine vurgulayan Prostat Kanseri Derneği Başkanı Üroloji Uzmanı Dr. Hüseyin Lüleci, "Kanserden dolayı depresyon ve anksiyete yaşayan ve buna bağlı olarak aile, sosyal ve iş yaşamı etkilenmiş hastaların psikiyatrik tedavi almalarını öneririm. Çünkü ruhsal durumun düzelmesi kanserin tedavisini de olumlu etkileyecektir. Ancak en önemlisi kanser için doğru tedaviyi bulmalarıdır. Bu konuda prostat kanseri tedavilerinde öne çıkan HIFU, diğer cerrahi girişimlere göre kanseri etkin bir şekilde tedavi ederken, hastada kaygı ve depresyona sebep olabilecek cinsel yan etkileri de en aza indirir. Bu nedenle erkeklere 40 yaşından sonra düzenli PSA kontrolü ve ürolojik muayene yaptırmalarını ve eğer kanser tespit edilirse kanseri etkili bir şekilde tedavi ve yan etkileri minimum düzeyde olan modern tedavilerden faydalanmalarını öneririm. Bu tedavilerde kesik ve delik olmaması, radyasyona maruz kalınmaması, hastanede uzun kalma sürelerinin kısaltılması gibi avantajların yanında cinsel yan etkilerinde en aza indirilmesi söz konusu oluyor. HIFU teknolojisi, prostat kanseri tedavisinde, kalın bağırsaktan (anüsten) giriş yapılarak önce prostat değerlendirilir, bilgisayar programı yardımıyla tahrip edilecek yerler belirlenir. Daha sonra sistem, robotik programı ile belirlenen yerlere atış yaparak ısıyla tahrip eder. Bu tedavi prostatın hacmine bağlı olarak bir buçuk ila iki buçuk saat arasında bir zaman boyunca devam eder" diye konuştu. - İSTANBUL

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Prostat Kanseri Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title