RTÜK Üst Kurul Üyesi Fendoğlu, 'medya Olmasaydı, Terör Bu Durumda Olmazdı'
Elazığ'da, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin düzenlediği Medya ve Etik Sempozyumu'nda konuşan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Prof.Dr.Hasan Tahsin Fendoğlu, sempozyumun adının 'etik' yerine aslında 'reyting' olması gerektiğini söyledi.
Elazığ'da, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin düzenlediği Medya ve Etik Sempozyumu'nda konuşan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, sempozyumun adının 'etik' yerine aslında 'reyting' olması gerektiğini söyledi. Fendoğlu, "Çünkü, etikle reyting aslında birbirinin zıddı gibi geliyor bana. İsmi son derece isabetli seçildi ve 'Bir reyting uğruna ya rab ne güneşler batıyor' diyeceğimiz günleri yaşıyoruz" dedi. Prof. Dr. Fendoğlu, "Margret Thatcher'in bir sözü var. 'Terör medyanın oksijenidir' der. Bir açıdan doğru aslında çünkü medya olmazsa terör bu durumda olmaz" diye konuştu.
Fırat Üniversitesi Kongre Merkezi Mimar Sinan Salonu'nda gerçekleştirilen 2'nci Medya ve Etik Sempozyumu'nun açılış törenine Elazığ Valisi Muammer Erol, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Emniyet Müdürü Fahrettin Coşkun, RTÜK Üst Kurul Üyesi Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Feyzi Bingöl ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan RTÜK Üst Kurul Üyesi Prof.Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, Sempozyumun isminin etik yerine aslında reyting olması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
"Çünkü, etikle reyting aslında birbirinin zıddı gibi geliyor bana. İsmi son derece isabetli seçildi ve 'Bir reyting uğruna ya rab ne güneşler batıyor' diyeceğimiz günleri yaşıyoruz aslında. 'Her şey para için, her şey ticaret için, her şey reyting için' diyenlerle, 'her şey etik için, her şey ahlak için' diyenler iki farklı dünyayı oluşturuyor aslında iletişim sektöründe." dedi.
'TERÖR VE MEDYA'
Terörün üzerine bir iki cümle söylenmek istediğini, çünkü etikle bunun da bir ilgisi olduğunu ve etiğe aykırı olarak terörle ilgili haberlerin de verildiğini söyleyen Prof.Dr. Fendoğlu, ABD'deki 11 Eylül saldırısı başta olmak üzere dünyadaki önemli terör olaylarında medyanın olayı veriş şeklinin doğru olduğunu örneklerle anlattı. Prof.Dr. Fendoğlu, şöyle dedi:
"Türkiye'deki medyanın da aslında bu terörü veriş biçimi üzerinde galiba durulması gerekiyor. Bunun üzerinde duruluyor ve çok da kötü değil aslında. Geçen yıla göre bu yıl daha iyi bir durumdayız. Türkiye medyasının yine de terör haberlerini veriş biçimini gözden geçirmesinde yarar var. Mesela Silvan olaylarını bir hatırlayınız. 13 askerimizin şehit verildiği olaylarda asker mataralarının gösterilmesinin hiçbir anlamı yok. Kan görüntülerinin mağdurların yakından çekiminin hiçbir ilkeyle, prensiple yakından ilişkisi yok. Terör mağdurlarının ilk kez bir basın mensubuna haber vermesi ve onların mağduriyetini sömürmelerinin hiçbir ilkeyle prensiple alakasının olmadığı söylememiz gerekiyor. Aslında ilk kez haberi ben vereyim deniliyor. Elbette haber her zaman kutsaldır ve hepimiz saygılıyız ve haber mutlaka verilmeli. Eğer haber değeri taşıyorsa ama, haberi verirken eğer bir takım insanların haklarını da ihlal ediyorsa işte bu açıkça medyanın ihlalidir. Bu nedenle terör haberlerinin verilişinde batı medyasından daha iyi durumda olmadığımızı belirtmek istiyorum."
'MEDYA OLMAZSA, TERÖR BU DURUMDA OLMAZDI'
Prof. Dr. Fendoğlu, eski İngiltere Başbakanı Margreth Thatcher'in, "Terör medyanın oksijenidir" sözünü de hatırlatarak, şunları söyledi:
"Bir açıdan doğru aslında. Çünkü medya olmazsa terör bu durumda olmaz. Dünya tarihinin hiçbir zamanında terör bu kadar azmamıştı. Hasan Sabbah'ın terör örgütünü hatırlayınız. Selçuklu Sultanları'nı tek tek öldürüyordu. Nizamül Mülk'ü öldüren bir terör olayıydı. Hz. Ömer'i, Hz. Ali'yi, Hz. Osman'ı vuran terör olaylarıydı ve terör bizim zamanımızda da Ortadoğu'da da, dünyada da hiçbir zaman sona ermedi, ermeyecektir. Ama, bir kısım medyanın buna çanak tuttuğunu söylemek gerekiyor. Çünkü bir terörist terör olayını işledikten sonra geçer bir televizyonun karşısına ve kendi yaptığının ne kadar ses getirdiğine bakar. Bir de bunu yurtdışında yorum katılarak verildiğini bir düşünün. Televizyonların arşiv yazmadan ve efekt katarak verdiğini düşünün, sanki canlı yayınmış gibi. Terörün korkutucu, bastırıcı, insanlar üzerindeki endişe verici yanını da düşünün. Bunun dünyanın hiçbir etiği ve kriteriyle alakasının olmadığını görürüz."
'MEDYA BİZİM YERİMİZE KARAR VERİYOR'
Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Esma Şimşek ise, iletişim mensupları olarak kendi kendilerini yargılamaları gerektiğini kaydederek, "Medya gündelik hayatımızda, her şeyimize müdahale etmekte ve karar vermektedir. Medya bizim adımıza her şeyimize karar verip, bizim yerimize düşünmekte ve tüm reflekslerimizi kontrol altına alabilmektedir." dedi.
Konuşmaların ardından Türkiye ve dünya gazetelerinin ilk baskılarının ve manşet haberlerin yer aldığı serginin açılışı gerçekleştirildi. - Elazığ