Haberler

Sabancı Üniversitesi Dünya Kadınlar Günü Etkinlikleri Sürüyor

Abone Ol

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi'nin (SU Gender), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında planladığı, "Mekân, İmkân, İfade: Sanat ve Beden Üzerine Bir Konuşma" başlıklı panel, Yapı Kredi Kültür Sanat Loca'da gerçekleştirildi.

"Sanat ve Beden Üzerine Bir Konuşma"

Yasemin Özcan'ın Flanöz'ün Kalbi başlıklı sunumu ile başlayan ve Nora Tataryan'ın kolaylaştırıcılığını yaptığı panelde, Tuğçe Tuna, Melisa Önel, Huo Rf ve Nihat Karataşlı da konuşmacı olarak yer aldı.

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü Mart boyunca sürecek etkinliklerle kutlamaya devam ediyor. 8 Mart kapsamında planlanan etkinliklerden "Mekân, İmkân, İfade: Sanat ve Beden Üzerine Bir Konuşma" başlıklı panelde çeşitli disiplinlerden sanatçılar, bu yılın teması olan "beden" kavramı üzerine odaklandı ve bedenin, kendi çalışmalarında tuttuğu yeri anlattı.

"Sanatçılarla yaptığımız çalışmalardan çok şey öğreniyoruz"

Panel, Yasemin Özcan'ın, kadının toplum içinde ve kamusal alandaki varlığını, çeşitli zaman, mekan ve olaylardan örneklemelerle metne dökerek gerçekleştirdiği Flanöz'ün Kalbi başlıklı sunumu ile başladı. Sonrasında söz alan ve panelin açılışını yapan SU Gender Direktörü Ayşe Gül Altınay, SU Gender olarak sanatçılarla da temas içinde olduklarını ve birlikte yaptıkları çalışmalardan çok şey öğrendiklerini belirtti. Altınay; kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmaları bağlamında; sanat, siyaset ve sosyoloji etkileşimlerinin önemli olduğunu ifade etti.

"Bedeni bir direniş mekanı olarak kurgulayan sanat eserleri"

Panelin kolaylaştırıcılığını yapan Nora Tataryan, panelin eğildiği tartışmanın, özellikle çağdaş sanatta bedenin bir mecra olarak kullanım biçimleri olduğunu, bu biçimlerin de aslında feminist sanat olarak adlandırılabilecek üretimler olduğunu ifade etti ve Türkiye'de bu akımın daha çok 90lı yıllarda belirginleştiğini sözlerine ekledi.

"İçinde yaşadığım mekan"

Panelde ilk olarak, "İçinde yaşadığım mekan" başlıklı konuşmasıyla söz alan Tuğçe Tuna, izleyicilerle dansçılık ve koreograflık kariyerini paylaştı ve içlerinde kurgulandıkları mekanlarla, başka bir mekana tahvil edilemez nitelikte ilişkiler kuran eserlerini aktardı. Kendi sanatsal yaklaşımı bağlamında; bedenini, içinde yaşadığı ve ürettiği bir mekan olarak tanımladığını belirten Tuna, mimari ve beden arasında yakın bir ilişki kurduğunu, eserlerinde kullandığı mekanların da, onların bedenini oluşturduğunu ifade etti.

"Kuirlik aynı zamanda kamusal bir politik eylem biçimi"

Tuna'dan sonra söz alan Huo RF ve Nihat Karataşlı, "Ten, Tasvir, Mekan" başlıklı konuşmalarında, izleyicilerle sanatta beden kullanımının, queer (kuir) sanattaki izlerini paylaştı.

Tuhaf, değersiz, kötü vb. kavramlarla ilişkilendirilen kuir kavramının Batı'da eşcinselleri aşağılamak amacıyla kullanıldığını belirten RF, kuirliğin bir akım olarak ise bu ithamları kucaklayan bir stratejiyle 90lı yıllarda şekillendiğini belirtti. Karataşlı ise, kuirliği sadece bireylerden ibaret olmayan, amaç, mekan ve zaman da olabilen bir deneyim olarak gördüklerini bu yönüyle kamusal bir politik eylem olarak da tecrübe ettiklerini söyledi.

RF ve Karataşlı, konuşmalarında, Michaelengelo, Caravaggio, Francis Bacon, Andy Warhol ve Nan Goldin gibi sanatçıların bazı eserlerini ve sanatlarına yaklaşımlarını analiz ederek, sanat tarihi boyunca ortaya çıkan kuir sanat referanslarını izleyicilerle paylaştılar.

"Geri bakış"ın sahipleri ve direnme biçimleri

Panelde son sözü alan Melisa Önel, "Bir Direniş Olarak Bakmak" başlıklı konuşmasında, bakan ile bakılan arasındaki iktidar ilişkisine değinerek, erkeğin sürekli şekilde "bakan" olarak, kadının ise "kendisine bakılan, bakılmayı engelleyemeyen" olarak konumlandırıldığını ifade etti. Önel, sinema ve fotoğraf alanlarından bu ilişkiyi kırmaya yönelen eserlerden örnekler vererek konuşmasına devam etti. Sally Potter'in Virginia Woolf'un aynı isimli kitabından sinemaya uyarladığı "Orlando" ve Marlon Wiggins'in performatif belgeseline Tongues Untied" (Çözülmüş Diller) özel olarak eğilen Önel, bu eserlerdeki "geri bakış" dinamiklerini analiz etti. Bu eserlerde; kendisine bakılanın, yine kendi içinden çıkardığı "geri bakış" aracılığıyla, bakış eylemini bir toplumsal direniş biçimine dönüştürdüğünün altını çizen Önel, "geri bakış"ın izini bulduğu, kendi otoportre çalışmalarını da panel izleyicileriyle paylaştı.

Kaynak: Bültenler / Güncel

Sabancı Üniversitesi Melisa Önel Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title