Sanatkar Gülçin Anmaç, "Minyatür sanatı, çok derinlikli bir dünya"
Minyatür sanatçısı ve eğitmen Gülçin Anmaç, minyatür sanatının derinlikli bir dünyaya sahip olduğunu söyleyerek, "Benim minyatür yapmamdaki ve sevmemdeki en önemli neden, minyatürün katmanlı bir hikayesinin olması.
Minyatür sanatçısı ve eğitmen Gülçin Anmaç, minyatür sanatının derinlikli bir dünyaya sahip olduğunu söyleyerek, "Benim minyatür yapmamdaki ve sevmemdeki en önemli neden, minyatürün katmanlı bir hikayesinin olması. Bir tablo düşünün bu sayfa içinde farklı mekanlar veya farklı zamanlar bir arada gösterilebiliyor. Tabii ki bu, perspektifin sınırlı kullanılması, her bir ayrılma hareketinin zamanını, mekanı ayıran hareketin ise okumalarını öğrenmek ile mümkün olabilen bir şey." dedi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Sosyal Antropoloji Bölümünde eğitim alan Anmaç, yüksek lisansını, tezli olarak Kadir Has Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Lisans Programı'nda tamamladı. Yurt içinde ve dışında 70'den fazla sergiye ve sanat festivaline katılan, 2009'da Kültür ve Turizm Bakanlığının "Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı ile Geleneksel Türk El Sanatları Sanatkarı" onayı alan Anmaç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 25 yıllık sanat hayatını ve çalışmalarını anlattı.
Gülçin Anmaç, minyatür sanatının tarihi ve kültürel bir değere sahip olduğunu belirterek, henüz ilkokul yıllarındayken resim yapmaya başladığını, minyatüre ise çocukluğundan itibaren ilgi duyduğunu söyledi.
Üniversitedeyken, özel ders alarak yağlı boya resimler yaptığını kaydeden sanatçı, "Geleneksel sanatların çok farkında değildim. Daha sonra yağlı boyayı çok ince çalıştığımda, oradaki hocamın yönlendirmesiyle geleneksel sanatlar kapısı ve dünyası bana açıldı. Gönlümde resim olduğu ve bu alt yapıyla da geldiğim için, tabii ki benim ilgimi çeken sanat, geleneksel sanatlarımız içinde minyatür oldu. Başladığım andan itibaren de onunla devam ettim." diye konuştu.
"Minyatür, bana nefes aldıran bir alan oldu"
Minyatür eğitiminin ve uygulamasının oldukça zahmetli olduğuna işaret eden sanatçı, şu bilgileri verdi:
"Minyatür, çok detaylı ve incelikli bir iş. Çok özen göstermeniz gerekiyor. Ben sadece sanatla meşgul birisi değildim. Edebiyat fakültesi bitirdim. Yüksek lisansım, kültür varlıklarının korunması üzerine oldu. Biraz kültür ve sosyal bilimler odaklı düşünen biriyim. İş sektöründe de çalışmam farklıydı. Bir sürü sorumluluklarım vardı. Buna rağmen o kadar koşuşturmanın ve telaşın içinde herhalde çok sevdiğim için (minyatürü) yürüttüm. Bu sanatı sevmenin nedeni de, benim kendime ait, hayatta anlatmak istediklerim, bir şeyi okuduğumda onun bana yansıması var. Bu eski bir efsane, yeni bir haber, bir şehir de olabilir. Tüm bunları anlatma kabiliyeti ya da yansıması, en iyi minyatürle oldu. Minyatür, aynı zamanda bana nefes aldıran bir alan oldu."
Sanatçı Anmaç, minyatür yaparken, teknikte ve malzemede geleneksel sanatların kendi doğruları üzerinden gittiğini ve bunu da çok kıymetli bulduğunu vurguladı.
Geleneğin devam etmesinin önemli olduğunun altını çizen Anmaç, "Pigmentlerden boyanın hazırlanmasını, guaj ve sulu boyanın kullanılmasını, kağıdın kendi özelliklerini korumasını, fırçanın kitap içindeki yapım şekliyle tekniğinin devam etmesini önemsiyorum. Mesela altın (boya), başlı başına bir konu ve biz, yüzyıllar evvel nasıl yapıldıysa aynı teknikle altını yapıyoruz. Değişen ne olabilir? Belki altını şu an defter olarak satın alıyoruz. Kendimiz ezmiyoruz ama ezilen yerden alıyoruz. En önemli değişiklik ise eskiden nakkaşhane sisteminde herkesin bu sanat alanında bir uzmanlığı vardı. Mesela renkleri yapan renkzen ve cetveli ç?k?n cetvelkeş bir arada çalışırdı. Şimdi biz, bütün bunları bilip, kendimiz yapıyoruz. Ben geleneği koruyor ve o teknikleri öğretiyorum." dedi.
Anmaç, yapılan eserlere bakıldığında, geçmişteki minyatür sanatçılarıyla arasında fikir farklılığı olduğunu söyleyerek, "Yani bir eseri oluştururken, teknikler aynı olmakla birlikte, tamamen özgün çalışmalarımı yapıyorum. Hani bu geçmişin tekrarını kopyalamak veya bir parçayı alarak onu yapma şeklinde değil, sıfırdan çizerek yapmak. Anlatmak istediklerimi de resmettiğim için, size gelen yeni ve modern bakış, malzeme üzerinden değil, fikir üzerinden geliyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Minyatür, çok derinlikli bir dünya"
Bir minyatür eserinin alt yapısında aslında iki farklı bakış açısının olduğunu vurgulayan Anmaç, şunları söyledi:
"Mesela bir afiş, kitap kapağı, konulu bir serginin içinde yer almak gibi, önceden konusu belirlenmiş, bazen de ebatı çizilmiş alanlarda iş geliyor. Buna zaten tasarım demek lazım. Yani siz, sizden istenilen bir şeyin tasarımını yapıyorsunuz. Bu da çok heyecan verici oluyor. Beni sınırlamıyor. Burada aslında çok bağımsız değilsiniz ama bu işi kendi çizginizle, özgünlüğünüzle yapıyorsunuz. İkincisi sanat yaptığınız, yani sizi bir şeyin sınırlamadığı bir alan. Mesela beni gerçekten İstanbul çok etkiliyor. En son Eyüpsultan'ı üç kere çalıştım. 'Dördüncü de bambaşka bakış açısıyla çalışıyorum' dediğimde bu sefer artık ben orada özgün, tamamen kendi istediğim ve kendi karar verdiğim alanda çalışıyorum. Bunlara iki farklı çalışma algısı diyebiliriz."
Gülçin Anmaç, minyatürün masalsı bir tarafı olduğunun altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Yani anlatımda, minyatürün renk algısını konuşacak olursak, mesela (sanatçı), pembe zeminler, yeşil bulutlar, altın nehirler veya mavi at yapmış. Süreç içinde incelediğinizde, rengi o kadar sınırlamadan, o kadar özgür bir bakışla kullanmış ki bu çok ilham verici bir şey. Yani hiç aklınıza gelmeyen şeyler uyandırıyor. Bazen bir savaş sahnesi izliyorsunuz, zemin pembe. (Renkler) o kadar olayı yumuşatıyor ve değiştiriyor ki veya lila renkli kayalıklar ya da turkuaz bir çınar. Bunlar minyatürde rengin hiç aklınıza gelmeyecek halleri ve çok karışık ya da kirli değildir. Boya net sürülür, hikayede baskındır. Bu da beni çok etkilemiştir."
Minyatürün aynı zamanda katmanlı bir sanat dalı olduğunu belirten Anmaç, "Benim minyatür yapmamdaki ve sevmemdeki en önemli neden, minyatürün katmanlı bir hikayesinin olması. Bir tablo düşünün bu sayfa içinde farklı mekanlar veya farklı zamanlar bir arada gösterilebiliyor. Tabii ki bu, perspektifin sınırlı kullanılması, her bir ayrılma hareketinin zamanını, mekanı ayıran hareketin ise okumalarını öğrenmek ile mümkün olabilen bir şey. Dolayısıyla siz, bir sayfada bir savaşı, bir aşk hikayesini, şehrin bir sürü katmanını bir anda anlatabiliyorsunuz. Yani bir kitap, bir sayfada bir tablo olabiliyor. İşte bu minyatürle mümkün ve çok derinlikli bir dünya." ifadelerini kullandı.
"Tezhip, malzeme ve teknik bilgisini aldığımız noktadır"
Başarılı sanatçı, minyatür eğitiminin halen meşk usulü olarak devam ettiğine dikkti çekerek, şöyle konuştu:
"Yani eğitim, hocanızla birebir temas halinde, biraz onu izleyerek, o sizi takip ederek devam ediyor. Ayrıca eğitim dışında, bu sanatın yüzyıllar öncesinden gelen edep, adap görgüsünü de alarak ilerleniyor. Bu yüzden bir secere olması lazım. Hocanızın bağlı olduğu hocanın da görgüsünün size dahil olması gibi bir durumda ilerleriz. Benim ilk minyatüre başladığım hocam Cahide Keskiner'di. Onun hocası Süheyl Ünver'di. Ondan öncesinde de bizim bir kopukluğumuz var sanatta. Cahide hocayla başladığımda aynı zamanda yaklaşık 7 yıl tezhip çalıştım ve bu da çok önemli. Bizim bütün desen, malzeme ve teknik bilgisini aldığımız noktadır tezhip. Cahide hocadan sonra Nusret Çolpan hocam ders vermeye başladı. Onunla devam ettim. Bu bir takiptir. Aynı ekolün devamlılığı şeklindedir. Şimdi de biraz onlardan aldığım görgü ve tekniklerle öğretmeye devam ediyorum. Bunların üzerine daha sistematik, tarihi bir sırayla sanat tarihi içinde olan bir düzenle anlatmaya çalışıyorum derslerimi."
Yakın dönemde minyatür sanatının UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi'ne alınmasına ilişkin ise Anmaç, "Çok sevindirici bir haber. Çoklu dosya olarak sunuldu. Yani 4 ülkenin bunu desteklemesi çok güzel bir haber. Bir nevi bu bir tescil çalışması. Yani bu sanatın ülkeniz tarafından, ülkenizin sanatçıları tarafından yapıldığının, sizin bir kültür değeriniz olduğunun uluslararası onayı. Bu yönüyle hiç küçümsenmeyecek bir durum." dedi.
Anmaç, son 10 yıldır sadece minyatür sanatına kendini verdiğini ve birçok atölye çalışmasına imza attığını ifade ederek, "Bizim işlerimiz çok kolay üremiyor. Bir kişisel sergi oluşturabilmemiz yılları buluyor. Kendi özgün çalışmalarımın yer aldığı, beni etkileyen konuları işleyebildiğim kişisel sergilere devam etmek büyük arzum. Bir de herhalde öğrencilerimi yetişip onların hoca olduğunu ve üretebildiğini görmek çok büyük mutluluk." ifadelerini sözlerine ekledi.
Pandemi öncesi Bahariye Mevlevihanesi ve Balaban Tekkesi'nde atölye çalışmalarını sürdüren Anmaç, Albaraka Sanat Akademisi'nin yanı sıra online minyatür dersleri vermeye devam ediyor.