Savcıdan Ayrıntılı 'Bylock' Değerlendirmesi
İZMİR Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Cumhuriyet Savcısı Ayhan Yılmaz tarafından hazırlanan ve Okan Mertkaya ile Faruk Sümer, 5-10 yıl hapis cezası istemiyle 13'üncü Ağır Ceza Mahkamesi tarafından kabul edilen ididanamede örgütün kriptolu haberleşme için 'ByLock' programını kullandığı vurgulandı.
İZMİR Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Cumhuriyet Savcısı Ayhan Yılmaz tarafından hazırlanan ve Okan Mertkaya ile Faruk Sümer, 5-10 yıl hapis cezası istemiyle 13'üncü Ağır Ceza Mahkamesi tarafından kabul edilen ididanamede örgütün kriptolu haberleşme için 'ByLock' programını kullandığı vurgulandı. Savcı iddianamede 'ByLock' ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer verdi.
Geçen 3 Eylül'de İzmir Adnan Menderes Havalimanı'ndan Kıbrıs'a gitmek için pasaport kontrolü sırasında Okan Mertkaya ile Faruk Sümer'in, 'ByLock' kaydı olduğu ve FETÖ/PDY'ye destek oldukları, yapıya ait okulda okudukları belirlendi. Yöneltilen suçlamaları kabul etmeyen iki şüpheli 7 Eylül'de tutuklandı. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Ayhan Yılmaz, 14 sayfadan oluşan iddianame hazırlayıp, sanıkların yargılanması için 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Savcı Ayhan Yılmaz, Okan Mertkaya'nın, FETÖ yapılanması içinde bulunan Bankasya'da hesabının, şifreli haberleşme amacıyla kullanılan 'ByLock' programı kaydı bulunduğunu, örgüt içerisinde Buca bölgesinde sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğünü, bir şirketin muhasebecisi olduğunu belirtti. Özel Yamanlar Anadolu Lisesi mezunu diğer sanık Faruk Sümer'nin de 'ByLock' programı kaydının bulunduğunu, örgüte yakın derneklerin üyesi olduğunu, Bankasya'da hesabının bulunduğu, FETÖ içerisindeki işadamları ile bağlantılı olduğunu vurguladı.
BYLOCK DEĞERLENDİRMESİ
İddianamedeki değerlendirmesinde ByLock programının FETÖ/PDY üyeleri arasında Mayıs 2014 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanıldığını, Eylül 2014'te yoğunlaştığını, son olarak Şubat 2016 tarihine kadar yoğunluğun devam ettiğini, tamamen gizlilik amacıyla kullanıldığını, yanlışlıkla telefona veya bilgisayara indirilip kullanmanın mümkün olmadığını, özel bir sunucudan sadece örgüt mensupları tarafından indirilip kullanıldığını belirten savcı Yılmaz şunlara yer verdi:
"Programın başlangıçta aslen Türk asıllı olan David Keynes tarafından oluşturulmuştur. Keynes, ABD vatandaşlığına geçtikten sonra ismini değiştirdi. Öncesinde FEM Dersanesi'ne gidip 'Işık Evlerinde' kaldı. 'ByLock'u ev arkadaşı olan 'Tilki' lakaplı kişinin tasarladığını, 3 Aralık 2013 tarihinde AppStore isimli medya markette programın satışı için patentini üzerine aldığını, programın Türk kullanıcılarının yüzde 90'nının FETÖ'cü olduğunu, 'Tilki' lakaplı örgüt mensubunun hala Türkiye'de bulunduğunu beyan etmiştir. Keynes'in beyanlarına göre yabancı ülkede kullanılan ByLock programlarının Türk vatandaşlarına ait olduğu tespit edilmiştir. ByLock programı, TÜBİTAK'ta çalışan FETÖ mensubu mühendisler tarafından 24 Aralık 2014 tarihi sonrasında Turkuaz isimli bir yazılımla güncellenerek örgütün kullanımına uygun hale getirilmiştir."
Programa doğrudan erişimin bu tarihten itibaren engellendiğini, ByLock'un kriptolu haberleşme programı olarak kullanıldığını belirten savcı Yılmaz, program kodlarının ABD'de belirlendiğini, Türkiye'de geliştirildiğini, Litvanya'daki bir sunucu üzerine kayıtlı olduğunu, internet dağıtımının Kanada üzerinden yapıldığını, programın sadece örgüt mensupları tarafından paylaşıldığını vurguladı.
'ByLock'un mini hafıza kartıyla, bilgisayarla veya bluetooth aracılığıyla bir başka cihaza aktarılabildiğini, kullanıcıların rumuz aldığını ve programı kullanabilmek için karşılıklı onay koduna ihtiyaç duyulduğunu, karşılıklı onay verilmeden görüşmenin gerçekleşmediğini, program içerisindeki verilerin 24 saat içerisinde otomatik olarak silinmeye programlandığı, ancak bu bilgileri saklama olanağının da mevcut olduğunu kaydetti. Şimdiye kadar yapılan tespitlerde toplam 215 bin kişinin 'ByLock' kullandığının tespit edildiğine belirten Savcı Yılmaz, şöyle dedi:
"MİT tarafından yapılan çalışmalarda toplam 18 milyon mesaj içeriğinden 17 milyon mesaj içeriği, 3.5 milyon e-posta içeriğinden 2.5 milyon e-posta içeriği çözümlenmiştir. 2010 KPSS soruşturmasında 100 ve üzeri soruya doğru cevap veren 3 bin 227 şüpheliden 700'ünün aktif şekilde 'ByLock' kullandığı tespit edilmiştir. Kırmızı renkli kullanıcıların uygulamayı indirip sistem üzerinde sık kullanan kullanıcılar olduğu, turuncu renkli kullanıcıların uygulamayı indiren, ancak sistem üzerinde belirli aralıklarla kullanan kullanıcılar olduğu, mavi renkli kullanıcıların uygulamayı indiren ancak sık kullanmayan kullanıcılar olduğu tespit edilmiştir."
ÖRGÜTÜN YAPISINI ANLATTI
FETÖ/PDY'nin yapısını da anlatan Yılmaz, üyelerinin hücresel şekilde birbirleriyle bağlantıları, kendi aralarında bir rapor, talimat alışverişi bulunduğunu, alttan yukarıya doğru rapor, yukarıdan aşağıya doğru talimat verildiğini kaydetti. Örgütün özellikle siyaset, mülkiye, adliye, silahlı kuvvetler, emniyet ve bürokrasideki örgütlenmesi ile yasadışı faaliyetlerinin, muhtelif tarihlerde resmi kurumlar ve istihbarat birimlerince hazırlanan çeşitli raporlarla devlet arşivlerine girdiğini hatırlatan Cumhuiyet Savcısı Ayhan Yılmaz iddianamede şunlara yer verdi:
"Örgüt lideri Fethullah Gülen, ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı olacağını teşhis etmiş, bu nedenle mevcut sistemi yıkmak yerine devlet kurumlarını ele geçirmeyi hedeflemiştir. Örgüt, yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda vakıf, dernek, özel okul, şirket, dershane, öğrenci yurdu, basın yayın kuruluşu, finans kurumu, sigorta şirketi ve radyo istasyonunu denetim altında bulundurarak, amacına uygun bir teşkilatlanmayı neredeyse başarmıştır. Örgütün önemli bir ayağını toplumun çeşitli kesimlerinden özellikle de kırsal bölgelerden şehirlere gelen fakir aile çocukları oluşturmaktadır. Örgütün okul ve dershanelere yönelmesinin temel amacı örgüte öncülük edebilecek ve zamanla kadrolarında yer alabilecek zeki kişileri yetiştirmektir. Bu kapsamda, ortaokul ve lise döneminden başlayarak örgüt, eleman kazanmak amacıyla piknik, yemek adı altında toplantılar düzenlemekte, bu toplantılarda öğrenciler örgüte bağlı etüt merkezlerine ve dershanelere yönlendirilmekte ve söz konusu yerlerde öğrencilerden sorumlu örgüt üyeleri bulunmaktadır. Örgütle teması sağlanan öğrenciler, ağabeylerin veya ablaların sorumlu oldukları evlere dağıtılmaktadır. Öğrenciler belirli bir okula yerleştirilmek isteniyorsa, sınavlara birkaç ay kala gruplar halinde farklı yurtlara çıkarılmaktadır. Bu gruplar daha sonra daha küçük gruplara ayrılmaktadır. Her öğrenciye kod adı verilmektedir. Mülki idare, emniyet, TSK ve yargı gibi stratejik kurumlar için hazırlanacak öğrenciler, daha özel şartlarda seçilip, özel şartlarda hazırlanmaktadır. Bunlara hücre tipi yapılanma modeli uygulanmakta; askeri okullara, Polis Akademisi ve Polis Koleji'ne sokulacak öğrenciler, kesinlikle kendi dershanelerine gerçek isimleri ile kayıt edilmemektedir. Bu öğrencilere sınav soruları önceden verilerek ezberletilmekte ve bu husus örgüt jargonunda 'Fetih okutmak' olarak adlandırılmaktadır. Üniversite döneminde öğrenciler, örgüt üyelerince yurtlara veya ışık evi olarak adlandırılan örgüt evlerine yerleştirilmekte, bazı örgüt mensupları ise Kredi ve Yurtlar Kurumu'na bağlı yurtlarda kalarak örgüte öğrenci kazandırmaya çalışmaktadır. Ev ve yurtlarda kalan öğrencilerden sorumlu olan ve kod isim kullanarak örgütün gizlilik kuralına riayet eden abi veya ablaların asıl görevi, öğrencilerin örgütle bağının kuvvetlendirilmesi ve takibidir. Eve gelen farklı gruptaki öğrencilerin birbirlerini görmemesine özen gösterilmektedir. Örgüt toplantılarında ve sohbetlerde genellikle Fetullah Gülen'in özel bir kişi olduğu, Hz. Muhammed ile farklı boyutlarda diyalogda bulunduğu, ondan nasihat ve kararlar aldığı vurgulanarak, örgütün sözde liderine kutsiyet sağlanmaktadır."
Her iki şüphelinin de bu örgütün üyesi olduğu konusunda kuşku bulunmadığını belirten Savcı Yılmaz, 'FETÖ/PDY üyesi olmak' suçundan yargılamalarının yapılıp cezalandırılmalarını istedi. - İzmir