TMMOB, Tayfun Kahraman'a Yapılan İnsanlık Dışı Muameleyi Kınadı
İstanbul'da TMMOB Şehir Plancıları Odası, Gezi Davası hükümlüsü Tayfun Kahraman'a cezaevinde ve hastane sevki sırasında yapılan insanlık dışı muameleleri kınıyor. Kahraman'ın kelepçeli halde uzun süre bekletilmesi ve insani olmayan koşullarda muamele görmesi büyük bir öfkeyle karşılandı. Açıklamada, bu muamelelerin bir işkence olduğu ve hukukun ihlal edildiği vurgulanarak, adaletin sağlanması için çağrıda bulunuldu.
(İSTANBUL) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin (TMMOB) Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, Gezi Davası hükümlüsü Tayfun kahraman yapılan görüntüleri hakkında açıklama yaptı. Açıklamada, " Tayfun Kahraman'a cezaevi koşullarında ve hastane sevki sırasında yaşatılan insanlık dışı muameleleri büyük bir öfke ve üzüntüyle şahit olduk. Medyaya yansıyan görüntüler ve belgeler, Tayfun Kahraman'ın kelepçelerle elleri sıkıca bağlandığını, insani olmayan koşullarda aşırı sıcak altında araç içinde bekletildiğini, insanlık onuruna aykırı bir şekilde muamele gördüğünü, fiziksel ve psikolojik açıdan büyük bir işkenceye maruz kaldığını gözler önüne sermektedir Tayfun Kahraman'a uygulanan bu insanlık dışı muamele, hasta bir bireye karşı yapılmış alçakça bir işkencedir ve kabul edilemez" denildi.
Gezi Parkı davasından cezaevinde hükümlü bulunan şehir plancısı Tayfun Kahraman, ağustosta ayında MS hastalığıyla ilgili doktor kontrolüne götürülürken 6,5 saat kelepçeli halde bekletilmesi ilgili TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu bir açıklama yaptı. Basın açıklamasını Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Eray Morgül okudu. Morgül, şunları söyledi;
" Tayfun Kahraman, temel bir kent hakkı savunu davası olan Gezi Parkı mücadelesinde, mesleğimizi alnının akıyla temsil ederek diğer arkadaşlarımızla birlikte öncü bir rol oynamıştır. Ne var ki, bu hak mücadelesi kapsamında açılan davada, hiçbir belge veya delil olmaksızın ciddi bir ithamla 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu suçlama, beyhude bir şekilde Gezi Parkı protestolarına katılımı ve bu süreçteki faaliyetleriyle ilişkilendirilmeye çalışılmış ancak bugüne kadar tek bir belge, tek bir kanıt sunulamamıştır.
"Kendisine yaşatılan işkence nitelikli muamele basına yansımıştır"
Hem ulusal hem de uluslararası hukuk içerisinde delil yetersizliği ile ve adil yargılama ilkelerine uyulmadan sürdürülen bu sözde yargılama sürecinde, 25 Nisan 2022 tarihinden itibaren, yani 976 gündür özgürlüğü elinden alınmış, hiçbir delil veya belge olmaksızın, başta kızı Vera ve meslektaşımız olan eşi Meriç olmak üzere, tüm ailesinden ve arkadaşlarından ayrı bırakılmaktadır. Bu adaletsizlik, yalnızca Tayfun Kahraman'ın bireysel yaşamına değil, hukuk devleti ilkesine ve toplumsal haklara karşı da yapılan bir adaletsizliktir. Bütün bu haksızlıkların ötesinde, geçtiğimiz günlerde de hastaneye sevki sırasında kendisine yaşatılan işkence nitelikli muamele basına yansımıştır.
"Tayfun Kahraman'a yıldır MS hastasıdır"
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan bilgi ve görüntüler aracılığıyla, Tayfun Kahraman'a cezaevi koşullarında ve hastane sevki sırasında yaşatılan insanlık dışı muameleleri büyük bir öfke ve üzüntüyle şahit olduk. Tayfun Kahraman, yaklaşık 20 yıldır MS hastasıdır ve düzenli sağlık kontrollerine ihtiyaç duymaktadır. Ancak 28 Ağustos 2024 tarihinde rutin sağlık kontrolü için hastaneye götürüldüğü sırada kelepçelerinin aşırı derecede sıkılması sebebiyle, bileklerinde fiziksel izler oluşmasına yol açılmış; aşırı sıcak hava koşullarında havalandırmasız ve camları kapalı bir aracın içinde uzun süre bekletilmiştir. Dahası, hasta-doktor mahremiyetine saygı gösterilmemiş; sağlık kontrolü için yapılan sevki sırasında kabul edilemez uygulamalara maruz kalmıştır.
"Bu görüntüler yalnızca bir ihmal ya da yanlış anlaşılma değil "
Geçtiğimiz günlerde medyaya yansıyan görüntüler ve belgeler, Tayfun Kahraman'ın kelepçelerle elleri sıkıca bağlandığını, insani olmayan koşullarda aşırı sıcak altında araç içinde bekletildiğini, insanlık onuruna aykırı bir şekilde muamele gördüğünü, fiziksel ve psikolojik açıdan büyük bir işkenceye maruz kaldığını gözler önüne sermektedir. Bu görüntüler, yalnızca bir ihmal ya da yanlış anlaşılma değil, bilinçli ve planlı bir eziyet ve yıldırma politikasını işaret etmektedir. Tayfun Kahraman'a uygulanan bu insanlık dışı muamele, hasta bir bireye karşı yapılmış alçakça bir işkencedir ve kabul edilemez. Herhangi bir insanın, özellikle de hasta bir bireyin, böylesine haksız bir muameleye maruz bırakılması, sadece hukuka ve insan haklarına aykırı olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu ülkenin onuruna ve vicdanına da yapılmış büyük bir ihanettir. Hasta bir bireyin hak ettiği insani muamelenin sağlanmaması, hasta-doktor gizliliğinin ihlal edilmesi ve bu yaşananların örtbas edilmeye çalışılması kabul edilemez.
"Hala soruşturma açılmamıştır"
Bu insanlık onuruna aykırı davranışlara ve Tayfun Kahraman'ın uğradığı suça karşı sorumluların yargılanması için Eylül ayında 32 sivil toplum kuruluşu ve yüzlerce bireyin imzasıyla bir çağrı yapılmış ancak hala soruşturma açılmamıştır. Bunun yanı sıra, Jandarma Genel Komutanlığı 30 Ağustos 2024 tarihli basın açıklamasında Tayfun Kahraman'a yönelik, 'hastanede kötü muamele' şeklinde basına yansıyan haberlerin gerçek olmadığını, tüm sevk ve tedavi işlemlerinin kanun, yönetmelik ve yönergelere uygun olarak yapıldığını, herhangi bir darp raporu bulunmadığını, asılsız paylaşımlarla ilgili adli süreç başlatacaklarını duyurmuştur.
" Tayfun Kahraman'a uygulanan bu insanlık dışı muamelelerin sorumluları kimler?"
Ancak, şu anda bu olayın görüntüleri, ifadeleri, tutanakları ve darp raporları mevcut olup, tüm bu belgeler Tayfun Kahraman'a karşı yapılan işkence ve kötü muamele suçunu açıkça gözler önüne sermektedir. Her şeyden önce Anayasamızın 17. Maddesi bireylerin maddi ve manevi varlığının korunmasını güvence altına almaktadır. Bunun yanı sıra ülkemizin de imza attığı Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşmesi'nin 2. maddesinde hiç kimsenin işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarına maruz bırakılamayacağı yer almaktadır. Uluslararası hukuk sözleşmeleri ve Anayasamızın temel ilkeleri, hiçbir vatandaşın böyle bir muameleye tabi tutulamayacağını güvence altına alırken, bu yasadışı uygulamalara karşı gereken adımlar neden atılmamaktadır? Bu noktada, soruşturma izinlerinin reddedilmesi, görüntülerin ve tutanakların varlığına rağmen sorumluların cezasız bırakılması, hukuk devletine olan güveni derinden sarsmaktadır. Soruyoruz: Tayfun Kahraman'a uygulanan bu insanlık dışı muamelelerin sorumluları kimdir? Bu talimatları kim vermiştir? Adaletin göz göre göre çiğnenmesine nasıl göz yumulmaktadır? Biz bu soruların yanıtını bekliyoruz ve yanıt alana dek susmayacağız.
" Tayfun Kahraman toplumsal haklar ve adalet mücadelesinin bir sembolüdür"
Tayfun Kahraman, yalnızca bir birey değil; toplumsal haklar ve adalet mücadelesinin bir sembolüdür. Onu susturabileceğini düşünenler, yanıldıklarını bir kez daha anlayacaklar. Bizler, şehir plancıları, meslek örgütleri ve vicdan sahibi yurttaşlar olarak Tayfun Kahraman'ın yanındayız. Adalet mücadelesi, en çetin koşullarda bile susmayan bir sesle devam edecektir. Tayfun Kahraman'a yapılan haksızlıkların ve hukuksuzlukların sonuna kadar takipçisiyiz. Bu hukuksuzluk sona erene kadar, bu suçlara karışan herkes adil bir yargılama sürecinde hesap verene dek mücadelemiz sürecektir.
"Adalet haykırışımız susturulamayacak ve bizler haksızlık karşısında sessiz kalmayacağız"
Tayfun Kahraman yalnız değildir. Onun yanında, adaletin ayaklar altına alınmasına göz yummayan tüm hak savunucuları bulunmaktadır. Biz, insan haklarının ve hukuk devleti ilkesinin yanında olmaya devam edeceğiz. Adalet haykırışımız susturulamayacak ve bizler haksızlık karşısında sessiz kalmayacağız.Bu mücadele, yalnızca Tayfun Kahraman için değil, insanlık onuruna sahip çıkan herkes için bir sorumluluktur. Hep birlikte, dayanışmayla, kararlılıkla adalet için mücadele edeceğiz."