Seramik sanatçısı Alev Ebüziyya: "Eserlerimde Anadolu medeniyetleri tadı var" (2)
Görsel sanatlar alanında Cumhurbaşkanlığı 2021 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen seramik sanatçısı Alev Ebüzziya, ailesinden öğrendiklerinin kendisini her zaman etkilediğini ve bir Türk olarak Danimarka'ya gitmesinin kendisine çok şey kattığını belirterek "Benim eserlerimde...
Görsel sanatlar alanında Cumhurbaşkanlığı 2021 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen seramik sanatçısı Alev Ebüzziya, ailesinden öğrendiklerinin kendisini her zaman etkilediğini ve bir Türk olarak Danimarka'ya gitmesinin kendisine çok şey kattığını belirterek "Benim eserlerimde Anadolu medeniyetleri tadı var. Töresel tarafları var. Diğer sanatçıların işlerine benzemiyor." dedi.
Ebüzziya, Cumhurbaşkanlığı 2021 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülmesine ve seramik sanatına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Seramik sanatı konusunda "Hayatımı ifade ediyor. Hayatımda seramikten başka bir şey yapmadım. Aslında heykeltıraş olmak istiyordum. İlhan Koman'ın öğrencisi olmak istiyordum. İlhan Koman akademiye gelmeyince seramik yapmaya karar verdim." diyen Ebüzziya, Türkiye'de bulunduğu süre içinde pek sanat hayatının olmadığını ve seramik sanatını bilinçli icra etmediğini söyledi.
Ebüzziya, "Çok severek yapıyordum. Sanat atölyelerinde çalışıyordum ancak (bu alanda) fazla bir şey öğrenemeyince ve ilerlemeyince 1962 yılının sonunda Danimarka'ya gittim ve orda çalışmaya başladım." ifadesini kullandı.
Belirli tema kullanmaması nedeniyle eserleri için "zamansız çanaklar" yorumu yapılmasına ilişkin soruya yanıt veren Ebüzziya, "Seramik hakikaten bildiğimiz en eski uğraşlardan biridir. Ben de yaklaşık 60 yıldır seramik yapıyorum. Eğer benim yaptığım bir çanağı uzaktan biri görüp 'bu Alev'in çanağı' denilebiliyorsa ne mutlu bana. Zamansız diye söylemelerinin nedeni bir konu etrafında çalışmadığım veya (eserlerime) isim vermediğim için değil. İşlerimin algılattığı şeylerden dolayı zamansız deniliyor." diye konuştu.
"Elimden geldiğimce bu sorumluluğu taşımaya çalışıyorum"
Ebüziyya, bilinen bir aileden gelmenin sorumluluk getirdiğini belirterek şunları söyledi:
"Elimden geldiğimce bu sorumluluğu taşımaya çalışıyorum. Babam ve dedeleri Türk gazeteciliğine çok önemli katkılarda bulunmuş insanlardır. Evimiz hep ilginç insanlarla doluydu. Yazarlar, ressamlar, heykeltıraşlar. Çok keyifli bir çocukluk geçirdim. Ailemden öğrendiklerim beni her zaman etkilemiştir. Türk olmasaydım ve sadece Danimarka'ya gitmiş olsaydım bu yaptıklarımı yapamazdım. Ancak Türk olup Danimarka'ya gitmiş olmam bana çok şey kattı. Bütün yaşadıklarımı Danimarka'da öğrendiklerimle başka türlü bir dille dökebilme yolunu bulabildim. Danimarkalı olup Danimarka'da kalsaydım ve Türk olup Türkiye'de kalsaydım ortaya aynı işler çıkmayacaktı."
Bir çanağın serüveninin başlangıçtan sanatseverlerin karşısına çıkana kadarki süreci "bol korku ve kuşku" şeklinde tanımlayan Ebüzziya, bir senede en fazla 30-35 eser üretebildiğini, bir çanağın "çamur" işini yapmanın, devamlı çalışarak en az 5-6 saat sürdüğünü, ardından çanağın çok uzun sürede kuruduğunu söyledi.
Ebüzziya, büyük çanakları 2 ay kadar kuruttuğunu ifade ederek "Ondan sonra birinci pişirim 1000 derecede yapılıyor ve daha sonra sırlanabilecek hale geliyor. Bunun ardından 1280 derecede sır pişirimi yapılıyor." dedi.
"Eserleriniz İngiltere ve Danimarka Kraliyet ailesi saray koleksiyonlarında da yer alıyor. Türkiye ile Avrupa'da sanatseverlerin size olan değerlendirmeleri arasında farklar var mı" sorusuna Ebüzziya, şöyle yanıt verdi:
"Beğenenler aynı şeyi söylüyorlar. Fakat Danimarka'da ilk sergimi açtığım zaman yaptıklarımı nasıl algılayacaklarını bilemediler. O yıllarda Türk kültürünü ve eski Anadolu medeniyetlerini hiç bilmedikleri için beni kime benzeteceklerini şaşırıyorlardı. Mesela bir müze ilk eserimi aldığında Edvard Munch'un işlerine benzetti. Ancak hiçbir alakası yok. Oysa ben Mehmet Siyah Kalem'den etkilenmiştim. Böyle farklar oluyor tabii. Daha sonra benim de röportajlarımda söylediklerimden sonra bir başka türlü değerlendirilmeye başlandı. Benim kendi kültürümden gelen önemli köküm olduğunu anladılar."
Avrupalı sanatçıların kendisini bir Türk veya Danimarkalı olarak değil, eseriyle değerlendirdiklerini ifade eden Ebüzziya, "Benim eserlerimde Anadolu medeniyetleri tadı var. Töresel tarafları var. Diğer sanatçıların işlerine benzemiyor. Bir fark olduğunu görüyorlar. Bu yazıldı da." diye konuştu.
"Türk sanatçısı olarak 3 ayrı ülkeden de böyle bir şeye layık olmam sevindirici"
Ebüzziya, görsel sanatlar alanında Cumhurbaşkanlığı 2021 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülmesine ilişkin, "8-10 yıl önce Danimarka şövalyesi verildi. Daha sonra Fransa'da şövalye unvanı verilmişti. Şimdi de Türk unvanı verilmesi sevindirici. Türk sanatçısı olarak 3 ayrı ülkeden de böyle bir ödüle layık olmam sevindirici." değerlendirmesini yaptı.
"Bir önceki eserin biraz daha iyisini ve ondan sonra daha iyisini yapmak bana yetiyor"
Ebüzziya, bundan sonra yaptıklarını daha iyi yapmak istediğini söyledi.
"Bir önceki eserin biraz daha iyisini ve ondan sonra daha iyisini yapmak bana yetiyor. Umarım bir sonraki sergim bir öncekinden daha iyi olacak." diyen Ebüzziya, yapılan eserin insanın kendi el yazısı gibi olması gerektiğini belirtti.
Herkesin kullandığı malzemeler kullanılsa bile eserin insanın kendisine özgün olması gerektiğine işaret eden Ebüzziya, şöyle devam etti:
"Malzeme bolluğu iyi ama o malzemelerden elekten geçirip size uygun olanını bulduktan sonra size ait bir iş yapabilmek ayrı bir şey. Malzeme bolluğu benim için bir şey ifade etmiyor. İnsanın aklının karıştırır. Kişilik edinmek çok önemli. Malzeme bolluğu bir kişilik edinmeye yaradığı sürece bir önemi var. Yoksa malzeme bolluğundan yola çıkarsak hiçbir yere varamayız."
Mesleğe katkıda bulunmanın çok önemli olduğu ifade eden Ebüzziya, mayısta İngiltere'nin başkenti Londra'da bir sergi açacağı bilgisini paylaştı.