Sessiz Savaş: Kuzey Suriye'de Bir Hastanede Bir Gün
Sınır Tanımayan Doktorlar ile çalışan Diala Ghassan, Haziran ayında Suriye'nin Rakka vilayetindeki Tal Abyad hastanesine yaptığı ziyareti kendi sözcükleriyle anlatıyor.
Kuzey Suriye'de sizi "Kadın devrimdir" ve "Göç etmeyeceğim" diyen duvar yazıları karşılıyor. İki tarafı da buğday ve zeytin ağaçlarıyla kaplı yollardan geçiyoruz. Bu ağaçları yetiştiren de hasadını yapan da buranın insanları. İlk başta bir çatışma bölgesinde olduğunuzu anlayamıyorsunuz, ta ki biraz daha uzaklaşıp duvarlarda çatışmalarda hayatını kaybeden insanların posterlerini görene kadar. Bundan sonra duvar yazılarından gözlerinizi kaçıramıyorsunuz.
Sonra Türkiye'nin Kuzey Suriye sınırına inşa edilen büyük duvarla karşılaşıyorsunuz. Her yer bombaların delik deşik ettiği duvarlar ve yıkılmış binalarla dolu. Bazı köy ve kasabalar yıllardır süren savaş sonucunda neredeyse tamamen yok olmuş durumda. Ama tüm bu yıkıma rağmen, Suriye'nin bana çocukluğumu hatırlatan kokusunu alıyorum; taze toprak ve fırından yeni çıkmış ekmek kokusu.
Suriye'nin Rakka vilayetinde hizmet veren Tel Abyad hastanesine doğru ilerliyorum. Hastane girişinin köşesinde çatışmaların yerle bir ettiği bir binanın enkazını görüyorum. Bu binayı hedef alan bomba hastaneye de zarar vermiş, hastane ve tıbbi ekipman hasar görüp yağmalandığı için hastane personeli birkaç ay boyunca hizmet verememişti. Ancak çatışmalar durduktan ve hastane yenilendikten sonra sağlık personeli yeniden işbaşı yapabilmişti.
"BU ÜLKEDE ZATEN YETERİNCE ÖLÜ VAR"
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF): son birkaç aydır bu hastanenin anne ve çocuk sağlığı ile cerrahi bölümlerine destek veriyor. Hastaneye sadece çevreden değil; Rakka, Maskane, Hazima, Deyr ez Zor ve El Tabka gibi daha uzak bölgelerden de hastalar geliyor.
Enkazla ve yarısı ayakta kalmış binalarla dolu olan sokaklar, köpeklerin sesleriyle yankılanıyor. İlk başta etrafta ne kadar çok sokak köpeği olduğunu düşünüyorum, fakat sonra buradaki birçok insanın hayvancılık yaptığını ve hayvanlarını korumak için köpek beslediklerini fark ediyorum. Güvenli bir yer arayışıyla savaştan kaçan insanların bazıları hayvanlarını yanına almış, bazılarıysa birkaç gün ya da hafta içinde döneceklerini düşünerek hayvanlarını bırakmışlar. Suriyeliler bana bu köpeklerin artık çok tehlikeli olduğunu, yemek bualmadıkları için sokaktaki cesetleri yemeye başladıklarını anlatıyorlar. Konuştuğum bir adamsa şöyle bir yorum yapıyor: "Köpekler artık kontrolden çıkmış durumda ve tehlikeliler, ama onları öldüremeyiz. Bu ülkede zaten yeterince ölü var."
ÇOCUKLAR TEMEL AŞILARDAN YOKSUN
Buraya aşı çalışmaları yürüten MSF ekipleriyle görüşmek için geldim. Bu ekipler genelde haftada bir gün hastanede çalışıp geri kalan zamanda gezici kliniklerle Tel Abyad çevresindeki köylerde 5 yaş altı çocuklara aşı yapıyorlar.
3 kişiden oluşan aşı ekibi sabah 8'den öğleden sonra 3'e kadar çalışıp her gün 100'e yakın çocuğu aşılıyor. Karşılaştıkları en büyük zorluk, çocuklara gerekli tüm aşıların yapılmamış olması. Bazı çocuklar mevcut koşullar, bazılarıysa ailelerin aşının çocuk sağlığı açısından önemiyle ilgili bilgi sahibi olmamaları nedeniyle daha önce hiç aşı olmamışlar.
ÇOCUKLAR MAYIN VE PATLAMAMIŞ MÜHİMMAT İLE OYNARKEN YARALANIYOR
Hastanenin içinde gezerken röntgen odasında yatan bir gözü sargılı, gövdesinden yaralanmış ve gömleği kan içinde bir çocuk görüyorum. Yanında iki adam, bir de doktor duruyor.
Çocuğa ne olduğunu sorduğumda babası gözleri dolu bir halde "Bahçede bulduğu bir pille oynuyordu. Ama bu meğer patlayıcı bir cihazmış. Cihaz bir anda patladı ve oğlum bu hale geldi" diyor.
Sekiz yaşındaki bu erkek çocuğu bir gözünü kaybetmiş ve karnından yaralanmış. Vücudundan da şarapnel parçaları çıkmış. Babası, patlama sırasında kızının da oğlunun yanında olduğunu ama onun durumunun ciddi olmadığını söylüyor. Bu aile Tişrin'den gelmiş. Çatışmaların yakın zamanda sonlandığı Tişrin şimdi mayın ve patlamamış mühimmatla dolu.
Babası şöyle devam ediyor: "Mayın ve patlayıcı temizleme çalışması yaptılar ama anlaşılan bu her yer için geçerli değil. Yaşadığımız bölgenin temizlendiğini düşündüğümüz için evlerimize geri döndük ama etrafta hala patlayıcılar var ve çocuklar hiçbir şeyden haberleri olmadan onlarla oynuyor. Oğlum gibi birçok çocuk patlayıcı madde nedeniyle yaralandı."
En sonunda adam kendini tutamayıp ağlamaya başlıyor. Oğlu arada bir acıyla çığlık atıyor ve babası her seferinde biraz daha çöküyor.
Suriye'nin bazı bölgelerinde savaşı görüp duyabiliyorsunuz, bazı yerleri ise daha sessiz. Buralarda savaş aktif bir şekilde devam etmiyor ama acı ve travma hala devam ediyor.
Sekiz yaşındaki bu çocuğun göz ameliyatı olması gerekecek ama bu ameliyat Tel Abyad'da yapılamadığı için çocuğun Kamışlı'ya ya da Suriye dışındaki başka bir hastaneye sevk edilmesi gerekecek. Her şey yolunda giderse diye eklemek lazım, çünkü eğer ailesi bu ameliyatı karşılayamazsa çocuk hayatı boyunca bu yarayla yaşayacak. Bu savaş, ona ve tüm bir nesle çok acımasız davrandı.
ÇATIŞMA ORTAMINDA SAĞLIK PERSONELİ VE TIBBİ EKİPMAN SIKINTISI
Hastaneyi gezmeye devam ediyorum. Etrafta koşturup duran MSF ekipleri çeşitli cihazları tamir ediyor, yerleştiriyor ve sağlık ekiplerine eğitimler veriyor. Ekibin bir kısmı hastaları tedavi ederken, diğerleri ecza deposu ve malzemeleri kontrol ediyor. Kimse boş durmuyor, çünkü biliyorlar ki savaş bölgesinde tıbbi malzeme ve ekipmanların gelmesi çok daha uzun sürebiliyor. Bu nedenle herkes hastaneyi işler kılmak için elinden geleni yapıyor.
Sonra hastanenin sağlık ekibinden birine rastlıyorum. Bir sene önce bir kaçakçı aracılığıyla Rakka'dan kaçmış, çünkü çalışmaya devam edebilmesi için gerekli tıbbi malzeme ve ekipman artık şehirde bulunmuyormuş. Bana Rakka'da eskiden 66 cerrah olduğunu ama şimdi yalnızca 3 cerrah kaldığını söylüyor. Tel Abyad'a gelmeden önce ailesiyle birlikte önce Suriye'nin batısında bir şehre gitmiş. Sağlık çalışanlarının son derece sınırlı sayıda, sağlık ihtiyaçlarının ise çok ciddi boyutlarda olduğunu bildiğini söylüyor ve ekliyor: "Her gün hem savaş kaynaklı hem de farklı nedenlerle meydana gelen cerrahi vakalarla karşılaşıyoruz. Çok sayıda insan patlayıcı madde, mayın ve bubi tuzakları nedeniyle yaralanıyor."
Onu işiyle baş başa bırakıp hastanede dolaşmaya devam ediyorum. Yatılı tedavi ve çocuk sağlığı bölümleri, Kuzey Suriye'nin çeşitli bölgelerinden gelen hastalarla dolup taşıyor. Birçoğunda akut sulu ishal ve solunum yolu enfeksiyonu görülüyor.
Sonunda yetişkinlerin kaldığı bölüme geliyorum. Hastaların çoğu uykuda ama koridorun sonda genç bir adam hala uyanık. Bacağının kesildiğini fark ettikten sonra çekinerek başına ne geldiğini soruyorum ve 21 yaşındaki genç adam anlatmaya başlıyor:
"Arkadaşımla motorsikletin üzerindeyken mayına denk geldik. Arkadaşım hayatını kaybetti, ben yaralandım. O gün arkadaşım bana gelip hava saldırıları sırasında bombalanan ve 14 kişinin hayatını kaybettiği bir evden bahsetmişti. Eve gidip hayatta kalan kimse olup olmadığına bakmak istedik. Motoruma atladık, arkadaşım arkamdaydı. Eve doğru giderken altımızda bir mayın patladı. Arkadaşım birinin hayatını kurtarmaya çalışırken kendi hayatını kaybetti."
Benimle yaşadıklarını paylaştıktan sonra odayı sessizlik kaplıyor. Ona şifa ve taziye dileklerimi iletip hızlıca hastaneden çıkıyorum. Bugün savaşla ilgili daha fazla hikaye dinleyebileceğimi sanmıyorum.
Bir savaş bölgesinde işgal altında yaşamaya dair kendi anılarımla birlikte bu insanların fiziksel ve ruhsal yaralarına tanık olmak çok ağır geliyor. Hastaneden dışarı çıkarken gözyaşlarımı güneş gözlüklerimin ardında saklıyorum.
Binadan çıkmadan önce hastaneye son bir kez bakmak için tekrar dönüyorum. Sağlık ekipleri hastaları tedavi etmeye, ilaç dağıtmaya ve cihaz kurmaya devam ediyor.