Seta Vakfı Genel Koordinatörü Duran: "Paris'teki Terör Saldırılarının Mağduru Müslümanlardır"
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Burhanettin Duran'ın konuşması Paris'teki terör saldırılarının mağduru Müslümanlardır- SETA Vakfı Genel Koordinatörü Duran: - "Paris'te yaşanan terör olaylarının en büyük mağduru Müslümanlardır"- "Bu (İslamofobi) bizatihi Avrupa demokrasilerinin çöküşünü getirebilecek bir tehlike işaretidir, bir kriz işaretidir"- "Paris'in vurulmuş olması da bir rastlantı değil" BAYRAM ALTUĞ - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, Fransa'da yaşanan terör saldırılarının ardından yaşanan İslam karşıtı eylem ve söylemlerden dolayı, saldırıların en büyük mağdurunun Müslümanlar olduğunu söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Burhanettin Duran'ın konuşması Paris'teki terör saldırılarının mağduru Müslümanlardır- SETA Vakfı Genel Koordinatörü Duran: - "Paris'te yaşanan terör olaylarının en büyük mağduru Müslümanlardır"- "Bu (İslamofobi) bizatihi Avrupa demokrasilerinin çöküşünü getirebilecek bir tehlike işaretidir, bir kriz işaretidir"- "Paris'in vurulmuş olması da bir rastlantı değil" BAYRAM ALTUĞ - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, Fransa'da yaşanan terör saldırılarının ardından yaşanan İslam karşıtı eylem ve söylemlerden dolayı, saldırıların en büyük mağdurunun Müslümanlar olduğunu söyledi.Duran, AA muhabirine, başkent Paris'te yaşanan terör saldırılarını ve bu saldırıların Avrupa'da yaşayan Müslümanlar ve sığınmacılar üzerindeki yansımalarını değerlendirdi.Batılı bir takım medya organlarının 11 Eylül 2001'de ABD'de yaşanan terör saldırılarından sonraki süreçte "Müslüman terörist" eşitlemesini getirdiğini hatırlatan Duran, dünyanın her yerinde terör örgütleri olduğuna ama bunlara "Hristiyan, Yahudi ya da Budist fundamentalisti" denilmediğine vurgu yaptı. Burhanettin Duran, terörle Müslümanlar arasında aidiyet kurulmasını eleştirerek, bu tür yaklaşımların islamofobiyi güçlendireceğine dikkat çekti.Müslüman halkların özellikle Ortadoğu'da iç savaş mağduru olduklarını ve totaliter rejimlerin katliamlarına maruz kaldıklarını anlatan Duran, bu etmenlerden dolayı sığınmacı olarak Avrupa yollarına düşen mağdur Müslümanların "terörist" olarak göründüğünü ve hatta Avrupa'ya alınmadığını ifade etti.SETA Koordinatörü Duran, sadece sığınmacıların değil Avrupa'da yaşayan Müslümanların da hayat alanlarının daraltıldığını ifade ederek, "Paris'te yaşanan terör olaylarının en büyük mağduru Müslümanlardır" dedi.İnsanlığın geldiği süreçte Avrupa'nın kendi içine kapanarak yaşam tarzını ve değerlerini koruyamayacağını savunan Duran, İslamofobinin sadece İslam karşıtlığı ve Avrupa'daki Müslümanların hayat alanlarının daraltılması anlamında bir tehlike olmadığını söyledi. Duran "Bu bizatihi Avrupa demokrasilerinin çöküşünü getirebilecek bir tehlike işaretidir, bir kriz işaretidir" şeklinde konuştu.Avrupa ülkelerinin Müslümanlara ve mültecilere yönelik "güvenlik sorunu" şeklindeki yaklaşımını da eleştiren Duran, bu bakış açısının Avrupa'nın kendisini yenilemesi ve devam ettirmesi açısından bir sorun teşkil edeceği kanaatinde olduğunu dile getirdi.- Paris'e saldırı rastlantı değilIrak, Suriye, Afganistan ve Eritre'deki krizler çözülmeden, sadece Paris'in değil bütün dünya başkentlerinin tehdit altında olmaya devam edeceğine vurgu yapan Duran, şöyle devam etti: "Avrupa'nın yaklaşımı 'bu mesele o bölgelerin meseleleridir, benim meselem değil'dir. Ama bu doğru değildir. Avrupa ülkelerinden, DAEŞ adına Suriye'ye savaşmak için en fazla yabancı savaşçı Fransa'dan gitmektedir. Dolayısıyla Paris'in vurulmuş olması da bir rastlantı değil. Aynı şekilde, Almanya, İngiltere ve Belçika gibi ülkeler de tehdit altındalar"- Terör gelir sizi vururOrtadoğu ülkelerine en büyük silah satışının ABD, Rus ve Fransız şirketleri tarafından yapıldığının da altını çizen Duran, gerek Paris'deki terör saldırılarının, gerekse bölgede devam eden savaşların, dünya borsalarında işlem gören batılı silah şirketlerinin hisselerini hızla yükselmesine neden olduğunu söyledi. Batının Ortadoğu'da yaşanan krizleri çözmek yerine, bu ülkelere müdahale ederek krizi daha da derinleştirdiğini dile getiren Duran, "Bu terör de gelir sizi vurur. Siz de bundan kaçamazsınız. Sadece Halep'i vurmaz, sadeye Ankara'yı vurmaz, Paris'i de vurur. Asla böyle bir şey istemeyiz, ama başka başkentleri de vurur" şeklinde konuştu.- "Müslümanlar Avrupa'nın bir parçası"Duran, Müslümanların Avrupa medeniyetinin temel unsurlarından biri olduklarını, dolayısıyla, orada sadece, azınlık ve mülteci olarak değerlendirilmelerinin Avrupa'nın kendisini tanımlamasıyla ilgili bir krizin varlığına işaret ettiğini belirtti. Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların İslamofobi ve yabancı düşmanlığı gibi iki ana etkenden dolayı, yabancılaştırmadan bu ülkelere entegre edilmeleri gerektiğini ifade eden Duran, aksi takdirde bu insanların DAEŞ gibi örgütlerin elinde radikalleşeceğine dikkat çekti.- "Batı merkezli bir dünyada yaşıyoruz"Avrupa'nın sığınmacılara yönelik tutumuna da değinen Duran, Türkiye'de 2,5 milyon mültecinin yaşadığını ve bunlar için 8 milyar dolardan fazla harcama yapıldığını hatırlattı. Sığınmacıların Avrupa kapılarına dayanınca bir dünya meselesi haline geldiğini ifade eden Duran, şöyle devam etti: "Tüm Avrupa'ya giden mülteci sayısı 900 bin civarı. Ama sadece Türkiye'de bunun 3 katı mülteci var. Mülteci konusunda Türkiye'nin yaptıklarının görülmediği ve yeteri kadar bir kamuoyunun oluşmadığını söyleyebiliriz. Çünkü batı merkezli bir dünyada yaşıyoruz. kendi iç krizi haline gelmeden uluslararası krizi uzaktan seyretmeyi tercih ediyor Avrupa. 2015 verilerine göre 3 binin üzerinde mülteci Akdeniz sularında boğuldu. Gazetecilerin mültecileri tekmelemesi ve mülteci botlarının batırılması gibi olaylar Avrupa'daki insanlığın ne denli krizde olduğuna dair birer örnek teşkil ediyor."- "AB-Türkiye zirvesi"Duran, 29 Kasım'da yapılacak AB-Türkiye Zirvesi'nin önemine de vurgu yaparak, coğrafi konumu nedeniyle Türkiye olmadan, Avrupa'nın mülteci sorununu çözemeyeceğini ifade etti. Burhanettin Duran, zirve sonucunda mülteci sorununun tamamen çözülmesinin mümkün olmadığını, ama sorunun yönetilebilmesi anlamında somut kararlar çıkacağına inancını da dile getirdi.Başbakan Ahmet Davutoğlu liderliğindeki hükümetin, 1 Kasım seçimlerinde yüzde 49 buçuk oranında oy alması dolayısıyla Türkiye'nin zirveye eli çok güçlü bir biçimde katılacağını belirten Duran, Türk tarafının zirveyi sadece bir mülteci zirvesi olarak değil, Avrupa ile bir entegrasyon zirvesi olarak da gördüğünü de sözlerine ekledi.