Sivas Tso Başkanı: Devlet Demir Çeliğe El Koyup Yeniden Özelleştirmeli
Sivas Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) Başkanı Osman Yıldırım, sorun yumağı haline gelen ve çalıştırılamayan Sivas Demir Çelik Fabrikası'nın özelleştirme sürecinin hatalı olduğunu belirterek, "Kamu borçlarına karşılık fabrikaya devlet el koymalı. Bu işi yapabilecek, sektörden gelen ehil kişi veya kurumlara da yeniden satışını yapmalı" dedi.
Sivas Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) Başkanı Osman Yıldırım, sorun yumağı haline gelen ve çalıştırılamayan Sivas Demir Çelik Fabrikası'nın özelleştirme sürecinin hatalı olduğunu belirterek, "Kamu borçlarına karşılık fabrikaya devlet el koymalı. Bu işi yapabilecek, sektörden gelen ehil kişi veya kurumlara da yeniden satışını yapmalı" dedi. İşçileri temsil eden Çelik-İş Sendikası Şube Başkanı Mustafa Erturhan ise "Biz fabrikanın çalışmasını, işçilerin mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz" diye konuştu. Faaliyete geçtiği 1989 yılından bu günde bu yana Sivas'ın en önemli sorunu olan ve 1998 yılında özelleştirildikten sonra da verimli çalıştırılamayan Sivas Demir Çelik fabrikası son dönemde maaş alamayan işçilerinin protestolarıyla gündeme geldi. Valilik tarafından yapılan açıklama ile 630 milyon lira kamu borçları olduğu açıklanan Malki cinayeti hükümlüsü Erol Evcil yönetimindeki SİDEMİR Demir Çelik Fabrikası, bu ay içerisinde üst düzey yöneticileri de dahil 630 çalışanını çıkararak üretimi durdurdu. Elektrikleri de kesik olan fabrikada sadece koruma amaçlı güvenlik görevlileri bulundurulmaya başlandı. CHP'nin de kentte inceleme yapıp meclise taşıdığı sorunla ilgili olarak STSO Başkanı Osman Yıldırım önemli değerlendirmeler yaptı.
'KANAYAN YARA HALİNE GELDİ'
Sivas Demir Çelik fabrikasının kurulduğu günden bu güne Sivas ekonomisine katkı, destek, kalkınma unsuru olması gerekirken bu güne kadar hep sorunlarıyla gündeme geldiğini hatırlatan STSO Başkanı Yıldırım, bugünlerde ise işçi eylemleri ile Türkiye gündeminde olduğunu söyledi. STSO olarak bu tesisin çalışması ve ekonomik işlevini yerine getirmesi için her türlü desteği vermek zorunda olduklarını ifade eden Yıldırım şöyle dedi:
"Demir Çelik Fabrikası bölgemizdeki yer altı zenginliklerini değerlendirmek, Divriği Demir Çelik işletmeleri ile entegre olarak yatırımların genişlemesi ve bölgenin bir demir çelik üssü olması düşüncesiyle kurulmuştu. Daha sonra Sivaslılar'ın oluşturduğu bir konsorsiyuma 10 milyon dolar gibi bir bedelle özelleştirme yoluyla satılmıştı. O günden bu güne kadar konsorsiyum da başarılı olamadı. Alan sahipleri de istenen düzeyde fabrikayı çalıştıramadı. Hem sektörde çalışan tüccarları mağdur etti, hem yöre halkını mağdur etti, hem de çalışanlarını şu anda olduğu gibi her zaman mağdur etti. Onun için artık buna bir çözüm bulunması gerektiğine inanıyoruz. Evet burası sonuçta özel bir mülkiyet. Ama bu artık bireysel olmaktan çıkıp bizim bölgemizin bir kanayan yarası haline gelmiştir. Demir çelik sektöründeki insanları mağdur etmiştir. Çalışanları sürekli mağdur etmektedir. İş yapan herkesi mağdur etmektedir. O zaman bu sosyal yarayı devlet el atarak çözmek durumundadır. Devlete de yüksek miktarda borcu olduğunu hepimiz biliyoruz. 630 milyon lira SGK ve Maliyeye borcu var. Piyasayla birlikte bunu topladığımızda 1 trilyona yaklaşıyor. Buna devletin artık müsaade etmemesi lazım. Özel mülktür, yasalarla özel mülk korunmaktadır. Fakat bu sorunu düzenlemek için de gerekirse yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Muhalefet de duyarlılık göstermiştir. CHP bir heyet gönderdi buraya. Heyet de incelemesini yapmıştır. Türkiye'de yaşayan her hangi bir vatandaş bir işletmenin kapalı değil de faaliyette olmasını, ülkemize katkı yapmasını ister."
'DEVLET ALACAĞINA KARŞILIK BURAYI ALMALI'
CHP heyeti ile yaptıkları görüşmede kendi önerilerini aktardıklarını ancak Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısındaki konuşmasının farklı algılandığını söyleyen Yıldırım şöyle devam etti:
"Bizim oda olarak 'bize verilsin, çalıştıralım' diye bir talebimiz olmadı. STSO fabrika çalıştırmaz. Sanıyorum genel başkana yanlış bir bilgi verdi veya dil sürçmesi oldu. Biz şunu öneriyoruz. Devlet alacağına karşılık burayı almalıdır. Şu andaki kanunlar müsaade etmiyorsa burayla ilgili yasal düzenleme yapmalı, kamu alacağı adına burayı almalı ve burayı daha sonra tekrar satmalı veya kendi çalıştırmalı. Biz CHP heyetine devlet burayı satışa çıkardığında alacak firmaların olabileceğini ve burayı daha iyi başarılı bir şekilde çalıştırabileceklerini, bu süreç içerisinde ise bizim STSO olarak her türlü desteği verebileceğimizi ve takipçisi olacağımızı söyledik. Şimdi bir daha söylüyoruz. Son gelişen teknolojilerle beraber Sivas Demir Çelik fabrikası bölgede değerli bir kuruluştur. Değerli bir fabrikadır. İyi ellerde olursa, çalıştığı takdirde başarılı bir tesis olur. Yörenin gelişmesine çok büyük katkı sunar. Çünkü ticaret demek güven demektir. Bu tesise güven olsa yan sanayilerin ve buna bağlı sanayilerin bölgemizde gelişeceğini biliyoruz. Bir de böyle Sivas'ın kaybı var. Onun için de devlet kamu alacakları karşılığında buraya el koymalı, özel alacaklıları ve işçileri de mağdur etmemeli. Daha sonra bunu satmalı veya kendi çalıştırmalı. Bu dönemde kamunun fabrika çalıştırması zaten doğru değil, bu yüzden satmalı, satışa çıktığı takdirde de alabilecek ülkemizde veya uluslararası alanda şirketlerin olabileceğini biz tahmin ediyoruz. Bu süreç içerisinde biz oda olarak elimizden gelen desteği vereceğimizi söyledik."
'ÖZELLEŞTİRME YÖNTEMİ YANLIŞTI'
Fabrikanın 1998 yılındaki özelleştirme yönteminin yanlış olduğunu, bu tür tesislerde sosyal satış yerine işi ehline vermenin daha uygun olduğuna inandığını ifade eden Yıldırım şöyle devam etti:
"O zaman süreç yanlış başladı. Özelleştirmede gerçekten doğru bir yöntem izlenerek, burası çalıştırabilecek insanlara verilmeliydi. Bir fabrika özelleştirilirken, sosyal satış olmaması gerekir. Sosyal olarak yöreye katkısı varsa zaten, sosyal ve kültürel gelişmeye katkı sunacaktır bu tesis. Sosyal özelleştirmenin bir fabrikaya yapılmaması lazımdı. Sırf alanlar Sivaslı oldukları için fabrika verilmemeliydi. Burayı kim başarıyla çalıştırıyorsa, kim bu işi yapabilecekse oraya verilmeli. Bu sektörün içerisinde, tesisi çalıştırabilecek birine o zaman özelleştirme kapsamında verilmiş olsaydı biz bugün bunları konuşmuyorduk ve belki Sivas şu an farklı bir yerlerdeydi. Şimdi tekrar böyle bir yanlış yapılmaması lazım. Burası kamu alacaklarına karşı satışa çıkarılır veya devlet kendi alırsa sosyal özelleştirme değil de bu işi yapacak yerli veya yabancı yatırımcıya vermesi gerekir. Biz bunu savunuyoruz. En önemlisi işi bilen birilerinin olmasıdır."
'KARABÜK GİBİ OLABİLİR'
Fabrikanın çok büyük ümitlerle kurulduğunu ama sorun haline geldiğini hatırlatan Yıldırım, Kardemir Karabük'ün ise doğru, işi bilen kişilerce yönetilmesi nedeni ile çalışır durumda olduğunu kaydetti. Yıldırım şöyle dedi: "Kardemir Karabük şu anda o sektörün içerisinde olan sektörü bilen ve bu işi götürebilecek insanlar yönettiği için fabrika çalışıyor. Orası devlet tarafından 1 lira gibi sembolik bir rakamla verildi. Teknolojik yatırımlar yapılarak hem sektöre hizmet etti hem de Türkiye'nin ihtiyacı olan demiryolu raylarını üreterek fabrika bugün rantabl ve karlı bir duruma geçti. Bizim Sivas'ta da bu olabilir. Sivas Demir Çeliğin teknolojisi de bu tür ürün çeşitliliğine müsait. Özellikle kablolarda kullanılan ince çeliği üretebilen Türkiye'deki ender fabrikalardan birisi. Belki de tek fabrika. Bu boyuta gidebilir ama bunu üretebilecek, buna yatırım yapacak, çalıştırabilen bir grubun elinde olmasına ihtiyaç var. Demir çelik ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan sadece 100 liraya mal edilen fabrikayı 'bize 10 liraya verirler biz bunu alalım' diye bu mantıkla alınırsa, böyle oluyor. Bu sorunun hep beraber çözülmesi lazım. İşçiler kış gününde mağdur. Bir de bu sorun eklendi. Onlarla görüşüyoruz. Bizim yapabileceğimiz bu sorunu siyasete taşımamız. Bunu takip ediyoruz. Belki kamuoyu ile paylaşmıyoruz ama sayın başbakanımızın Sivas ziyaretlerinde bu konu gündemimizde oldu. Konuşuldu, çareler arandı. Sayın bakanımız İsmet Yılmaz konuyu yakından takip ediyor. Mülkiyetin özel şirkette olması bazı şeyleri zorlaştırıyor. Biz de muhalefetten de iktidarı desteklemelerini, bir yasa değişikliği ile fabrikanın sorunu çözmelerini istedik."
'BİZE SORUN İLETMEDİLER'
Son dönemde fabrikayı çalıştıran mevcut işletme yetkilileri ile bir görüşmelerinin olmadığını ifade eden Yıldırım, önceki dönemde ise yaptıkları görüşmelerden sonuç alamadıklarını anlatarak şöyle dedi:
"Sivas'ta fabrikada bulunanlar sadece işi yönetenlerdi. Fabrikanın geleceği ile karar alabilecek konumda olmayan insanlar değildi. Sadece fabrikayı çalıştıran profesyonellerdi. Karar alabilecek yönetim kurulu veya sahibi olan kişi de böyle bir görüşmemiz olmadı. Zaten kendisi cezaevinde. Ama daha önce sahibi ile de diğerleriyle de görüşmeler yaptık. Fabrikanın sürekli çalışması için kamudan beklentileri, sorunlar hakkında bilgiler almaya çalıştık. Bunu siyasilerden talep edebileceğimizi söyledik. Milletvekili ve bakanlarımız duyarlı. Yardımcı olacaklarını biliyorum ama hiç bir zaman bize fabrikadan her hangi bir sorun iletilmedi. 'Ekonomik problemlerimiz var bugün yarın çözeceğiz' şekliyle cevaplar verdiler."
'KAYYIM BORÇLARI BİTİRMİŞTİ'
TMSF'nin fabrikaya el koyduğu 2007 yılında atanan yönetim kayyımının iyi işler yaptığını, ancak fabrikanın iadesinden sonra atanan kayyımın sadece denetim faaliyeti yürüttüğünü belirten Yıldırım şunları söyledi:
"Şu andaki kayyım sadece gözetim kayyımı. Daha önceleri TMSF el koyduğunda fabrika yine kayyımla yönetildi. O zaman yine piyasaya borçları vardı. Kayyım yönetti. Piyasaya ve işçiye olan borçlarını ödedi ve fabrika düzenli bir şekilde çalışıyordu. Sonra tekrar mahkeme kararıyla fabrika sahiplerine iade edilince yine problemler yaşandı. Sahiplerine devredilirken o yöneten, söz sahibi olan kayyımların yerine sadece denetleyen kayyımlar atandı. Hiç bir yetkisi yok. Sadece denetliyor. O kayyımda biz yokuz. Bir sanayi tesisine kayyım atanırken gözetimci de olsa biz STSO olarak talep ettiğimiz halde bizler dikkate alınmadık. O zaman Vali, defterdar, banka müdürü atandı. Sanayiden uzak, bir fabrikanın çalışmasından uzak kişiler kayyım olarak atandı. O da bir yanlıştı. Bir fabrika çalıştıracaksa bu işi bilen kişilerin atanması halinde hazırlanan raporlar daha doğru bilgiler içerirdi. Belki de daha önceden müdahale edilebilirdi. Şu andaki kayyımın da yetkisi yok. Sayın Valilerimiz hakkındaki işçilerin veya kamuoyunun beklentilerini doğru bulmuyorum. Valinin veya kamu kuruluşlarının yapabileceği bir şey yok. Çünkü kayyımın da yetkisi yok."
'NASIL ÇALIŞTIRILIYOR ANLAMIŞ DEĞİLİZ'
Fabrikanın sahiplerine iadesinden sonra yeniden borçlandığını ifade eden Yıldırım şöyle konuştu:
"Fabrikanın 630 milyonluk borcun 30 milyonu SGK'ya büyük bölümü Gelir İdaresi'ne. Ne kadar ana para ne kadar ceza bilmiyoruz. Yüklü miktarı verdi. Tahsil ettiği KDV'leri ödememiş. Yükümlülüğünü yetine getirmemiş. Faaliyet zararı değil bu zarar. Kişi kaç yıldır burayı çalıştırıyor. Burayı çalıştırırken ne yapıyor. Niyeti ne. Bir takım yükümlülükleri, sanayici olarak görevleri var. Bunu yerine getiriyor mu? Evet özel mülkiyet ama işçinin ücretini, vergisini, SGK borcunu ödeyecek. Bunları ödemiyorsa görevini yerine getirmiyor demektir. Buna bir çare bulunmalı. Bu kadar süredir fabrika nasıl çalıştırılıyor. Hepimiz tüccarız. Unutulan cüzi miktardaki borçlara bile haciz geliyor. Banka hesaplarına haciz konulup araçları bağlanarak satış yoluna gidilirken bu fabrika nasıl bir yöntem bulmuş, yükümlülüklerini yerine getirmeden nasıl çalıştırılıyor bilmiyoruz, çözmüş değiliz."
'FABRİKANIN HALİ YATIRIMCIYI OLUMSUZ ETKİLİYOR'
Fabrikanın çıkardığı işçilerin belki başka alanlarda istihdam edilebileceğini, ancak bu fabrikayla bağlantılı bir çok kuruluş bulunduğunu ve bunun ekonomiyi olumsuz etkilediğini ifade eden Yıldırım şöyle devam etti:
"Her şeyden önce moral açısından, yatırımcının şevkini bozan bir durum. Sivas'ın zor ikliminde, bu tür olumsuzluklar moral bozuyor. Yatırım yapacakların bir daha düşünmesine neden oluyor. Bu bağlamda çok olumsuz yansıması var. Bu sorunun bir an önce çözülmesi lazım. Böyle gitmez. O tesis sonuçta hepimizin vergileri ile yapılmış 300 milyon dolara mal olmuş bir tesis. Bizim için önemli olan konu o fabrikanın çalışması. Kim yaparsa yapsın, şimdiki sahipleri de çalıştırsa biz o desteği veririz. Bunun çözümü için konuya siyasetin el atması gerekir. Bize STSO olarak görev düşmesi halinde, fabrikayı çalıştırabilecek kişi ve kurumlarla ilişkiye geçeriz. Bu fabrikayı gerçekten çalıştırabilecek yapıların olduğuna inanıyoruz. Eskiden sürekli sektörde olanlar fabrikanın durumunu soruyordu. Niyetini bilmediğimiz ama tanıdığımız büyük firmalar soruyordu."
SENDİKA NE DİYOR
Demir Çelik işçilerinin temsilcisi olan Çelik İş Sendikası Sivas Şube Başkanı Mustafa Erturhan ise fabrikanın sorunun çözmek için yönetimi ile yeniden bir araya geleceklerini belirterek, "Biz şartlarımızı sunacağız. Eğer işveren şartlarımızı olumlu karşılarsa bir şekilde anlaşıp tekrar bütün çalışan arkadaşlarımız işine dönecek. Pazartesi gününü bekliyoruz. Öncelikle maaşların ödenmesini, işçilerin tüm sosyal haklarının verilerek, fabrika lojmanlarındaki sıkıntılarının giderilmesini istiyoruz" dedi. Fabrikanın kim tarafından yönetileceğinin önemli olmadığını belirten Erturhan işçilerin alın teri peşinde olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Tabi gönül ister ki bura emin kişilerin eline geçsin, daha sağlıklı çalıştıracak kişilerin eline geçsin ama bunun biraz zor olduğunu görüyoruz. Bütün kamuoyu da bunu görüyor. Devlet buraya müdahil olmuyor. Müdahil olacak diğer kişiler de müdahil olmuyor. Burada yapılacak tek şey, işveren oturup düşünecek bu işçilerin alın terini gününde verecek. Gününde verdiği zaman biz de huzurlu bir şekilde aile yaşantımıza devam edeceğiz. Gönül ister ki, işveren burayı düzgün bir şekilde çalıştırsın ve sorun olmasın."
-KUTU-
SİVAS DEMİR ÇELİK FABRİKASI
Sivas'ta 1976 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından temeli atılan ve 1989 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından açılışı yapılan fabrika yöre ekonomisine lokomotif olması, Anadolu insanının bulunduğu yerde istihdamının sağlanması ve Divriği ilçesinde hammaddesinin bulunması nedeni ile 40 bin dönüm arazi istimlak edilerek yılda 400 bin ton uzun mamul üretim kapasiteli haddehane olarak kuruldu. Sivas Demir Çelik Fabrikası 1992 yılında da Alman teknolojisi ile çalışan yıllık 450 bin ton sıvı çelik üretimi yapan çelikhanesi ile üretime geçti.
FABRİKANIN TEKNOLOJİSİ
Türkiye'nin en modern tesisi olan haddehane Japon Marubeni ve NKK firmaları tarafından kuruldu. Çubuk ve kangal demir üreten haddehanenin tamamı 16 tezgahtan oluşan haddeleme hattı, bütün tezgahlarda, otomatik hız kontrollü doğru akım motorları, hazırlama grubunda yanaşık düzen yatay-düşey konumlu tezgahlarda çevrimsiz haddeleme ile düşük üretim kayıpları, yüksek verimlilik, filmaşin hattında bulunan (V) tipi 10'lu tezgah grubunda 90 metre saniyelik günümüzün en yüksek haddeleme hızı, özel yalıtım sistemli ve yüksek verimlilikli reküperasyon özellikli sıcak şarj edilebilen 400 ile 900 derece ön ısıtma fırını 12, 14, 16 mm çapındaki yuvarlak mamüllerin daha yüksek hızda haddelenmesine imkan tanıyan bölerek haddeleme teknolojisi bulunuyor.
Çelikhane bölümünde ise Alman Krupp firmasının taahhüdü altında makine parkı kuruldu. Yüksek porformanslı hurda ön ısıtma sistemi, oksijen yakıt brülörleri ve su soğutmalı panellele donatılan UHP (90 ton, 75 MVA) cürufsuz dipten döküm almalı elektrik ark ocağı ile enerji ve işletme malzemeleri tüketiminde tasarruf, 78 dakikalık döküm-döküm zamanı, 10 MVA trafo güçlü pota fırını ile yüksek kaliteli çelik üretimi, verimlilik artışı, işletme malzemeleri tüketiminde tasarruf, sürekli döküm ünitesindeki taret sistemi ile döküm sürekliliği, refrakter tüketiminde yüzde 60 tasarruf, bilgisayar kumandalı elektrik ark ocağı ve pota fırını ile en alt düzeyde operator hatası, hammadde tüketiminde ekonomi, yardımcı tesisler kapsamında 2 bin metreküp saat kapasiteli enerji kesilmeleri ve üretim durmalarından etkilenmeyecek oksijen ünitesi, atık su değerlendirme sistemi, 27 km uzunluğunda su isale hattı, atölye, ambar ve tamirhane binaları, açık ve kapalı stok sahaları yer alıyor. Fabrikada genel yapı çelikleri, yüksek dayanımlı 12-32 mm betonarme çeliği, yüksek dayanımlı 5.5-16 mm betonarme çeliği, düşük karbonlu, düşük silikonlu kaynak ve ince tel çelikleri, yay çelikleri, yüksek karbonlu çelikler, ön gerilimli betonarme çelikleri, genel ısı işlem çelikleri üretiliyor.
SOSYAL TESİSLER
Fabrikaya ek olarak düzenlenen sosyal tesisler içerisinde ise 115 adet aile lojmanı, 40 adet bekar lojmanı, 30 yataklı konuk evi, düğün salonu, sinema salonu, market, okul, cami ve spor tesisleri bulunuyor.
ÜRETİM DURUMU
Demir Çelik Fabrikası'nın 1989 yılında üretime geçen Haddehane bölümünde 1996 yılına kadar üretim yapıldı. 1989 yılında 10 bin 505, 1990'da 123 bin 630, 1991'de 107 bin 716, 1992'de 28 bin 567, 1993'te 105 bin 127, 1994'te 90 bin 658, 1995'te 269 bin 868, 1996'da ise 196 bin 863 ton demir üretimi yapıldı. 1992 yılında üretime geçen çelikhane ilk yılında 23 bin 49, 1993'te 105 bin 103, 1994'te 98 bin 672, 1995'te 279 bin 60, 1996'da 204 bin 563 ton çelik üretimi yapıldı. Oysa fabrikanın haddehane bölümün yılda 400 bin ton, çelikhane bölümü ise yılda 450 bin ton üretim kapasıtesine sahip. Sadece 1995 yılında çelikhane ve haddehanede yıllık üretim düzeyenin yüzde 50'sine ulaşılabildi. Fabrika bu süreçte ürettiği ürünlerin yüzde 50'sini Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerine ihraç etti.
ÖZELLEŞTİRME SÜRECİ
Fabrika çalışır halde 747 çalışanı ile 1998 yılında özelleştirme kapsamına alındı. 300 milyon dolara mal edildiği bildirilen Türkiye'nin en modern fabrikası 25 Mart 1998 tarih ve 23297 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan kararı ile 9 milyon 679 bin dolar bedelle 7 yılda 7 taksitle ödenmek üzere Sivas Ortak Girişim Grubu tarafından kurulan SİVYAT A.Ş'ye kesin teminat mektubu alınarak 24 Nisan 1998 tarihinde devredildi. SİVYAT A.Ş Sivas'ta bulunan Sivil Toplum Örgütleri ile İstanbul'da bulunan Sivaslı Sanayici ve İşadamları tarafından 540 hisse ile kuruldu. Ancak hisseler daha sonra satılarak Şirket Yönetim Kurulu Başkanı olan Selahattin Rüstemoğlu fabrikanın yüzde 97'sine sahip oldu. 300 milyon dolara mal olduğu belirtilen fabrika için SİVYAT A.Ş toplam 1 milyon 279 bin dolar ödeme yaptı. Satış aşamasında şirket Kentbank'a fabrikayı ipotek ettirerek Özelleştirme İdaresine teminat mektubu verdi. Özelleştirme idaresi Kentbank'ın teminat mektubunu nakde çevirerek 6 milyon 776 bin 138 dolar tahsil etti. Kentbank geri ödeme yapılmayınca ve fabrika çalışmayınca fabrikaya haciz koyarken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun Kentbank'ı Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devretmesiyle özelleştirmenin aldığı 14 milyon 919 bin dolar Hazine'den karşılanarak, alıcı kuruluşun hesabından ödeme yapılmadı. Satış sözleşmesinde 20 milyon dolarlık yatırım, işçilerin mağdur edilmemesi, 3 yıl boyunca üretimin yüzde 50'nin altına düşmeyeceği, işçi ve personele verilecek yüzde 5 hisse ile meslek odalarına yüzde 15 hisse verilmesi gerektiği gibi maddeler bulunmasına karşın fabrika 5 yıl boyunca çalıştırılamadı. TMSF'in el koymasından sonra Rüstemoğlu, 2004 sonuna kadar ilk taksit olarak 7 milyon dolar ödeme yapması ve buna karşılık icra takiplerinin durdurulması konusunda protokol imzaladı. 2004 yılı Ağustos ayında Evcil Rüstemoğlu ile bir anlaşma yaptı. Fabrikanın ilk taksidini Evcil'in ödemesini öngören 12 milyon dolarlık anlaşma yapılmasına karşın Evcil, Rüstemoğlu'na sadece bir milyon dolar ödedi. Evcil, TMSF'ye 2 milyon 390 bin dolar, 14 Ekim 2004'e kadar da beş taksitte 6 milyon 390 bin dolar gönderdi ve Sivas Demir Çelik'i aldı. Sonrasında TMSF, taksitleri ödemeyen Evcil'in yönetimindeki 20 şirketle birlikte, Sivas Demir Çelik'e 2006 yılında yine el koydu ve kayyum atadı. TMSF'nin borcundan dolayı satışa çıkardığı ve kayyımın yönettiği dönemde yeniden düzlüğe çıkan fabrika, İstanbul 12'inci Ağır Ceza Mahkemesi fabrikanın mülkiyetinin çekişmeli olması ve tedbirin satışına engel teşkil ettiğini belirterek borçların ödenmesi koşulu ile fabrikayı 2007 yılında yeniden Erol Evcil'in sahibi olduğu Erege Metal'e devrederek, fabrikaya tasdik kayyımı atadı. Sık sık fabrika işçilerine ücret ödenmemesi ile gündeme gelen fabrika Aralık ayında bütün personelini çıkararak üretimi durdurdu.