Siz Allah'tan Razı Mısınız
Müslümandan İstenen, Derin Bir Sevgi ve Aşkla Yüce Allah'a Yönelmesidir. Sevgi, O'nu ve Emirlerini Merkez Kabul Edip, O Daire İçinde Hayatı Dilimlere Ayırmaktır. "Yüce Allah Benden Ne İstiyor, Ben O'na Ne Takdim Edebiliyorum, Benim Tavırlarımdan Razı Mıdır?" Sorularının Cevabını Doğru Verebilirsek, Hayatı Doğru Okumuş Olacağız.
Müslümandan istenen, derin bir sevgi ve aşkla Yüce Allah’a yönelmesidir. Sevgi, O’nu ve emirlerini merkez kabul edip, o daire içinde hayatı dilimlere ayırmaktır. "Yüce Allah benden ne istiyor, ben O’na ne takdim edebiliyorum, benim tavırlarımdan razı mıdır?" sorularının cevabını doğru verebilirsek, hayatı doğru okumuş olacağız.
Belki daha önemli bir soru da "Siz Rabbiniz’den razı mısınız?" sorusudur.
Evet, siz Allah’tan razı mısınız?
Sanırım, "Bu nasıl bir soru?" diye irkiliverdiniz!
Biz kim oluyoruz da Yüce Allah’tan razı olmayalım?
Soru ürkütücü...
Ama bu soruyu, yaptığı bir infak (fakirlere mal bağışı) sonrasında Yüce Rabbimiz Hz. Ebu Bekir’e (ra) sormuştu. Fecr sûresinin 27 ve 28. áyetlerinin bunu anlattığını söyler bazı tefsir álimleri.
"Ey huzur içinde olan nefis! Sen O’ndan (Allah’tan) razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!"
Bu satırları okuduktan sonra muhtemel ki şunu demişsinizdir kendi kendinize:
"Bu soruya muhatab olmak için Hz. Ebu Bekir yüreği taşımak lazım!"
Doğrudur... Ancak Kur’án’ın hedefi, bu áyetleri okurken, her birimizin yüreğimizi bu soruyla sorgulamasıdır. Muhatab olmadan muhatab olmaz, söylenmeden söylenmiş kabul etmez.
O halde şunu diyebilir miyiz; Allah’ın istediği ölçekte kul olabildiysek, bu soruya da muhatab olmuşuz demektir? Bu nedenle, sevmek kadar sevilmek de önemlidir.
Belki o daha da önemli.
Allah’ın sevgilisi olmak!
Onun tarafından sevilmek!
Peki bunun göstergesi var mıdır acaba? Bunu nasıl test edebiliriz?
Cevabı zor bir soru. Fakat şu göstergeler bize bir ipucu veriyor:
Yağmur çiselediği zaman, Hz. Peygamber (sav) hemencecik heyecanla dışarı çıkar ve mübarek başını kaldırıp, düşen yağmur tanelerinin tertemiz yüzünü yıkamasını beklerdi. Bir yandan da şöyle buyururdu:
"Rabbimin emrini şu anda almış (yaratılışı taptaze) olan yağmur!"
Dilerseniz buna "Yağmuru özlemek" deyin, dilerseniz de "Yağmurla sözleşmek!" Ama esasen bu, çok daha ötesi, "Allah’ı özlemek"tir!
O’na duyulan sınırsız aşkın, sevginin, özlemin, hasretin Peygamber aleyhisselamın diliyle ilan edilişidir.
Bizler káinata, açan çiçeğe, doğan bir çocuğa, bulutların arasından sıyrılan güneşe, bir ekmek kırıntısı peşinde koşturan karıncaya baktığınızda "Seni özledim yarabbi!" diyebiliyor muyuz?
Buna kuru bir "Evet"in ötesinde, tarifi imkánsız bir coşku ile "Hem de aşktan da öte bir aşk ile Allah’ı özledim!" diyebiliyorsak, mesele yok...
* * *
Ömrünün son ánındadır. Hastadır. Derin derin öksürmektedir. Vuslatın kapıda beklediğinin farkındadır. Birkaç günde sararan güzelim siması, ashabını derin bir sessizliğe itmiştir. O’na bakan bütün gözler, gözyaşlarını içe akıtsa da, gözbebeklerinde toplanan tanelere hakim olamamaktadır. Yanaklardan süzülen gözyaşları, O’na gözükmeden sessizce silinmektedir.
Aslında gözyaşları içerideki günahları da akıtır, siler ve temizlermiş... Ama o, bütün bunların ötesinde, biraz sonra çıkacağı "Büyük Huzur"un eşiğinde, 23 yıllık peygamberliğinin muhasebesindedir.
En Sevgili’nin, en sevdiğinin yanına ve yakınına gitmenin heyecan ve özlemi içindedir.
Denir ki, ölüm meleği bütün edebi, saygısı ve güzelliğiyle O’na görünür. Kendisine iki şey teklif eder. Ya dünyada ebedî kalmak ya da Yüce Rabbine gitmek!
Ölüm meleği görevini yapar ve Peygamberimize sorar:
"Rabbin sormaktadır, Muhammed hangisini ister?"
Ama şu cümleciği de ihmal etmez ölüm meleği:
"Ey Allahın Elçisi! Göktekiler seni özlemektedir!"
Sevgili Resûl’ün kurumuş dudakları hafifçe aralanır. Gözleri derûnî bir uzaklığın, sarsan bir álemin açılan perdelerine bakmaktadır. Dudaklarından şu cümle dökülür:
"Bu kul da Rabbini çok özlemiştir!"
Ötesi ne olabilir ki?
Bu cümleden sonra ne yazılabilir çaresiz noktaları peşi sıra sıralamaktan başka? Yazılsa yazılsa belki şu yazılabilir: "Allah’tan razı olanlar, razı edilecektir!"
NOT Sevgili okuyucular, gönderdiğiniz bütün mailler tarafıma ulaşmakta ve hepsine tek tek bakmaktayım. Ramazan’ın ilk günlerindeki konferans yoğunluğum sebebiyle cevap yazmaya vakit bulamıyorum. Önümüzdeki günlerde merak edilen konuların, sorulan soruların hepsine inşallah cevap vereceğim. Gösterdiğiniz yoğun ilgi, övgü ve anlayışınız için teşekkür ederim.
SANAT VE İBADET
Mimar Sinan’ın 80 yaşında yaptığı ve "Ustalık eserim" dediği Edirne’deki Selimiye Camii, ramazanda büyük ilgi görüyor. Mimari bir başyapıt olan ve göz kamaştıran Selimiye’de vatandaşlar, ibadetin yanı sıra estetik açıdan da büyük haz alıyorlar.
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh gıybet,
dedikodu yapanlarla ilgili olarak "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki" demiş ve şu hadisi nakletmiştir:
"Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına sadece çektiği açlık kár kalır. Nice
gece namazı kılanlar vardır ki, onların da kárı gece uykusuz kalmaktan ibarettir."
Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu