Soma'da Faciayı Yaşayan Maden İşçileri İfade Veriyor (2)
Anlattıklarıyla HEM AĞLATTI HEM GÜLDÜRDÜ Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmasının öğleden sonraki bölümünde, sağ kurtulan işçilerden Hasan Serhat Öztürk'ün, ifadesiyle başladı.
Anlattıklarıyla HEM AĞLATTI HEM GÜLDÜRDÜ
Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmasının öğleden sonraki bölümünde, sağ kurtulan işçilerden Hasan Serhat Öztürk'ün, ifadesiyle başladı. Madenci ölümlerinin en fazla meydana geldiği S panosunda yaklaşık bir yıldır çalıştığını anlatan Hasan Serhat Öztürk, olay günüyle ilgili, "O gün işi erken bitirmiş, taşeronun izniyle çıkıyordum. Aynı ayakta çalışan arkadaşlar da eğer işlerini erken bitirebilseydiler, belki kurtulurlardı. Ana galeriye çıkışta, elektrikçiyi gördüm, elektriği kapatmış. 'Aşağıda sorun var' dedi. Yoluma devam ettim. Bir süre sonra yanık plastik kokusuyla hafif duman geldi. Yaklaşık 2 dakika sonra da yoğun duman geldi, 1 metre önümü göremiyordum. 340 ana nefeslik doğrultusundaki kaçmağa girdik. 'Bu dumandan çıkarız' diyen 2 kişinin cesedi, daha sonra 20 metre ötede bulundu. Kapısından giren dumanı engelleyemeyince kaçamağın yukarısına gittik, ama olduğu söylenen çıkışı bulamadık. Herkes ağlıyordu, helalleştik. Arkadaşıma 'Kelime-i Şehadet getir de öyle öl' dedim. Çıkabilen, diğerinin yakınlarına selam söyleyecekti. Birimiz dumana girdi, fazla gidemeden döndü, bayıldı. Bir süre sonra maskelerle aşağıya indik, tahlisiye ekibini gördük, onlara sarıldık bizi çıkardılar" dedi.
Hasan Serhat Öztürk'ün olay anını anlattığı sırada solundaki çok sayıda madenci yakını gözyaşı döktü. Bu sırada araya giren Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, salondakilerin etkilenip ağlamalarını göz önünde bulundurup olay sırasındaki diyalogları anlatmamasını istemesi üzerine ise Hasan Serhat Öztürk, "Buraya ifade vermeye geldim. Ne yaşandıysa olduğu gibi anlatacağım" dedi. Ancak Öztürk'ün, gerek Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı gerekse de sanık avukatlarının ve sanıkların kendisine yönelttiği sorulara, zaman zaman da argo içerikli yanıtlar vermesi, bu kez salondakilerin gülmesine neden oldu. Bu cevaplar Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'yı bile gülümsetti.
TERDEN ÜÇ KEZ SU DOLAN ÇİZMELERİMİ BOŞALTIRDIM
Ocaktaki dumanın hızı ve yoğunluğu dolayısıyla gaz maskesinin fayda etmeyeceğini anlatan Hasan Serhat Öztürk, "S panosunda çalışanların cesetleri, ayakların çıkışında üst üste bulundu. Ayak çıkışına kadar ancak çıkabilmişler, kaçamağa gelebilmeleri için yaklaşık 1 kilometreyi 10 saniyede geçmeleri gerekiyordu. Ayrıca gaz yüksekliği dolayısıyla çalışmalar hiç durdurulmadı. O sırada usta, dinamit atımında emniyetçi görevini görüyordu. Emniyetçi bize hiç gelmezdi" dedi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın "Emniyetçi olması gerekmiyor mu?" sorusuna ise, "O kadar düşünsen, madene hiç girmeyeceksin" cevabını verdi.
HERKES KENDİNDEN SORUMLU
Öztürk, ayrıca, "İş güvenliğinden kim sorumluydu?" sorusunu da "Herkes kendinden sorumluydu" dedi. Çalıştığı yerin sıcaklığı dolayısıyla çizmelerinini içine dolan suyu günde üç kez boşalttığını, evden buzlu su götürdüğünü de anlatan Hasan Serhat Öztürk, "Sıcaktan ocak içerisinde yemek bile yiyemiyorduk. Bir gün sıcakta hem kendimin hem de arkadaşımın tişörtünü yırttım" dedi.
TAŞERON İŞÇİ BAŞI 5 İLE 7 TL PARA ALIRDI
Kendisine yöneltilen sorular üzerine taşeron sistemiyle ilgili de önemli bilgiler veren Hasan Serhat Öztürk, "Taşeron olarak madende çalışanları, getirdiği zaman kişi başına günlük 5 - 7 lira alırdı. Bunu da bizzat taşeronun ağzından duydum. Taşeronlar işle ilgili yol gösterirdi. İşin ardından çay simit veren taşeron vardı bir tane o çok sevilirdi. Bizimki vermiyordu" dedi. Ocakta "Karbonmonoksitte yasal sınır 50 PPM'nin üzerine çıkıldığı söylenirse ne yaparsın" şeklindeki soruya "Gidecek miyiz, kalacak mıyız diye sorardım", tuvaleti geldiği zaman ne yaptıklarının sorulmasına da, "olduğumuz yere yapardık" dedi. Öztürk, bu cevaplarıyla da da yine salondakiler güldürdü. Hasan Serhat Öztürk, ayrıca, üyesi olduğu sendikanın seçiminde oy kullanmadığını ama giden arkadaşlarının eline verilen kapalı zarfın, sandığa atılmasının istendiğini ileri sürdü.
BAŞIMIZDAKİ SORUMLU GAZ MASKESİNE GÜVENMİYORDU
Hasan Serhat Öztürk'ten sonra ayaklarda söküm ustası olan İbrahim Genç ifade verdi. Olay anını anlatan Genç, "Olayı ilk başta gelip geçici gördük. Gaz maskem sonra lazım olur diye kullanmadım. Tişörtümle falan ağzımı kapattım. Gaz maskemi sonra kullandım. Gaz maskesini açtığın zaman, bir bölümünü ağzına sokman lazım. Bir aparatıyla da burnunu kapatman lazım. Ama işçilerin bir çoğu burnunu kapatamadı. Bacalardan geçen boruları delmişlerdi oralardan hava almaya çalışıyorlardı. Ama burunlarından pis hava girdiği için zarar gördüler. Bir süre sonra arkadaşlarımın çoğu hareketsizdi. Ben bayılmamıştım, bulunduğumuz yerde de 200 kişi vardı. Orada arkadaşlarımız, birbirine 'hakkını helal edin' dedi. Burada kimse çıkamayacak, çaresiz şekilde öleceğiz dedim. Ardından arkamızdan duman geldi. O anlarda çaresiz kaldığımı hissettim. Bulunduğumuz yerde oturacak yer bile kalmamıştı. Çünkü herkes üst üste yere düşmüştü" dedi.
DUMAN GEÇİNCE ÇALIŞIRDIK
Kendilerine olay sırasında doğru bilgi gelseydi, olaydan bu kadar etkilenmeyebileceklerini savunan İbrahim Genç, kendilerine ayağı boşaltın talimatının gediğini ancak onu da başaramadıklarını anlattı. İbrahim Genç, kullandığı gaz maskesinin de 5 yıllık olduğunu ve hiç bakımının yapılmadığını, bu tür olaylar içinde kendilerine ne yapmaları gerektiğinin tatbikatla anlatılmadığını savundu.
İbrahim Genç, olay sırasında, hayatını kaybeden üst amirinin de gaz maskelerine güvenmediğini söylediğini de, ifade etti. Genç, dinamit patlatmalarıyla ilgili olarak ise, "Ayaklarda dinamit atımlarını, güvenlikçiler içerideki gaz oranını ölçmeden patlatırdık. Duman geçince de çalışmaya devam ederdik" dedi.
Olaydan önce son üç ayda, ocaktaki sıcaklığın çok arttığını, bunu amirlerine söylemelerine rağmen tedbir alınmadığını öne süren İbrahim Genç, müfettişlerin de geleceğini önceden bildiklerini, buna göre de hazırlıklar yaptıklarını ileri sürdü. Üretimin artmasıyla, işçi güvenliğinin geri plana itildiğini, ocağın çok genişlemesinden dolayı hakimiyetin azıldığını da savunan İbrahim Genç, şikayetçi olup olmadığı yönündeki soruya ise, "Şikayetçi değilim ama, suçu olan varsa da cezasını çeksin" dedi. - Davanın