Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca "1915 Olayları Uluslararası Konferansı" düzenlendi
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca, 1915 olaylarının tarihsel arka planı, hukuki boyutu ve günümüze yansımalarını ele almak amacıyla "1915 Olayları Uluslararası Konferansı" düzenlendi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca, 1915 olaylarının tarihsel arka planı, hukuki boyutu ve günümüze yansımalarını ele almak amacıyla "1915 Olayları Uluslararası Konferansı" düzenlendi.
Açılış konuşmalarını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun ile Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin'in yaptığı konferans, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı sosyal medya hesaplarından canlı yayımlandı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm milletlerinin büyük acılar çektiği Birinci Dünya Savaşı döneminde yaşananların bilimsel bir yaklaşımla, uluslararası hukuk ve tarih zemininde, adil bir şekilde tartışılması gerektiği anlayışıyla düzenlenen konferansta, konunun tarihi, hukuki ve güncel boyutları üç ayrı oturumda ele alındı.
"Anadolu Ermenileri ortadan kayboldu varsayımı gerçeği yansıtmıyor"
Konferansın birinci oturumunda söz alan Avrasya İncelemeleri Merkezi araştırmacısı Dr. Maxime Gauin, 1915 döneminde Ermenilerin bölgedeki demografik yapılanmasına ilişkin bilgiler paylaştı.
Gauin, "Bu dönemde Anadolu Ermenilerinin ortadan kaybolduğu varsayımı gerçeği yansıtmamaktadır." diye konuştu.
Bölgedeki Ermenilerin demografik yapısında değişikliğe yol açan olayları 1915-1916 Rus saldırısı, Adana'nın Fransız işgali ve Rumlar ile Ermeniler arasındaki çatışmalara bağlayan Gauin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1915-1916 Rus saldırısında 300 bin kadar Osmanlı Ermenisi, Rus güçleri tarafından ve Ermeni Devrimci Federasyonunun katılımıyla tehcir edilmiştir. 150 bin kişi tehcir sırasında açlık veya salgın nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybedenlerin oranı yüzde 40-50 civarındadır. Bunun esasen Osmanlı güçleri tarafından tehcir edilen Osmanlı Ermenilerinden daha fazla olduğunu görüyoruz."
Gauin, Adana'nın Fransız işgali ve bölgeden geri çekilme sürecinde Adana'daki Ermeni milliyetçilerin demografik yapıyı değiştirmek ve "devlet kurma planlarını" gerçekleştirmek için Konya ve Kayseri'deki Ermenileri kendilerine katılmaya davet ettiğini, bunun Türk nüfusunun direniş göstermesi sonucu engellendiğini anlattı.
Böylelikle Ermeni milliyetçiliğinin tehlikeli olduğu düşüncesinin ortaya çıktığını aktaran Gauin, toplumlar arasında güvensizliğin de oluştuğunu ifade etti.
Gauin, 1921 yılının sonunda Fransız ve Türk yetkililerin göç edenlerin mülkleriyle ilgili ortak komisyon kurduğunu ve söz konusu kişilere geri dönme imkanı sağladığını ancak bunun milliyetçi Ermeniler tarafından engellendiğini belirterek "60 bin kişi göç etmişti, Adana'da Ermeni yoksa bunun nedeni Ermeni milliyetçileridir." değerlendirmesinde bulundu.
Benzer bir şekilde Doğu Trakya'daki Ermenilerin çoğunun tehcirden muaf tutulduğunu ifade eden Gauin, Türklerden ziyade Rum ordusunun Ermenileri terk etmeye zorladığının altını çizdi.
"Birçok ülke milliyet temelinde sürgünler gerçekleştirdi"
Etkinlikte konuşan Azerbaycan Diller Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oleg Kuznetsov da Ermeni meselesinde popülizm ile tarihi gerçekler arasında bir denge kurulması gerektiğini dile getirdi.
Kuznetsov, Birinci Dünya Savaşı döneminde birçok ülkede benzer süreçlerin yaşandığına işaret etti.
Birinci Balkan Savaşı'nda 1912 yılında ilk olarak bu durumun ortaya çıktığını belirten Kuznetsov, işlenen askeri suçlardan ötürü ABD tarafından bir komisyon kurulduğunu ifade etti.
Kuznetsov, bu komisyonun Balkanlar'da işlenen suçları inceleyip bir rapor hazırladığını ve 1915 yılında Cenevre'de yayımlandığını hatırlatarak raporun Birinci Dünya Savaşı sebebiyle gereken ilgiyi görmediğinin altını çizdi.
Uluslararası hukuk açısından değerlendirildiğinde ilk soykırıma uğrayanların aslında Balkanlar'daki Türkler olduğuna dikkati çeken Kuznetsov, "Savaş sırasında Makedonya'daki Türkler sürüldü. Bunları ispat edebilecek o döneme ait çok sayıda belge var." diye konuştu.
Kuznetsov, 1915 yılında yaşanan olayların sadece o döneme özel spesifik olaylar olmadığını ve daha önce de başka yerlerde toplu kayıplar yaşandığına dikkati çekerek "Birçok ülke milliyet temelinde sürgünler gerçekleştirdi. Kendi topraklarındaki farklı milletlerden insanları topraklarının güvenliği için sürdüler. Askeri güvenlik mülahazası ile bunları yaptılar." değerlendirmesinde bulundu.
" Türkiye'nin yasal bir sorumluluğu olmadığını düşünüyorum"
Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevgi Gül Akyılmaz moderatörlüğünde "Uluslararası Hukuk Açısından 1915 Olayları" başlıklı ikinci panelde, ABD'de yaşayan Ermenilerin açtığı davalarda Türk tarafının avukatlığını üstlenen David Saltzman, Türkiye'nin Avrupa Konseyi nezdindeki Strazburg Daimi Temsilciliğinde Uzman Hukukçu statüsüyle çalışmış avukat Dr. Deniz Akçay ile Avrasya İncelemeleri Merkezi Analisti Hazel Çağan Elbir konuştu.
Saltzman, burada yaptığı konuşmada, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Cumhuriyet'e geçen sürecin oldukça zor olduğuna dikkati çekerek Türkiye Cumhuriyeti'nin, Osmanlı Devleti'ne kıyasla çok büyük toprak kaybına uğradığını, zengin toprakların kaybedildiğine işaret etti.
"Bunun bedelini aslında Türkiye, bu değerli toprakları kaybederek ödedi." diyen Saltzman, elde kalan toprak parçası üzerinde Türklerin yanı sıra farklı etnik grupların da bulunduğunu ve çeşitli nüfus değişimlerinin de meydana geldiğini anlattı.
Saltzman, Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan gelişmeler nedeniyle Türkiye'nin yeterince bedel ödediğine işaret ederek "Türkiye'nin artık yasal bir sorumluluğu olmadığını düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.