Son Seçim Anketine Göre AK Parti'nin Oy Oranı Yüzde 44,2
Di-En Araştırma Şirketi'nin son yaptığı genel seçim anketine göre, AK Parti %44.2, CHP %28.6, MHP %14.8 ve BDP %8.9 oy oranına sahip.
Haberler.com/ÖZEL Siyaset bilimci Prof. Dr. Doğu Ergil, yaklaşan seçimin nabzını tutmak için, geçmiş yıllarda Ankethane adı altında faaliyet gösteren Di-En Araştırma Şirketi ile birlikte anket gerçekleştirdi.
Anket, 30 büyükşehirde 10.133 kişiyle "yüz yüze" görüşme metoduyla 25 Ocak-5 Şubat 2014 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Anketteki "Genel seçim olursa oyunuzu hangi partiye vermeyi düşünüyorsunuz?" sorusuna verilen yanıtlara göre, AK Parti'nin oy oranı %44.2, CHP'nin %28.6, MHP'nin %14.8 ve BDP'nin %8.9, SP'nin %1,7 ve BBP'nin %1.
Doğu Ergil'in anketle ilgili değerlendirmeleri şöyle:
GENEL SEÇİM DEĞERLENDİRMESİ
Ankete göre, AK Parti oylarında geçen genel seçime oranla %5 dolayında bir düşüş var. Ancak bu düşüş partiyi sarsacak düzeyde değil.
AK Parti'den uzaklaşan seçmenin yaklaşık %2'si CHP'ye, %2'si BDP'ye, %1'i de MHP'ye oy verme eğiliminde.
Üç muhalefet partisinin de oylarında artış gözleniyor. Bunların içinde BDP'de görülen artış kendisi adına en kritik olanı. Baraj düşürülmese bile %10'u yakalayıp TBMM'ye kendi grubuna ait 40-45 milletvekili ile girebilir.
AK Parti, yine tek başına iktidar olacak seçmen desteğine sahip.
YEREL SEÇİM DEĞERLENDİRMESİ
Katılımcılara "Şimdi yerel seçimler olursa oyunuzu hangi partiye vermeyi düşünüyorsunuz?" diye sorulduğunda alınan yanıtlar ise şöyle: AK Parti %36.8, CHP %26.4, MHP %18.3, BDP %6.4, SP %4.2, HDP %3.7, BBP %2.3.
Ankete göre bütün partiler, MHP dışında, genel seçimde, yerel seçimlerde alacakları oy oranının altında kalacaklar. İller temel alındığında AK Parti'nin oy kaybettiği seçim bölgelerinde en yüksek desteğe yine MHP sahip. O nedenle belediye başkanlıklarında ciddi bir kayba uğraması söz konusu değil.
AK Parti'nin seçim taktiğinin bir ürünü olan "Bütünşehir Yasası" sayesinde kazanamayacağı birçok il merkezinde köylerin kuşatmasıyla sağlayacağı desteği başarıya dönüştürebilir. Çünkü AK Parti diğer partilere oranla kırsaldan daha fazla oy alıyor.
EN BÜYÜK ZARARI CHP GÖRECEK
BDP'nin de yararına olan Bütünşehir Yasası'nda en büyük zararı kırsaldan en az oyu alan CHP görecek.
HDP KİLİT ROL OYNAYABİLİR
Bu seçimde kimi Batı illerinde HDP "kilit" rolü oynayabilir. Diğer partilerin "umut vaat eden" adaylarının kaybetmesine neden olabilir.
SAHİLLERDE "BÜTÜNŞEHİR" UYGULAMASININ ETKİSİ
"Sahiller" diye adlandırılan ve genelde CHP çatısı altında AK Parti'ye direnen illerde "bütünşehir" uygulamasının etkisi görülecek.
Bunun iki nedeni vardır:
1- Kırsal nüfus il merkezi sakinleriyle birlikte oy verecek, ama onların siyasal tercihleri farklı.
2- Sahil illerinin kırsalında MHP ağır basıyor.
CHP ve MHP, genel anlamda oylarını artırmalarına rağmen "bütünşehir" uygulaması ile bazı belediyelerini oyu azalan AK Parti'ye kaptırabilir. Eğer bu olasılık gerçekleşirse AK Parti ve BDP yerel seçimlerden diğer partilere oranla daha şanslı çıkabilirler.
TÜRKİYE'NİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUM
Son zamanlarda yaşanan tüm olumsuzluklardan ve gerginleşen ortamın verdiği zarardan AK Parti hükümeti de payını alıyor. Bu durum partinin oylarında bir miktar düşüşe neden oldu. Ama bu düşüş ne seçmen desteğinde dramatik bir azalmaya yol açtı ne de hükümeti düşürecek düzeyde.
AK Parti'ye süren toplumsal desteğin nedenini anlamak, Türkiye siyasetinin doğasına da ışık tutacak. Çok açık ki bugün ülkemizde hızla ve keskinleşerek süren bir çekişme var. Bu durum hem halk nezdinde hem de cumhurbaşkanlığı katında algılanıyor. Nitekim İtalya ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Gül basına şöyle demişti: "Biz 3-4 sene önce çok parlayan ışığımızla dostu da çok olan bir ülkey(dik)… Önemli olan bizim kendimizi toplamamız, bugün tartıştığımız konulardan çıkmamız, kendi kendimize zarar vermememiz."
BATI'DA OLSAYDI, HÜKÜMET ÇOKTAN GİTMİŞTİ
Bir yanda ciddi oranda yolsuzluk ve yozlaşma olduğu algısı kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkıyor. Diğer yanda dış politika, özellikle Suriye, konusundaki memnuniyetsizlik sıkça dile getiriliyor. Medya ve yargı üzerinde yürütmenin etkisinden kaygı duyulurken son bir hamle ile hükümet, aleyhine olan her türlü eleştirinin sosyal medyaya yansımasını engelleyecek yasal mevzuatı devreye soktu. Bunların birleşik etkisi Batı'da bir hükümeti çoktan götürürdü. Ama Türkiye'de böyle olmuyor. Üstelik AK Parti yerel seçimlerde fazla fire vermeyecek gibi görünüyor.
YAŞANANLAR SEÇMENİ NEDEN ETKİLEMİYOR? AK PARTİ'NİN OYLARI NEDEN DÜŞMÜYOR?
Çok kişiyi, hele yabancıları şaşırtan bu sonucun anlaşılması çok önemli. Yanıt biraz Türkiye'nin siyasal kültüründe gizli. Biraz da AK Parti'nin seçmeni için ne ifade ettiğiyle ilgili.
Doğu Ergil, seçmenin neden AK Parti'ye oy vermeye devam ettiğini şöyle açıklıyor:
TÜRKİYE'NİN SİYASAL KÜLTÜRÜ DEVLET MERKEZLİ, DEVLETE İSYAN HARAM
Türkiye siyasal kültürü devlet merkezli. Tüm güç ve yetkiler, resmi kurumlarda toplanmıştır ve resmi kadrolar tarafından kullanılır. Toplum tabi unsurdur ve seçimler dışında politika (günlük hayatın nasıl ve hangi esaslara göre yönetileceği olgusu) dışında tutulmuş.
Devlet düzenleyen, koruyan ve lütuflarıyla gönendiren, hışmıyla cezalandıran ve bunları yaparken "hikmetinden sual edilmeyen" üst otorite. (Yakın zamana kadar anayasamızda devlet "kutsal" olarak nitelenirdi.)
Ya bu işlevleri ifa ederken devlet, ölçüyü kaçırır ve halka zulüm yapmaya başlarsa? Bu soruya araştırma eklerinde verilen yanıt şöyle: "İsyanın zararı, zulmün zararından daha çoktur. Devlete hükümete isyan etmek haramdır. Zulümle zalimlikle mücadele edilmez. Güzelce mücadele edilir. Eğer zulüm artarsa insan haklarının olduğu başka bir ülkeye gidilir. Bu da olmazsa SABIR ve İTAAT EDİLİR. (Devlete karşı çıkış) insanların başına beladır."
Bir başka değerlendirme de şöyle: "Devleti ebed için -haklı da olsanız- susmalısınız. Devletin bekası daha önemlidir. Nice kişiler kendini devlet uğruna feda etmiştir."
BU TUTUM DİNDAR/MUHAFAZAKAR KESİM ARASINDA YAYGIN
Bu beyan demokratik itiraz ve temel haklarını talep etmek konusunda bir toplumun ne kadar edilginleştirildiğinin açık ifadesidir. Ama bu tutum özellikle dindar/muhafazakar kesim arasında yaygındır. AK Parti'nin tabanını da büyük ölçüde bu kesim oluşturuyor.
Partinin önemli bir nüfus dilimi için önemi ve anlamı da tabandan gelen şu ifadelerde saklı: "Başbakanım kıskananlar çatlasın, senin zamanında Müslümanlar gün yüzü gördü. Namaz kılana irtica etiketi kılıç gibi bekliyordu. Başörtüsü birilerine batıyordu."
BİR LİDER BÖYLE DOĞDU
"Eskinin partileri ve kaymak tabası, yıllarca bu ülkenin kanını emdiler. En güzel yerlerde oturup, güzel arabalara, devletin en güzel yerlerine yerleştiler. %20lik cüsseleriyle,%80lik Müslümanlara hep eziyet edip hor gördüler. Ama bir Anadolu çocuğu çıktı ve bunların bütün oyunlarını bozdu. Dedi ki 'artık söz milletindir.' Ama onlar millet iradesini hiçe saydılar; yeri geldi askeri darbelerle, yeri geldi hukuk darbesiyle milletin liderini indirmeye çalıştılar. Lider dedi ki 'Kefen giydik'; halk da dedi ki, 'Biz de senin yolunda ölüme hazırız'. Bir lider böyle doğdu işte!"
"KEFEN, ÖLMEK, İSTİKLAL MÜCADELESİ" VARLIKSAL SAVAŞIN SİMGELERİ
Bu beyanda iki konu öne çıkıyor. Biri sınıfsal. Hep "dışarıda ve aşağıda tutulmuş" ve "yukarıdakilere" öfkeyle bakan bir toplumsal eşitsizlik duygusunun dışa vurumu söz konusu. İkincisi bizim için ölümü göze alan adama biz de canımızı veririz duygusu. Bu da siyasetin bir kader paylaşımı ve birlikte yaşama sanatı değil, var olma ve varlığı için ölümüne çatışma zemini olarak görülmesi durumu. Kefen, ölmek, istiklal mücadelesi hep varlıksal bir savaşının simgeleri.
TÜRKİYE BU ANLAYIŞI DAHA AŞAMADI
"Bir siyasetçinin iki gömleği olmalıdır; biri bayramlık, diğeri idamlık" sözü, siyasetin kurallara göre yürüyen bir rekabet alanı değil, varlık-yokluk mücadelesinin verildiği, hiçbir belirgin kurala tabi olmak zorunluluğunun olmadığı savaş türü olduğunun itirafıdır. Ne yazık ki Türkiye bu anlayışı daha aşabilmiş değil. Bir yandan darbeler, diğer yandan sürekli demokrasi için elzem olan kuvvetler ayrılığını askıya alan güç birliği arayışları, ülkemizin kanun devletinden hukuk devleti olmasına olanak bırakmadı.
Bu mücadele içinde cumhuriyetin kuruluşundan beri "Türkiye'nin karanlık yüzünde" kalan/bırakılan kitlelerin son yıllarda merkeze doğru hareketlenmeleri ve özellikle AK Parti iktidarının "ışığında" (parti simgesinin ampül olması da anlamlıdır) yoksun kaldıkları tanınırlık/görünürlük, güç ve refaha kavuşmaları, partiyi onlar nezdinde bir kurtarıcı, bir bani ve varlıklarının güvencesi haline getirdi.
YAŞADIKLARI ALTIN ÇAĞI KİME BORÇLU OLDUKLARININ BİLİNCİNDELER
Yakın zamana kadar aşağılanan, horlanan kültürel değerleri, dindarlıkları, muhafazakarlıkları ve taşralılıkları artık ülkenin makbul hatta giderek yaygınlaşan özellikleri oldu. Dolayısıyla kazandıkları güç ve servete bir de itibar eklenince dünün mağdur çoğunluğu, bugünün muteberleri olarak yaşadıkları "altın çağı" kime borçlu olduklarının kuvvetle bilincindeler.
Parti kaybederse kazanılmış konumlarını yitireceklerine o kadar inanıyorlar ki, anayasa, yolsuzluk, dış politikadaki tıkanma hatta bir noktaya kadar ekonomik sıkışmaya aldırmıyorlar.
Bu duyguyu şu seçmen ifadesi açıkça ortaya koyuyor: "Ne oldu çapulcu, darbeci ve icazetçiler? 10 yıldan beridir kurulan komplolar işe yaramadığı için mi deliriyorsunuz.... Size tek bir söz söylenir: Asıl sizsiniz gerici, örümcek beyinli ve adaletsiz olan. Asıl sizsiniz halk sömürücüleri ve yetim hakkını yiyenler. Yetim hakkı yiyenleri arıyorsanız 1990-2000 arasına ve iktidar ve iktidar ortakları kim o yıllara bakın. Siz istediğiniz kadar atın tutun; oyunuz %25 o kadar. Gerçekleri tarih yazar; biz 'adam gibi bir adamın izindeyiz.'"
Geçmişe karşı öfke, eski kurum ve kadrolara duyulan hınç siyaseti olağanüstü bileme, keskinleştirme ve kuralsızlaştırma eğilimindedir.
BU YÜZDEN SEÇİMLER SİLAHSIZ SAVAŞLARA DÖNÜŞTÜ
O nedenle seçimler bir tür silahsız savaşlara dönüştü. Dil silahın yerini aldı ve karşı tarafı yok sayan veya etmeye çalışan bir işlev kazandı. Görüntülü ve sesli kasetler, onları bastırmak için keyfi yasalar ve tasarruflar bu savaşın diğer silahları.
Bu tahlilin ışığında neden AK Parti'nin fazla bir oy kaybına uğramadığı anlaşılabilir. Bu partinin kendi seçmenine sunduğu şeyleri sunacak ve ondan daha geniş bir kitleyi umutlandıracak politika önerileri ile ortaya çıkacak bir parti olmazsa, AK Parti ülke ve dünya gerçeklerinden kopup ülkeyi yönetemez hale gelinceye kadar alternatifi olmayacak gibi görünüyor.