Soruşturmanın Aynı İsimle Devam Etmesi Tesadüf Değil"
MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Sarıyaşar: "Başbakanı ve en yakınındaki kişileri bir ülke ajanlığıyla suçlamak adına, 2000 yılında yapılan Umut Operasyonu'nun devamı niteliğinde 2011 yılından beri hukuksuz dinlemeler yapılmıştır.
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar, "Selam Tevhid" soruşturmasına ilişkin "Başbakanı ve en yakınındaki kişileri bir ülke ajanlığıyla suçlamak adına, 2000 yılında yapılan Umut Operasyonu'nun devamı niteliğinde, 2011 yılından beri hukuksuz dinlemeler yapılmıştır. Söz konusu soruşturma dosyasının aynı isimle devam etmesi tesadüf değildir" dedi.
MAZLUMDER İstanbul Şubesi'nde 2000 yılındaki "Umut Davası" olarak da bilinen "Selam Tevhid Örgütü" davasında yargılananların katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda konuşan Sarıyaşar, "Selam Tevhid Örgütü" davasının bazı yazarlar ve basın yayın organları tarafından yeniden gündeme taşındığına dikkat çekti.
Sarıyaşar, 2000 yılında yürütülen Umut Operasyonu ve ilgili Selam Tevhid Davasının aydınlatılması için çağrıda bulundu.
Son günlerde yeniden "Selam Tevhid Örgütü" ismiyle yürütülen operasyona değinen Sarıyaşar, "Yoğun bir şekilde kamuoyu önünde yargısız infazlar yapılmakta. Kamuoyu önünde, kişilerin kişilik hakları, ailelerinin hakları, yargı yoluyla çiğnenmiş onca haklarının üzerine, yargısız infazlarla tekrar bu konu gündeme getirildi" dedi.
Dernek tarafından hazırlanan basın açıklamasını okuyan Sarıyaşar, şöyle devam etti:
"Başbakanı ve en yakınındaki kişileri bir ülke ajanlığıyla suçlamak adına 2000 yılında yapılan Umut Operasyonu'nun devamı niteliğinde 2011 yılından beri hukuksuz dinlemeler yapılmıştır. Söz konusu soruşturma dosyasının aynı isimle devam etmesi tesadüf değildir. Var olduğu iddia edilen Selam Tevhid örgütü adıyla yürütülen ve birbiriyle alakasız binlerce insanın dinlenmesi üzerinden delil icadıyla yürütülen bir soruşturma dosyasıyla kirli bir ortam oluşturulmak istendiği açıktır."
Sarıyaşar, Umut Operasyonu'ndaki hukuksuzluklar net olarak ortaya konmadan, 2011 yılındaki dinlemelerin araştırılması ve Başbakanca dillendirilen darbe girişimi iddialarının soruşturulmasının beyhude bir çaba olacağını söyledi.
"Fidan'ı koltuğundan indirmek amacıyla gerçekleştirildi"
O dönemdeki davanın avukatlarından Cüneyt Toraman, 2000 yılındaki davadaki avukatlardan biri olduğunu anımsattı.
Toraman, 2011 yılında başlatılan "Selam Tevhid" soruşturmasının ise aslında 2010 yılında başlatılmış olduğunu ve bu soruşturmanın tamamen çakma olduğunu vurgulayarak, "Tek bir tane terör eylemi veya eylem hazırlığı yoktur. Hakan Fidan'ı koltuğundan indirmek amacıyla gerçekleştirildiğini düşünüyorum. Türkiye'de ne kadar 'İslamcı' denilebilecek grup, cemaat varsa, hepsi bu torbanın içine sokulmuş. 28 Şubat'taki 18 irticai terör örgütüne rahmet okutacak kadar, çok sayıda insan var. Bir iki tane grup ve cemaat hariç hemen hemen hepsi diyebiliriz. İnsandan örgüt oluşturmaya çalışıyorsunuz. Akla zarar bir yorum bu" diye konuştu.
Uğur Mumcu, Bahriye Üçok gibi faili meçhul cinayetlere de değinen Toraman, "Laik önderlerin, aydınların cinayetlerinin faili, kesinlikle devletin içindeki derin yapılardır. İsim isim de bilindiğine inanıyorum. O kozmik odalara girilirse, kimlerin öldürdüğü ortaya çıkacaktır" dedi.
"Birtakım komplolar, tezgahlar tuzaklar var"
Fatih Akıncılar Derneği Onursal Başkanı Mehmet Şahin de hükümetin yasa dışı dinlemeler konusunun üzerine gittiğine dikkati çekerek, "2011 yılından sonra ortaya çıkan Tevhid Selam dinleme meselesi çözülmeye çalışılıyor. Pek çok gözaltı var. Bugün dahi bir polis memuru, terörle mücadele şubesi müdürü tutuklandı" dedi.
Şahin, 2011 yılındaki "Tevhid Selam Örgütü" operasyonuna ilişkin şunları söyledi:
"Başbakana ulaşacak kadar bir örgüt ağı var. Hayatta bir kez bile birbirini görmemiş, birbirinin isimlerini bilmeyen insanları aynı örgüt çerçevesinde dinlemeler var. Hazırlanan birtakım komplolar, tezgahlar tuzaklar var. Yine aynı algı. Eğer bu operasyon tamamlanmış olsaydı, Başbakan buna karşı ciddi bir tepki koymamış olsaydı, belki de bu ülke yeni bir Selam Tevhid operasyonuyla karşı karşıya kalmış olacak, Başbakan ve MİT müsteşarı dahil pek çok masum insan, bu işin içine dahil edilerek, belki de yeniden cezaevlerine tıkılmış olacaktı."
-"Bir kısım medya maalesef tekrar içeri girmemizi istiyor"
Abdulhamid Çelik ise yapılan bir açıklamaya göre 1993 yılından beri dinlendiklerine işaret ederek, "1993'ten beri takip ediliyorsak, ciddi iddialar ortaya koyup, bizi tutuklaması lazımdı. Ama maalesef bugüne kadar hiç ciddi bir iddia ortaya konulmuş değil. Herhangi bir belge, bulgu, ortaya koyulmuş değil. Ne ifadeler sırasında, ne sorgu sırasında, ne işkenceler sırasında, ne de mahkeme süreci boyunca hiçbir iddia ortaya konulmuş değil" ifadelerini kullandı.
O dönemde işkenceye maruz kaldığını açıklayan Çelik, şunları söyledi:
"Şu an bile bir kısım medya maalesef tekrar içeri girmemizi istiyor. Eğer istiyorsa yine gireriz, çekinmeyiz. Kendi şahsım adına konuşuyorum, içeri girmekten ve işkenceden korkmuyorum. Çünkü bu ülkede görülecek tüm işkenceleri gördüm. Bunun daha ilerisi yok." - İstanbul