Suikast Timinin Ana Savunması Sürüyor
Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden 'Cumhurbaşkanına Suikast Girişimi' davasında sanıklar esasa ilişkin savunmalarını yapmaya devam ediyor.
Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden 'Cumhurbaşkanına Suikast Girişimi' davasında sanıklar esasa ilişkin savunmalarını yapmaya devam ediyor. Sanıklardan eski MAK'cı Astsubay Serkan Elçi savunma yaptı. Elçi yaptığı savunmasında, "15 Temmuz günü sanıklardan Ekrem Benli ve Yakup Özcan ile birlikte kaldığım bekar evime gittim. Evdeyken arkadaşlarım görev çıktığını ve birliğe çağrıldığımızı, görev için bildirilmediğini söylediler. Birliğe vardığımızda MAK Timi'nin depoda olduğunu öğrendik. Görev hakkında bilgi alamadık. Tim arasında bulunan kıdemli personel, okul komutanının görev hakkında bilgilendirme yapacağını söyledi. Bize dışarıdan bir tim geleceğini onlar için de malzeme hazırlamamız gerektiği söylendi. Okul Komutanı Taner Berber, bize üst düzey terör örgütü liderine yönelik bir operasyon yapılacağını söyledi. Taner Berber, bizim tim olarak emniyet görevinde bulunacağımızı belirtti. Tim geldi ve depoda kuşanmaya başladı. Depoda kuşanan tim arasında bir kişinin yanına yaklaştığımda yakasında bulunan isimlikte Sönmezateş soyadının yazılı olduğunu gördüm. Bu kişinin Gökhan Şahin Sönmezateş olduğunu anladım. ve arkadaşlarıma timde MAK'ın en rütbeli subayının da bulunduğunu söyledim. O ana kadar olaylardan haberim yoktu. Konuşmalar esnasında kirli sakallı bir kişi operasyonu yürüteceğini etrafındakilere açıklıyordu. Daha sonra bu kişinin Şükrü Seymen olduğunu öğrendim. Operasyonu yürütecek binbaşının başka bir açıklaması olmadı. Hazırlıkların ardından helikopter pistine gittim. Olay yerine varınca şaşırdım. Çünkü deniz kenarında evlerin bulunduğu bir yerdeydik. Oysa bize binanın bulunduğu sakin bir bölgenin yeri gösterilmişti. Tek sıra halinde ilerlerken oteller bölgesinde ateş sesleri duyduk ve hemen siper aldık. Bir süre sonra elleri havada sivillerin bize doğru geldiğini gördük. Sayı artmaya başlayınca timin tehlikeye girmemesi için bu kişilerin üzerlerinde elbiselerinin haricinde bulunanları alarak bir kenarda topladık. Halen dışarıdan ateş açılmaya devam ediliyordu. Otelin etrafının polis tarafından sarıldığını gördük. O esnada helikopter sesi duyduk. Helikopterin bizi almaya geldiğini anladık ve sahile gittik. Üzerimizde el bombaları ve bomba atarlar vardı. Eğer biz istesek el bombası ya da bomba atarı kullanarak 6 yere atsak 30 metrekarede bulunan canlıları yok ederdik. Ama bunu yapmadık. Otel binalarının arasından karayoluna çıktık. Bölgedeki bir dağa doğru tırmanmaya başladık. Tırmanışta Şükrü Seymen'in yanındaki bir yüzbaşıya 'ani bir şekilde karşıma çıktı, elinde silah vardı' dediğini duydum. Zaten bunu savcılıktaki ifademde de söyledim" dedi.
Elçi savunmasının devamında, "Ev arkadaşlarım ile timden ayrılarak farklı yöne ilerledik. Arı kovanlarının bulunduğu bir bölgede bir baraka vardı. İçeride kot, ayakkabı ve tişört buldum. Kotu keserek şort haline getirdim ve bunları üstüme giyerek şehir merkezine yiyecek almaya gittim. Döndüğümde barakanın etrafında jandarma timini gördüm. Arkadaşlarımın yakalandığını düşündüm. Daha sonra oradan ayrılarak sahile gittim. Denize bakarak saatlerce oturdum. Her şeyin bir rüya olduğunu uyanınca bunların sona ereceğini düşündüm. Daha sonra otostop ile Muğla'ya, oradan da aynı şekilde Denizli'ye giderek nenemin evinde ailemle buluştum. Sonra da İzmir TEM'i arayarak teslim oldum" dedi.
(Bekir Tosun/İHA)