Tarihçi Uğurluel: "Allah Rızası İçin Yapılan Eserleri Bara, Pavyona Çeviriyoruz"
Samsun’da İlkadım Konferansları Okur-Yazar Buluşması etkinliğinde konuşan Tarihçi-Araştırmacı-Yazar Talha Uğurluel, Kanuni Sultan Süleyman’ın, annesi Hafsa Sultan’ın Marmaris Kalesi, yanına askerler için yaptırdığı kervansaraya ‘Sultan Bar’ isminde bir yer yapıldığını söyledi.
Samsun'da İlkadım Konferansları Okur-Yazar Buluşması etkinliğinde konuşan Tarihçi-Araştırmacı-Yazar Talha Uğurluel, Kanuni Sultan Süleyman'ın, annesi Hafsa Sultan'ın Marmaris Kalesi, yanına askerler için yaptırdığı kervansaraya 'Sultan Bar' isminde bir yer yapıldığını söyledi.
İlkadım Konferansları Okur-Yazar Buluşması etkinlikleri kapsamında 'Yazar Okullarda' sloganıyla, Tarihçi-Araştırmacı-Yazar Talha Uğurluel, Kanuni Sultan Süleyman konulu söyleşisi ile Samsunlu okurlarıyla buluştu. Ondokuzmayıs Anadolu Lisesi Konferans Salonu'nda düzenlenen söyleşinin açılış konuşmasını yapan İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok, "Tarih, bir milletin hafızasıdır. Hafızasını kaybeden bir insanın nasıl geleceği olmazsa, tarihini bilmeyen milletlerinden de geleceğinin olması mümkün değildir. Tarih, insanlığın, yaşadığı olayları sonuçlarını tahlil ederek ders ve ibret almasına imkan sağlayan, milletlerin istikbal yollarını aydınlatan eşsiz bir meşaledir. Meşhur tarihçi, sosyolog ve devlet adamı İbn-i Haldun'un da ifade ettiği gibi, 'Geçmiş hadiseler, gelecek olanlara; suyun suya benzemesinden daha çok benzer'. Bu sebeple tarihi, sadece kuru bir hadiseler yığını olarak anlamak, büyük bir hatadır. Tarih, olaylar ve sonuçlarıyla geçmişle gelecek arasında bağ kurarak yolumuzu aydınlatan kıymetli bir ilimdir. İnsana, sebep ve neticeleri iyi tahlil ederek geleceğe emin adımlarla ilerleme fırsatı kazandırır. Dünya'ya hak, adalet, hoşgörü dağıtarak tüm insanlığa üstün bir medeniyet sunan ecdadımız Şeyh Edebali Hazretleri'nin, Osman Gazi'ye yaptığı şu nasihat de bu hakikatin bir ifadesidir. 'Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın!'. İşte bu şekilde manevi değerlerle beslenen milletlerin kökleri sağlam, geleceği aydınlık olur. Öyle ki, toplumun bütün hücreleri, ancak bu köklerden beslendikçe yaşar, gelişir ve meyve verir. Unutulmamalıdır ki, bir millet, gerçek tarihini, maddi ve manevi rehberlerini tanıyıp bunları layıkıyla takdir edebildiği müddetçe 'büyük millet' demektir. Bu sebeple yetişen genç nesiller, kendi tarihlerini, başkalarının tarihlerinden daha iyi bilir, geçmişten de gerekli dersleri alırlarsa, gelecekten endişe edilmez. Tarihini kötüleyen, öz değerlerine yabancılaşan, geçmişteki büyük kahramanlarını hain, hainleri de kahraman ilan eden bir nesil yetişirse, Allah korusun, geleceğimiz karanlık ve endişe verici olur. Çünkü maziden beslenmeyenlerin geleceği, hiçbir zaman emniyet altında olmamıştır. Dolayısıyla köklerimiz maziye, dallarımız istikbale uzanmalıdır" dedi.
"FANTASTİK OSMANLI DİZİLERİNDE MANZARAYI BİLİYORSUNUZ, ABUK SABUK BİR MANZARA SEYREDİYORUZ"
Kanuni Sultan Süleyman'ın annesinin Kırım Tatarı olduğunu ifade eden Talha Uğurluel, "Anadolu'da bir hadise vardır; genelde evlendirecek oğlu-kızı olanlar, oğluna kızına bir aday ararken kendi memleketinden, köyünden, toprağından ararlar. Kanuni'nin annesi Hafsa Sultan da evlilik yaşına geldiği oğluna nerden kız bulacak, tabii ki Kırım'dan bulacak. Hürrem Sultan'ın Kırım Sarayı'ndan net bir şekilde bilgimiz dahilinde. Tüm bunları göze aldığımızda 2016'da bize empoze edilen uyduruk bir Osmanlı tarihi. Dizileri romanları kastediyorum. Bir de işin gerçeğine bakıyorsunuz çok farklı şeyler. Televizyonlarda izlediğimiz fantastik Osmanlı dizilerinde manzarayı biliyorsunuz; hatunların işi gücü Topkapı Sarayı'ndalar, akşama süsleniyorlar, 'bu gün akşam beni kim çağıracak acaba' diye böyle abuk sabuk bir manzara seyrediyoruz. Halbuki gerçeğe baktığımızda bu kadınların kocalarıyla doğru düzgün oturamadığını görüyoruz. Yaşantıları bize o dizilerdekilerde gösterildiği gibi zevk, sefa, keyif içerisinde değil tamamen bir fedakarlıkla geçmiş" şeklinde konuştu.
"KANUNİ İLE YAHYA EFENDİ SÜT KARDEŞİ"
Uğurluel şöyle devam etti: "Annesi Hafsa Sultan'ın sütü yetmedi. Trabzon Kadısı Ömer Efendi'nin bir oğlu dünyaya gelmişti. Ömer Efendi'nin hanımı hem kendi bebeğini emzirdi hem Şehzade Süleyman'ı. Kanuni'nin sütkardeşi, Trabzon Kadısı'nın oğlu olan bu zat Şeyh Yahya Efendi'dir. Bir insanın sütkardeşi Hacı Bayram-ı Veli, Aziz Mahmud Hüdayi, Yahya Efendi olursa bu insan nasıl yaşar. Devrin bir sürü alimi var. 10 yaşına geldiğinizde size yol gözükür. Sancağa çıkarsınız ve Şehzade Süleyman 10 yaşına gelince Trabzon'dan gemiye bindiriliyor doğru annesinin memleketine annesiyle birlikte Kırım'a gönderiliyor."
"CAMİ SATMAK NE KADAR GARİP BİR ŞEYSE VAKIF MALINI SATMAKTA O DERECE GARİPTİR"
Rodos'un Fatih'in de kuşattığını ama alamadığını belirten Uğurluel, "Kanuni İstanbul'dan orduyla birlikte Marmaris'e iniyor, donanmayı Ege'den gönderiyor. Önce Marmaris'e üs olsun diye bir kale yaptırıyor. Meşhur Marmaris Kalesi. Peki, annesi Hafsa Sultan ne yapıyor? 'Oğlumu sefere gönderdim gelinlerle istediğim gibi uğraşırım' mı diyor yoksa severek gönderdiği evladının arkasından dua ederek gözyaşı mı döküyor? Bence sadece ağlayan kadınlar değildi bizim annelerimiz. Hayırlı bir işe giden evladının ardından cebinden üç kuruşunu çıkartıp bu işe yatıran kadınlardı bizim annelerimiz. Yapmadılar mı? Kurtuluş Savaşı'nda bebeğinin üzerindeki battaniyeyi mermilerin üzerine örten bu analar, 500 sene önce oğlunun bir Rodos seferinde kalenin yanına ekser evlatları konaklasın diye bir kervansaray bile yaptırdılar. Yapım amacının yapıldığı tabelası var yanında. Ne yazıyor, 'yapım amacı Rodos seferi sırasında konaklama'. İnsan neye üzülüyor biliyor musunuz? Bu insanları dizilerde, romanlarda yerin dibine soktuğunuz gibi onların yüzyıllar önce Allah rızası için hayır adına yaptırdıkları eserleri bara, pavyona çeviriyoruz ve utanmadan adına da 'Sultan Bar' diyoruz. En son 8 ay önce gittim Marmaris'e hala bu şekilde durmaya devam ediyor 'Sultan Bar'. Hafsa Sultan 'benim evlatlarım sabahlara kadar içip sarhoş olsunlar' diye mi yaptırmıştı burayı. İnsan gerçekten üzülüyor. Bu konuyla alakalı Muğla valimizle de görüştüm. Kaymakamımızla da görüştüm sonra bana döndüler. 'Talha bey, burası özel mülk olmuş, satmışız orayı' dediler. Cami satmak ne kadar garip bir şeyse vakıf malını satmak da o derece gariptir" ifadelerini kullandı.
Söyleşinin ardından İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok, Talha Uğurluel'e hediye takdiminde bulundu. - SAMSUN