Trafik Güvenliği ve Medya Paneli (1)
8. Karayolu Trafik Güvenliği Sempozyumu ve sergisi etkinlikleri kapsamında Trafik Güvenliği ve Medya konulu panel düzenlendi.
8. Karayolu Trafik Güvenliği Sempozyumu ve sergisi etkinlikleri kapsamında Trafik Güvenliği ve Medya konulu panel düzenlendi.
Panele, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ali Çelik, Anadolu Ajansı (AA) Türkiye Haberleri Yayın Yönetmeni Hasan Öymez, TRT Haber ve Spor Yayınları Daire Başkanı Yaşar Taşkın Koç, gazeteci yazar Avni Gürel ve Faruk Bildirici ile NTV sunucusu ve gazeteci Oğuz Haksever katıldı.
Panelin moderatörü Koç, bundan 100 yıl önce trafik cezası diye bir şey olmadığını, muhtemelen ilk cezayı yiyen sürücünün de şoka girdiğini belirterek, söz konusu sürücünün 30 kilometre hıza ulaştığı için ceza yediğini anlattı.
Herkesin trafikte "Bu ne yapıyor?" denilen sürücülerle karşılaştığını ifade eden Koç, başından geçen bir olayı katılanlarla paylaştı.
Koç, trafik güvenliğinin sürücülerin kendi kendilerine almak zorunda kaldığı, karşısındaki sürücülerin yapabileceği hataları öngörmeye çalışarak onların yerine de sürücülük yaptığı bir duruma döndüğünü kaydetti.
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Çelik, toplumun yaşadığı sıkıntıları insanların günlük hayatları içerisinde idrak edemediğini ancak başına geldiğinde konunun öneminin farkına vardığını söyledi.
"Hayata yol ver" kampanyasının önemini başına gelen bir olayın ardından fark ettiğine işaret eden Çelik, vefat eden babasını Uşak'tan ambulansla Ankara'ya getirirken kent girişinden itibaren ambulansa yol verilmesi gerektiğini bilmeyen sürücüler nedeniyle yaşadığı çaresizliği dile getirdi.
"Emniyet kemeri meydan okuma değil, sevdiklerimize değerin göstergesi"
Sürücülerin trafikte birbirine saygı duymasına ihtiyaç olduğunu ifade eden Çelik, medyanın insan davranışları üzerine çok büyük etkisi olduğunu belirterek, "Bu önemi ortaya çıkaracak en temel unsur medyadır. Farkında olmadan davranışlarımızı değiştirmemiz üzerindeki güç medya." diye konuştu.
Çelik ayrıca, "Bazen gerçeklik, doğru yaratılan algının altında kalıyor. Trafikte saygıyı, hayatımıza saygı, kendimize saygı konusunu medya ile destekleyerek hayatımızın bir parçası haline getirebiliriz. Bu inançla hareket ettiğimiz zaman sorunun çözümüne katkı olacağını düşünüyorum." dedi.
Başta, medyanın konuya ilişkin verilen haberleri olmak üzere herkesin kendisini sorgulaması gerektiğine dikkati çeken Çelik, emniyet kemeri takıp takmamanın hayata meydan okuma değil, insanların boynunun borcu ve sevdiklerine verdiği değerin göstergesi olduğunu kaydetti.
Trafik kazalarının meydana geliş nedenleriyle medyada yansıtılması gerektiğini söyleyen Çelik, toplumsal algı ve farkındalığın sağlanması gerektiğini vurguladı.
"Dünyada güvenlik kemer tokasının satıldığı ülke yok herhalde"
Gazeteci yazar Gürel, değişimin taklitle başladığını, insanın iyi olanı taklit ettiğini belirterek, taklidin zamanla alışkanlığa, alışkanlıkların ise huy haline gelmesiyle insanların değiştiğini dile getirdi.
İlköğretim okulu öğrencisi torununun arabaya bindiğinde kendisini kemer takması için uyardığını anlatan Gürel, "Dünyada güvenlik kemer tokasının satıldığı ülke yok herhalde. Türkiye'de satılıyor." dedi.
Türkiye'de insanların kurallı yaşamaya direndiğini ifade eden Gürel, "Polis durduğunda idare et diyoruz. Aslında kuralı benim için uygulama diyoruz. Kurallı yaşamaya alışmak bizim temelde bir problemimiz, sadece trafikte değil hayatın her alanında temelde sıkıntımız." diye konuştu.
Kazaların insan hatasından meydana geldiğine işaret eden Gürel, gelişmiş ülkelerde hem kaza oranının hem de insan hatası oranının Türkiye'den daha az olduğunu bildirdi.
"Rakamlar trafik terörü tanımlamasının ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyor"
AA Türkiye Haberleri Yayın Yönetmeni Öymez, Türklerin dünyanın en saygın ve misafirperver milleti olduğunu ancak bu durumun trafikte tam tersine döndüğünü kaydetti.
Öymez "Son 10 yılda meydana gelen 11 milyon 361 bin 191 trafik kazasında yaklaşık 50 bin kişin hayatını kaybetti. Bu, PKK teröründe son 30 yılda kaybettiğimiz insan sayısına denk bir rakam. Rakamlar trafik terörü tanımlamasının ne kadar doğru bir kavram olduğunu ortaya koyuyor." diye konuştu.
Kazaların oluş nedenlerinde ilk sırayı aşırı hızın aldığını belirten Öymez, Türklerin aceleci bir millet olduğuna ve trafikte canavara dönüştüğüne dikkati çekti.
Çocukların ebeveynlerini trafik kurallarına uymaları konusunda ikaz ettiğini dile getiren Öymez, çocukların 18-20 yaşlarına geldiğinde aynı hassasiyeti devam ettirip ettiremeyeceklerinin de sorgulanması gerektiğini ifade etti.
Öymez, trafik sorunun sadece polis tarafından çözülecek bir sorun olmadığını vurgulayarak, çocuklarda trafik bilincinin "kırmızıda durulur, yeşilde geçilir"den öteye taşınması gerektiğini bildirdi.
"Tahammül kültürü ile vicdan eğitimi verilmeli"
Yurt dışında çocuklara verilen eğitimde ilk olarak özür dileme, teşekkür etme ve sırada beklemenin öğretildiğini anlatan Öymez, bu eğitimin "tahammül kültürünü" geliştirdiğini söyledi.
"Trafik kazalarına neden olan bizdeki en büyük eksiklik işte bu tahammül kültürünün olmayışı." diyen Öymez, tahammül kültürü ile çocuklara vicdan eğitimi verilmesinin de önemine işaret etti.
Öymez, cezaların arttırılmasının caydırıcılık sağlayacağını ancak mobese ve kameraların bulunmadığı yerlerde bunun mümkün olmayacağını belirterek, çok yönlü bir eylem planı hazırlanması gerektiğini kaydetti.
Öymez, Karayolları Trafik Güvenliği Kurulunun daha aktif bir yapıya kavuşturularak yetkilerinin artırılmasının önemine dikkati çekti.
"Eleştirileri artı değere çevirebiliyoruz"
Hürriyet gazetesi yazarı Bildirici de toplumun her kesimi tarafından zaman zaman suçlu olarak görülen medyanın bir mensubu olduğunu, eleştirilerden mutlu olduğunu çünkü bu eleştirileri artı değere çevirebildiklerini söyledi.
Medya olarak kamu denetimi sağlamak için yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren Bildirici, insan hayatını çok önemsediklerini, gazetecilik mesleğinin "kıblesinin" de her zaman insan olduğunu kaydetti.
Bildirici, gazetecilerin haber yaparken sonuçlarını çok düşünmediğini ifade ederek, trafik haberlerinin farklı olduğunu ve içerisinde insan unsuru bulunduğu için istisnaların devreye girdiğini belirtti.
Anadolu Ajansı ile iş birliği yaparak 10 maddelik trafik kazaları yazım klavuzu hazırladıklarını anlatan Bildirici, "Biz haberleri yazarken kaza yapan aracın firmasının adını yazacağız. Bunu yaparken tabii ki o firmayı suçlamayacağız. Hakimlik, savcılık, polislik yapmayacağız. Bizim işimiz olayı anlatmaktır." diye konuştu.
"Trafik kazaları toplum sağlığı problemi"
NTV sunucusu ve gazeteci Haksever de panele katılmadan önce yaptığı araştırmalarda karşısına Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çalışmalarının çıktığını söyledi.
Haksever, DSÖ'nün yol güvenliğine bakış açısı için büyük çaba sarf ettiğini belirterek, örgütte trafik güvenliğine Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Dairesinin baktığını kaydetti.
"Dünya Sağlık Örgütü trafik güvenliğini bir toplum sağlığı sorunu olarak görüyor" diyen Haksever, dünyada 1 milyon 300 bin kişinin her yıl trafik olaylarında öldüğünü, yaralı sayısının ise 20 ila 50 milyon olduğunu bildirdi.
Haksever, trafik olaylarının ani ölümlerde 9, hastane ölümlerinde ise 10. sırada yer aldığını ifade ederek, Sağlık Bakanlığının işin içerisinde daha fazla yer almasının önemine işaret etti.
Haksever, DSÖ'nün, "Medyayı parası ödenecek, rica edilecek, istekte bulunulacak bir organ olarak görmeyin, ortağınız olarak görün." şeklinde öneride bulunduğunu da aktardı.
Türkiye'de yayınlanan kamu spotlarının kaliteli olmadığı eleştirisini getiren Haksever, sosyal medyanın da sorunun çözümü için yeterince kullanılmadığını vurguladı.
Türkiye'de otomobil programlarının "hızı kutsadığına" dikkati çeken Haksever, bir diğer sorunun trafikte durdurulan ve "Sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyen kamu görevlileri olduğunu belirterek, "Trafik yetkililerinin arkalarında devlet otoritesinin desteğini tam anlamıyla gördüklerine inanmıyorum." dedi.
Haksever, haber sunarken "trafik kazası" yerine "trafik olayı" ifadesini kullandığını, bu yaklaşımın trafik güvenliğinin sağlanmasına katkı sağlayacağına inandığını dile getirdi.