Trenin Hikâye Toplayıcıları
Hürriyet Hakkımızdır/tren Özgürlüktür Treni Dün Yine Yollardaydı. O Yüzden Bugünkü Haberler Benim İçin ve Www.hurriyettreni.org Sitesindeki Bloglardan Oluşuyor. Gaziantep Haberleriyle Buluşmak Üzere...
Hürriyet Hakkımızdır/Tren Özgürlüktür Treni dün yine yollardaydı. O yüzden bugünkü haberler benim için ve www.hurriyettreni.org sitesindeki bloglardan oluşuyor. Gaziantep haberleriyle buluşmak üzere...
Teklİf önce Akbank Çocuk Tiyatrosu’ndan Sibel Altan’dan geldi, “Yaa Neşe, senin her gün herkese verdiğin şu aile içi şiddet seminerini biz de alabilir miyiz? Bunun için ne yapmamız gerekir?”
“Talep etmeniz ve toplanmanız yeterli” dedi Neşe (Hacısalihoğlu), “Uzun saatler yolda olduğumuz bir gün yapalım!”
Bu tren çok uzun, tam 15 vagon. İçinde 15’ten fazla kurumun temsilcileri var, yaklaşık 80 kişi. 9 Eylül’den bu yana yollardayız, tek tük de olsa hâlâ birbirini tanımayan ya da ne iş yaptığını bilmeyen insanlar var.
Çünkü iş yoğun, her sabah başka bir şehirde uyanır uyanmaz, tüm Tren İnsanları, kendi işini yapmak üzere perona çil yavrusu gibi dağılıyor. Kimi yüzlerce çocukla, kimi “protokol” insanlarıyla, kimi stand tahtalarıyla cebelleşip duruyor.
Program dolu, yaşananlar da kimi zaman ağır. Şehirlerin, insanların hikayelerini toplamak, yüklenmek, o kadar da hafife alınacak bir şey değil. O yüzden akşamları, yorgun insanlarla dolu oluyor tren; kimi stand taşıma, saatlerce ayakta kalma, kimi hayat ve hikaye yorgunu.
Biriktirmek güzeldir
Ama yaş ortalaması gencecik trenin; belli ki çoğu, öğrenmeye, biriktirmeye devam etmek istiyor. Ee bizim tren büyük şans bunun için, doğu-batı, kuzey güney dört bir yanındaki insanlara dokunduğumuz hızlı bir Türkiye turu yapıyoruz. Batıdan doğuya giderken, mevsimler gibi doğanın renkleri de insanların bakışları da değişiyor. Sorular, meraklar, öncelikler farklılaşıyor. Bazen çok uzakken ne kadar yakın olduğunu anlıyorsun, bazen çok yakın sanırken alabildiğine uzak...
Meğer trende de böyleymiş; mesela Nokia’dan Doğuhan, Neşe’nin kim olduğunu, trende ne yaptığını bile bilmezmiş. Her gün garlarda DASK standlarını kurup broşürlerini dağıtan Eren ve Çağlar da “ne oluyor, bu insanlar nereye gidiyor böyle toplu olarak?” diye merak etmişler o akşam.
O yüzden bu “eğitim”, daha doğrusu aile içinde yaşananlarla ilgili doğru bildiğimiz yanlışları düzeltme, başka açılardan bakabilmeyi sağlayan “bilgilendirme” çalışması, yolculuğumuza cuk oturuyor. Ama akşam yemekten sonra, tren sallana sallana giderken konferans vagonuna ulaşmak o kadar kolay olmuyor.
Yol uzun, yemekli vagondan yola çıkıp, Hürriyet’in ofisi salon vagonu ve Coca Cola ile TCDD’nin geceleri karanlık olan vagonlarını aşıp toplantı mahalli Konferans Vagonu’na ulaşmak biraz meşakkat gerektiriyor. Ama bu meşakkatli yolu da eğlenceli hale etirmeyi başarıyor Tren İnsanları...
Sonunda trendeki her ekipten birilerinin olduğu kalabalık, vagonu dolduruyor. En başta aile içi şiddet eğitimini talep eden Akbank Çocuk Tiyatrosu oyuncuları; Hayrettin, Özdemir, Sarp, Sibel, Burcu... Af Örgütü’nden Ela ve Cansu... Trendeki adları maalesef kısaltma kurbanı olup “İstismarcılar”a çıkan Çocuk İhmal ve İstismarı’nı Önleme Platformu’ndan Gözde, Coca Cola’dan Gülten, Hürriyet’ten Zeynep, Daily News’tan Sonya, tren sayfalarımızı yapan Seda...
Sihirli değnek yok ki
Neşe panoya Kadın ve Erkek diye iki bölüm açıyor. Sonra onlara öğretilenlerle, asıl istediklerini karşılaştırmalarını istiyor meraklı öğrencilerinden. Uzun tartışmalar sonucu, bize öğretilenlerle istediklerimizin uyuşmadığı, şiddetin de buradan doğduğu çıkıyor ortaya. Güneydoğu’da kadınların “Aşk ölüm demektir”e inanması, herkesi sarsıyor.
Bu tren yolculuğu sırasında şehirlerin tüm kurum temsilcileriyle yapılan “şiddet çilesi” gösterisi, büyük alkış alıyor. Çünkü öyle güzel anlatıyor ki, şiddet gören mağdurdan başlayan ip, karakol, hastane, savcılık, sosyal hizmetler, sığınma evi yöneticisine doğru uzarken, bir yerde aksama olduğunda mağdurun başına neler gelebileceğini...
Sonraki tartışma, Özdemir’in “Erkeği şiddet kullanmaya zorlayan güç nedir?” sorusundan çıkıyor. Tam o sırada Sarp Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası broşürüyle bir sinek öldürünce, tartışma iyice alevleniyor.
Bir yandan merak edip, bir yandan sorunun büyüklüğü ve çetrefilliği karşısında çökmeye başlayan Neşe’nin gönüllü öğrencileri, eğitim bittiğinde de bırakmıyorlar peşini. Yemekliye dönerken yolda, sonra yemeklide, “Biz ne yapabiliriz, peki nasıl önleyebiliriz?” diye başının etini yiyorlar. Gerçi onlar sabırsız, o geceden sabaha bir şeyler yapıp bir daha şiddetin olmamasını sağlayacak büyülü bir cümle bekliyorlar ama Neşe’nin tek bir cevabı var:
“Doğru bilgi sahibi olup başkalarını da yönlendirerek ve doğru hareketleri yapıp diğerlerine örnek olarak...”
O gece yemekli vagonda, herkesin kendi ya da yakınındaki birinin şiddet hikayesini anlattığı uzun bir gece oluyor. Yemek ekibinin başındaki Akif Çıkat’tan aldığım gizli bilgiye göre alkol tüketimi de bir hayli fazlaymış galiba...
Keşke cin olsam...
Özdemir Çiftçioğlu/Akbank Çocuk Tiyatrosu Bir yıl geçer, mevsimler mevsimleri kovalar, bendeniz ikinci Hürriyet Treni’nde buluveririm kendimi... Geçen yıl Muş’ta oyun bitmiş, akşamın kızıllığında istasyonda dolaşıyordum. Oyunda “Cin” oynuyordum ve ürkek bir sesle irkildim, “Cin amca!” Döndüğümde hayranlıkla bana bakan iki kor gözle karşılaştım: Helin. Kucağıma aldım ve dakikalarca hiç konuşmadan sessizliğin tadını çıkardık. Helin 3 yaşındaydı, ben 49.. Yaş farkı mı! Yoo, ben onun kadar küçüktüm, o benim kadar büyük. Bu sene Muş’ta oyun bittiğinde, “Bir hayranınız sizi bekliyor” dediler, dışarı çıktığımda Helin ordaydı. Bir yıl boyunca birlikte çektirdiğimiz fotografa bakmış ve beni beklemiş! Yine sarıldık, öpmeye doyamadım küçük hayranımı.
Cini oynarken zaman zaman çocukların arasına girip ne istediklerini soruyordum. Doğudaki çocuklar, defter, kalem, kitap, kısaca okumak istiyorlardı. Benden ”babasını” bile isteyen oldu. Ahhh keşke verebilseydim. Batının çocuğu doğunun kavruk, azimli çocuklarından farklıydı. Gerçi bir tanesi, 2.5 yaşında düşmüş dişlerini kırmış, benden diş istemişti! Keşke verebilseydim. Bu yılki oyunda da Patron Hamdi’yi oynuyorum ve yine mutsuz çocukları mutlu etmeye çalışıyorum. Arjantinli yazar Borges’e sormuşlar, “Siz Borges’ misiniz?” diye. “Bazen” olmuş cevabı. Keşke ben de bazen “cin”, bazen “Patron Hamdi” olsaydım da şu çocukları mutlu edebilseydim.
Sormasınlar bir daha bu soruyu
Pınar Altun Coca Cola-Yaşama Dair Vakfı 7-8 yaşlarında, esmerliği yaz sıcağından, kırmızı yanakları kış soğundan gelen, küçük kız çocuğu. Yanıma yanışırken dahi ürkecek kadar korkuyor insandan. Bildiği insanlıktan çok korkuyor... “Abla, kızlar hangi vagonları gezebiliyor?’’ Göze almış gibi olacakları, öylece gelip şansını denemek istedi sanki. Beni en çok bu eminlik yaralıyor sanırım. Gördüğünü bilgi alan, aldığını görgü sayan o beyne girip, yol yol tohum ekmek istedim o an. Yol yol gezip, açmaya korktuğu pencerelerin önce perdelerini aralamak, varsa panjurlarını yıkıp atmak, sonra gerinebildiği kadar açıp camları, önüne de kapanmasın diye ağırlık koymak istedim.
İlk adetinin hemen peşine, evlenip 6-7 yıl sonra, puslanmış, ağırlaşmış bir çift göz, kucağında beyaz kundakta sıkı sıkı sarılmış ondan hallice ufak bir bebekle çıksa karşıma, sormaz mı yine aynı soruyu? Sormaz deyin ne olur! Sen hiç merak etme, her şey daha iyi olacak deyin. Keşke demiş ya Özdemir Abi, başka tondan katılıyorum, keşke...
BUGÜN GAZİANTEP YARIN İSKENDERUN’DAYIZ
HÜRRİYET HAKKIMIZDIR KONSERLERİ 4
Aylin Aslım yarın Antakya’da
Hürriyet Hakkımızdır Konserleri’nin dördüncüsü yarın akşam Antakya Amfitiyatro’da gerçekleşecek. Saat 19.00’da başlayacak bu ücretsiz konserde Aylin Aslım yeni albümü Canını Seven Kaçsın’daki şarkılarıyla Antakyalılar’ın karşısında olacak.