Haberler

Türk Edebiyatı Dergisinin 50 yıllık arşivi Mehmet Akif Ersoy'a ışık tutuyor

Güncelleme:
Abone Ol

Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, "20-27 Aralık Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası" kapsamında çeşitli etkinliklerle anılıyor.

Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, "20-27 Aralık Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası" kapsamında çeşitli etkinliklerle anılıyor.

Milli Mücadele'nin amacını ve ruhunu, milletin birlik ve beraberliği ile bağımsızlık isteğini ve azmini dile getiren İstiklal Marşı'nın kabul edildiği 12 Mart günü ile Mehmet Akif Ersoy'u Anma Haftası etkinliklerine, kamu kurum ve kuruluşları ile yurt dışı temsilcilikleri ve sivil toplum kuruluşları farklı programlarla katılım sağlıyor.

50 yıllık arşiv tarandı

Türk Edebiyatı Vakfı Yayınlarından çıkan "Türk Edebiyatı Dergisinde Mehmet Akif ve İstiklal Marşı" başlıklı kitapta, Türk Edebiyatı Dergisi'nin 50 yıllık arşivi ele alınarak, daha önce yayınlanmış 111 makale yeniden okurların dikkatine sunuluyor. Bahtiyar Aslan'ın yayına hazırladığı kitabın editörlüğünü ise Doç. Dr. Ali Kurt üstlendi.

Üstatlar, Akif'i anlattı

Araştırma, inceleme, röportaj, alıntı ve değerlendirme metinlerinden oluşan çalışmada aralarında Peyami Safa, Eşref Edip, Prof. Dr. Erol Güngör, Cemil Meriç, Ahmet Kabaklı, Osman Yüksek Serdengeçti, Sezai Karakoç, Ayhan Songar, Necmettin Hacıeminoğlu, M. Ertuğrul Düzdağ, Muharrem Ergin ve Beşir Ayvazoğlu'nun bulunduğu birçok ismin yazıları yer alıyor.

"Akif'in şiiri koskoca bir abide..."

Çalışmada "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", "Fatih Harbiye" ve "Cingöz Recai" gibi onlarca unutulmaz esere imza atan Peyami Safa'nın "Cumhuriyet" gazetesinde yer alan 23 Haziran 1936 tarihli yazısına yer verildi.

Peyami Safa, "Akif'e Hasretimiz" başlıklı makalesinde şunları kaydetmişti:

"Akif'in şiiri içinde bir güneş hulasası taşıyan pırlanta kırıntısı gibi ancak üstünde bir kuyumcu parmağının oynayabileceği ince bir sanat işi değil, hayadan yontulmuş, dimdik ve koskoca bir abide zamana ve mesafeye meydan okuyan sapa sağlam bir heykeltraş eseridir. Yarınki nesillerin Çanakkale'de ve Sakarya'da bir abide arayan gözleri, bu toprağın altında kefensiz yatanların bir tek tesellisi olarak onun şiirini görecektir. Mehmet Akif'siz Boğazlar müdafaasının ve İstiklal Harbinin destanı bir vak'anüvisin kaleminden çıkan alelade ve kupkuru bir zabıt varakası halinde kalacaktı. O tarihlerde bütün Türk şairlerinin ne ile uğraştığını soracak olan yarına, Türk edebiyatı namına Mehmet Akif'ten başka hangisi cevap verebilecektir?"

"Akif, başlı başına bir vatandı"

Gazeteci, şair ve yazar Osman Yüksel Serdengeçti de derginin 1982 yılı aralık ayı 110. sayısındaki "Mehmet Akif" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Akif, başlı başına bir vatandı. Meseleleriyle, dertleriyle, felaket ve feryatlarıyla bir vatan. Namık Kemal'in 'Vatan'ı hoş fakat, boş bir kalıptı. Tıpkı onun hürriyet davası ve sevdası gibi biraz mücerret, daha çok edebiyattı. Akif, bu hoş fakat boş kalıbı kendi realitenin keskin hatlarıyla yeniden çizdi. Onu mazlum bir milletin gözyaşlarıyla doldurdu. Namık Kemal'deki hürriyet, Akif'te hilal ve istiklal oldu."

"Akif iliklerine kadar halktandır"

Cemil Meriç de mart 1983 tarihli 113. sayıdaki "İki Düşman Kardeş" makalesinde şair Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerini karşılaştırarak kaleme aldığı yazısında, şunları dile getirmişti:

"Fikret ile Akif... Türkçenin bu iki büyük şairi eserlerine epigraf yaptıkları mısralarla bütün iç dünyalarını dile getirirler. Fikret, benliğini bir küçük burjuva anarşistine yakışacak bir gururla yüceltir. Akif için şiir samimiyettir. Taine'nin dediği gibi 'sanat bir çığlıktır.' Çok kere acı, arada ümit dolu bir çığlık. Ölçülerin alt üst edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Fikret, tırnaklarının ucuna kadar aristokrattır. Başka deyişe Avrupa'nın ölçülerine göre halis bir sağ. Akif ise iliklerine kadar halktandır. Yani aynı ölçülere göre solun kendisi. Ne var ki her iki şair de Batı'dan yanlış olarak aktarılan 'hödükçe' sıfatların yüzde yüz dışındadırlar. İkisi de bir yıkılış döneminin bütün ıstıraplarını yaşayan ve gönülleri kendi ülkelerinin meseleleriyle dolu birer Osmanlı."

Cemil Meriç, o dönemde de "Safahat"ın en çok okunan şiir kitabı olduğunu, fakat Mehmet Akif hakkında verilen hükümlerin de çocukça ve gülünç olduğunu aktararak, İslam Ansiklopedisi'nde Ersoy'u anlatan bir makaleye de yer verilmediğini söylemişti.

Yine o dönem her yönüyle milli şairi anlatan bir eserin yayınlanmadığına dikkati çeken Cemil Meriç, "Buhranlar içinde kıvranan toplumumuz Akif'ten birçok dersler alabilir ve almalıdır da. Akif, Cevdet Paşayla başlayan Tunuslu Hayreddin ve Sait Halim Paşalarla devam eden bir düşüncenin son büyük temsilcisidir. Ondan alacağımız derslerin başında çoktandır kaybettiğimiz bir fazilet var, 'insaf'. Ben Akif'i, Fikret'ten çok severim. Ama her iki şair de ülkemizin barındırdığı milyonlarca 'ecsad' arasında ihtişamla parlayan temiz bir nesildir." değerlendirmesinde bulunmuştu.

Meriç, yazıda ayrıca "Safahat"ın, Türk dilinin en mükemmel ve en dolu kitaplarından biri olduğuna işaret ederek, "Akif ise mistik hülyalardan uzak, tam bir Asr-ı Saadet Müslümanı. Fikret, nasıl sosyalist değilse, Akif de gerici değildir. Şairdir. Ama yaşadığı kıtanın tarihini bütün derinlikleri ile bilen ve dertlerini ömür boyu kendi derdi olarak haykıran ezeli bir düşünce adamıdır da." demişti.

"Asım, Akif'in sanatında bir merhaledir"

Kitapta, Nurettin Topçu'nun da 1983 tarihli "Akif ve Asım" başlığı altında değerlendirmeleri okurların beğenisine sunuldu.

Topçu, "Safahat" hakkında "Safahat'ın yaratılış tarihinde tesir yapan sanat eserleri Yeni Cami, Süleymaniye ve Fatih Cami gibi ulu mabetler, bir de Osmanlı musikisidir. Biri plastik, öbürü fonetik mahiyette olan bu iki unsuru çıkarırsanız, bir taraftan Akif'in nazmını ebedi kılan muhkem direkleri yıkmış, öbür taraftan şairin ızdırabındaki lirizmi öldürmüş olursunuz. Bunlara Mısır'ın ehramları ve karnaklarıyla Kur'an'ın musikisini de ilave etmek lazımdır." açıklamalarını yapmıştı.

"Biri medeniyeti arka hatlarda, öbürü ön hatlarda koruyor"

Türk edebiyatının usta şairlerinden Sezai Karakoç da 1983 tarihli mart sayısında "Akif ve Yahya Kemal" başlıklı değerlendirme yazısında, Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerini anlayabilmek için onu Yahya Kemal'le bir arada düşünmek gerektiğini belirterek, şöyle devam etmişti:

"İmparatorluğun batışında gelen ve şiir türlerinde tek kalan bu şairler, aynı medeniyetin ve ülkünün şairi olarak yan yana durdukları halde, ilk bakışta şiirlerinin özü ve biçimi bakımından Doğu ve Batı kadar ayrılıyorlar. Tarihin geniş açısı içinden akışa bakan Yahya Kemal, eski, mükemmel vakitlere kayıyor ve o vakitlerin mermerden anıtını yapıyor. Böylece o üstün medeniyetin, tarihte olsun kurtulmasını sağlamaya çalışıyor. Mehmet Akif ise aktüelin içinden bakarak, siperler kazıyor. Biri medeniyeti arka hatlarda, öbürü ön hatlarda koruyor. Biri yaşayanın ölmemesine, öbürüyse ölenin sanatta yaşamasına emek ve yürek sarf ediyor. Bütün bir Türk-İslam medeniyeti, geride bir mermer kayası halinde duruyor."

Karakoç, yazısında Yahya Kemal'in eserlerinde gelecek dünyayı çizdiğini ve yakın bir aksiyonu hedef tutmadığını, Mehmet Akif'in ise içinde bulunulan durumu çizerek, gençlere bir yol, yön gösterdiğini vurgulayarak, şunları kaydetmişti:

"Akif'in şiiri bir savaşta askeri heyecanlandırmak için bir komutanın yaptığı konuşmadır. Ama Yahya Kemal'inki savaş bittikten sonra şehit olanlar için dikilen anıt ve kitabedir, kahramanlığın destanıdır. Yahya Kemal, hep medeniyete, medeniyetten kalana bakıyor. İslam Türk medeniyetinin bıraktıklarının unutulmaması, bilinmesi ve ebedileşmesi onun tasasıdır. Mehmet Akif ise o medeniyetin çağdaki gücünün artışı için o geçmişi büyüten fikirler, ülküler ve gelecekte yaşaması uğruna hayat harcar. Denilebilirse, biri medeniyetin anatomisine bakıyor, heykelleşen vücuduna, öbürüyse fizyonomisine ve fizyolojisine. Yahya Kemal hep esere bakıyor, imparatorluk idealine de sıkı sıkı bağlıdır. Akif ise eserden müessire, yani imparatorluktan çok medeniyetin tarihe serili eser ve kuruluşlar zincirinden çok bütün o esleri doğuran İslam'ın kendisine bağlıdır. Bundandır ki onu yeni kurulan devletin İstiklal Marşı'nı yazmış olarak görebiliyoruz. Milli Marşın şairi ise bundandır ki Yahya Kemal değildir, Mehmet Akif'tir."

Toplam 368 sayfadan oluşan "Türk Edebiyatı Dergisinde Mehmet Akif ve İstiklal Marşı" adlı çalışmada ayrıca "Mehmet Akif'in Son Günleri, "İstiklal Marşı'nın Tahlili", "Akif'in Şahsiyetinden Çizgiler", "Meclis'te Akif", "İstiklal Marşı'nı Yaşatan Millet", "Doğu ve Batı Karşısında Mehmet Akif" ve "Çanakkale Şiiri'nin Yazılışı" gibi birçok yazı bulunuyor.

Kaynak: AA / Güncel

Mehmet Akif Ersoy Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title