Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Hanefi Bostan Açıklaması
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Doğu ve Güneydoğu’daki vatandaşların PKK vahşetinden ve ablukasından kurtarılmayı ümit ettiğini belirterek, o günün 1 Kasım olduğunu söyledi.
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşların PKK vahşetinden ve ablukasından kurtarılmayı ümit ettiğini belirterek, o günün 1 Kasım olduğunu söyledi.
Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan yazılı bir açıklama yaptı. Bostan yaptığı yazılı açıklamada, "Yıllardır öğretmenler, okul müdürü ve yardımcıları, üniversite idari personeli, kredi yurtlar kurumu personeli, sağlık, maliye, adliye, diyanet, haberleşme, ulaştırma, 4/C'li ve taşeron çalışanları velhasıl bütün kamu çalışanları yaşadıkları zulüm, haksızlık ve hak gasplarının sona ereceği günü sabırsızlıkla beklemektedir. Yandaş ve akrabaların dışında iş verilmeyen 10 milyondan fazla işsiz işe alınıp kendi alın teriyle evine, çocuğuna ekmek götürmeyi hayal etmektedir. Doğu ve Güneydoğudaki vatandaşlarımız PKK vahşetinden ve ablukasından kurtarılmayı ümit etmektedir. İşte o gün 1 Kasım günüdür. 1 Kasım her türlü haksızlığın, zulmün, kumpasın, hırsızlıkların, yıkım sürecinin ve yandaş sendikacılığın sona erdirileceği güzel ve huzurlu günlerin başlangıç günüdür" ifadesini kullandı.
"12 Eylül dönemini bizzat yaşadığımdan dolayı, o dönemde çekilen sıkıntıları, yaşanan haksızlıkları ve yapılan zulümleri çok iyi biliyorum" diyen Bostan, " Ancak bu bedhahlar 12 Eylülü aratacak uygulamalar içerisine girerek bütün kurumları kevgire çevirdiler. Milli Eğitim Kanununu değiştirerek 100 bine yakın okul idarecisi, şube müdürü ve öğretmenin kazanılmış haklarını çalarak, özlük haklarını tarumar ederek yandaşlara peşkeş çektiler. Bununla ilgili kurdukları kumpası bütün belgeleriyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusun da bulunmamıza rağmen 10 aydır bir işlem yapılmaması hukukun iflasının ve nasıl baskı altına alındığının en önemli delilidir. Kumpası yapanlar bilgisayarlarını yakarak suç delillerinin ortadan kalkacağını zan edecek kadar da büyük bir aldanışın içindedirler. Yine Danıştay kararlarını uygulamayan İstanbul Valisi ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü hakkında 11 Ağustos 2015 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığımız suç duyurusu ile ilgili henüz bir gelişme söz konusu değildir. Bütün bunlar ne anlama geliyor? Ülkemizde Mahkeme kararlarının bilerek ve kasten uygulanmadığı bir dönem yaşamamıştır. Hukukun olmadığı ve işlemediği yerde adalet, huzur ve sükun olur mu'Milli Eğitimde yaşanan bu haksızlık ve zulümler aynıyla Sağlık Bakanlığı ve diğer Bakanlıklarda da yaşanmaktadır. İşin ilginç ve korkunç tarafı aynı haksızlık ve zulümlerin Diyanet İşleri Başkanlığında yaşanmasıdır. Nitekim başarılı 50 İl Müftüsü ve çok sayıda din görevlisi yandaş olmadıkları için fişlenerek görevden alındı. Bunlar ya Merkezde kızakta bekletilmekte ya da emekliye zorlanmaktadır. Diyanet Teşkilatındaki haksızlık ve zulümlere dayanamayan din görevlilerinin üzerlerine benzin dökerek kendilerini yakacak raddeye gelmeleri zulmün boyutunun ne kadar büyük olduğunun açık göstergesidir" ifadesini kullandı.
"Çökme operasyonlarıyla basın yayın organlarına el konulması size neyi hatırlatıyor?" diyen Hanefi Bostan, "O halde zulmün ve haksızlığın sona ermesi ve her türlü kumpasın bertaraf edilmesi için sandık başına gitmeli, sandıklara sahip çıkmalı ve oy hırsızlığına fırsat verilmemelidir. Her türlü gaspa ve karartmaya karşı uyanık olunmalıdır. Oy hırsızlığını ve mili iradenin gaspını önleyecek olanlar sandık başlarındaki öğretmenler, kamu çalışanları ve parti görevlileridir. Hepimiz aşağıdaki tarihi uyarıyı aklımızdan çıkarmamalıyız: "Türkiye; adaleti, ahlakı ve milli haysiyeti kalmamış bir zihniyetin eliyle aşama aşama dibe çekilmekte, yürüyüşü kösteklenmektedir. Demokrasi kundaklanmakta, hak ve hukuk arayışları sekteye uğratılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, 92 yıl sonra ilk kez bu kadar zordadır, ilk defa bu denli darlık ve buhran içinde yüzmektedir. Egemenlik tek kişinin tekeline fiilen havale edilmekte, devletin bekası ve tarihi çıkarları yok sayılmaktadır. Gidişat hayırlı değildir. Huzur ve sükunet ortamı, barış ve kardeşlik iklimi hiç olmadığı kadar kararmış, karantinaya alınmıştır. Türkiye ilkel dürtülerin, ikiyüzlü niyetlerin, istismarcı politikaların, iradesiz yöneticilerin, isyankar mihrakların elinde bitap ve bitkin düşmüştür. Maalesef Türk milleti kaygı ve korku içindedir" ifadelerine yer verdi.
Hanefi Bostan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Devletimizin üzerine koyulan rehin mutlaka kaldırılmalıdır. Demokrasinin üzerine sürülen kara leke mutlaka temizlenmelidir. Kişi hak ve özgürlükleriyle birlikte, medyaya uygulanan sansür acilen düzeltilmeli, hak yerini bulmalıdır. İş arayan milyonların feryadı duyulmalıdır. Yoksul kalan, hortumla ekmekleri çalınan masum ve mazlumların seslerine kulak verilmeli, geleceğimizi yok etmeye cüret edenler, Cumhuriyetimize diz çöktürmeye kalkışanlar süratle ayıklanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'ni kayyuma devretme iştahıyla dolup taşan işgal komiserlerine, milli serveti kursaklarında gizleyen haramzadelere söylenecek söz vardır. İşte o söz 1 Kasım günü sandıkta söylenecektir. O günün Devletin bekasına sahip çıkıldığı, haksızlığa uğrayanların ve hakkı gasp edilenlerin hakkının iade edildiği, 10 milyondan fazla işsizin ümit ışıklarının yandığı gün, yani Bayram Günü olması dileğiyle, Yüce Milletim haydi görev başına. Ülkenin aydınlık ve huzurlu geleceğine oy ver. Sen ne yapacağını iyi bilirsin." - İSTANBUL