Haberler

Türk Kızılay gelecek hafta plazma alımlarına başlayacak (4)

Güncelleme:
Abone Ol

Türk Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, plazma alımını, Sağlık Bakanlığının Kovid-19 tanısı koyduğu, şifayla taburcu edilen ve kan verme özelliklerine haiz kişilerden alacaklarını bildirdi.

Türk Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, plazma alımını, Sağlık Bakanlığının Kovid-19 tanısı koyduğu, şifayla taburcu edilen ve kan verme özelliklerine haiz kişilerden alacaklarını bildirdi.

Kınık, Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi laboratuvarında online düzenlediği basın toplantısında, plazmafarez denilen aferez sistemi ile kanın içerisinden sıvı kısmı alıp eritrosit denilen kırmızı kan hücrelerini bağışçılara geri vereceklerini, toplam 400 mililitre plazma alacaklarını belirterek, bu plazmanın daha sonra Sağlık Bakanlığının rehberinde ifade edilen hastalarda kullanılmak üzere hastanelere sevk edileceğini söyledi.

Kerem Kınık, plazma alımında sistemin nasıl işleyeceğini şöyle anlattı:

"Vatandaşlarımızın Kovid-19 geçirdiğini test ile kanıtlaması gerekiyor. 'Ben ateşlendim, ağrım da oldu sanırım Kovid geçirdim. Bende de muhtemelen antikor var. Benden de alın.' diyenden almayacağız. Mutlaka Sağlık Bakanlığımızın Kovid-19 tanısı koyduğu, şifayla taburcu olan ve kan verme özelliklerine haiz olan vatandaşlarımızdan yani 18-65 yaş arası birtakım rahatsızlıkları bulunmayan, bazı ilaçları kullanmayan (kortikosteroid kullanımı oluyor özellikle ağır vakalarda solunum açısından bu nedenle), özellikle gebe kalmamış kadınlardan alacağız. Çünkü gebe kalmış kadınlarımızda yavrusunun kanıyla kendi kanı arasında birtakım uyuşmazlık antikorları olabiliyor. Bu plazmayı aldığımızda taktığımız hastada da yıkıcı etkiler oluşturabilir. Almadan önce Kovid pozitif elinde laboratuvar sonucu var, tanı almış, iyileşmiş, taburcu olmuş, Sağlık Bakanlığımızın Medula sisteminde kaydı var, kan verme anlamında herhangi bir sıkıntısı yok, yani düşük kilolu değil, geçirmiş bir hepatit, HIV, spilis gibi birtakım rahatsızlıkları yok. Bu insanımızdan nazofarengeal sürüntüsü alarak tekrar test yapacağız. Burada koronavirüsün negatif çıkmış olması gerekiyor. Bununla beraber kanda da koronavirüse karşı bir antikor oluştuğunu tespit etmek için de Moleküler PCR testlerini yapacağız. Dolayısıyla, ağzımızda, burnumuzda, üst solunum yollarında korona kalmamış, kanımızda da buna karşı antikor olduğunu tespit edeceğiz ve kan verme şartlarına haiz olan bağışçılarımızdan bu plazmalarını alacağız."

"Tamamlayıcı bir metod olarak kullanılacak"

Sağlık Bakanlığının kanın plazmasını ve hücrelerini ayırabilecek cihazlara ve ruhsata sahip olan bütün merkezlere bu izni açtığını belirterek, şöyle devam etti:

"Ancak bu izni tek bir şartla açtı, orkestrasyon Kızılay'da kalmak kaydıyla. Bizim ISBT 128 kodu dediğimiz bir provizyon sistemimiz var. Türkiye'de plazma tedavisi yapacak her bir merkez kendi hastası şifa bulduğunda onu ikna ederek bunu alabilir. Aldığı sırada Kızılay'a dönecek ve 'Bu hasta için ben plazma alıyorum.' diyerek Kızılay'dan bir ISBT 128 kodluk provizyon alacak. Bu provizyon, bizim ulusal izlenebilirliğimizi, kan güvenliği ve kalite standartlarımızın kontrolünü sağlayacak. Bir de kaç bağışçımızdan ne kadar plazma alındı, bu plazmalar kaç hastamıza tedavi maksatlı takıldı bunların kayıt sistemini Sağlık Bakanlığımızla beraber tutmuş olacağız."

Kerem Kınık, alınan bu plazmalarda hepatit, HIV, spilis gibi birtakım mikroorganizmaların olmadığını, bulaşıcılık riski olmadığını tekrar test edeceklerinin altını çizerek, şunları kaydetti:

"Kızılay'ın diğer merkezlerden farklı olarak hastalık bulaşmış ancak antikor henüz oluşmamış hastaların içinde mikroorganizmaları tanıyan nükleer antikor testi dediğimiz PCR sistemi var. En yüksek güvenlikli plazma bu anlamda Kızılay'da. Bu plazmaların nükleer antikor ve serolojik testlerinden geçirildikten sonra ve koronavirüs bünyesinde bulunmayan, kanında antikor bulunan bu plazmalar alınacak. Sonra bu plazmanın yolculuğu başlayacak. Ülkemizde özellikle pandemi hastanelerinin olduğu her noktada, yoğun bakımlarda yatan, entübe vaziyette bulunan, akciğer doku harabiyeti başlamış ve özellikle de oksijenlenmesinde sıkıntılar olan hastalar için tamamlayıcı bir metod olarak kullanılacak."

"Bu metot bir mucize değil"

Kerem Kınık, "Peki mu metot mucize mi? Bu metot hastalığın çaresi mi?" diye sorarak, şunları kaydetti:

"Değil, bu metot bizim 1890'lardan beri bildiğimiz özellikle antibiyotikler icat edilmeden önce sık bir şekilde kullanılan, İspanyol gribinde 1918'lerde çok sıkça Avrupa'da da kullanılan, yakın dönemde de özellikle SARS, MERS, H1N1 ya da Ebola salgınlarında da Dünya Sağlık Örgütü'nün kullanımını teşvik ettiği ve hala da bu anlamda faydalığı gördüğü bir metot. Bu metodun avantajı şu; immün baskılanmış olan yani bağışıklığı düşük olan ve yeterince savunma sistemini ayağa kaldıramamış olan hastalarımız açısından, bu savaşı kazanmış, bu savaştan kahraman olarak çıkmış, iyileşmiş insanların bünyesinde bulunan bu antikorlar destek kuvvet anlamına geliyor. Dolayısıyla o immün sistemini ayağa kaldıramamış vatandaşlara bu plazmalar destek olarak verilecek. Bu sistemin özellikle akciğer parankimindeki yıkımı azalttığı, iyileşme sürecini hızlandırdığı, mikrobun virülansını düşürdüğü görülmüş."

Tedavide bazı yan etkilerin de görülebileceğini dile getiren Kınık, "Bazı yan etkiler de var alerjik birtakım yan etkiler. Bazı immün cevabın gecikmesi gibi ya da plazma yüklenen vatandaşlarda özellikle volüm yüklenmesine bağlı yoğun bakımda özellikle de kronik rahatsızlığı bulunan vakalarda kalp yetmezliğine yönelik negatif etkilerinin olduğu da biliniyor. Dolayısıyla mutlaka yoğun bakım şartlarında her hasta başına bir endikasyon alınması ve bütün bu bahsettiğimiz artıları ve eksileri hekimler tarafından değerlendirilerek uygulanması gerekiyor." diye konuştu.

Özel sağlık kuruluşlarına çağrı

Kerem Kınık, bugün koronavirüsün bilinen, onu tam küre götüren bir ilacı olmadığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Koronavirüsün henüz aşısı bulunmadı. Dolayısıyla elimizde hangi silah varsa bunu cepheye sürmek zorundayız. Bugün etkinliği kanıtlanmış olan konvelsan plazma tedavisi de ülkemizde bütün gelişmiş ülkelerle aynı zamanda gündeme giriyor. Bu özellikle entegre çalışan, bilimin ışığıyla karar veren ve yüksek kapasiteli, kaliteli sağlık hizmetimiz ve Kızılay'ın bu anlamdaki güvenli kan temini programıyla birlikte bence dünyanın en etkin uygulamalarından birisi olacak. Dolayısıyla ümit ediyoruz hastalarımız bu tedaviden şifa bulurlar."

Cumhurbaşkanlığının, Hazine ve Maliye Bakanlığının bu konularla ilgili yapılacak olan harcamaların maliyetlerini ilgili sağlık kuruluşlarına ödeyeceklerine dikkati çeken Kınık, şunları aktardı:

"Özellikle özel hastanelerden ricamız, bu tebliğiyle yayınlandı, bu işin bir ticaret meta haline getirilmemesi, bir insan hakkı olarak görülmesi ve devletimizin yapacağı sübvansiyonla yetinilerek bu konularla alakalı vatandaştan ilave bir ücret talep edilmemesi. Dolayısıyla biz elimizden geldiği kadar en fazla plazmayı toplamaya, elimizden geldiği kadar ihtiyacı olan her hastamıza bunu ulaştırmaya çalışacağız. Bu herkesin hakkı. Dolayısıyla ayrım gözetmeksizin, herhangi bir hastamıza mali külfet getirmeksizin bu tedavinin uygulanması gerekiyor. Bunun da altını çizmek isterim."

1 hafta arayla 2 kere plazma bağışı yapılabilir

Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, plazma terapisi için alınacak plazma miktarının bir seferde 400 mililitre kadar olacağını, plazma fraksinasyon temelli cihazlarla bazı bağışçılardan bir litreye kadar da alınabileceğini aktardı.

Bağışçıdan 400 mililitre alındıktan 1 hafta sonra 400 mililitre daha bağış yapılabileceğini belirten Kınık, "Yani bir bağışçımız 2 sefer bize plazmasını bağışlayabilir. Dolayısıyla bu 400-400, 800. Bazı vakalarda 200 mililitre çoklu uygulamalarla, bazı vakalarda da tek infüzyonla 400 mililitre. Bir insan bir insana bu anlamda destek vermiş olacak. 2 kere plazma bağışı yapmışsa da bir insan iki koronavirüslü hastaya destek vermiş olacak. Bu işlem maksimum 45 dakika kadar sürüyor." diye konuştu.

Kınık, konunun lojistik detaylarını Sağlık Bakanlığıyla çalıştıklarını, çok yüksek ihtimalle iyileşmiş olan hastaları telefonla arayacaklarını kaydederek, şöyle devam etti:

"Onların testlerini yaptıktan sonra plazma verebilme şartları uygunsa merkezlerimize davet edeceğiz. Koronavirüsünün en çok görülmüş olduğu illerden başlayacağız. İstanbul'da Kartal, Zeynep Kamil, Çapa ve Başakşehir olmak üzere 4 merkez. Ankara, İzmir ve diğer bölgelerimizde de detaylı adresler vatandaşlarımıza ulaştırılmış olacak. Onlardan plazmayı alıp testlerini yapıp klinik uygulamaya hazır olduğu anda da ülke genelinde uçaklarla yani jetlerle ve karayoluyla hızlı bir şekilde bu alınmış plazmaların hangi hastanede durumu ağır vatandaşımız varsa bunlara ulaştırılması için çalışmamız başlayacak. Bu çerçevede de önümüzdeki günler Kızılaycılar için özellikle kan hizmetleri çalışanları için hareketli günler olacak."

Bir bağışçıdan 8 ila 16 üniteye kadar trombosit aferezi alınabiliyor

Kızılay Kartal Kan Bağış Merkezi Müdürü Dr. Başar Yöngel, aferez cihazıyla trombosit hücrelerini kanın içinden ayırarak trombosit bağışı sağladıklarını anlattı.

Aferez bağışının birtakım avantajları olduğunu belirten Yöngel, şu bilgileri verdi:

"Aferez bağışıyla elde ettiğimiz trombositleri, bir bağışçıdan kullanım olarak daha fazla elde ettiğimiz için ihtiyacı olan insanın ya da hastanenin ihtiyacı karşılamak adına daha az bağışçıdan daha fazla ünite elde etmek amacıyla kullanıyoruz. Trombosit aferezini bir cihazla yapıyoruz. Bağışçımızın tek koluna tek iğneyle tek damardan giriyoruz. Aferez cihazımızı alıyoruz. Kendi içinde çanak dediğimiz bir ünitesi var. Burada tam kan alınan miktara santrifüj yapılıyor. Santrifüj sonucunda kan hücreleri ayrılıyor. İstediğimiz trombosit olduğu için üstündeki pompa sisteminden yine makine ayırmış olduğu trombositi kendi torbasının içine süzerek geçiriyor. Daha sonra trombositsiz kalan kanı tekrar bağışçımıza aynı kanaldan veriyor. Bu işlemi makine 4 ila 8 kez yaparak bir bağışçıdan 8 ünite veya bağışçımızın trombosit sayısı uygunsa 16 üniteye kadar trombosit aferezi alıyoruz."

"1000 civarında sağlık personelimiz Bakanlığımızın mevcut kapasitesine eklendi"

Konuşmaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kınık, "Hastanelerimizde yüzde 60 doluluk oranı var. Bu doluluk oranı önümüzdeki günlerde yüzde 100'e yükselirse Kızılay'ın alternatif olarak geliştirmiş olduğu acil bir eylem planı var mı?" sorusu üzerine, "Bu konuda Sağlık Bakanlığımızın kapasitesi ve acil eylem planı, B, C, D senaryoları Türkiye'deki bütün bu olası sayıları eritebilecek kapasitede. Ümit ediyorum, Sağlık Bakanlığımızın, Kızılay'ın bu anlamdaki desteğine ihtiyacı olmayacak." dedi.

Kerem Kınık, "Özel hastanelere uyarımız var, dediniz. Uyarı dikkate alınmazsa bir yaptırım olacak mı?" sorusu üzerine, bu konuyu Sağlık Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığının çok yakından takip ettiğini belirtti.

Sınırda kurulan sahra hastanelerinin hatırlatılması üzerine Kınık, şöyle konuştu:

"İlk 150 hastaneyi karantina için Sağlık Bakanlığımıza teslim etmiştik. 300 tane daha imar ediyoruz. Yani her gün 5 sahra hastenesi üretiyoruz. Fabrikalarımız 3 vardiya çalışıyor. Bu hastaneler ihtiyaç duyulması halinde mevcut hastanelerin yakınlarına kurulacak. Mevcut hastanelerdeki sağlık personeli kapasitesiyle işletilecek. Sağlık personeli planlaması Sağlık Bakanlığı merkezlidir ama Kızılayımızın da çok ciddi sağlık ordusu vardır. Bu orduyu da Sağlık Bakanlığımıza destek olması için ayırdık. 5 hastanemiz ve tıp merkezimiz var. Buralardan Sağlık Bakanlığımız bünyesinde pandemi hastanesi ilan edilmiş yerler var. Burada çalışan 1000 civarında sağlık personelimiz Sağlık Bakanlığımızın mevcut kapasitesine eklenmiş durumda. Bu yaklaşık 3-4 bin yatak kapasitesi anlamına geliyor."

(Bitti)

Kaynak: AA / Güncel

Kızılay Kınık Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title