Türkiye'de Yeni Anayasa Çalışmaları Paneli
"Anayasa, tüm yurttaşlar için ortak bir siyasi ve hukuki mutabakat metni olmakla, siyasal, ideolojik yönden nötr olmak durumundadır" dedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Vedat Ahsen Coşar, demokratik toplumlarda, çoğu ayrı siyasi görüşlere sahip yurttaşların tamamı için tek bir ideoloji üzerine kurulu anayasa olamayacağını belirterek,
"Anayasa, tüm yurttaşlar için ortak bir siyasi ve hukuki mutabakat metni olmakla, siyasal, ideolojik yönden nötr olmak durumundadır" dedi.
TBB Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Türkiye'de Yeni Anayasa Çalışmaları Paneli"nin açılışına, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Danıştay Genel Sekreteri Mustafa Kökçam, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Ahmet İyimaya katıldı.
Panelin açılışında konuşan Coşar, dünyanın ilk yazılı anayasaları Virginia, Maryland anayasaları ile onları izleyen Amerikan Anayasası dahil olmak üzere hemen hemen tüm anayasaların ait oldukları devletin kuruluş ilkesi ve felsefesini içinde taşıdıklarını söyledi. Coşar, o nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna temel oluşturan paradigmanın, siyasi tercih ve referansların yeni yapılacak anayasada yer alması gerektiğini, bunun anayasa hukuku ve anayasacılık ilkesiyle çatışan bir yönünün bulunmadığını kaydetti.
Toplumu anayasa ile dönüştürme anlayışının ve yine anayasa yapmayı toplum mühendisliğinin aracı olarak gören yaklaşımın ürünü olan ideolojik anayasa yapma anlayışının, anayasacılığın özüne ve felsefesine aykırı olduğunu belirten Coşar, şunları kaydetti:
"Demokrasilerde hiç kimse hakikat tekeline sahip olmadığı gibi, herkesin kabul etmek ve karşısında hazır olda durmak zorunda olduğu bir ideoloji de yoktur. Dolayısıyla demokratik toplumlarda, çoğu ayrı ayrı siyasi görüşlere sahip yurttaşların tamamı için tek bir ideoloji üzerine kurulu anayasa olmaz, olmaması gerekir. Anayasa, tüm yurttaşlar için ortak bir siyasi ve hukuki mutabakat metni olmakla, siyasal, ideolojik yönden nötr olmak durumundadır.
Anayasacılık düşüncesi ve hareketinin gelişmesine etki ve katkı yapan düşünceleri temel alarak bir değerlendirme yaptığımızda, anayasacılığın esas anlam ve amacını, devletin temel örgütlenmesini düzenlemekten daha çok birey hak ve özgürlüklerini güvence altına almak, bu amaçla siyasi iktidarı sınırlandırmak, bu suretle hem iktidarın hem de çoğunluğun hırslarını dizginlemek olarak ifade edebiliriz."
-82 Anayasası'nı yapanlar-
Coşar, 1982 Anayasası'nı yapanların kendilerini "sağaltıcı iktidar" yani toplumun yol göstericisi olarak gördüklerini ve bu nedenle kamusal yetkilerin büyük kısmını yürütme erkinde topladıklarını ifade eden Coşar, "Bu iktidar tekniğiyle istenen, yaşama uğraşında devletin uzmanlığının ve terbiye ediciliğinin kabul edilmesidir. Oysa ki devletin veya siyasal iktidarların böyle bir işlevi, böyle bir görevi yoktur" diye konuştu.
Vedat Ahsen Coşar, yeni anayasanın 1982 Anayasası'nın getirdiği bu düzeni, devletin birey ve yurttaş üzerinde yasaları ve kendi memurları aracılığıyla kurduğu ve sürdürdüğü pastoral ve yönlendirici iktidarı ortadan kaldırması gerektiğine işaret ederek, yeni anayasanın, böyle bir yapılanmayı reddetmesi, devlete, siyasi iktidara pastorallik ve yönlendiricilik yetkisi vermemesi gerektiğini vurguladı.
Coşar, "Bu nedenlerle yeni anayasanın, yönetimin yetkilerinin genişletilmesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yönetimin yetkilerinin sınırlandırılması arasındaki tercihini, liberal anayasal demokrasi yönünde yapması, bu bağlamda devletin örgütlenme biçimini, anayasacılığın da özün oluşturan siyasi iktidarın sınırlandırılması ilkesi üzerine kurması gerekir" dedi.
-Anayasa hazırlık süreci nasıl olmalı--
Panelin "Anayasa Hazırlık Süreci-Karar Alıcı Perspektifler" başlıklı oturumunda konuşan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selin Esen, anayasa yapımıyla ilgili 20. yüzyıldaki alışkanlıkların terk edildiğini, artık 21. yüzyılda halkın katılımının sağlandığı anayasalar yapıldığını söyledi.
Türkiye'deki yeni anayasa yapım sürecinde de halkın katılımına önem verildiğini, TBMM internet sitesinde herkesin görüş ve öneriler göndermesi için bölüm oluşturulduğunu belirten Esen, "Bu bir adım ama yeterli değil. Halk ve sivil toplum örgütleri diğer aşamalarda da sürece dahil edilmeli. Çünkü toplum sürece ne kadar dahil edilirse anayasanın sağlamlılığı, kalıcılığı o oranda artar" diye konuştu.
Anayasa yazım aşaması öncesinde siyasi partilerin yol gösterici rehber ilkelerinin de belirlenmesi gerektiğini söyleyen Esen, "Türkiye şu anda en zoru başarmaya çalışıyor. Türkiye'de anayasa yapmak, Norveç'te, ABD'de anayasa yapmaktan daha zor. Çünkü toplum birbirinden ayrışmış, siyasi sorunlar ortada, farklı toplumsal talepler söz konusu. Yeni anayasanın bu farklı talepleri kapsaması isteği var. Meclis'teki 4 siyasi partinin oy birliğiyle anayasasının yapılacağı düşünülürse bir kat daha zor" diye konuştu.
Tarafların yapım sürecine eşit katılımının sağlanması gerektiğini belirten Esen, komisyonun ağır çalıştığı yönünde eleştiri geldiğini, ancak farklı siyasal çıkarları uzlaştırma ve birleştirmenin uzun mesai gerektirdiğini vurguladı.
Doç. Dr. Esen, yeni anayasanın inşasının "insan onuruna" dayanması,
"özgürlükçü", "eşitlikçi" olması gerektiğini, bu kavramlar konusunda tüm siyasi partilerin hem fikir olduğunu ifade ederek, kavram üzerinde tarafların anlaştığını ancak kavramların tanımı konusunda farklılıkların ortaya çıktığını anlattı.
Bazı partilere göre anayasanın kısa ve çerçeveli olması, başka partilere göre de uzun ve ayrıntılı hazırlanması gerektiği yönünde görüşler bulunduğunu dile getiren Esen, her ülkenin anayasasının kendi özelliklerine göre şekillendirilmesi gerektiğini kaydetti. Esen, "Kısa ve çerçeveli bir anayasa, Türkiye gerçekleriyle örtüşmez" dedi.
-"Temel hak ve özgürlüklerin anayasalarla güvence altına alınması yetmez"-
Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Akyıldız da anayasaların tek gayesinin, temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak olduğunu, anayasa içeriğinde de bunun gözetilmesi gerektiğini kaydetti.
Anayasada güçlerin belli bir yerde birikmesinin önlenmesi gerektiğini vurgulayan Akyıldız, temel hak ve özgürlüklerin anayasalarla güvence altına alınmasının yetmeyeceğini, onu koruyacak mekanizmaların da kurulması gerektiğine işaret etti.
Gücün toplandığı yürütme organının zapturapt altına alınması, hukukla bağlanması gerektiğini söyleyen Akyıldız, "Bu olmazsa toplumun temel hak ve özgürlükleri, yürütme erki yöneticilerinin insafına bırakmış oluruz. Yürütme organını hukukla bağlayamadığımız takdirde temel hak ve özgürlükler ihlal edilir. Ancak dengeyi kuramaz ve yargıçlar devletine yol açarsak onun da sakıncaları var" diye konuştu.
Akyıldız, tarih boyunca ülkelerde hak ve özgürlüklere ilişkin saldırıların yürütme organından geldiğini, bunu dengeleyebilmek için güçler aykırılığı ilkesinin ortaya çıktığını ifade etti.
BDP'nin "Bölgesel Kamu İdareleri" önerisini de değerlendiren Prof. Dr. Akyıldız, önerinin, federatif yapıya kolayca evrilebilecek bir yapı oluşturacağını söyledi. Akyıldız, federatif yapıya sonradan dönüşmüş toplumlarda sürecin, kan ve gözyaşıyla sonuçlanma ihtimalinin güçlü olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Akyıldız, AK Parti'nin başkanlık sistemi önerisinin de demokratik olmayan bir sisteme yol açabileceğini söyleyerek, "Türk usulü başkanlık sisteminde başkan parlamentoda seçiliyor. Zaten partinin genel başkanı, bir de parlamentodaki çoğunluğu sağlayacağı için hem yasamanın hem de yürütmenin başı olacak. Yasama ve yürütme güçleri bir kişide birleşecek. Bu tirani bir yönetim olur. Önerilen bu sistem, çok demokratik olmayan, gerçekte demokratik işlemeyecek bir sistem" ifadesini kullandı.
Muhabir: Aylin Sırıklı Dal
Yayıncı: Ebubekir Gülüm - ANKARA