Türkiye'nin Son 50 Senesine Damga Vuran Demirel'in Müthiş Hayatı
Fakir bir hayattan devletin en tepesine giden 50 yılda Süleyman Demirel, Türkiye'nin unutamayacağı isimler arasında yer aldı ve ülkeye vedasını yapıp gitti.
Türk siyasetinin son 50 yılına fötr şapkası ve renkli kişiliğinin yanı sıra, hiç çocuğu olmadığı halde 'Baba' lakabıyla damga vuran 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "Akşam olunca kapısını kilitlemeden yatabilen, sabaha karşı kapıyı çalanların polis olmadığını düşünen bir Türkiye" hayaliyle aramızdan ayrıldı. "Yarına güvenin. Bugün sizi sıkan şeylerin hepsi yarın geçmiş olacak. Devletinize, demokrasinize, Cumhuriyetinize güvenin. Yılmayın, ümitsizliğe düşmeyin. Sıkıntılar geçecektir" sözleri vasiyet olarak kaldı.
DEMİR'EL VE ÇOBAN SÜLÜ
50 yılı siyasette geçen ömrüyle ilgili bu muhasebeyi, geçen kasım ayında 90'ıncı yaşını kutlamak için düzenlenen doğum günü yemeğinde yapan Süleyman Demirel, 1 Kasım 1924'te Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de doğdu. İstiklal Savaşı süvarilerinden Yahya Çavuş ve Hacı Ümmühan'ın ikinci çocuğu olan Sami Süleyman, köyün ilkokuluna başladığında Arap harflerinin yerini artık Latin harfleri almıştı. Kerpiçten yapılmış İslamköy ilkokulunun altı ahırdı. Altta hayvanlar bağrışırken onlar üstte ders işliyorlardı. İlkokul öğretmeninin taktığı Gündoğdu soyadına, Soyadı Kanunu çıkar çıkmaz babasının köye gelen listeden seçtiği "Demir el" eklendi. Her köy çocuğunun makus talihini o da yaşadı. Çocukluk yıllarında yaptığı çobanlık, siyasete atıldığında lakabı oldu: "Çoban Sülü."
30'UNDA GENEL MÜDÜR
Parlak zekasıyla öğretmenlerinin dikkatini çeken küçük Süleyman, ortaokul için şehre giden ilk çocuktu. Liseyi de Afyon'da parasız yatılı olarak okudu.
Yıllar sonra siyasi rakip olacağı Turgut Özal ve Necmettin Erbakan'la yollarının kesiştiği İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun olur olmaz Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde göreve başladı. 65 yıl hayat arkadaşlığı yapacak köylüsü Nazmiye Şener ile 1948'de evlendi. Sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak üzere ABD'ye giderken eşi Nazmiye Hanım maddi imkânsızlıklardan dolayı Türkiye'de kaldı. Dönüşte Seyhan Barajı inşaatında proje mühendisi olarak çalıştı. Bu sırada dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in dikkatini çekti. 1954'te DSİ Barajlar Dairesi Başkanı, bir yıl sonra da henüz 30 yaşındayken DSİ Genel Müdürü oldu. "Barajlar Kralı" lakabını o dönemki işlerine borçluydu. Bu arada Eisenhower Vakfı bursiyeri olarak bir kez daha ABD'ye giden Demirel, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası görevinden ayrıldı ve askere alındı. Gündüzleri Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) memur olarak askerlik yapan Demirel, akşamları Adnan Menderes'in asılması sonrası kapatılan Demokrat Parti'nin yerini alacak Adalet Partisi'nin (AP) kuruluş çalışmalarına katıldı. 11 Şubat 1961'de kurulan AP'ye askerliğini bitirir bitirmez üye oldu. Askerden dönünce bir süre serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. ODTÜ İnşaat Mühendisliği'nde ders verdi. Boğaziçi Köprüsü'nün ilk projesini hazırlayan ABD'nin uluslararası mühendislik ve müteahhitlik firması Morrison Knudsen Inc.'in Türkiye temsilciliği ona bir lakap daha kazandırdı: "Morrison Süleyman."
41'İNDE BAŞBAKAN
Siyasi yaşamı 1962'de Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyeliği ile başladı. AP'lilerin, başta eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar olmak üzere DP'lilerin affedilmesi amacıyla yaptığı girişimler bazı kesimlerde rahatsızlık yaratınca tepkiler AP Genel Merkezi'nin taşlanmasına kadar vardı. Demirel pencereden atlayarak AP binasından ayrıldı; üç gün sonra da AP'nin GİK ve Teşkilat Başkanlığı'ndan istifa etti. Demirel'in kariyeri boyunca kendi isteğiyle siyasete verdiği bu tek ara, muhaliflerince, onun simgesi olan fötr şapkasına göndermeyle, "Şapkasını bırakıp kaçtı" şeklinde aleyhinde kullanıldı. Haziran 1964'te AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala'nın ani ölümünün ardından aktif siyasete döndü. 5 ay sonraki kongrede 1679 oydan 1072'sini alarak genel başkan seçildi.
İnönü hükümetinin düşürülmesinin ardından Şubat 1965'te Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında AP, Yeni Türkiye Partisi (YTP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ve Millet Partisi'nin (MP) katılımıyla kurulmasını sağladığı koalisyon hükümetinde dışarıdan başbakan yardımcısı ve devlet bakanı olarak yer aldı. 1965 seçimlerinde AP yüzde 52.8 oyla tek başına iktidar olunca Isparta Milletvekili olarak TBMM'ye giren Demirel, 41 yaşında, Türkiye'nin 12. başbakanı oldu.
Süleyman Demirel 4 yıl süren bu hükümetten sonra 1969, 1970, 1975, 1977 ve 1979 yıllarında 5 kez daha hükümet kurdu. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle başbakanlıktan düşürülen Demirel Hamzakoy'da bir ay gözetim altında tutuldu.
"TAPULU ARAZİM..."
Bir yıl sonra partisi kapatılan Demirel'e, 1982 Anayasası'yla dönemin siyasi aktörleriyle birlikte 10 yıllık siyaset yasağı getirildi. "Tapulu arazime gecekondu yaptırmam" diyerek ne askeri yönetimin Bülend Ulusu'ya kurdurmaya çalıştığı partiye ne Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi'ne ne de Özal liderliğindeki Anavatan Partisi'ne (ANAP) destek veren Demirel önce AP'nin devamı olarak kurulan Büyük Türkiye Partisi'ni (BTP): bu partinin kapatılmasının ardından da yerine kurulan Doğru Yol Partisi'ni (DYP) destekledi. Ancak bu dönemde siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle bazı CHP ve AP'lilerle birlikte Çanakkale Zincirbozan'da dört ay daha zorunlu ikâmete tabi tutuldu.
6 Eylül 1987'deki halk oylaması sonucunda siyaset yasağı 7'nci yılda kalkan Demirel, aynı yıl DYP Genel Başkanı olarak aktif siyasete dönüş yaptı. 1991 seçimlerinde partisi birinci çıkan Demirel, Erdal İnönü'nün Sosyaldemokrat Halkçı Partisi (SHP) ile koalisyon hükümeti kurarak 7'nci kez başbakan oldu.
ÖZAL'LA MÜCADELE YILLARI
Katıldığı bir televizyon programında, "Sizi o bulunduğunuz yerden 6 defa indirdiler hâlâ orada nasıl duruyorsunuz?" sorusuna verdiği, "Ben 6 kere gittiysem 7 kere geldim" yanıtı literatüre geçti. O Başbakanken Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü'nde bulunan eski müsteşarı Turgut Özal ile büyük mücadele içinde geçen bu dönem, önemli icraatlara da imza attı. "Kürt realitesi"ne ilişkin ilk resmi tanıma bu dönemde oldu. Kapatılan partilerin yeniden açılması, sosyal güvencesi bulunmayan vatandaşların sağlık giderlerinin karşılanmasına yönelik "yeşil kart" uygulaması ve "genç emeklilik" akılda kalan diğer icraatlar arasında yer alıyor.
ÇİLLER ERKEK OLSAYDI
Demirel, siyasi yaşamının finalini, Turgut Özal'ın 1993 yılında ani ölümünün ardından 9. Cumhurbaşkanı olarak yaptı. Başbakanlık'tayken Cumhurbaşkanı Özal ile çekişen Demirel, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da bu kez geride bıraktığı partinin başında ve başbakan olan Tansu Çiller ile sıkıntı yaşadı. Demirel, Çiller ile Çankaya Köşkü'ndeki bir kavgasını yakın çevresine, "Karşımda bu hareketi yapan bir bayan olmasaydı pencereden aşağı atacaktım" diye anlatacaktı.
EN SIKINTILI ŞUBAT
Siyasi yaşamının en sıkıntılı dönemlerinden birini de "postmodern darbe" olarak anılan "28 Şubat" sürecinde yaşadı. Kapatılan RP'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın Çiller'in DYP'siyle kurduğu Refahyol koalisyonunun başbakanlığını bırakmasıyla sonuçlanan süreçteki tutumu nedeniyle kimilerince Refahyol'a karşı oluşan cephenin baş aktörü olmakla eleştirildi, kimilerince de gerginliği yumuşatarak olası bir darbeyi engelleyen kişi olarak desteklendi.
Görev süresinin uzatılmasına ilişkin çabalar sonuç vermeyince görevini Ahmet Necdet Sezer'e devreden Demirel, 28 Şubat sürecindeki tutumu nedeniyle, AK Parti iktidarının de hep hedefindeki isim oldu. Meclis'te darbeleri araştırmak üzere kurulan komisyona "28 Şubat postmodern darbe değil. Çünkü parlamento açık kaldı" diyen Demirel ünlü "Dün dündür, bugün bugündür" sözünü güncelleyerek siyasi literatüre unutulmayacak bir söz daha kazandırdı: "Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz". Aynı görüşmede "Darbe, filin züccaciye dükkanına girmesi gibidir" sözünü de kayda geçirdi.
"Yollar yürümekle aşınmaz", "Demokrasilerde çare tükenmez", "Kimse bana sağcılar suç işliyor dedirtemez", "Benzin vardı da biz mi içtik", "GAP'ı gaptırmam" sözleriyle de "binaenaleyh" akıllarda kalacak Demirel'in, altı ahır olan bir köy okulundan cumhurbaşkanlığına uzanan öyküsü demokrasi örneği olarak gösterilmeye devam edecek.
İDAMA KALKAN ELİ DE UNUTULMADI
Süleyman Demirel siyasi yaşamında en çok gençler nedeniyle eleştirildi. Mobilya yolsuzluğundan yargılanan yeğeni Yahya Demirel ile ilgili "25 yaşında gençlerle uğraşıyorlar" diyen Demirel'in, aynı yaşlardaki üç gencin idamında oynadığı rol peşini hiç bırakmadı.
Gazeteci Altan Öymen o günleri, "6 Mayıs 1972'de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam kararları Meclis'te oylanırken Süleyman Bey AP grubunun en önünde oturuyordu. Elini idama 'evet' için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu.
Sonra önüne döndü, idamlar kabul edilmişti. Deniz de Yusuf da 25 yaşındaydı. Süleyman Bey hiç onlar için '25 yaşında çocuklar' demedi. İdam edilmelerini istedi, isteğine ulaştı da" diye anlattı.