Haberler

Tutkunun ve Azmin Dansı Bale

Abone Ol

Türkiye ve dünyada adından söz ettiren gösterilere imza atan Türk balet ve balerinler, haftanın 6 günü, günde ortalama 6 saatlerini ayırdıkları zorlu antrenmanlar ve sanat hayatlarının son bulmasına neden olabilecek sakatlık tehlikelerine karşın büyük bir tutkuyla dans ediyor.

BURCU ÇALIK - Türkiye ve dünyada adından söz ettiren gösterilere imza atan Türk balet ve balerinler, haftanın 6 günü, günde ortalama 6 saatlerini ayırdıkları zorlu antrenmanlar ve sanat hayatlarının son bulmasına neden olabilecek sakatlık tehlikelerine karşın büyük bir tutkuyla dans ediyor.

Eğitimi çocukluk yaşlarında başlanan ve sahneye çıkabilmek için uzun yıllar emek harcanan balenin, diğer sanat dallarına göre daha kısa bir ömrü bulunuyor.

Nasırlı parmaklarının verdiği acıyı umursamadan "point" olarak adlandırılan özel ayakkabılar üzerinde saatlerce parmak ucunda dans eden sanatçılar, sahnede görünenin aksine perde arkasında zorlu antrenmanlar ve sadece mesleklerini değil, tüm yaşamlarını da etkileyebilecek ciddi sakatlanma riskleriyle her an karşı karşıya kalıyor.

Tüm temsilleri kapalı gişe oynayan Ankara Devlet Opera ve Balesinin (ADOB) baş balerinlerinden Özge Başaran (37) ile baş baletlerinden Burak Kayıhan (34) sahne ışıkları altından perde arkasına uzanan binbir fedakarlıkla dolu zorlu sanat yaşamlarını, AA muhabirine anlattı.

29 yıldır bale yapıyor

Baleye 8 yaşında başlayan ve 29 yıldır sanat dalına emek veren Özge Başaran, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ile Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarında eğitimini tamamlayarak, Antalya Devlet Opera ve Balesi, Almanya'daki Stuttgart Dans Company ve ADOB'da görev aldı.

Rusya'nın Soçi kentinde 2006'da bale sanatının en önemli isimlerinden Galina Ulanova adına düzenlenen 1. Yury Grigorovich Uluslararası Bale Yarışması'nda en önemli ödül olan Grand Prix ile en iyi modern dansçı ödülünü kazanan Başaran, bale ile anaokuluna gittiği dönemde öğretmeninin jimnastik yeteneğini fark etmesi ile tanıştığını dile getirdi.

"Bir tutku benim için"

Başaran, ailesinin kendisini baleye yönlendirmesinin önemli bir şans olduğunu vurgulayarak, şunları dile getirdi:

"Herhalde hayatımda bale olmasaydı büyük bir eksiklik hissederdim. Bir tutku benim için. Yaparken ve içindeyken çok farkında olamıyorsun ama uzaklaştığım zaman daha çok hissediyorum. Mesleğimizde hepimizin yaşadığı zor dönemler var. Çok zor bir meslek zaten ama onun haricinde geçirdiğimiz sakatlıklar var. Çok ciddi sakatlıklar geçirdim, iki ameliyatım var. Biri ayağımdan, biri dizimden. Hepsi gerçekten büyük ameliyatlardı, baleye dönemeyebilirdim ama 'Hayır, yapacağım' dedim ve dönebildim. Yani ne kadar zorlukları da olsa uzak kaldığım dönemde baleye olan hislerimi daha iyi anladım. Bale benim için hayatın anlamı gibi bir şey."

İlk sakatlanmasında ayak tarak kemiğinin kırıldığını, sonrasında bu kırığın büyümesi sebebiyle ayağına platin takıldığını anlatan Başaran, platinle dans edemediği için tekrar ameliyat olduğunu ve platinin çıkarıldığını söyledi.

Başaran, ikinci sakatlığını ise prova sırasında dizindeki çapraz bağların kopmasıyla yaşadığını belirterek, bu süreçlerde sahneye bir sene ara verdiğini ama yeniden bale yapabildiği için çok mutlu olduğunu ifade etti.

"İyi bir noktada bırakmak güzel bence"

"Balerinlerde zayıf kalmak için hamur işi gibi yiyecekleri yememek gibi bir düşünce vardır ama ben her şeyi yiyorum" ifadesini kullanan Başaran, gün içinde çok enerji sarf ettikleri için vücudunun bu besinlere ihtiyaç duyduğunu söyledi.

Özge Başaran, balenin çok sıkı antrenmanları içerdiğine işaret ederek, "Pazar günü hariç her gün bale derslerimiz var. Dersler ve sonrasındaki prova için mutlaka 1,5 saat vücudumuzu hazırlamamız gerekiyor. Günde en az 5-6 saat çalışıyoruz. Bu prömiyer hazırlığıysa süre daha da uzuyor. Zaten bütün enerjimizi salonda tüketmiş oluyorsunuz. Eve gidince yemek yiyorsunuz ve birazcık dinleniyorsunuz. Ardından başka gün başlıyor gibi gidiyor. Bu disiplin içerisinde gittiğinizde bir şekilde başarı elde ediyorsunuz." diye konuştu.

Başaran, tatil dönemleri gibi baleden uzak kaldığı zamanlarda mutlaka pilates yaptığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Şu an 37 yaşındayım. Artık sahnede o hikayeyi yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyorum. Zannediyorum seyirciye de geçiyor o duygu. Tamamen o karakter olmaya çalışıyorum. Bu bambaşka bir duygu, bambaşka bir dünyanın içine girmek çok mutlu ediyor insanı. Balenin son bulacağı yaşı biz de bilemiyoruz. Ben de 'Ne zaman' diye düşünüyorum. Deneyimlerine, tecrübelerine güvendiğim değerli hocalarımdan fikir alarak, onlardan yardım isteyeceğim. Çünkü insan yapmak istiyor gerçekten ama onun da bir yaşı var. İyi bir noktada bırakmak güzel bence."

"Siz bırakmak istemeseniz de o sizi belli bir yaştan sonra bırakmaya başlıyor"

Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarını 10 yaşında kazanmasıyla bale hayatına adım atan balet Burak Kayıhan, konservatuvardan mezun olduğu süreçten bu yana ADOB'da dans ettiğini anlattı.

Kayıhan, yurt dışında sayısız gala gecesinde sahne aldığını ve bu süreçte Türkiye'yi temsil etmekten gurur duyduğunu belirtti. Bale çalışmalarının çok sıkı bir antrenman gibi olduğunu vurgulayan Kayıhan, bale derslerinin her gün 10.30'da başladığını, ardından da yeni eserin provalarının yapıldığını söyledi.

"Bu iş biraz yorucu ama sonrasında sahneye çıkıp da o alkışı aldığınız zaman hiçbir yorgunluk kalmıyor." diyen Kayıhan, şöyle devam etti:

"Bale, siz bırakmak istemeseniz de o sizi belli bir yaştan sonra bırakmaya başlıyor. Ben şimdi 34 yaşındayım ve geçen sene dizimden çok büyük bir ameliyat geçirdim. Diz kapağımdan yaklaşık bir santimetreye yakın parça koptu. O alındıktan sonra çok kötü bir dönem geçirdim, 10 gün yataktan kalkamadım, fizik tedavi, pilates... Bu tedaviler sayesinde tekrardan ayağa kalkıp dans etmeye devam ettim. Tabii ki bu yaş da ilerledikçe kendinize ne kadar iyi bakarsanız bakın, kemikler eskisi gibi dans etmeye el vermiyor. O yüzden belli bir yerden sonra bırakıyorsunuz."

Balenin kendisi için hayatta tek gerçeklerden biri olduğunu belirten Kayıhan, "Çünkü çok keyif alarak dans ediyorum. Beni izleyen seyirciler de benim, ruhunu yansıttığımı söylüyorlar. Gerçekten çok mutlu oluyorum. En rahat olduğum yer sahne. Orayı bırakmak tabii ki insanı üzebilir ama hayatın gerçeği bu. Zamanı gelince biz de bir şekilde ayrılacağız baleden." dedi.

"İnsanlar 'Ne iş yapıyorsunuz?' diyorlardı"

Kayıhan, Türkiye'de balet olmaya yönelik de "Bu sürecin ülkemizde eskiye nazaran birazcık daha ileri seviyeye taşındığına inanıyorum. Çünkü biz eskiden 'Baletiz' dediğimizde insanlar 'Peki ne iş yapıyorsunuz?' diyorlardı bize. Onu sanki bir hobi olarak görüyorlardı." değerlendirmesinde bulundu.

Balenin zaman içerisinde daha iyi tanındığını, zorluklarının daha iyi öğrenildiğini ve kendilerine büyük saygı duyulmaya başlanıldığını anlatan Kayıhan, "Bizim Devlet Opera ve Balesi olarak amacımız, Türkiye'nin her yerindeki insanlara balenin ne demek olduğunu göstermeye çalışmak. Türkiye'nin her şehrine gitmeye çalışıyoruz." dedi.

ADOB'da bütün eserlerinin sürekli kapalı gişe oynadığına ve bale seyircisinin her geçen gün arttığına dikkati çeken Kayıhan, "Yaptığımız çok özel bir iş. Gençlere, yeni nesle sonuna kadar tavsiye ediyorum. Sanatın herhangi bir dalıyla ne olursa olsun ilgileniyor olmaları çok önemli, ülkemiz adına da. Baleyi tercih etmelerini, gelip izlemelerini çok isterim. Bence çok güzel bir sanat dalı." sözlerine yer verdi

Kaynak: AA / Güncel

Hacettepe Üniversitesi Kayıhan Türkiye Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title