Uluslararası Üniversiteler Konseyi Başkanı Azizoğlundan Mısırdaki Askeri İhtilale Tepki
Uluslararası Üniversiteler Konseyi Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, Mısır'ın, emperyalist ve faşist batılıların en büyük oyun alanları olduğunu belirterek, "Emperyalist ve faşist batı toplumları da farkında artık, perde kapanıyor."
Uluslararası Üniversiteler Konseyi Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, Mısır'ın, emperyalist ve faşist batılıların en büyük oyun alanları olduğunu belirterek, "Emperyalist ve faşist batı toplumları da farkında artık, perde kapanıyor. Bunlar İslam coğrafyasında son oyunları" dedi.
Azizoğlu, Mısır'daki askeri darbeyle ilgili yaptığı değerlendirmede emperyalizmin ağa babaları olan batı toplumlarının, ekonomik çıkarları üzerine inşa ettikleri yaşam felsefelerinin daha güçlü kılınması ve onlara göre ebediyete dek sürmesi için politik ve diplomatik olarak entegrasyon sağlanmasını elzem gördüklerini ifade etti. Özellikle silah sanayisindeki üstün başarılarının batı toplumlarını, onlara göre dünyanın efendisi yaptığını belirten Azizoğlu, "Bu tek başına yeterli değildi. Bir de müşteri hedef kitleleri vardı, olması da gerekiyordu. Ürettiklerini pazarlamak için pazar gerekirdi. Onlar için en önemli ve neredeyse tek pazar İslam coğrafyasıydı. Bir de Afrika vardı. Lakin onların petrol ve benzeri yeraltı zenginlikleri yoktu. Zengin maden ocakları çoktan kurutulmuş veya kurutulmak üzereydi. Her şeyin tamam olması için İslam coğrafyasının asla demokratikleşmemesi, hak ve özgürlüklere sahip olmaması gerekiyordu. Genelde feodal bir yapıya sahip coğrafyamızda böl, parçala, yut politikası her zaman batı toplumlarının kesin sonuç aldıkları işlem olmuştur. Ülkemiz de dahil tüm yönetimler, öncelikle emperyalist ağa babalarından her konuda icazet, yetki ve onay almalıydılar" ifadelerini kullandı.
Son on yılın Türkiye'sinde emperyalist güçlerin himaye, himmet ve sömürüsünden halk iradesi ve demokratik uyanışla kurtulduklarını ifade eden Azizoğlu, Türkiye'nin ekonomik, diplomatik ve demokratik her uyanış ve silkinişinde karşısında emperyalizmin uşaklarını, emir erlerini, ihtilal ve darbecileri gördüğünü ifade etti. Türkiye'nin asla hak ettiği konuma gelemediğini anlatan Azizoğlu, "Ülke ve millet olarak bizi tam anlamıyla parçalamak, yok etmek, ekonomik, diplomatik, politik ve askeri güç olarak menfaatlerine ters geldiğinden zayıflatmak istediler. Kontrolümüz onların elinde olduğundan onlar ne emir buyurduysa o kadar demokrasiye sahip olduk, ne kadar lütfettilerse o kadar milli gelirimiz arttı. Neredeyse bir asrı bulan cumhuriyet döneminde bizi hep kontrollerinde tutarak hedef ve amaçlarına hizmet ettirdiler" dedi.
Batı toplumunun, Orta Doğuda ise tam bir vahşet ve faşizan sistemle istek ve gayelerine ulaştığını belirten Azizoğlu, bazı zengin yer altı kaynaklarına sahip Arap ülkelerinde, kendi himayelerinde kukla yönetimler, halk iradesiyle asla bağı olmayan totaliter rejimler kuran perde arkasındaki ülkelerin, yönetimde tek söz sahibi konumuna geldiklerini ifade etti. Bazen istisnalar olduğunda, baş kaldırma ihtimali olanları bile acımasızca yok ettiklerini ifade eden Azizoğlu şunları kaydetti: "Bazen onlara aykırı ya da baş kaldıran güçler olabiliyordu. İran'da yeni bir rejim oluştuğunda tamamen batı emperyalizmine başkaldırıydı. Onlar için İran büyük, güçlü ve tehlikeli bir ülkeydi. Türkiye, Mısır veya Pakistan benzeri kalabalık nüfusu ve güçlü askeri gücü olan ülkelerde ise işi yorulmadan çözmüşlerdi. İhtilallar, yani onların talimatıyla hareket eden ve kesin sonuç alan masrafsız, zahmetsiz bir güç odağı oluşturmuşlardı. Bu bakış açışıyla İran'ın yeni rejimi tamamen batı emperyalizmine büyük tehlike teşkil ediyordu. Orta Doğu'daki kazanımları açısından yine çok başarılı, stratejik bir projeyle iki büyük tehlikeli düşmanı ortadan kaldırmak ve güçsüz kılmak için düğmeye bastılar. Dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip Irak'ın başına çağın psikopat diktatörlerinden birini sistemli bir projeyle getirdiler. Sonrası kolaydı. Kuveyt ve İran'a saldırtarak sözde savaş, özde tüm sinsi plan ve eylemlerini hayata geçirirken, milyonlarca Müslümanın birbirini katletmesine büyük katkı sağladılar. Derhal bir pazar oluştu. 'Ben İran'a sen Irak'a' silah satışına başlandı. Savaşın bitmesine izin vermeden çok uzun yıllar sürmesini sağlayarak iki büyük ve güçlü İslam ülkesinin askeri ve ekonomik çöküşünü hazırladılar. Doğal olarak tüm emperyalist ve faşist batı toplumlarının silah mühimmat üretme fabrikaları full üretimde ve bu iki ülkeye gizli ve açık satıştaydı. Yakın tarihte Libya'ya baktığımızda Libya halkına ait olan petrol gelirlerine diktatör Kaddafi'yi koruyarak hep sahip oldu. Silah üretiminde ve satışında büyük kazanç elde ettiler. Sattıkları silahları imha bedeli olarak yine Libya halkından büyük meblağlar talep ve tahsil ettiler. Yeni yönetim ve halka 'seni ben demokrasiye kavuşturdum' dediler."
Bu analizlerin tümünün Mısır için de geçerli olduğunu belirten Azizoğlu, Mısır ordusunun İslam ülkeleri içinde en güçlü ve kalabalık birkaç ordudan biri olduğunur ve tamamen batı emperyalizminin hizmetinde bulunduğunu ifade etti. Azizoğlu, "Sadece şu soruyu soralım. Batıya, emperyalist güçlere yakın bir yönetim tamamen demokratik seçimlerle iş başına gelmiş olsa, yani adı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler olmasaydı, çok demokrat, çok demokrasi bekçiliği yapan, çok ama çok insan hakları ve bireysel toplumsal hak ve özgürlükler önceliği olan batı emperyalist ve faşist toplumlarının reaksiyonu aynı mı olurdu? Mısır, emperyalist ve faşist batılıların en büyük oyun alanları. Emperyalist ve faşist batı toplumları da farkında artık, perde kapanıyor. Bunlar İslam coğrafyasında son oyunları" dedi. - ANKARA