ÜRETİMDEN İHRACATA TARIM - Yerli tohumlardan üretilen fidelerde İstanbullulara doğal ürünler yetiştiriliyor (1)
Sarıyer'e bağlı Gümüşdere köyündeki bazı seracılar, yerli tohumlardan elde ettikleri fidelerde devlet desteğiyle doğal tarım yaparak ailelerinin geçimlerini sağlarken İstanbullulara aracısız, üreticiden tüketiciye, doğal ürünler sunuyor.
Sarıyer'e bağlı Gümüşdere köyündeki bazı seracılar, yerli tohumlardan elde ettikleri fidelerde devlet desteğiyle doğal tarım yaparak ailelerinin geçimlerini sağlarken İstanbullulara aracısız, üreticiden tüketiciye, doğal ürünler sunuyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı bu yıl "Tarımsal Üretimin Arttırılması Projesi" kapsamındaki "Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi"nde İstanbul'da çiftçilere yönelik 9 bitkisel üretim projesi başlattı.
Uygulamaya koyulan projeler içerisinde yer alan "Yerli ve Milli Sebze Tohumları Kullanımını Kadın Eliyle Yaygınlaştırma ve Geliştirme Projesi" kapsamında örtü altı tarım (seracılık) yapan kadın çiftçiler eliyle yerli ve milli tohumlar toprakla buluştu.
Proje kapsamında sadece Sarıyer'de 8 bin 160 salatalık, 7 bin 280 domates ve 22 bin 400 biber fidesi olmak üzere yerli tohumdan üretilmiş 37 bin 840 fide kadın çiftçilere dağıtılarak toprakla buluşması sağlandı.
İstanbul çiftçisine bitkisel üretimde yaklaşık 56 milyonluk destek sağlandı
İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'un tarihin, kültürün, sanayinin başkenti olduğu kadar tarım ve hayvancılıkta da önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.
Karaca, İstanbul'da yaklaşık 89 bin hektarlık tarım arazisi olduğunu ve bunun yaklaşık 1791 dekarlık alanında seracılık, örtü altı tarım yapıldığını belirtti.
Sarıyer ilçesindeki Gümüşdere köyünün önemli seracılık noktalardan biri olduğunu belirten Karaca, "Bunun dışında Şile, Çatalca, Silivri, Beykoz ve Pendik'te yoğun miktarda örtü altı yetiştiriciliğimizi yapıyoruz. Tarım il ve ilçe müdürlükleri olarak sahada her zaman varız. Tohumdan denetimlerimiz başlıyor ve ürüne kadar bütün noktaları denetliyoruz." dedi.
Karaca, İstanbul çiftçisine bitkisel üretimde yaklaşık 56 milyonluk destek sağladıklarını ifade ederek, "2020 yılında sadece bitkisel üretim desteğimiz 56 milyon lira. İstanbul'da 320 bin adet salatalık, domates, biber, patlıcan gibi fideleri ücretsiz dağıttık. Bu fidelerin bir özelliği var. Yerli ve milli tohumlardan elde edilmiş. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğümüz tarafından çeşit tayini yapılmış, ata tohumundan üretilmiş, yerli ve milli tohumlarımızdan ürettiğimiz fidelerimizi dağıttık." diye konuştu.
İstanbul çiftçisinin verim ortalaması Türkiye geneli verim ortalamasından fazla
Sarıyer'de 190 üreticinin seracılıkla uğraştığını belirten Karaca, İstanbul'da Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı yaklaşık 4 bin çiftçinin bulunduğunu fakat normalde 20 bin civarında vatandaşın çiftçilikle uğraştığını aktardı.
En büyük kaybın ürünlerin nakli sırasında oluştuğunu vurgulayan Karaca, şunları anlattı:
"Bitkisel üretimde, sebze ve meyvedeki kayıp oranı çok ciddi rakamlara ulaşıyor. Bazı yerlerde yüzde 25'e kadar ulaştığı söyleniyor, istatistikler bunu gösteriyor. Sarıyer'de ürettiniz, hemen pazara gittiniz, aradaki ekonomik kayıp azalıyor. Bu noktada ciddi ekonomik katkısı olduğu aşikardır. İstanbul'un toprakları çok mümbit. İstanbul çiftçisinin verim ortalaması Türkiye genelindeki verim ortalamasının hemen hemen 1,5 katı diyebilirim."
"Hepimiz tarımı bırakırsak hayat farklı boyutta ilerler"
Sarıyer ilçesine bağlı Gümüşdere köyünde seracılık yapan Aksu Çuğ, babasının devrettiği tohumlarla 15 yıldır eski usul ve örtü altı tarım yaptığını belirterek, "Ülkenin belli bir temeli vardır. O temellerden birini de tarım oluşturur. Hepimiz tarımı bırakırsak hayat farklı boyutta ilerler. Onun için tarıma sarılmamız gerekiyor, herkesi teşvik edelim. Kimin toprağı varsa, bu işe gönül veren kimler varsa onları teşvik edelim ve tarımımızı bırakmayalım." değerlendirmesini yaptı.
Dört mevsim üretim yaptığını ve her mevsimin ayrı sebze meyvesi olduğunu ifade eden Çuğ, sözlerine şöyle sürdürdü:
"Nisan ayında burayı harmanlamaya başladık, kış sebzelerim vardı, pazı, maydanoz. Onları topladık. Toprağı harmanlamak çok zamanımı alıyor. Eski usul tarım yaptığım için 4-5 kere sürüldü. Hem atlarla hem de minik bir traktör yardımı alarak sürdük. Daha sonra hayvan gübresiyle gübreledik, tekrar sürme aşaması gerçekleşti. Damlama sistemim yok, teknolojiyi çok kullanan biri değilim."
Çuğ, devletin çiftçiye büyük destek verdiğini belirterek, "Fide yardımı ve gübre yardımı yapılıyor, ben de faydalanmaya başladım. Bunlar maddi açıdan destek. Dışarıdan fide almanızı engeller, daha çok üretim yapmanızı sağlar, farklı insanları teşvik eder, doğal tarımın yeniden hayat bulmasını sağlar." diye konuştu.
Ürettiklerini kendi serasının önünde sattığını kaydeden Çuğ "Çok fazla üretim yapmadığım için pazara, marketlere veremiyoruz. Buraya geliyorlar, buradan satışımızı yapıyoruz. Buranın lezzetini bilenler şehir dışına gittikleri zaman benden kargo istiyor, ben de onlara kargo yapıyorum." ifadelerini kullandı.
Çuğ, Gümüşdere köyünün tarım açısından belli başlı bölgelere yettiğini vurgulayarak, "Daha önceden Zekeriyaköy, Bahçeköy, Kilyos, Uskumru hep çiftçilikle uğraşıyordu ama teknolojinin ilerlemesiyle herkes bıraktı. Farklı boyut almaya başladılar. Gümüşdere burada tarım yapan tek köy olarak kaldı." dedi.
"On beş yıllık müşterilerimiz var, arkadaş gibiyiz, samimiyiz"
Gümüşdere'de çiftçilik yapan Şehnaz Özkan, önceden açık alanda ekim yaptığını ve 15-20 yıldır seracılıkla uğraştığını belirtti.
Özkan, devlet desteğiyle işini büyüttüğünü anlatarak, "Seralarımıza, çok yıl oldu ama yılını hatırlamıyorum, hibe desteği verildi, geri ödemeli, faizsiz kredili. Seralarımızı kurduk. Sonra küçük el traktörleri, pırpır, onlar da hibeli alındı, yarı yarıya mesela. İşimizi böyle büyüttük, devam ediyoruz. Devletimiz fide desteği verdi, salatalık, biber, salkım domatesi, normal domates." dedi.
Kendi üretimleri müşterilerine yetmediğinde komşusundan destek aldığını belirten Özkan, sözlerini, "Zekeriyaköy köy pazarımız var. Yetiştiriyoruz, bir gün önceden topluyoruz, gidip orada satıyoruz. 15 yıllık müşterilerimiz var, arkadaş gibiyiz, samimiyiz. Gümüşdere'de manav yok, başka yerlerde var. Başka komşularımız manavlara veriyor ama ben kendi sebzemi anca müşterime yetiştiriyorum, yetmiyor bile bazen." diye tamamladı.