Vali Yardımcısı Helvacı: Bazı Öğretmenler, Çocukları Kendi İdeolojilerinin Süjesi Haline Getiriyor
DİYARBAKIR Vali Yardımcısı Ahmet Naci Helvacı, bazı öğretmenlerin çocukları kendi ideolojilerinin süjesi haline getirmeye çalıştığını belirterek, "Buna hakkınız yok" dedi.
DİYARBAKIR Vali Yardımcısı Ahmet Naci Helvacı, bazı öğretmenlerin çocukları kendi ideolojilerinin süjesi haline getirmeye çalıştığını belirterek, "Buna hakkınız yok" dedi.
24 Kasım Öğretmen Günü nedeniyle Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü'nce Büyekşehir Belediyesi Öğretmenevi'nde etkinlikler yapıldı. Vali Yardımcısı Ahmet Naci Helvacı, Milli Eğitim Müdürü Hasan Aslan, öğretmen ve öğrencilerin katımıyla gerçekleşen etkinlikte, göreve yeni başlayan öğretmenler için yemin töreni düzenledi. Törende konuşan Vali Yardımcısı Helvacı, Öğretmenler Günü'nde alışılmış cümlelerin ötesinde, kendi deneyim ve gözlemlerini işin içerisine katarak, bazı şeyler söylemek istediğini belirtti. 5 çocuğunun öğrenci olduğunu anlatan Helvacı, çocuklara özgüven verilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Vali Yardımcısı Helvacı, şöyle konuştu:
"Türkiye'de değişik dönemlerde milli eğitimle alakalı uygulamalar gelişmektedir ve bunlar deneniyor. Aslında bu denenmişlikler içerisinde ortaya çıkan ana unsur şu: Türkiye, bazı sorunları olduğunu biliyor. Seçilmişleri de yöneticileri de atanmışları da artık bu çözümün en kapsayıcı, zararları en az, faydaları en fazla hangi yöntemlerle iyileştirmelerini bulmaya çalışıyor. Bu dönem içerisinde karşılaştığımız birinci sorun, belki de son değişiklikle ortadan kalkmaya başladı. Eğitimi sadece ve sadece çocukları mesleğe, ilkokuldan sonra iyi bir ortaokula, ortaokuldan sonra iyi bir liseye hazırlayan okullar olduğu algısıydı. Bu, Türk eğitim sisteminin en büyük sorunlarından bir tanesiydi. Aslında olması gereken, milli eğitim çocukları öncelikle bir meslek yahut üniversite öğrencisi sahibi kılmak dışında, hayata hazırlamakla mükelleftir. Hayata hazırlamanın muhtelif olduğu hususlardan bir tanesi, ön önemlisi analitik düşünme becerisini gerçekleştirmiş, kendisine verilen, söylenen veya empoze edilen şeylerin, verimliliğini söylendiği biçimde kabul etmeyip, onları sorgulayan ve onlara ilişkin kendi düşüncesini geliştiren gençler demektir. İkincisi ise çocukların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayıcı bir özgüvene kavuşturulması, okullarımızdan beklediğimiz en önemli hedeflerden bir tanesidir. Eğer bu özgüveni çocuklara veremezseniz, ufak bir sorunla karşılaşıldığında pes edecek yahut üstesinde gelemeyecek depresyona kadar varan bir süreci tecrübe edecektir."
'3 TANE SORU ÇÖZEN ÇOCUK KENDİNİ EINSTEIN ZANNETMEKTE'
Vali Yardımcısı Helvacı, kaldırılan TEOG sistemini de eleştirerek, şöyle dedi:
"Okullarda bir dönem içerisinde çocukları yarış atına çeviren, 15 tatil ve dahi yaz tatilerinde öğretmenlerin 'test çözeceksiniz' diye yükümlülükler taşıdığı bir yapı yanlıştı. Dünyayının en başarılı çocuğu, önüne gelen sınavlarda en yüksek skoru elde eden çocuk değildir. Zeka, tekdüze bir nimet, tekdüze bir olgu değil. 3 tane soru çözen çocuk kendini Einstein zannetmekte ve diğerlerini de embesil insan gibi düşünmekte. Dolayısıyla genel sınavın kaldırılması doğru oldu. Bir çocuğun başarılı olması elde ettiği skorla alakalı değil, neyi ürettiği, neyi başardığıyla alakalıdır."
'ÖĞRETMENLERİN NELER ÖĞRETTİĞİ ÖNEMLİDİR'
Ülkenin bölünmez bütünlüğü olmak üzere çocuklara, her türlü moral ve ahlaki değeri aşılamanın okulların görevi olduğunu dile getiren Vali Yardımcısı Ahmet Naci Helvacı, bazı öğretmenlerin çocuklara kendi ideolojilerini empoze ettiğine dikkat çekti. Eğitimde şiddetin sürmekte olduğunu anlatan Vali Yardımcısı Helvacı, konuşmasını şunları kaydetti:
"Diyarbakır özelinde ne kadar olduğnu bilmiyorum ama hala sürmekte olan çocuklarla geliştirilen otokratik ilişki, en abartı biçimiyle şiddet. Bu, bir çocuğa verilecek zararların en ilerilerinden bir tanesidir. Diyarbakır üzerinde bir gözlemimi paylaşmak istiyorum; bu yörenin insanları, bu yörenin çocukları, sayıyı bilmiyorum tespit olarak söylüyorum, kavruk yetişiyorlar. Kendisini ifade edememek, sözlü ve yazılı olarak taleplerini, tercihlerini dile getirememek, bir meziyet değildir. Diyarbakır'daki bir olumsuzluğa daha değinmek istiyorum. Burada bir çocuğu okuyan bir baba olarak söylüyorum; öğretmenlerimizin hepsi değil ama bazı öğretmenlerimiz kendisini teslim edilen çocukları kendi ideolojik düşüncelerini süjesi haline getirip, onları şekillendirme ve önyargılarını empoze etme, toplumun batısından doğusuna, güneyinden kuzeyine var olan değerlerin dışında kendi şahsi tercihlerini dayatma gibi durumla karşı karşıya geliyor. Buna hakkınız yok. Hz. Ali'ye atfedilen 'Bir harf öğretene ben 40 yıl köle olurum' sözü öğretmenlerle alakalı söylenen bir söz değildir. İtibari bir sözdür. Öğretmenlerin sadece öğretiyor olması değil, neler öğrettiği önemlidir. Bu konuda sizin kendi tercihlerinizi, seçenek olmaması nedeniyle önünüze gelen öğrencilere isteğiniz şekilde empoze etmeniz hakkını vermez."
- Diyarbakır