Vehbi Koç Ödülü, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay'a Verildi
Vehbi Koç Vakfı tarafından verilen Vehbi Koç Ödülünün bu yılki sahibi, kültürel ve tarihi miras alanındaki çalışmaları nedeniyle Prof. Dr. Zeynep Ahunbay oldu.
Vehbi Koç Vakfı tarafından verilen Vehbi Koç Ödülünün bu yılki sahibi, kültürel ve tarihi miras alanındaki çalışmaları nedeniyle Prof. Dr. Zeynep Ahunbay oldu.
Türkiye'nin ilk özel vakfı olarak 48 yıl önce kurulan Vehbi Koç Vakfının, insanların yaşam kalitesinin artırılmasına katkıda bulunan kişi ve kurumları teşvik etmek amacıyla her yıl sırasıyla kültür, eğitim ve sağlık alanında verdiği Vehbi Koç Ödülünün 16'ncısı İş Sanat Kültür Merkezinde düzenlenen Koç Ailesi üyelerinin ve konukların katıldığı törenle sahibini buldu.
Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu; Prof. Dr. Mehmet Özdoğan'ın başkanlığını yaptığı Seçici Kurulun önerdiği 3 aday arasından seçilen Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, 16. Vehbi Koç Ödülü'nü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç'un elinden aldı.
Arkeolojik alanlardan Osmanlı yapılarına çok geniş bir yelpazede kültür varlıklarının korunması konusunda yaklaşım geliştiren ve bunu restorasyon uygulamalarıyla da örnekleyen Ahunbay, bu çok yönlü birikim ve deneyimi ile Türkiye sınırlarının dışındaki Osmanlı yapılarından, mimari koruma biliminin kuramsal tartışmalarına kadar çeşitli konularda Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) gibi uluslararası kurumların görüşüne başvurduğu, dünyanın önde gelen koruma uzmanları arasında gösteriliyor.
- "Ülkemiz dünyada kültürel miras dendiğinde ilk akla gelen ülkeler arasında gösteriliyor"
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, ödül törenindeki konuşmasında, Türkiye'nin tüm dünyada kültürel miras dendiğinde ilk akla gelen ülkeler arasında gösterildiğini ve Anadolu'nun hem doğusunda hem batısında kadim medeniyetlere ev sahipliği yaptığını belirterek, "Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları da bu toprakları kendi eserleriyle bezemeye devam etmiş. Osmanlı'nın son dönemlerinde, bazen iktisadi, bazen kültürel sebeplerden dolayı bu mirasa tümüyle sahip çıkmakta zorlanmışız. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu alanda da önemli gelişmeler sağlanmış, arkeologlar yetiştirilmeye başlanmış, geçmiş medeniyetlerin mirasını korumanın devletin ve vatandaşın bir vazifesi olduğu hususu her vesileyle vurgulanmış." dedi.
Ömer Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün sizlere Koç Ailesi ve Vehbi Koç Vakfı olarak bu konuda üzerimize düşeni yaptığımızı büyük bir gururla söyleyebilirim. 1980 yılında açılan ve Türkiye'nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi ile başlayan maceramız önce Rahmi Koç Müzesi, ardından da Pera Müzesi ile çok daha geniş bir kesime hizmet eder hale gelmiştir. Koç Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi kısa bir zaman zarfında kendi alanında gerçek bir referans merkezi ve örnek gösterilen kültürel bir müessese olmuştur. Ankara'daki Vehbi Koç Ankara Araştırmaları ve Antalya'daki Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezleri vakfımız bünyesinde kurulmuş, gelişmiş ve kısa bir süre önce Koç Üniversitesi bünyesine dahil olmuşlardır. Her iki kurumumuzun Koç Üniversitesi çatısı altında çok daha önemli başarılar elde edeceğine eminim."
Koç, şu bilgileri verdi:
"Ne mutlu ki vakfımız ve ailemiz gibi başka kişi ve kurumlar da kültürel mirası koruma ve gelecek nesillere aktarma yolunda önemli faaliyetler gerçekleştiriyor. Yüzlerce akademisyen geçmişin izini büyük bir titizlikle sürüyor ve aynı titizlikle belgeliyor. Buna rağmen saygısızca yapılmış restorasyonlar, kültürel ve tarihi mirasın derinliğine ve bütünlüğüne karşı yıkıcı müdahaleler gibi can sıkıcı haberler de duymuyor değiliz. Kendi adına konuşma imkanı olmayan bir abideyi, bir tarihi eseri, çok önemli bir koleksiyonu, bazen bir akademisyen, bazen bir bürokrat, bazen bir vatandaş cansiperane korumaya çalışıyor. Ne yazık ki bu isimsiz kahramanlar her zaman muvaffak olamıyorlar. Bugün Vehbi Koç Ödülünü alacak kişi bu isimsiz kahramanlardan birisi. Kendisine haksızlık yaptığımı düşünmeyin. Alanında tüm dünyada tanınan hocamızın adını pek çoğumuz daha önce duymamış olabiliriz."
Ömer Koç, konuşmasını Seçici Kurulun Prof. Dr. Zeynep Ahunbay için yazdığı gerekçeden bir bölümü okuyarak sonlandırdı:
"Kendisinin Türkiye'deki eğitim ve kariyer yaşamını uluslararası boyuta taşımasında hem Türkiye koşullarının Cumhuriyet aydınlanması ile ona sunduğu deneyimin payı vardır, hem de bütün meslektaşlarının teslim ettiği 'dur durak bilmeyen çalışkanlığı' etkendir. Araştırma ve uygulama konularında ilkelere ödünsüz bağlılığıyla bilinen bir bilim insanıdır. Evrensel ilkeleri ülkesinde geçerli kılabilmek için mesleki alanda geliştirdiği bu doğrudan ve ödünsüz tavrı ile kuşkusuz yorulmuş ve yıpranmıştır. Ancak aynı ilkeleri, yetiştirdiği çok sayıdaki öğrencisine aktararak yaşatabilmeyi başarmış, başka bir ifade ile çoğalabilmiştir. Kendisinin örnek kariyeri, kültür mirası bilim alanında ekol oluşturan katkıları ve meslek etiğinde bükülmeyen duruşu ile Vehbi Koç Ödülü ile onurlandırılması, kişisel ölçeğin çok üzerinde, tüm mesleki alanlarda ülkenin çok ihtiyacı olan akılcı ve kararlı tavırları da özendirecektir."
"Kültür mirası insanlığın mirasıdır"
16. Vehbi Koç Ödülünü alan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay hakkında törende kısa bir film de yayınlandı. Ahunbay kısa filmde yer alan röportajında, Vehbi Koç gibi tüm dünyanın tanıdığı çok çalışkan, verimli bir insanın adına düzenlenmiş bir ödülün kendisine layık görülmesinden onur duyduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Kültür mirası dendiğinde insanlığın mirasından söz ediyoruz. Bu insanlık mirası; Hindistan'da, Peru'da veya Kuzey Kutbu'nda olabilir. Hepsi insanlıktan bir izdir. Kültür mirası için bir çalışma yapmak bir onur. Mesleğimi severek yaptım. Gerçi çok zorluklar da yaşandı. Kayıplar olması da çok üzücü. Birçok anıt savaşta yıkılıyor. Onları ayağa kaldırdığınız zaman da aynı olmuyor. Çatışmalar şu anda da tüm dünyada devam ediyor. Halep Kalesi'nin kapısının yıkıldığını görmek beni çok sarsmıştı. Onun gibi birçok başka önemli anıt birdenbire bir terör örgütü tarafından parçalanabiliyor. Hiçbir insani duygu yok. Kültür mirasını hem insanlara hem de doğaya karşı korumak zorundayız."
Ödül gerekçesi
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan başkanlığındaki, Prof. Dr. Engin Akyürek, Prof. Dr. Sema Doğan, Prof. Dr. Aslı Özyar, Prof. Dr. Turgut Saner'den oluşan Seçici Kurul tarafından hazırlanan ödül gerekçesi şöyle açıklandı:
"Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, arkeolojik alanlardan Osmanlı yapılarına çok geniş bir yelpazede kültür varlıklarının korunması konusunda yaklaşım geliştiren ve bunu restorasyon uygulamalarıyla da örnekleyen bir bilim insanıdır. Dünyanın önde gelen koruma uzmanlarındandır. Türkiye'de mimarlık mirasının korunmasının sağlam bir bilim disiplini olarak gelişmesinde önder kimliği olan Ahunbay, yetiştirdiği çok sayıda öğrencisiyle de bu alanda kurumsallaşmanın yerleşmesine büyük katkı sağlamıştır.
Günümüzde kültür mirası üzerindeki baskı giderek artarken Zeynep Ahunbay gibi korumaya gönül vermiş uzman bilim insanlarının varlığı daha da önem kazanmaktadır. Baskı büyüktür, korunması gerekenler çoktur ve bu çabanın samimi savunucuları azdır. Ahunbay, kültür mirasının bilimsel esaslar doğrultusunda korunması konusunda tutum, görüş ve uygulamalarıyla yalnızca ülkemizde değil, dünyada saygın bir konum edinmiştir. O, mimari ve arkeolojik koruma alanındaki yılmaz mücadelesini kibar ve sakin kişiliğiyle sürdürmektedir.
Zeynep Ahunbay, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde orta ve lise eğitimini almıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi'nden yüksek mühendis mimar olarak mezun olan Ahunbay'ın bilimsel kimliği, İTÜ'de mimarlık tarihi ve restorasyon bilim alanlarının birlikte olduğu dönemde biçimlenmiş, böylelikle kariyeri mimarlık tarihi ve koruma/restorasyon uzmanı olarak gelişmiştir. İstanbul'daki Sultan Ahmet Külliyesi'ni konu alan doktora çalışması (1975) bunun erken ve en açıklayıcı örneğidir. Ardından İngiltere – York Üniversitesindeki uzmanlık eğitiminde Side Antik kenti üzerine çalışmış ve bu birikimini Side Apollon Tapınağının restorasyonuna yansıtmıştır.
İstanbul, Edirne, Bursa, Gaziantep, Safranbolu, Tarsus, Samsat, Hasankeyf gibi birçok yerde koruma ve restorasyon çalışmaları yönetmiştir. Ahunbay, İstanbul'da gerçekleştirdiği çok sayıda başarılı restorasyon uygulamasıyla da tanınmaktadır. Özellikle Ayasofya, Zeyrek Kilise Camii (Pantokrator Manastırı Kilisesi), Kara Surlarının Yedikule kesimi gibi projeleri, kentin Bizans dönemi mimari mirasının korunmasına yönelik başarılı uygulamalar olarak uluslararası ölçekte beğeni kazanmıştır. Öte yandan doktora, doçentlik ve profesörlük tezlerini oluşturan Osmanlı dönemi yapılarına ve özellikle Mimar Sinan eserlerine odaklanan akademik ilgisini restorasyon alanında da değerlendirmiş, başta Vakıflar Genel Müdürlüğü olmak üzere çok sayıda kurumun bilimsel danışmanlığını üstlenmiş ve yanlış uygulamaların önüne geçmiştir."
Ödül gerekçesinde şunlara da vurgu yapıldı:
"Ahunbay'ın kuramsal yaklaşımı ve mimari koruma çalışmaları, kent ölçeğinden, yapı ve detay ölçeğine, Antik Çağ ve Bizans kültür dönemlerinden Osmanlı döneminin çeşitli evrelerine kadar uzanmaktadır. Ahunbay'ın uluslararası düzeydeki tanınırlığı Türkiye sınırları dışında Halep, Kudüs, Kosova, Yemen gibi Osmanlı yerleşimlerine de yansımış, görkemli Osmanlı anıtlarının korunması ve restorasyonu konusunda danışmanlık yapmanın yanı sıra bazı uygulama çalışmalarını da üstlenmiştir. Bu bağlamda özellikle Bosna-Hersek Savaşı'nı sonlandıran Dayton Antlaşması gereği kurulan Uluslararası Bosna-Hersek Kültür Mirasının Korunması Komisyonu'na seçilmiş olması önemlidir. Görev yaptığı 8 yıl boyunca aralarında Mostar Köprüsü de olmak üzere ülkenin tüm kültür varlıklarının koruma-restorasyon kararlarının üretilmesinde etkin rol oynamıştır.
Zeynep Ahunbay, 1999-2005 yılları arasında iki dönem üst üste Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Başkanlığını yürütmüş, UNESCO Dünya Mirası listesine önerilen alanlar için ICOMOS tarafından kurulan 'yerinde inceleme heyetlerinde' sıklıkla yer almış ve görüşüne başvurulmuştur. TMMOB Mimarlar Odasının mimarlık mirasının korunmasına ilişkin çalışmalarına güçlü akademik destek veren Ahunbay, Europa Nostra Türkiye Birimi ile ülkenin çeşitli yerlerindeki yerel sivil toplum kuruluşlarının kültür varlıklarının korunmasına yönelik çalışma ve eylemliliklerine de destek vermektedir. Türkiye'de akademik çevrelerde mimari koruma alanı çoklukla bir inşa eylemi olarak görülüp bilimsel yayın üretmeye gereken önem verilmezken Ahunbay, pek çok makalenin yanı sıra kitaplar da yayınlamıştır. Türkiye'de mimari koruma eğitiminde temel ders kitabı olarak kullanılan Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon (1996), Dünya Mirasında Türkiye (2006) adlı kitabın İstanbul bölümü, Cultural Heritage of Turkey (2009) gibi eserleri bunlara örnektir.
Ahunbay, Türkiye'deki eğitim ve kariyer yaşamını uluslararası boyuta taşımıştır. Bunda, hem Türkiye koşullarının Cumhuriyet Aydınlanması ile ona sunduğu deneyimin payı vardır, hem de bütün meslektaşlarının teslim ettiği 'durak bilmeyen çalışkanlığı' etkendir. Zeynep Ahunbay, araştırma ve uygulama konularında ilkelere ödünsüz bağlılığıyla bilinen bir bilim insanıdır. Evrensel ilkeleri ülkesinde geçerli kılabilmek için mesleki alanda geliştirdiği bu doğrudan ve ödünsüz tavrı ile kuşkusuz yorulmuş ve yıpranmıştır. Ancak aynı ilkeleri, yetiştirdiği çok sayıdaki öğrencisine aktararak yaşatabilmeyi başarmış, başka bir ifade ile 'çoğalabilmiştir'. Örnek kariyeri, kültür mirası bilim alanında ekol oluşturan katkıları ve meslek etiğinde bükülmeyen duruşu ile Zeynep Ahunbay'ın Vehbi Koç Ödülü ile onurlandırılması, kişisel ölçeğin çok üzerinde, tüm mesleki alanlarda ülkenin çok ihtiyacı olan akılcı ve kararlı tavırları da özendirecektir."