Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Vekili Vuslat Doğan Sabancı, demokrasinin en önemli prensiplerinden birinin de "çoğulculuk" kavramını "gerçekten içselleştirmek" olduğuna dikkat çekerek, "Barış istiyorsak birlikte yaşamanın yollarını bulmalıyız" çağrısı yaptı.
Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Vekili Vuslat Doğan Sabancı, demokrasinin en önemli prensiplerinden birinin de "çoğulculuk" kavramını "gerçekten içselleştirmek" olduğuna dikkat çekerek, "Barış istiyorsak birlikte yaşamanın yollarını bulmalıyız" çağrısı yaptı.
Doğan Grubu'nun, ABD'nin en etkin düşünce kuruluşlarından Atlantic Council ve dünyanın en saygın kültür kurumlarından Smithsonian ile birlikte düzenlediği "Islamophobia: Overcoming Myths and Engaging in a Better Conversation" başlıklı Panel'in açış konuşmasını Vuslat Doğan Sabancı yaptı.
Yönetimini de, Atlantic Council Başkanı Frederick Kempe'nin üstlendiği panele, bu alanın saygın otoriteleri olarak bilinen, din tarihçisi Karen Armstrong, eski devlet bakanı Dr. Mehmet Aydın, Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu Dekanı Vali Nasr ve ünlü insan hakları aktivisti yazar Zainab Salbi katıldı.
Obama'nın Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı son konuşmada söyledikleri
Konuşmasını, "Başkan Obama, Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı son konuşmada şöyle demişti: Nasıl birarada yaşıyabileceğimiz sorusunu cevaplandırmadan, sadece etrafımıza duvar inşa ederek kendi toplumlarımızı aşırılıktan koruyamayız. Dünya artık çok fazla iç içe geçmiş durumda ve bunun için çok küçük" diyerek başlayan Vuslat Doğan Sabancı, "Çok doğru bir tespit" dedi ve ekledi:
"İnsanların kaderleri birbiriyle hiç olmadığı kadar bağlı hale geldi"
"Dünya içi içe geçmiş durumda: Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan tehdit, orayla sınırlı kalmıyor, bütün dünyayı etkiliyor. ve o tehdidin nasıl algılandığının, nasıl tanımlandığının ve nasıl mücadele edildiğinin sonuçları da küresel oluyor. Tehdit küresel olduğu için barışı da sadece küresel boyutta sağlanabilir. Artık insanların kaderleri birbiriyle hiç olmadığı kadar bağlı hale geldi. Obama'nın da belirttiği gibi etrafımıza duvarlar örerek kendimizi koruyamıyorsak ya da en gelişmiş silah teknolojileri bile tehtidin yayılmasını durduramıyorsa durup bir düşünmemiz lazım."
"Birbirimizi anlamak için iyi niyetli bir çaba göstermeliyiz"
Konuşmasının devamında, "Avrupa Süriye krizine kadar her yıl ortalama 1,5 milyon mülteci kabul ediyordu. Ancak son 2 yıldır 160 bin Süriyeli Müslüman'ı almakta isteksizler. Neden ? Acaba asıl rahatsız oldukları dinsel farklılık mı?" sorusunu soran Vuslat Doğan Sabancı, "Malesef DEAŞ ve EL Kaide gibi bir avuç sapkın İslam'ı kullanarak dünyaya terör ve vahşetle saldırıyor. Hepimize korku salıyor" dedi ve şöyle konuştu:
"DEAŞ adlı yapılanma Batılı Hıristiyan ve Yahudiler'in toplamından çok daha fazla Müslüman katletmiştir ve katletmeye devam etmektedir. Yani Müslümanlar, bu yapının hem doğrudan hem de dolaylı mağdurlarıdır.
"Çoğulculuk kavramını gerçekten içselleştirerek yaşamak"
Peki çözüm nedir? Çözüm birlikte yaşamayı öğrenmek. Bunun için farklılıklarımıza saygı göstermeli, ortak noktalarımızı hatırlamalı ve birbirimizi ilgiyle dinlemeliyiz. Hatta birbirimizi anlamak için iyi niyetli bir çaba göstermeliyiz. Ancak bu birlikte yaşama kurallarını oluşturabiliriz. Yani demokrasinin en önemli prensiplerinden biri olan 'çoğulculuk' kavramını gerçekten içselleştirerek yaşamayı..."
"Teröre karşı mücadeledeki en önemli müttefikini de küstürme riski vardır"
Öncelikle, "İslam'ı vahşetlerine kılıf yapmaya çalışanlar" ile "İslam dinine mensup olanları çok dikkatli ve çok hassas" bir şekilde birbirinden ayırmak gerektiğinin altını çizen Vuslat Doğan Sabancı, "Bir avuç sapkının İslam adına sergilediği barbarlık nedeniyle, milyonlarca Müslüman'ı töhmet altında bıraktığınızda daha iyi bir dünya kurmak için en önemli müttefiğiniz, ortağınız olan o milyonları da kaybetmiş olursunuz. Yani İslamofobi meselesi sadece Müslümanlar'a haksızlık yapma meselesi de değildir. Aynı zamanda teröre karşı mücadeledeki en önemli müttefiki de küstürme riski vardır" dedi.
"Batı dünyası Müslümanlar'ın yüzde 58'ini fanatik görüyor"
Sözlerini, "İslamafobik söylem ve hareketlere izin vermeyeceğiz" diye sürdüren Vuslat Doğan Sabancı, PEW Araştırma Merkezi'nin düzenlediği bir anketin sonuçlarına göre, Batı dünyasının Müslümanlar'ın yüzde 58'ini fanatik gördüklerini vurguladı ve ekledi:
"İslam dünyasındakiler de Batı'yı egoist, yukardan bakan ve kendi değerlerini dayatıcı olarak görüyor. Yani İslamofobi Batı karşıtlığı hatta Batı nefreti doğuruyor, bu da gene dönüp İslamofobiyi besliyor. İslamofobi sadece Batı karşıtlığını azdırmakla kalmıyor bir de radikallerin, İslam adına terör yaratanların eline müthiş bir propaganda aracı da veriyor. İŞİD Avrupalı Müslüman gençleri kazanabilmek için en çok ezilmiş, hor görülen, ötekileştirilip dışlanan Müslüman kimliği üzerine oynuyor."
"Önyargılı, yanlış bilgilerle İslam konusunda nefret söylemleri geliştirmemelidir"
Sözlerini, "Bugün işte tam bu nedenle toplandık. ve bu konuda düşünmüş, yazmış, çizmiş çok değerli panelislerimizle konuyu enine boyuna tartışacağız. Ben ise projektörü önce medyanın bu alandaki rolüne tutmak istiyorum" diye sürdüren Vuslat Doğan Sabancı "Medya öncelikle İslamofobi konusunda kutuplaşmanın aracı ve amacı haline dönüşmemeli. Önyargılı, yanlış bilgilerle İslam konusunda nefret söylemleri geliştirmemelidir.
Aksine İslam'ın kendisini doğru bir şekilde ifade eden sesinin, dünyanın çeşitli yerlerinde bir avuç sapkının patlattığı bombaların sesinden çok daha gür bir şekilde çıkmasını sağlamalıdır" çağrısında bulundu.
"Basın özgürlüğünü kullanarak kimsenin haysiyetine kast edilmemelidir"
Düşünce ve ifade özgürlüğünün en temel insan haklarından biri olduğunun altını çizan Vuslat Doğan Sabancı, "Aydınlanmanın ve ilerlemenin olmazsa olmazıdır. ve tabii ki özgür basın demokrasilerin bel kemiğidir. Ancak bu hak başkalarının kişisel ve dini duygularını rencide etmenin bir gerekçesi olarak kullanılmamalıdır. 'Haysiyet' de temel bir insan hakkıdır. ve basın özgürlüğünü kullanarak kimsenin haysiyetine kast edilmemelidir. Soru sorma özgürlüğü üzerinde titremeliyiz. İştahla savunmalıyız" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün seslere kulak verin, ancak en güzeline uyun."
"Birlikte yaşama kurallarını oluşturuyorsak kendi konuşma özgürlüğümüze sahip çıktığımız kadar başkasının da 'duyulma' hakkına sahip çıkmalıyız. Hepimiz birlikte bu gemideyiz. ve bu gemiden başka gidebilecek yerimiz yok. Barış istiyorsak birlikte yaşama yollarını bulmalıyız... Bunun için kalıplaşmış fikirlerimizi ve önyargılarımızı bir kenara bırakarak; 'korkmadan, merakla' ötekinin sesine kulak vermeliyiz. Birbirimizi anlamaya ve dinlemeye, 'hakiki sohbete davet' etmeliyiz. Bu sözlerimin en güzel ifadelerinden biri Kuran-ı Kerim'in Zumer Suresi'nin 18. ayetinde şöyle yer bulur. Bütün seslere kulak verin, ancak en güzeline uyun."