Yalçın Akdoğan: Milletin Menderes'e, Özal'a, Erbakan'a, Erdoğan'a Oy Vermesi CHP'yi Hep Uyuz...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan, "Milletin Menderes'e, Özal'a, Erbakan'a ve Erdoğan'a oy vermesi CHP'yi hep uyuz etmiştir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan, "Milletin Menderes'e, Özal'a, Erbakan'a ve Erdoğan'a oy vermesi CHP'yi hep uyuz etmiştir. AK Parti'nin seçimi kazanacağına yönelik sinyaller karşısında sadece Sarıgül'ün veya Kılıçdaroğlu'nun paniğe kapılmadığı anlaşılıyor. Tahribat üzerine hesap yapanların bir kez kaybedeceği görülüyor. Anlaşılan korku bacayı fena halde sarmış" dedi.
Akdoğan, Star Gazetesi'ndeki "Korku bacayı sarmış" başlıklı yazısında, "Milletin Menderes'e, Özal'a, Erbakan'a ve Erdoğan'a oy vermesi CHP'yi hep uyuz etmiştir" derken, seçkinci takılan siyasi elitin, halka hep tepeden baktığını, halkın bu liderleri sahiplenmesini bir türlü anlayamadığını savundu.
CHP'nin aslında siyasi hareketlerin politik varlığını değil, halkın siyasi ve sosyolojik yapısını anlayamadığını öne süren Akdoğan, "Millet DP'ye, ANAP'a, RP'ye ve AK Parti'ye oy verdikçe halka duydukları kin ve öfke daha da artmış, halka yönelik aşağılama daha da ağırlaşmıştır. Özellikle AK Parti'nin üç dönem oyunu artırarak iktidarını koruması, ümitsiz vaka haline gelen muhalefetin halka daha fazla kızmasına ve sandığı giderek değersizleştirmeye çalışmasına sebep olmuştur" dedi.
"3 Kasım, 22 Temmuz veya 12 Haziran seçimlerinin ardından muhalefet partilerinin açıklamalarına bakarsanız, sonuçlara saygı duymak ve milletin mesajını anlamaya çalışmak yerine, halka dönük kızgınlığı hissedersiniz" ifadelerini kullanan Akdoğan, yazısını şöyle sürdürdü:
"Oral Çalışlar bir keresinde 2007 seçimlerinden önce sol cenahtaki çevrelerin "bu halka nasıl güvenirsiniz' diye kendisini eleştirdiğini, halkın iktidarın sadakalarına kanan aptallar topluluğu gibi görüldüğünü yazmıştı.
AK Parti'nin yardım dağıttığı için oy aldığı söylemi, muhalefetin sıkça başvurduğu bir söylemdir. Halkı mümeyyiz olmayan, iradesini kullanamayan, hakikati kavrayamayan bir yığın gibi görme alışkanlığı demokratik hazımsızlıkla alakalıdır. Halksız bir demokrasi anlayışında olanlar sıkça "sandık' merkezli eleştiriler yaparlar.
Hatırlanırsa bir ara Erdoğan Teziç'in, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği programında "milyonlarca cahil doğru karar veremez' dediği iddia edilmiş, bu ifadelerin halkı küçük gören, onu bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam gibi aşağılayan söylemlere örnek olduğu yazılmıştı. Balçiçek İlter'e konuşan Teziç ise tarihçi Hippolyte Taine'in Napolyon'un referandumlarına karşı eleştiri getirirken kullandığı şu cümleyi aktardığını söyleyerek kendisini savunmuştu: "Milyonlarca cehaletin bir araya gelmesinden bir bilgi, akıl çıkmaz.'"
-"KORKU BACAYI FENA HAKDE SARMIŞ"-
Akdoğan, demokrasinin hak ve özgürlüklere dayandığını, çoğulculuk ve çoksesliliği esas aldığını, şekil şartları kadar belli bir muhtevaya da sahip olması gerektiğini herkesin bildiğini belirterek, "Ancak halkın umumi iradesini ve sandığı küçümsemek demokrasinin ana umdesini reddetmek anlamına gelir" dedi.
Erdoğan'ın Hitler'e benzetilmesine de yanıt veren Akdoğan, yazısını şu ifadelerle tamamladı:
"Başbakan Erdoğan'ın sık sık "Hitler de halkın oyuyla geldi' gibi söylemlerle eleştirilmesi, AK Parti'nin seçim başarılarını küçültemez veya Erdoğan'ın arkasındaki halk desteğini anlamsızlaştıramaz. Ali Bayramoğlu dünkü yazısında bunun topluma yönelik bir kızgınlık ve kabulsüzlük olduğunu şöyle vurguladı: "Başbakan'ı Hitler'e benzetebilecek kadar şuurunu kaybedenler, sadece kendilerini alaşağı eden siyasetçiye değil, her anlamda çöplüğe gönderen 10 yılın devasa sosyolojik öyküsüne de öfke kusuyorlar aslında ve muhalefeti akılsızlıkla silahlandırıyorlar.'
CHP başta olmak üzere Kemalist elitin halkı küçümseyen ve doğruyu bulamamakla suçlayan yaklaşımlarına Gazeteci-Yazarlar Vakfı da farklı bir şekilde eklemlenmiş oldu. Vakfın aktardığını şu değerlendirme calib-i hayrettir:
"Maşeri vicdan (kamu vicdanı) ilk dönemde doğruyu tespit edemez, kitlesel halde savrulur, bir oraya gider, bir buraya gider. Ancak unutmayın ki maşeri vicdanın gelip sükûn edeceği mahal, hak ve hakikattir. Hakk'ın ve hakikatin nerede olduğu ortaya çıkacaktır. Göreceksiniz maşeri vicdan sizin yanınızda olacaktır.'
Kamu vicdanının doğruyu tespit edemeyeceği ve savrulacağı düşüncesi benzer bir tezyif örneği olarak görülebilir. Ancak burada sadece halkın iradesi tezyif edilmiyor aynı zamanda bir bakıma ön alınıyor.
Bütün hesabını ve yatırımını 30 Mart seçimlerinde AK Parti'nin oy kaybetmesine bağlayanlar bunun olmayacağını gördükleri için şimdiden ön alıyorlar ve peşinen çıkacak sonuca tevil getiriyorlar.
AK Parti'nin seçimi kazanacağına yönelik sinyaller karşısında sadece Sarıgül'ün veya Kılıçdaroğlu'nun paniğe kapılmadığı anlaşılıyor. Tahribat üzerine hesap yapanların bir kez kaybedeceği görülüyor. Anlaşılan korku bacayı fena halde sarmış."