Yalnız Kendileri İçin Özgürlük
Hollanda ekonomisinde son yıllarda sistematik olarak hep gelişme yaşandı.
Hollanda ekonomisinde son yıllarda sistematik olarak hep gelişme yaşandı.
İşsizlik yüzde 5.3'le son 5 yılın en düşük seviyesini buldu. Kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 51 bin dolara ulaştı. İşte Hollanda'da bu Çarşamba günü yerel seçimler yapıldı. Ama seçim öncesi sürdürülen kampanyanın gündemini ekonomik ve sosyal alanda yaşanan olumlu gelişmeler değil; yabancılar, göçmenler, sığınmacılar, İslam ve Müslümanlar oluşturdu. Tabii bunun başını daha önceki yıllarda olduğu gibi yine aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) çekti. Yıllardır İslam düşmanlığı ile oy avcılığı yapan PVV'nin ırkçı lideri Geert Wilders, bu seçim öncesi de kin kustu.
Geçen seçimlerde "Blijf weg! Dit is ons Land" (Uzak dur! Burası bizim ülkemiz) yazılı afişlerle yabancı düşmanlığını körükleyen PVV, bu kez tam bir İslam ve Müslüman düşmanlığı sergiledi. PVV, meydanlara "ISLAM IS TERROR" (İslam terördür), "ISLAM IS GEWELD" (İslam şiddettir) yazılı afişler astı. Hatta Kültür, Eğitim ve Bilim Bakanlığı'na bağlı kamu yayın kuruluşu NPO'da PVV'nin "ISLAM IS DODELJIK" (İslam ölümcüldür" söyleminin yer aldığı İslamofobik seçim kampanyası filmi bile yayınlandı.
***
Evet, adı Özgürlük Partisi…
Ama belli ki tüm özgürlükleri kendisi için savunan ve sonuna kadar istismar eden bir parti. Partinin aşırı sağcı lideri Geert Wilders de öyle. Gittiği her yerde yabancı, göçmen, sığınmacı düşmanlığı yaparak, "Camiler kapatılsın", "Ezan okunması yasaklansın" diye yollara düşüp İslam ve Müslüman düşmanlığını körükleyerek demokratik hukuk devletinin sunduğu düşünceyi ifade özgürlüğünü sonuna kadar istismar etmektedir. Ama nedense PVV'li politikacıların ve ırkçı lideri Geert Wilders'in kin kusan bu söylemlerine sağduyulu Hollandalılardan doğru dürüst tepki gelmemektedir. Hollanda medyasından da. Diğer partilerden de.
***
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, her ne kadar söz konusu filmle ilgili olarak "iğrenç" değerlendirmesinde bulunmuşsa da, kesin bir tavır koymamıştır. Hatta seçim öncesi katıldığı bir radyo programında, "Hollanda, yalnız her şeyinden yararlanmak isteyenler için değil, işin ucundan tutacaklar içindir. Bu olgu yeniden ilk planda tutulmalıdır" diyerek popülist bir tutum sergiledi. Yani aşırı sağcıların ve sağ popülistlerin ekmeğine yağ sürdü.
"Sığınmacılar 8 haftada bir konut bulurken, Hollandalılar artık bir ev kiralamak için 8 yıl beklemek istemiyorlar" diyen Thierry Baudet'in başını çektiği aşırı sağdaki yeni güç Demokrasi Forumu'yla (FvD) neredeyse aynı noktada birleşti.
Çarşamba günü yapılan yerel seçimlerde Wilders'in partisi PVV beklentilerin altında kaldı. Ama yine de 30'a yakın kentte Belediye Meclisi'ne girdi. Amsterdam'da da aşırı milliyetçi Demokrasi Forumu. Rotterdam'da ise sağ popülist "Leefbaar Rotterdam" (Yaşamaya Değer Rotterdam) seçimlerden en güçlü kanat olarak çıktı. Evet, aşırı sağcıların ve sağ popülistlerin önünü kesmek için onların söylemlerine ve politikalarına sahip çıkmanın o partileri politik sahnelerden uzaklaştırmayacağı başta Fransa ve Avusturya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde görülmüştür. Görülmektedir de…
Almanya'da da öyle…
***
Sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) her geçen gün güçlenmektedir. Hem de yabancı, sığınmacı ve İslam düşmanlığı yaparak.
Yabancı, sığınmacı sayısının en düşük olduğu, Müslümanların oranının yüzde biri bile bulmadığı eski Doğu Almanya sınırları içinde kalan yeni eyaletlerde en güçlü veya ikinci büyük parti konumuna yükseldi bile AfD.
"Demokrat" geçinen Avrupalıların bu tehlikeyi görmemeleri mümkün değildir. O halde neyi bekliyorlar?
Sadece adı Özgürlük Partisi olan aşırı sağcı ve sağ popülist güçlerin tüm özgürlükleri elimizden alıp, yok etmesini mi?
Not: Çarşamba günkü yazımın Alman Milli Marşı ile ilgili bölümünde yanlışlıkla "streben" (gayret etmek-çaba göstermek) yerine "sterben" (ölmek) yazmışım. Tüm okurlarımızdan özür dilerim.