Diyarbakır'da Yazar Musa Anter Davası Görüldü
Diyarbakır'da 21 yıl önce yazar Musa Anter'in öldürülmesi ve yazar Orhan Miroğlu'nun yaralanması olayıyla ilgili davanın görülmesine devam edildi.
Diyarbakır'da 21 yıl önce yazar Musa Anter'in öldürülmesi ve yazar Orhan Miroğlu'nun yaralanması olayıyla ilgili davanın görülmesine devam edildi.
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Hamit Yıldırım, tutuksuz sanık emekli albay Savaş Gevrekçi, Anter'in oğlu Dicle Anter ve avukatlar hazır bulundu. Sanıklar, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım ve Aziz Turan (Abdulkadir Aygan) duruşmaya katılmadı.
Duruşmanın tek tutuklu sanığı ve Musa Anter cinayetinde tetiği çeken zanlı olduğu iddia edilen Hamit Yıldırım duruşmaya ilk kez katıldı.
Diyarbakır Barosu stajyer avukatlarının duruşma salonuna girişte üstlerinin aranması üzerine Baro Başkanı Tahir Elçi ve mahkeme başkanı arasında da tartışma çıktı. Anter ailesinin avukatları, çapraz sorguya alınan sanığa yöneltilen soruya savcının müdahale ettiğini belirterek tepki gösterdi.
Duruşmada Musa Anter'in kaldığı otelin resepsiyon şefi M.A tanık olarak dinlendi. Peşmerge kıyafeti giymiş bir kişinin otele gelerek Kürtçe dilinde Musa Anter'i sorduğunu belirten tanık M.A şöyle konuştu:
"Musa Anter öldürüldüğü gün kimse gelip sormadı. Gelen kişiler Şırnak ve çevresinde kullanılan Kürtçe'yi konuşuyorlardı. Bana Musa Anter'i soran kişide herhangi bir tedirginlik hisetmedim. Olaydan sonra bana huzurda bulunan sanık emniyette gösterildi. Ancak belli bir yaşı ve kilolu olan birisiydi. Benim gördüğüm şahıs zayıftı. Bana dosyada olan fotoğraf gösterildi. Fotoğraflardan birisi benziyordu. Ancak kesin olarak emin değildim."
Duruşmada söz alan avukatlar tutuklu sanık Hamit Yıldırım'a olaya ilişkin soru sordu. Yıldırım ise sorulara şöyle cevap verdi:
"Musa Anter ile bir ilişkim yok. Bu bana atılmış bir iftiradır. Kumçatı'da benden başka Hamit Yıldırım var. Koruculuk yapıp yapmadığını bilmiyorum. Ben Musa Anter'i öldürmedim. Aşiretimizin lideri Osman Demir'dir. Ancak, vefat etti. Üst düzey yetkililer Osman Ağa'nın yanına gelip, giderdi. Ben Irak'a hiç gitmedim. Botaş Karakolu'nu bilmiyorum. Ticarete girdiğim zaman koruculuğu bıraktım. 500 dönüm arsamız bulunuyor. 'Yeşil' kod isimli şahsın evimize geldiğini görmedim. Rütbeli askerlerin gelip gelmediğini de bilmiyorum. Gizli tanık ifadelerini tamamen reddediyorum. Yeşil konusundaki ifadeleri yalandır. Yeşil'i tanımıyorum ve görmedim. Bu bir iftiradır. Abdülkadir Aygan'ı da tanımıyorum. Belki avukat gidip ona benim aleyhime ifade vermesini söylemiştir. Bunu nereden bileyim? Ben şehit ailesiyim. 9 çocuğum dışarıda kaldı. Allah'tan korkun"
Avukat Mehmet Selim Okçuoğlu, sanığa hitaben, "Asıl sen Allah'tan kork" diye cevap verdi. Sanığa sorulan sorular sırasında taraf avukatları arasında tartışma çıktı. Duruşmada söz alan müdahil avukatı Mehmet Emin Aktar, sanığın ruh halinin tutanağa geçirilmesini istedi.
Emekli Albay Savaş Gevrekçi fenalaşarak hastaneye kaldırıldı
Avukatlar Yıldırım'a soru sorarken tutuksuz sanık Savaş Gevrekçi öksürerek fenalaştı. Bunun üzerine avukatı Gökçen Gevrekçi, babasını salon dışına çıkarmak için izin aldı. Mahkeme Başkanı'nın izin vermesi üzerine Gevrekçi salon dışına çıkarıldı. Daha sonra söz alan diğer sanık avukatı, Gevrekçi'nin gırtlak kanseri olduğunu ve şimdi ise tansiyonunun düştüğünü söyledi. Mahkeme Başkanı'nın izin vermesi üzerine Gevrekçi hastaneye götürüldü.
"PKK'yı sevmiyorum"
Müdahil avukatı Tahir Elçi sanığa Botaş karakolunu, olayda yaralı kurtulan yazar Orhan Miroğlu ve PKK'ya olan bakış açısını sordu.
Sanık Yıldırım ise Botaş Karakolu'nu bilmediğini ileri sürerek "Benim kardeşimle birlikte 500 dönüm arazim var. Tarım ve ticaret ile uğraşıyorum. Botaş ve karakolunu bilmiyorum. Sadece orada petrol boru hattı olduğunu biliyorum. Orhan Miroğlu'nu sadece televizyondan tanırım. Miroğlu ile bir husumetim yok. Beni neden teşhis ettiğini de bilmiyorum. Benim ailemin tamamı korucuydu. Bir PKK'lı ile asla yan yana oturmazdık. Korucu olmadan önce PKK benim amcamın kızını ve ailemden 13 kişiyi şehit etti. Seyirci olarak duruşmaya gelen amcam da aynı durumu yaşadı. Çünkü kardeşimi şehit ettiler" dedi.
Elçi, sanık Yıldırım'a, "PKK'lı olduğunu düşündüğünüz birine öfke duyar mısınız?" diye sordu.
Sanık avukatlarının itirazı üzerine, soruların şekli ile ilgili karar vermek üzere duruşmaya ara verdi. Kararı açıklayan mahkeme, soruların subjektif olgulara dayandığını ve yargılamaya yeni bir şey katmadığını belirterek, dosyayla ilgili soru sorulmasını istedi.
Bunun üzerine söz alan Elçi, "Sorularım subjektif olgulara ilişkin değildir. Sorular iddianamenin özüne ilişkindir. Hukuka aykırı ara kararı kabul etmiyoruz" diye cevap verdi.
Mahkemeye verilen aradan sonra güvenlik önlemi alan polis, duruşma salonuna giren stajyer avukatların üstünü aramak istedi. Bunun üzerine salona giren Elçi, duruma tepki göstererek, mahkeme başkanından uygulamanın durdurulmasını istedi.
Mahkeme Başkanı'nın, "Bu bir güvenlik önlemi, aranacaklar" sözleri üzerine Elçi, "Stajyer avukatlar kimin güvenliğini tehdit ediyor? Zaten salonda yer olmadığı için izleyici sıralarında oturuyorlar"
Mahkeme Başkanı bunun üzerine, "Benim güvenliğimi. Burada bir güvenlik kararı var. Benim otoritemi kabul etmeyecekseniz, lütfen bunları sormayın" dedi. Baro başkanının talebini değerlendiren Mahkeme Başkanı, "Dosya kapsamı göz önüne alındığında, arama işlemi güvenlik amacıyla yapıldığından, duruşmada ayrıca güvenlik önlemi alındığından işlemde usul hatası bulunmadığı anlaşılmıştır" diye konuştu.
Yıldırım, Kumçatı'da çok sayıda korucu olduğunu belirterek, "Korucu olduğum için askerliğimi İkizce taburunda yaptım. Ama korucuların hepsi askerliğini orada yapmıyor. Bu tabur evimize 2-3 kilometre mesafededir. Cem Ersever'i tanımıyorum ve görmedim. Ben küçükken Osman Ağa'nın yanında görmüştüm. Üstünde sivil kıyafetler vardı. Osman Ağa bunun Cem Ersever olduğunu söylemişti" dedi.
Mahkemede tartışma yaşandı
Avukat Tahir Elçi, çapraz sorguda Hamit Yıldırım'a fotoğraf çektirmeyi sevip sevmediğini de sordu. Fotoğraf çektirmeyi sevmediğini anlatan Yıldırım, "Niye, manken mi olayım?" dedi. Bunun üzerine araya giren Cumhuriyet savcısı, sorunun konuyla bağlantısı olmadığını kaydederek itiraz etti.
Gerginliğin yaşandığı duruşmada, taraflar arasında şu diyaloglar geçekleşti:
Savcı: Ben Başkan beye söylüyorum. Senin anlamana gerek yok.
Elçi: Nasıl benim anlamama gerek yok? Ben avukat değil miyim? Ben yargının kurucu unsuru değil miyim?
Mahkeme başkanı: Avukat bey sorularınızın neredeyse tamamını sormanıza izin veriyoruz. Çok gerginsiniz. Lütfen konuyla ilgili soru sorun.
Elçi: Tabiki soracağım. Ben burada yargının kurucu unsuruyum. Burada soru sormak için bulunuyorum.
Mahkeme başkanı: Çok gerginsiniz.
Elçi: Gergin değildim. Ancak, burada beni siz gerdiniz.
Savcı: Ben burada Cumhuriyet savcısıyım. Ben de yargının kurucu unsuruyum. Benim müdahale etme yetkim var. Ben itirazımı başkan beye söylüyorum
Mahkeme başkanı: Tahir bey az önce belge sunan sanık avukatını bile fırçaladınız.
Elçi: Estağfurullah, ben kimseyi fırçalamadım.
Savcı: Ortamı yeterince geriyorsunuz. Bağırmaya gerek yok. Ben gizli saklı birşey yapmıyorum. Bu benim görüşüm. Bu tür sorular konuyla bağlantılı değildir.
Elçi: Hangi tür konuların bağlantılı olmadığını tutanağa geçelim.
Savcı: Fotoğraflarla ilgili konu bağlantılı değildir. Katılanlar vekilinin sanığa 'Niçin fotoğraf çektirmeyi sevmiyorsun?' sorusu sordu. Bu sorunun konuyla bağlantılı olmadığını düşünüyorum.
Elçi: Bu konuyla ilgili vereceğiniz kararı merakla bekliyorum.
Mahkeme başkanı savcının itirazı üzerine, yöneltilen soru ile ilgili ara karar verdi. Kararda, sanığın soruya açıklıkla cevap verdiğini belirten mahkeme başkanı, sorunun sorulmasının dosyaya bir yenilik katmayacağı göz önüne alınarak, bu sorunun sorulmasına gerek olmadığına karar verildi.
Karara itiraz eden avukat Elçi, kararın sadece mahkeme başkanı tarafından değil, mahkeme heyetince görüşülerek verilmesini istedi. İtiraz üzerine söz alan üye Hakim, "Yasa başkanın karar vereceğini söylüyor. Siz neye itiraz ediyorsunuz" diyerek tepki gösterdi.
Daha sonra söz alan Musa Anter'in oğlu Dicle Anter ise koruculuk yapan bir kişinin Botaş Karakolu'nu bilmemesinin kendisine inandırıcı gelmediğini belirterek, sorunun bir kez daha sorulmasını istedi.
Yıldırım, "Benim karakolla bir işim yok. Yol kenarlarında askeriye olur. Ama ben Botaş'ı bilmiyorum. Orada karakol olduğunu biliyorum. Birine tarif edersem Botaş'ın yanındaki karakol olduğunu söylerim" dedi.
Avukat Okçuoğlu tutuksuz sanık Gevrekçi'nin Kutlu Savaş raporundan 16.02.1993 tarihli JİTEM Grup Komutan vekili ile ilgili birim ile yaptığı görüşmede adı geçen 'Yeşil' kod isimli Mahmut Yıldırım'ın örgütün Muş alan sorumlusu olan Şemdin Sakık'ı öldürmeyi planladığı, eylemin ardında ise Yeşil'in İsviçre'ye gönderilmesi garantisi talebinde bulunduğu yazının sanık Gevrekçi tarafından MİT'e iletildiği konusunda soru sordu.
Sanık Gevrekçi kesinlikle 'Yeşil' kod isimli Mahmut Yıldırım'ın böyle bir talep için yanına gelmediğini savunarak şöyle dedi:
"Ben MİT görevlileri ile sadece o dönemde OHAL valiliğinin toplantılarında ayrı masalarda oturmak şartıyla bir yerde bulunmuştuk. Yeşil böyle bir talepte bana bulunmadı. Ben de böyle bir talebi hiçbir kuruma iletmedim. Kitaplardan edindiğim bilgiye göre Yeşil zaten MİT'in elemanıymış. MİT'in elamanı olan kişi neden bana gelsin. Yeşil'i tanımıyorum."
Avukat Okçuoğlu, olayın üzerinden 21 yıl geçtiğini ifade ederek şöyle konuştu:
"Sanık Savaş Gevrekçi'nin sağlık durumu bellidir. Yaşanan bu olayın sadece bu iki sanık ile yakalamalı olan iki sanık ile sınırlı olmadığını biliyoruz. Savcılık ve yargılama aşamasında bu olayın aydınlatılması için göstedikleri çabayı görüyoruz. Ancak MİT, jandarma ve emniyete gönderilen yazılara tatmin edici cevaplar verilmediğini görüyoruz. Bu dava Türkiye'nin karanlık geçmişiyle yüzleşmesini sağlayacak bir davadır. 'Yeşil' kod adlı kişinin yaşadığı konusunda kamuoyunda farklı algı yaratılıyor. Ancak Yeşil bize göre yaşıyor. Yeşil hakkında kırmızı bültenle yakalama emrinin çıkarılmasını istiyoruz. Kutlu Savaş raporu ile ilgili MİT'e yazı yazılsın. Sanık Yıldırım içinde tutukluluk halinin devamını talep ediyoruz.
Mahkeme heyeti taleplere ilişkin ara kararını açıklamak üzere duruşmaya ara verdi. Aradan sonra mahkeme heyeti tutuklu sanık Yıldırım'ın tutukluluk halinin devamına ve Başbakanlık Milli İstahbarat Teşkilatı'na Kutlu Savaş Raporu'nun yer aldığı ve Şemdin Sakık'ın infaz edilmesine ilişkin "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın kuruma birilerinin aracılığıyla eylemin ardından İsviçre'ye götürülmesi konusunda talebin bulunup bulunmadığı konusunda arşivlerin incelenerek gönderilmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, duruşmayı 24 Ocak 2014 tarihine erteledi.
İddianamede, sanıklar hakkında, "taammüden adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "halkı isyana teşvik ve birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye (öldürme, vuruşma) teşvik etmek" ile "adam yaralamak" suçlarından da 20 yıla kadar hapis cezası isteniyor. - Diyarbakır