YGS Kaosçuları Da ÖSYM De Artık Kendine Çekidüzen Vermelidir
Kimileri, İstifa Etmek Zorunda Kalan Ünal Yarımağan Sonrası Göreve Getirilen Yeni Yönetimin Sergilediği Acziyet Nedeniyle Rövanş Duygusuna Yönelmiştir.
Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) master kitapçıkta şifreleme sonrası başlayan tartışma, geldiği nokta itibariyle amacından sapmış, kimileri siyasallaştırmaya kalkmış, kimileri kaos oluşturmak için öğrencileri sokağa dökmenin fırsatı olarak görmüş, kimileri ise KPSS hırsızlığı dolayısıyla istifa etmek zorunda kalan Ünal Yarımağan sonrası göreve getirilen yeni yönetimin sergilediği acziyet nedeniyle rövanş duygusuna yönelmiştir. Kimileri ise, 'ÖSYM'nin içyapısına mercek tutulursa' kaygısı ile gürültüyü fazla çıkararak kurumda yaşandığı tahmin edilen iç çekişmenin dikkatlerden kaçması için gayret göstermiştir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, ilk günden itibaren olaya sağduyu ile yaklaşarak, somut sonuçlar ortaya çıkana kadar ne kaosçuların ne de becerisini ve acziyetini tartışılmaktan kurtaramayan ÖSYM'nin tarafında yer aldık. Öğrencilerin ve ailelerinin yerine kendini koyup, çıkarılan sesin en fazla zararının sınava hazırlanan öğrencilere dokunacağını hesap ederek, yargı sürecini beklemenin, kesin cümle kurmak için en önemli eşik olduğunu düşündük. Gelinen nokta itibariyle savcılık "şifre iddiasının" doğrulanacağı hiçbir suç unsuru bulunmadığını açıklamıştır.
Artık YGS üzerinden gardlaşmaktan ve kamplaşmaktan vazgeçilmelidir. Başsavcılık mütalaasını tamamlayıp açıklamasını yapmış ve master kitapçıkta söz konusu olan şifrelemenin öğrencilerle ilgili bir boyutu olmadığını açıklamıştır. LYS'ye sayılı günlerin kaldığı bu süreçte, herkes sorumlu davranmalı, öğrencileri ve ailelerini tedirgin etmekten vazgeçmelidir. Başsavcılığın açıklamasına rağmen, 'konuyu nasıl gündemde tutabiliriz' uğraşının kimseye bir faydası olmayacaktır.
ÖSYM, süreci iyi yönetememiştir. Kurum içi muhtemel çatışmaların ve pasif direnişin dışa yansıması, üretilen iş kalitesine yansımış ve ortaya çıkan hatalar zinciri, hem kurumu yıpratmış hem de toplumda tedirginliğe, güven duygusunun zedelenmesine adeta zemin hazırlamıştır. KPSS hırsızlığı sonrası yeni göreve gelen yönetim, güvenlik kaygısı nedeniyle hazırlandığı sınav sürecinde hata yapmıştır. Ölçme ve değerlendirme uzmanlarının olmadığı bir yönetim algısı, maalesef sorulara ve şıklara bakınca, çok rahat fark edilmektedir.
Soruların kolay-orta-zor şeklinde kitapçıklarda bölümlenmiş olması ve bölümler içinde soruların karıştırılmış olması bu sınavların değişmez kuralı iken, güvenlik refleksi ile daha fazla kitapçık üretelim kaygısı, sınavın başka bir açıdan tartışılmasını da beraberinde getirmiştir. Kitapçıkta ilk anda üst üste zor sorularla karşılaşma olasılığını artıran bu yeni yöntem, sınav tekniği açısından sağlıklı değildir.
Basına yansıdığı kadarıyla, ÖSYM'de çalışan 58 kişinin karı-koca, 100 kişinin birbirlerinin yakını olduğu ayrıntısı da gözden kaçırılmamalıdır. ÖSYM-METEKSAN arası trafik ve emekli olanların METEKSAN'da istihdam edildiği iddiaları dahil her şaibe oluşturacak ve tartışma malzemesi olacak konu irdelenmeli, sınavların gölgelenmesine neden olarak gösterilen gerekçeler ortadan kaldırılmalıdır.
Toplumun tüm kesimleri bu konuda sorumlu davranmalıdır. YGS, tartışma alanından çıkarılmalı, LYS'ye hazırlanan öğrencilerin ve onların yaşadığı motivasyon sorunu nedeniyle endişelenen ailelerinin psikolojilerinde tahribat oluşturacak söz ve eylemlerden uzak durulmalıdır.
ÖSYM'de kokuşmuşluk, Ünal Yarımağan'ın istifası ile ortaya çıkmış ve ÖSYM'nin üst yönetiminde yapılan değişiklikle kurumun iş işleyişindeki kronikleşmiş arızaların giderilmediği belirginleşmiştir. ÖSYM'de kafa ve beden uyumsuzluğu olduğu ortadadır.
Son dönemde ortaya çıkan şaibe iddiaları üzerine, özellikle bazı kesimlerin, 'ÖSYM Başkanı istifa etsin' çağrıları karşılık bulsa bile, bu, tek başına sorunu çözmeyecektir. Kalıcı çözüm, ÖSYM'nin, Başkanı'ndan bütün alt birimlerine kadar yeniden kurgulanmasından geçmektedir.