YÖK Başkanı Özcan: Konu Sadace Türban Değil
YÖK Başkanı Özcan, Kendisiyle İlgili Yapılan Eleştirilerle İlgili Olarak, 'Ben Oldukça Demokrat Bir Adamım. Benim Hakkımda Her Şeyi Konuşabilirsiniz, Yeter Ki Terbiye Sınırları Aşılmasın' Dedi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, kendisiyle ilgili yapılan eleştirilerle ilgili olarak, ''Ben oldukça demokrat bir adamım. Benim hakkımda her şeyi konuşabilirsiniz, yeter ki terbiye sınırları aşılmasın'' dedi.
Özcan, üniversitelerde türban sorunundan bahsedilirken sadece ''başörtüsü ve katsayı sorunun'' anlaşıldığını belirterek, ''Ben farklı şeylerden bahsediyorum, konu sadece başörtüsü ve türban değil'' değerlendirmesinde bulundu.
Özcan, kendisi hakkında bilinmeden konuşulduğunu söyleyerek, "Herkes, herkes hakkında konuşsun, bunda bir zarar yok. Birbirimizin kafasına tabanca dayayıp zorlamadıktan sonra her şey konuşulmalı. Benim üniversiteler için istediğim de bu. Herkes konuşsun ama bu, terbiyeyi aşmasın. Birbirimize zarar vermeyecek şekilde tartışalım. Bu, demokratik bir bağımsız üniversite demektir. Bunun özlemini duyuyor, onun için çalışıyoruz'' dedi.
Üniversitelerdeki yasaklardan bahsedilirken yalnızca ''başörtüsü'' konusunun ele alınmasını da eleştiren Özcan, şöyle devam etti:
''Hiç alakası yok. Ben farklı şeylerden bahsediyorum. Üniversitelerin özgürlüğünden bahsediyorum. Üniversitelerdeki özgürlük kavramının içi doldurulmak isteniyorsa, çok farklı şeylerle doldurulabilir. Sadece bir şekilde (başörtüsü) değil, buna dikkat etmek lazım. Benim bağımsızlıkla ilgili bir çok fikrim var. Bu idari, mali bağımsızlık olabilir. Bilimsel bağımsızlık olabilir. İçini doldurmanın bin yolu var, konu sadece başörtü ve katsayı değil. Bu, üniversiteleri serbest bırakarak sağlanabilir. Bu, serbestlik ortamı yaratarak, rektörleri soruşturmaya tabi tutmayarak, küçük nedenlerden dolayı onları baskı altında tutmayarak, onları kendi hallerine bırakarak sağlanabilir. Rektörleri kendi hallerine bırakarak mükemmel işler yapacaklarını düşünüyorum. Konu edilen yasaklar da kendi kendine ortadan kaldıracaklardır. Hiç kimse o işlerle (türban ve katsayı) uğraşmayacak.''
Özcan, başörtüsü sorunuyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararlarının hatırlatılması üzerine de sorunun çözümü için bunlara gerek olmadığını savundu. Özcan, ''Onların savlarını biliyorum. Bunlar, üniversitenin dışında konmuş yasaklardır. Mahkemelerle ilgilidir. Bu bakış meselesidir. Öyle bir kural olabilir. Ama siz onu önemli görmeyebilirsiniz, bir sürü insanı rahat ettirirsiniz. Biz öyle bir sonucun çıkacağını ümit ediyoruz'' diye konuştu.
Göreve geleli 4 gün olduğunu da hatırlatan Özcan, ''4 günde çok fazla bir şey öğrenemedim. Öğrenme süreci biraz uzun sürer. Öğrendikçe kanaatim değişecek. Şimdi çok memnunum. Olayın algılanması iyi. Beni iyi karşıladılar. Beni destekleyenler, eleştirenlerden daha fazla. Sivri olarak eleştiren birkaç eski YÖK Başkanı ve onun etrafındaki bir kaç kişi var. Ama tanıdıkça onlar da vazgeçecekler diye düşünüyorum'' dedi.
Özcan, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı'nın, ''izinsiz olarak il dışına çıktığı ve televizyon kanallarında programa katıldığı'' gerekçesiyle hakkında disiplin soruşturması açılan İslam Felsefesi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şahin Filiz'i arayıp durumu öğrendiğini söyledi.
Daha sonra ''hem teyit etmek, hem de durumu düzeltmek için'' Selçuk Üniversitesi Rektörü Süleyman Okudan'ı aradığını ifade eden Prof. Dr. Özcan, şöyle konuştu:''Önemli olan, üniversitelerde küçük nedenlerden dolayı huzursuzluklar çıkartıp, kamuoyunda üniversiteleri küçük düşürmek olmamalı. Rektör Bey sağolsun, olumlu yaklaştılar ve 'Biz bunu düzeltiriz' dediler. Biz, öğretim üyelerinin televizyon programlarına katılmak için izin almadan şehir dışına çıktıklarını biliyoruz. Bazen bu akşam vakitlerine denk geliyor, izin alamıyorlar. Bu, çok da önemli bir şey değil. Bir intihal ve zimmet suçu değil. Birazcık kural dışı durumları olan bir öğretim üyesiymiş. Kendisi de bana 'İşte ben Ramazanda oruç tutmam' dedi. Onun oruç tutup tutmaması beni hiç alakadar etmez, 'kimseyi de alakadar etmez' diye düşünüyorum. Üniversitede böyle birkaç aykırı davranış üst üste gelirse bakışlar değişiyor, negatif enerji topluyor. Kendisini belki de az cezalandırmak istenmiş olabilir, ama durum düzeldi. İnşallah bundan sonra olmayacağını düşünüyorum. Böyle küçük şeylerden dolayı üniversitelerin ismi geçmez ve gazetelere küçük düşmeyiz.''