Din Özgürlüğü Tartışıldı
*Türk Alman Bilim Yılı Etkinlikleri kapsamında düzenlenen programda, Alman ve Türk akademisyen ve hukukçular tarafından, "Almanya ve Türkiye'de Din Özgürlüğü" tartışıldı.
*Türk Alman Bilim Yılı Etkinlikleri kapsamında düzenlenen programda, Alman ve Türk akademisyen ve hukukçular tarafından, "Almanya ve Türkiye'de Din Özgürlüğü" tartışıldı. Konuşmacı olarak Katılan Danıştay Eski Başkanı Hüseyin Karakullukçu, "Din ve vicdan özgürlüğü tabi ki herkesin en doğal hakkıdır. Ama bana sorarsanız din ve vicdan özgürlüğünün devletle ne işi vardır. Bu tamamen Tanrı ile insan arasındaki bir şeydir. Herkesin ayrı ayrı düşünceleri olabilir. Devletin görevi bunların arasını bularak düzenleyici olmaktır. Bu zor bir iş, Tanrı devletin yardımcısı olsun" dedi.
Haber-Kamera: Mehmet AKTARAN / İstanbul DHA
Türk Alman Bilim Yılı Etkinlikleri kapsamında, Taksim The Marmara Otel'de saat 17.30'de, "Almanya ve Türkiye'de Din Özgürlüğü" konulu program düzenlendi. Kokteyl ile başlayan programa, Almanya'dan akademisyenlerin yanı sıra, Danıştay Eski Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Merkez Valisi Celalettin Cerrah ve çok sayıda davetli katıldı.
Açılış konuşmalarının ardından "Din Özgürlüğü" konulu panele geçildi. Panelde, Almaya'dan Prof Dr. Heinrich de Wall, Prof Dr. Richard Heinzmann, Dr Heiner Köster ve Türkiye'den Danıştay Eski Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Dr. Mehmet Köksal konuşmalar yaptı.
"DEVLETİN GÖREVİ DÜZENLEYİCİ OLMAKTIR"
Din özgürlüğü ile ilgili değerlendirmelerinde Hüseyin Karakullukçu, "Devletin buradaki görevi sadece düzenleyici olmaktır. Yoksa benim dini inancım, bir başkasının dini inancından daha üstün değildir. Yahut onun dini inancı bizimkinden daha üstün, farklı değildir. Esas burada otoriteyi sağlayacak, kamu düzenini sağlayacak devletin kendisidir. Bunun için eğer düzenleme yapacaksa bunu devlet yapmalıdır. Nihayet başörtüsü veya türban kamuda dinsel bir simge olmasına rağmen önceden yadırganırken bugün bunu aşmış, batı ülkelerin çoğunda olduğu gibi devlet tarafından yadırganmaz hale getirilmiştir" dedi.
"NÜFUS CÜZDANINDA DİN HANESİ BOŞ BIRKILABİLMESİ BİR AŞAMADIR"
Nüfus cüzdanlarında din hanesinin boş bırakılabilmesinin bir aşama olduğunu kaydeden Karakullukçu, "Uygulamada halen daha, nüfus cüzdanlarının din hanesi kalmıştır. Şu anda din hanesi istenirse boş bırakılabilir, önceden mecburen yazılıyordu. 'Dini İslam'dır yazılmak zorundaydı. Ancak belki o kişi İslam dininin bir başka bir mezhebine tabi olarak yaşamak istiyor. Türkiye'de Hanefilik mezhebini daha çok görürüz. Hanefilik mezhebinin dışındakilere din hanesinde yer verilmiyor. Ama istenirse din hanesi boş bırakılabiliyor. Bu da bir aşamadır" şeklinde konuştu.
"DEVLETİN ÖZGÜRLÜKLERE SAYGI GÖSTEREMEYECEĞİ ALANLAR VARDI"
Asker ve poliste kılık kıyafetin serbest bırakılıp bırakılamayacağı yönündeki soruyu Karakullukçu şöyle cevap verdi:
"Benim hissettiklerim benim anlattıklarım bu topluluğun içerisinde yanlış algılanmasın. Ülkemizde yüzde 90 ağırlıklı İslam dinine mensup insanlar var. İslam dininin bir şekli şemali mutlaka var. Devletin burada, sen ol sen olma, sen yap sen yapma, sen başını aç sen kapat şeklinde demesinden öte, asker ve poliste devletin halen belli düzeni olan kılık kıyafet yönetmeliği var. Sakallı bir şekilde devlet memuru olarak gelemezsin. Ben de Müslümanım ben istediğim gibi başıma sarık takacağım veya fes giyeceğim demek çok mu güzel olur, herkes bir kaos içinde mi yaşasın. Madem özgürlük var devletin saygı göstermesi en doğal olan bir şey. Ama gösteremeyeceği alanlar da var. Asker ve poliste kıyafet serbest olursa toplumun bir kısmı razı olup bir diğer kısmı olmayabilir. Bu açıdan serbest olmamıştır. Bakın nereden nereye gelinmiş. Her şeyi bir anda elde etmek pek mümkün değildir."
"DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN DEVLETLE NE İŞİ VARDIR"
Devletin kamu düzenini sağlamak için yasalarla ortayı ve dengeyi bulması gerektiğini anlatan Karakullukçu, "Yoksa din ve vicdan özgürlüğü tabi ki herkesin en doğal hakkıdır. Ama bana sorarsanız din ve vicdan özgürlüğünün devletle ne işi vardır. Bu tamamen Tanrı ile insan arasındaki bir şeydir. Ben şuna inanırım bir başkası şuna inanıyor. Hangisi daha muteberdir. Birisi hiçbir şeye inanmaz. O insanın kendi muhakemesi ile beraber, kendi inançları doğrultusunda yaşadığı bir şey. Devletle bunun ne ilgisi vardır. Devletin burada asli görevi değildir. Herkesin ayrı ayrı düşünceleri olabilir. Devletin görevi bunların arasını bularak düzenleyici olmaktır. Bu zor bir iş, Tanrı devletin yardımcısı olsun. Neresinden bakarsan başka yöne çekilebilir. Bu çok zor bir konu, ama işin gerçeği bu" dedi.
"BİZDE O KADAR ÇOK DİN VAR Kİ MEZHEPLERE GİRDİĞİMİZDE ONA NE HOCA NE ÖĞRENCİ BULABİLİRİZ"
Zorunlu din dersi tartışmaları ile ilgili soruya Karakullukçu, "Devletin din dersi 1982 Anayasa'sının 24'üncü maddesinde, din hizmetleri devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır' ibaresi olduğuna göre, bunun her dini kapsaması lazım. Hatta farklı mezhepleri de içermesi lazım. Devletin görevi budur. Ama bizde o kadar çok din var ki, mezheplere girdiğimiz zaman, ona ne hoca bulabiliriz, ne eğitecek öğrenci bulabiliriz. Burası karmaşık bir şey" şeklinde cevap verdi.