Gayrimenkulde "Feragat Çağı" başlıyor
Alaaddin Reklam Ajansı tarafından hazırlanan '2024 Gayrimenkul Trendleri' raporu, ekonomik kriz ve sosyal değişimle birlikte gayrimenkul sektöründe 'feragat çağı'nın başladığını belirtiyor. Rapor, tüketicinin feragat ettiği özelliklerin kişisel ihtiyaçlara göre nasıl değiştiğini, lüks ve zorunluluk arasındaki dengeyi ve gelişen trendlerle bu önceliklerin nasıl şekillendiğini inceliyor.
Alaaddin Reklam Ajansı tarafından hazırlanan "2024 Gayrimenkul Trendleri" raporu, ekonomik krizin ve sosyal değişimin getirdiği yeni normali gayrimenkul sektörünün gözünden anlamaya ve tanımlamaya çalışıyor. Rapor, tüketicinin feragat ettiği özelliklerin kişisel ihtiyaçlara göre nasıl değiştiğini, lüks ve zorunluluk arasındaki dengeyi, tüketicilerin feragat hiyerarşisini ve gelişen trendlerle bu önceliklerin nasıl şekillendiğini irdelerken konuyu, pazarlama trendleri açısından da değerlendiriyor.
Güçlü iş ortakları ile uzun yıllara dayanan gayrimenkul sektörü deneyiminden yola çıkarak sektörün geleceğini anlamaya yönelik öngörülerde bulunan Alaaddin Reklam Ajansı, 2024 Gayrimenkul Trendleri raporunda sektörün feragat noktalarını lokasyon, yaşam alanı, bütçe ve girdi maliyeti açısından inceleyerek markalara ve pazarlama profesyonellerine, tüketiciyle daha sağlam ve anlamlı bağlar kurmaları için yenilikçi yaklaşımlar sunmayı hedefliyor.
Dünya genelinde artan maliyetlerin, yaşam kalitesini koruma ya da iyileştirme hedefi ve sürdürülebilirlik arayışının, tüketicilerdeki feragat anlayışına ivme kazandırdığını belirten Alaaddin Genel Müdürü İsmail Bölükbaşı 2024'ü sadece bir takvim yılı değil, aynı zamanda yeni bir dönemin başlangıcı olarak gördüklerini söyleyerek "Bu değişimin merkezinde, uzun yıllardır 'sadece en iyiye layıksın' ve 'tavizsiz' mottolarıyla yürüyen gayrimenkul sektörü var. Artık oyunun kuralları değişiyor ve sektör, feragati yeni bir strateji ve yaşam tarzı olarak benimsiyor. 2024 yılı gayrimenkul sektörü için, hem maliyetleri kontrol altında tutma hem de tüketici beklentilerini en üst düzeyde karşılama arasındaki dengeyi sağlama yılı olacak. Bu dengeyi başarıyla kurabilen geliştiriciler, rekabette bir adım öne geçerken uzun vadede marka sadakati ve müşteri memnuniyeti açısından da kazançlı çıkacak" dedi.
Deprem riski konum tercihlerinde her zamankinden daha büyük bir belirleyici faktör
Rapora göre, Türkiye'de güvenli ve depreme dayanıklı konutlar için alışılan lokasyondan feragat etme giderek artıyor. Türkiye'nin deprem gerçeği göz önüne alındığında, bireyler ve inşaat sektörü; deprem güvenliği, sürdürülebilirlik ve sosyo-psikolojik esenlik gibi konuları önceliklendiren bir dönüşüm sürecine giriyor. Büyük şehirlerdeki artan kira ve konut fiyatları, özellikle genç ve orta gelir gruplarını şehir merkezlerine daha uzak, ancak daha uygun maliyetli bölgelere yönlendirirken ekonomik sıkıntılar, özellikle genç profesyoneller ve öğrenciler arasında ortak yaşam ve çalışma alanlarına olan ilgiyi artırıyor.
Yüksek gelir grubundaki tüketicilerin ise "ödediği paraya değmeli" beklentisi giderek artıyor. Lüks konut projeleri, artık yalnızca merkezi konumları ve pahalı fiyat etiketleriyle değil, sundukları yaşam kalitesi, sürdürülebilirlik özellikleri ve topluluk hissiyle de değerlendiriliyor.
Metrekareler çarpıcı bir feragat noktasına dönüştü
Ekonomik baskılar altında yaşayanlar, geniş yaşam alanları, merkezi lokasyonlar ve özel mülkiyet anlayışından feragat etmek zorunda kalıyorlar. Kira krizi ve artan yaşam maliyetleri sebebiyle, tüketicilerin yaşam alanları konusunda yeniden düşünmeye ve feragat etmeye zorlandığının altını çizen rapor, metrekare feragatinin 2024'te yaşam alanlarındaki fonksiyonellik ve estetik anlayışını dönüştüreceğini öngörüyor.
Yüksek gelir grubunun yaşam alanı tercihleri ise "güvenlik endişeleri" ve "daha kaliteli bir yaşam arayışı" etrafında evrim geçiriyor. Güvenlik, özgünlük ve sosyal bağlantı gibi unsurlar lüks yaşam tarzının yeni ölçütleri haline gelirken bu eğilimler, gayrimenkul geliştiricilerine yüksek gelir grubunun değişen ihtiyaçlarına ve yaşam tarzına uyum sağlayacak, yenilikçi ve farklılaşmış projeler geliştirme fırsatı sunuyor. Geliştiricilerin, özgünlüğü ve kişiselleştirmeyi ön planda tutan, topluluk odaklı ve güvenlik standartları yüksek yaşam alanları üretmeleri bekleniyor.
Lüksün tanımı gösterişten uzaklaşıyor
Bütçe dostu ve aynı zamanda güvenli, sağlıklı yaşam alanlarına yönelik talep, sektörü dar gelirli tüketiciler için uygun fiyatlı ve kaliteli projeler geliştirmeye iterken yüksek gelir grubu için, maliyet ve kalite arasındaki denge yeniden tanımlanıyor. Ödediği her kuruşun karşılığında beklentilerini tam anlamıyla karşılayacak özelliklere sahip yaşam alanlarına yönelen bu tüketici segmenti, artık gösterişten ziyade gerçek kullanışlılığa odaklanıyor.
Yüksek malzeme kalitesi, işçilik ve sofistike iç-dış tasarımlar gibi üst düzey beklentilere sahip yüksek gelir grubu, sektörü artan kalite standartlarına uygun, özelleştirilmiş ve benzersiz projeler geliştirmeye yönlendirirken, yüksek teknoloji yatırımlarına daha fazla değer vermeye başlanması da yaşam alanlarının işlevselliğini ve kullanım kolaylığı açısında akıllı ev sistemleri ve dijital hizmetleri ön plana çıkartıyor.
Proje geliştiricilerinin, yükselen girdi maliyetleriyle başa çıkarken malzeme ve işçilikte kaliteyi koruyacak inovatif ve maliyet verimli çözümler arayışına girmek zorunda kalacağının altını çizen Alaaddin Genel Müdürü İsmail Bölükbaşı bu durumun, sektör profesyonellerine maliyetlerle kalite arasındaki hassas çizgide yürüme ve iki ucu bir araya getirme konusunda derin bir anlayış ve stratejik düşünme yeteneği kazandıracağını belirtiyor.
"Gayrimenkul sektörünün, temel malzeme dışında, medya enflasyonunun yükselmesi ve pazarlama iletişiminin karmaşıklaşması gibi zorluklarla da karşı karşıya kalacağını öngörüyoruz. Bu durum, geliştiricilerin daha etkili iletişim stratejileri geliştirmelerini ve pazarlama bütçelerini akıllıca yönetmelerini gerektirecek" diyen Bölükbaşı, 2024 yılında inşaat sektörü ve tüketicilerin feragatlerinin, karşılıklı ihtiyaç ve beklentilere dayalı bir buluşma noktasında kesişebilmesi için her iki tarafın da değişen dünya şartlarına uyum sağlaması ve ortak çözümler üretmesi gerektirdiğini belirtiyor.